• Sonuç bulunamadı

À 11 heures, elle a une consulatation à l’hôpital, en attendant, il passe un coup de fil à son copain (Günay ve Sığırcı, 2005, s 81)

3.9.3. Bir Edat veya Edat Öbeği Aracılığıyla Zamanın Belirtilmesi (Indication du temps par une préposition ou un groupe

3.9.3.1. Öncelik Bildiren Ġfadeler

-den önce, -dan önce

“Avant” edatı ile yapılan cümlelerdir.

Avant + isim (nom)

Balıkçılar güneĢin batmasından önce denize açılacaklar.

Les pêcheurs iront à la mer avant le coucher du soleil.

(Karaahmetoğlu, 1991, s. 324)

Eğer edat öbeğindeki ismimiz fiil kökenli ise (ad fiil batmak – batıĢ gibi) Fransızca cümlelerimizi bir yan cümle bağlacı aracılığı ile ve ulaç öbeği biçiminde anlatabiliriz.

Balıkçılar güneĢin batmasından önce denize açılacaklar.

Les pêcheurs iront à la mer avant que le soleil se couche.

AkĢam yemeğinden önce solunum, beden eğitimi ve beslenmemle ilgili kararlar aldım. (Ahlaksız, s. 31)

Avant le repas du soir, pour la respiration, l’exercice, la nourriture, j’avais pris des résolutions. (L’immoraliste, s. 37)

Annemin dönüĢünden önce gitmeniz gerekir.

Il faut que vous partiez avant le retour de ma mère.

Türkiye 2006’dan önce Avrupa Birliğinin üyesi olamaz.

Avant l’an 2006, la Turquie ne deviendra pas membre de l’Union Européenne.

Ben diğerlerinden beĢ dakika önce çıktım.

Je suis sorti cinq minutes avant les autres. (Karcıoğlu, 2007, s. 168)

Her Ģeyden önce sağlığa ihtiyacımız var.

Avant tout, nous avons besoin de la santé. (Karcıoğlu, 2007, s. 168)

Köprüden önce sağa dönün.

Avant le pont, tourner à droite. (Sunel, 1998, s. 352)

Yukarıdaki cümle her ne kadar zaman bildiriyor gibi gözükse de, aslında yer bildirmektedir. “Köprüden önce” dediğimiz zaman “köprüye gelmeden” anlamı çıkarılsa bile ve Fransızcasında da zaman bildiren bir sözcük olan “avant” sözcüğü kullanılsa bile burada bir yol tarifi söz konusudur, dolayısıyla zamanla bir ilgisi yoktur.

AĢağıdaki cümlede de buna benzer bir durum görülmektedir. “Erkek kardeĢinden önce” derken, zaman bildiren bir sözcük olan “önce” kelimesini kullandığımız halde zaman değil, bir durum bildirmektedir.

Erkek kardeĢinden önce onun ismini anmak gerekir.

Il faut citer son nom avant celui de son frère. (Sunel, 1998, s. 352)

Avant de + fiil mastar biçiminde (infinitif)

Bu tip cümlelerde Fransızcada temel cümle ile yan cümlenin öznesi aynı olmalıdır.

Evden çıkmadan önce, benimle konuĢmayı unutma.

Avant de sortir de la maison, n’oublie pas de venir me parler.

Bu cümleyi Fransızcaya çevirirken avant + isim biçimindeki kalıbı da kullanabiliriz. Ayrıca yan cümle bağlacı kullanarak ulaç öbeği biçiminde de ifade edebiliriz.

Evden çıkmadan önce, benimle konuĢmayı unutma.

Avant ta sortie de la maison, n’oublie pas de venir me parler. Avant que tu sortes de la maison, n’oublie pas de venir me parler.

Mektubumu almadan önce hiçbir Ģey yapmayın!

Ne faites rien avant d’avoir reçu ma lettre! (Ertürk, 1998, s. 171)

Hareket etmeden önce iyi düĢünmek gerekir.

Il faut bien réflechir avant d’agir. (Öztekin, 1981, s. 251)

Buraya gelmeden önce müdürle konuĢmak gerekir.

Il faut parler avec le directeur avant de venir ici. Karaahmetoğlu, 1991, s. 325)

Yatmadan önce ödevini yapacak.

Avant de se coucher, il fera son devoir. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 84)

Karar vermeden önce senin fikrini bilmek istiyorum.

Avant de me decider, je veux savoir ton opinion.

Görüldüğü gibi, bu edat öbeği Fransızcada cümle baĢında veya sonunda kullanılır, fakat Türkçede böyle bir durum söz konusu değildir, daima cümlenin baĢında kullanılır. Kullanılmadığı zaman devrik cümle yapısına girer. Bu da genellikle edebî anlatımlarda karĢımıza çıkar.

“Avant le moment de” edatı kullanılarak da aynı anlam verilebilir.

Avant le moment de + fiil mastar biçiminde (infinitif)

Gitmeden önce bizi görmeye geldiler.

Ils sont venu nous voire avant le moment de partir.

Françoise okula gitmeden önce çok mutluydu.

“Il y a” edatı kullanılarak da aynı anlam verilebilir.

Il y a + isim

Bir hafta önce babana rastladım.

Il y a une semaine, j’ai rencontré ton père. (Ġlkgelen, 1983, s. 151) J’ai rencontré ton père, il y a une semaine.

Ġki saat önce çıktı.

Il est sorti il y a deux heures. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 87) Il y a deux heures, il est sorti.

Ġki gün önce Mersin’e gittik.

Il y a deux jours, nous sommes partis pour Mersin.

Jacqueline üç ay önce gitti.

Jacqueline est partie il y a trois mois.

Bu daireye taĢınalı yarın bir ay olacak.

Demain, il y aura un mois que nous avons déménagé dans cet appartement.

Yukarıdaki cümleleri “ça fait” veya “voilà” ifadelerini kullanarak da kurmamız mümkündür. Örneğin;

Ça fait un mois que nous avons déménagé dans cet appartement. Voilà une semaine que j’ai rencontré ton père.

Görüldüğü üzere hem “avant”, hem de “il y a” edatları öncelik bildirmek için kullanılmaktadır. Her zaman söylediğimiz gibi bu da Türkçenin anlam bakımından zenginliğine yine bir örnektir. “Ġki gün önce Mersin’e gittik” cümlesiyle “o senden önce geldi” cümlesinin Türkçede hiçbir farkı yoktur. Fakat Fransızcasında bir olayın ikinci bir olaydan önce gerçekleĢeceğini ya da gerçekleĢmesi gerektiğini verebilmek için “avant”, belirli bir tarih ya da saatten önceki bir zamanı belirtmek için ise “il y a” edatları kullanılmak zorundadır. Türkçede ise sadece “önce” kelimesi ile hiçbir ayrım

yapmadan aynı anlamı verebilmekteyiz. Ça fait, il y a, voilà… que edat öbekleri Fransızcada konuĢma dilinde –den beri anlamında da kullanılabilmektedir.

Ġki günden beri çalıĢıyorum.

Il y a deux jours que je travaille. Je travaille depuis deux jours.

BaĢlangıcında, -in baĢlangıcında

“Au début de” edatı kullanılarak yapılır.

Au début de + isim

Gelecek ayın baĢında burada olacak.

Il sera ici au début de mois prochain. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 87)

Bu ayın baĢında büyük bir eğlence yaptık.

Au début de ce mois, nous avons fait une grande fête.

Yüzyılın baĢında ünlü Ģairler vardı.

Au début du siècle, il y avait des poètes célebrès.

–e kadar

“Jusqu’à” edatı kullanılarak yapılır.

Jusqu’à + isim

Bu toplantı sabahın dördüne kadar sürdü. (Candide, s. 99)

O güne değin uzun sakallıydım, saçlarım ise kısacıktı. (Ahlaksız, s. 53)

Jusqu’à ce jour j’avais porte toute ma barbe, avec les cheveux presque ras.

(L’Immoraliste, s. 69)

Cesur üniversiteli, dansettiği sırada yitirilen zamanı kazanmak için sabaha kadar çalıĢmaya karar vermiĢti. (T.Y. s. 40)

A fin de regagner le temps perdu, le courageux étudiant s’était promis, en dansant de travailler jusqu’au matin. (Madame Bovary, s. 58)

AkĢamları genellikle saat sekize kadar okurum.

Le soir, je lis d’ordinaire jusqu’à huit heures.

Dedem yetmiĢ yaĢına kadar (dek) yaĢadı.

Mon grand-père a vécu jusqu’à soixante-dix ans.

Yukarıda vermiĢ olduğumuz örnekten anladığımız üzere, Türkçede de bu anlamı verebilmek için “kadar” veya “dek” sözcüklerini kullandığımızı görürüz.

“Jusqu’au moment de” edatı kullanılarak da aynı anlam verilebilir.

Jusqu’au moment de + isim (nom)

Jusqu’au moment de + fiil mastar biçiminde (infinitif)

Ölünceye kadar ona eĢlik etti.

Il l’a accompagné jusqu’au moment de la mort.

NOM

BaĢarıncaya kadar çalıĢtım.

J’ai travaillé jusqu’au moment de réussir.