• Sonuç bulunamadı

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

4. SONUÇ VE ÖNERĠLER

Türkçe ve Fransızcada Zaman Bildiren Zarf Tümleçlerinin KarĢılaĢtırılarak Ġncelenmesi konulu tezimizde, yapılan detaylı ve kapsamlı araĢtırmalar sonucunda, Türkçe ve Fransızcada zaman bildiren ifadeler karĢılaĢtırılmıĢ, her iki dilde de ortaya çıkan benzerlik, farklılık ve eĢdeğerlik durumları tespit edilmiĢtir.

GerçekleĢtirilen uzun araĢtırmalar sonucunda, ulaĢtığımız veriler ıĢığında, Türkçe’nin diğer Batı dilleri örneğin Ġngilizce veya Fransızca gibi Hint-Avrupa dil ailesinden olmadığını ve yapı yönünden diğer dillerden farklı olduğunu bir kez daha görmüĢ ve anlamıĢ bulunmaktayız.

Türkçe’nin sondan eklemeli bir dil olduğunu, sözcük köklerinin değiĢmediğini ve bu sözcük köklerine bazı ekler getirilerek istediğimiz kadar sözcük türetebileceğimizi zaten biliyorduk. Ama ulaĢmak istenilen Ģey, bizim dilimizin, öğrenmiĢ olduğumuz ve bundan sonra da öğreteceğimiz Fransızcadan ne gibi farkları var, benzer yönleri var mı, dilbilgisi konusunda karĢılaĢılan sorunlar nelerdir gibi cevapsız kalan soruların birçoğunu, taradığımız eserlerden aldığımız örnek cümlelerden hareketle elimizden geldiğince cevaplamaya gayret ettik.

ġunu da belirtmek gerekir ki, bu tespitleri yapmak ve bir sonuca ulaĢmak çok da kolay olmamıĢtır. Daha önce de belirttiğimiz gibi bizim dilimizin yapısının diğer dillerden farklı olması, sondan eklemeli bir dil olması, karĢılaĢtığımız bütün zorlukların en önemli nedenidir. Zaten hepimizin sıkıntısı aynı değil mi? Yıllardır yapılan çalıĢmalar ne için? Hepsi güzel Türkçemiz için.

ĠĢte, zengin bir dil olan Türkçe için geçmiĢten günümüze yazılan onlarca dilbilgisi kitabı karĢımıza çıkmaktadır. Hem Türkçe hem de Fransızca dilbilgisi üzerine yapılmıĢ araĢtırmaların sayısı tabi ki yadsınamaz. Fakat her iki dilde de dilbilgisi konularının karĢılaĢtırılarak incelenmiĢ olanını bulmak güçtür. Fransızca dilbilgisi kitaplarında ise herhangi karmaĢık bir duruma, bir sıkıntıya rastlanmamıĢtır. Fransızcanın dilbilgisi gayet açık bir Ģekilde öğrenenlerin huzuruna sunulmuĢtur.

Türkçedeki duruma bakacak olursak, pek çok araĢtırmacı, dilbilimci tarafından yazılmıĢ olan dilbilgisi kitapları mevcuttur ancak bu eserlerden hareketle söyleyebiliriz ki, tam anlamıyla Türkçe’nin hak ettiği çalıĢmalara rastlamak bir hayli zordur. Sanki her bir dilbilgisi kitabı, bir diğerinin tekrarı gibidir. Özellikle de zaman konusunda yapılmıĢ çalıĢmaların kısıtlı olması, Türkçe ve Fransızca dilbilgisinin bu konu üzerinde karĢılaĢtırma yapılarak incelenmiĢ bir eserinin bulunmaması bizi üzmüĢtür. Oysaki Türkçe’nin daha derinine inmeli, o nice zenginlikler dolu engin denizine daha çok açılmalıyız. Çünkü bu dilin zenginliklerini bulup ortaya çıkarmak eminim ki hepimizi daha mutlu kılacaktır.

Teze son Ģeklini vermeye çalıĢtığımız sıralarda, tesadüfen rastladığımız bir eserde yazarın düĢüncelerinin paylaĢılmasında yarar görmekteyiz:

Türkçe, eklemeli dillerin en tipik üyelerinden biridir. Bu nedenle, birçok kuramsal çalıĢmada net veri kaynağı olarak kullanılır. Bu dilin gerek tipik özellikleri gerekse kendine özgü yönleri üzerinde yapılan incelemeler, kuramsal düzenlemeler üzerinde etkili olmuĢ, kuramsal kavramalara yeni açılımlar getirmiĢtir. Buna karĢın, Türkçenin özellikle Türkler tarafından yazılmıĢ dilbilgisi kitapları, bütün bu olup bitenlerden habersiz, bir yinelemeler zinciri oluĢturur. Türkçe dilbilgisi kitapları, konu sıralanıĢı, oylum, terim seçimi bakımlarından farklı gibi görünse de özce aynıdır, birbirinin yinelenmesidir. Nitekim söz konusu dilbilgisi kitaplarında, yazılmaya baĢlandıkları dönemlerden bu yana önemli bir değiĢiklik olmamıĢtır (Uzun, 2004, Önsöz bölümü).

Uzun’a göre, özetle, Türkçe dilbilgisi kitapları genellikle Batının geleneksel dilbilgisi yaklaĢımı benimsenerek hazırlanmıĢ, belli baĢlı Batı dillerinin bu dilbilgisi kitaplarında görünen ayrımlar, tanımlar ve sınıflamalar olduğu gibi Türkçeye aktarılmıĢ, zorlama uyarlamalara gidilmiĢ ve Türkçe adeta bir Batı diliymiĢ gibi betimlenmiĢtir. (2004, Önsöz bölümü)

Tüm bunlara rağmen, söz konusu eserlerin eksik ya da yetersiz yönleri olsa bile, yine de Türkçe’nin özelliklerinin belirlenmesinde ve öğretilmesinde katkılarının yadsınamaz olduğu bir gerçektir.

Biz de, buradan hareketle, çeĢitli kütüphanelerden yararlanarak ulaĢtığımız dilbilgisi kitapları içerisinden bizim düĢüncemize en yakın, en yalın haliyle Türkçede

zaman konusunun anlatıldığı Türkçe dilbilgisi kitabının Tahir Necat Gencan’ın “Dilbilgisi” adlı eseri olduğu kanısındayız. Dolayısıyla, Gencan’ın bu kitabı, bize Türkçeyi Fransızca ile karĢılaĢtırma esnasında esin kaynağı olmuĢ, bize birçok hususta ıĢık tutmuĢtur.

Elde etmiĢ olduğumuz bu veriler ıĢığında, konumuzu ilgilendiren zaman bildiren ifadeler hakkında, Türkçe ve Fransızca arasındaki ayrımı yapabilme amacımıza ulaĢmıĢ bulunmaktayız.

Ġlk olarak zarflardan bahsedecek olursak, Türkçede zarf konusunda araĢtırmacılar arasında bazı görüĢ ayrılıkları söz konusudur. Bu görüĢ ayrılıkları ister istemez bir takım anlaĢmazlıklara neden olmaktadır. Zarflar Türkçede sanılanın aksine, oldukça geniĢ bir fonksiyona sahiptir. Zarflar Türkçede standart bir yapıya sahip olmamakla birlikte, edatlar, sıfatlar, çekim ekleri, ortaçlar, ulaçlar gibi dilbilgisel birimler cümlede zarf görevinde bulunabilirler. Bu durum, bize Türkçenin zarf anlamında ne kadar zengin olduğunu göstermektedir.

Türkçe ve Fransızca arasında ise çok büyük farklılıklar görülmemektedir. Hem anlam hem de yapı bakımından oldukça benzerdirler. Örneğin;

Yarın Ġstanbul’a gidiyoruz.

Nous allons à İstanbul demain.

Yukarıda vermiĢ olduğumuz örnekte, görebildiğimiz tek fark, zaman bildiren belirtecin Türkçede cümlenin en baĢına, Fransızcada ise cümlenin en sonuna gelmiĢ olmasıdır. Anlam açısından da bir fark yoktur diyebiliriz.

Edat konusunda ise, hem farklılıklar, hem de eĢdeğerlikler karĢımıza çıkmaktadır. Türkçede bazen edatlarla bağlaçlar birbirine karıĢtırılmaktadır ancak Fransızcada bu ayrımı yapmak daha kolaydır. Çünkü Türkçede en belirsiz terimlerden birisidir edat. Hatta bazen ne anlattığı konusunda Ģüpheye düĢtüğümüz zamanlar da yok değildir. Söz konusu bu durum, hem öğretenler, hem de öğrenenler açısından olumsuz bir hal teĢkil etmektedir. Özellikle de biz - karĢılaĢtırma yapmak isteyen bireyler – açısından bu konudaki bulanıklığın giderilmesi ümidi içerisindeyiz. Örneğin;

Paul saat dokuzda gitti.

Paul est parti à 9 heures.

Yukarıdaki örnek, yine Türkçe’nin sondan eklemeli bir dil olduğunun göstergesidir. Örneğimizin Türkçesinde, sözcüğün sonuna “-da” eki getirip sözcüğü adlaĢtırarak zaman anlamı verebilmekteyiz, ancak Fransızcanın, aynı anlamı verebilmek için bağımsız bir edata (préposition) ihtiyacı vardır: “à”. Bu cümle, yapı bakımından farklılık gösterse de, iki dil arasında anlam açısından bir farkın olmadığını söylemek mümkündür.

Yukarıda belirtmiĢ olduğumuz durumun aksi olduğu zamanlar da söz konusu olabilmektedir. Bazen, anlam olarak aynı gibi gözüken bir cümle, aslında tamamen farklı bir anlama sahip olabilir. Örneğin;

Üç ayda dönecek.

Il rentrera en trois mois.

Buradaki “en” edatının kullanımı farklıdır. Örnek cümlenin Türkçesinde, dönerken sürecek olan zamanın üç ay olduğu bahsi söz konusudur. Ancak, Fransızcasından çıkardığımız anlam, üç ay içerisinde herhangi bir gün dönüleceğidir.

Sabahtan beri çalıĢıyorum.

Je travaille depuis le matin.

Yukarıdaki cümlede ise, anlam olarak bir fark olmasa da, dilbilgisel özellikler göz önünde alınarak değerlendirme yapılacak olursa, Türkçede zaman bildiren “beri” sözcüğünün tek baĢına bir anlamı yoktur. Ġsimlerin sonuna eklediğimiz ve iyelik eki adını verdiğimiz “-dan” ekinden sonra gelerek, bir edat öbeği oluĢturmuĢtur. Yani, “sabah beri (isim + edat) çalıĢıyorum” yerine “sabahtan beri çalıĢıyorum” kullanımı doğrudur. Diğer kullanım eski zamanlarda kullanılan yöresel bir kullanımdır. Fransızcasına gelecek olursak, her zaman dediğimiz gibi sondan eklemeli bir dil olmadığından, edat + isim kullanımı söz konusudur. Yani, “depuis” edatından sonra herhangi takısız bir isim kullanarak aynı anlamı verebilmekteyiz.

Gelelim bağlaç konusuna. Türkçe’nin bağlaç açısından zengin bir olduğunu elbette söyleyemeyiz. Dilimize sonradan giren bağlaçların çoğu yabancı kökenlidirler. Peki, Türkçe için bu bir eksiklik midir? Elbette hayır. Çünkü Türkçe ekler bakımından oldukça zengin bir dildir ve bağımsız sözcüklere çok da ihtiyaç duymaz.

Fransızcada ise tam tersi bir durum vardır. Fransızca, kullanılan bağlaçların sayısı yönünden oldukça zengin bir dil olarak karĢımıza çıkmaktadır. Biz aynı anlamı, ortaç ve ulaçlarımızı kullanarak verebilmekteyiz.

Sen beni aradığında mutlu oluyorum.

Je me sens heureux quand tu m’appelles. (Polat, 2006, s. 413)

Yukarıdaki örnekten de görüldüğü üzere, Fransızcada yine bir bağlaç kullanımı ile karĢı karĢıyayız. Türkçede ise, “-dığı” ortacı “-da” takısıyla çekimlendiğinde zaman ulacı olur ve “-dığında” ekini kullanarak aynı anlamı verebilmekteyiz. Buradan yola çıkarak Türkçe’nin ek bakımından zenginliğini göz ardı etmemiz mümkün değildir.

Mastarlardan bahsedecek olursak, yine Türkçe ve Fransızca arasında bir takım farklılıklara rastlarız. Fransızcada mastar kullanımı, öznelerin aynı olması kuralını gerektirir. Türkçede ise böyle bir ayrım söz konusu değildir. Mesela;

Çıkmadan önce ödevini yapacak.

Avant de sortir, il fera son devoir.

Yukarıdaki örneğin Türkçesinde gizli bir mastar kullanımı vardır. Demek istenen “çıkmak + dan önce”’dir. Fakat Türkçede yumuĢatma yapabildiğimiz için bu cümlenin doğru söyleniĢi “çıkmadan önce”’dir.

Ulaç ve ortaç kullanımına gelince, iki dil arasında yine bazı farklılıklar karĢımıza çıkmaktadır. Örneğin;

ġehre varınca okulun adresini sordu.

Yukarıdaki örnekte, Fransızca “gérondif” dediğimiz bir kullanım görmekteyiz. Bu da Fransızcanın ifade etme seçeneklerinin bol olduğunun bir ispatıdır. Yine hep söylediğimizi gibi, ekler bakımından zengin olan Türkçe’nin “-ınca” zaman ulacı ile aynı anlamı verdiğini de görmekteyiz. Benzer bir durumu Fransızcada “participe passé” veya “participe présent” adını verdiğimiz kullanımı gerçekleĢtirerek de verebilmek mümkündür. Örneğin;

Ders bitince tiyatroya gitti.

La leçon terminée, il est allé au théâtre.

Ben hayatta oldukça hiç bir Ģey elde edemeyeceksiniz.

Moi vivant, vous n’obtiendrez rien. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 70)

Sonuç itibariyle, bir kez daha Türkçe’nin sondan eklemeli bir dil olmasının ve eklerin vermiĢ olduğu zenginliğin yadsınamayacağını ve bu eklerin Türkçe için hayati önem taĢıdığı bir kez daha anlaĢılmıĢtır ve elden geldiğince sizlerle paylaĢılmıĢtır.

Fransızcanın ise, sanılandan daha zengin dilbilgisi kuralları olduğunu gözler önüne serdik. Her ne kadar anlam bakımından Türkçenin zenginliği söz konusu ise, Fransızcada da ifade etme Ģekillerinin zenginliğini araĢtırma yaparken yararlandığımız eserlerden alınan cümle örnekleri ile savunmuĢ olduğumuzu düĢünüyoruz.

Buradan çıkardığımız sonuç, sadece dilbilgisi kuralları ile bir yabancı dil tam anlamıyla öğrenilemez, kendi ana dilimizin özelliklerini de çok iyi bilmeli ve analiz edebilmeliyiz. Ama Ģunu da unutmamak gerekir ki, “Dilbilgisi bir dilin iĢleyiĢ düzenini anlayabilmemiz yönünden çok önemlidir. Ancak fazla ayrıntı kafa karıĢtırır” (Hengirmen, 1999, s. 13).

Hengirmen’in de dediği gibi, dilbilgisi konusunda fazla ayrıntıya girmek bazen bulanıklıklara neden olmaktadır. Biz de bu bulanıklığı en azından zaman konusunda gidermeye çalıĢtık.

KAYNAKÇA

Akerson, F. (1991). Anlam – Çeviri – Karşılaştırma /Bizim Dilimizden Öteki Dile –

Öteki Dilden Bizim Dilimize. Ankara: ABC Kitabevi.

Akerson, F. (2000). Dile Genel Bir Bakış. Ġstanbul: Multilingual Yayınevi.

Aksan, D. (1990). Her Yönüyle Dil. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları: 439.

Arusoğlu, S. (2010). Français Français 2. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları.

Balzac, H. De. (1996). Eugénie Grandet. Paris: Classiques de Poche.

Balzac, H. De. (2004). Eugénie Grandet. Çev. Semih Atayman. Ġstanbul: Bordo Siyah Klasik Yayınlar.

Balzac, H. De. (1971). Le Père Goriot. Paris: Ed. Gallimard.

Balzac, H. De. (1972). Goriot Baba. Çev. Tahsin Yücel. Ġstanbul: Varlık Yayınları.

Banguoğlu, T. (1979). Ana Hatlarıyla Türk Grameri. Ġstanbul: Dergâh Yayınları.

Banguoğlu, T. (2004). Türkçe’nin Grameri. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Dilaçar, A. (1969). Dil, Diller ve Dilcilik. Ankara: TDK Yayınları.

Ergin, M. (1980). Türk Dil Bilgisi. Ġstanbul: Boğaziçi Yayınları.

Ertürk, A. Ç. (1998). Grammaire / Fransızca. Ankara: ÖZ-EL Matbaası.

Flaubert, G. (1972). Madame Bovary. Paris: Ed. Gallimard.

Flaubert, G. (1983). Madame Bovary. Çev. Semih Tiryakioğlu. Ġstanbul: Oda Yayınları.

Flaubert, G. (1983). Madame Bovary. Çev. Tahsin Yücel. Ġstanbul: Can Yayınları.

Gencan, T. (1979). Dilbilgisi. Ġstanbul: TDK Yayınları.

Gide, A. (1902). L’immoraliste. Paris: Mercure de France.

Gide, A. (1917-1936). Les Nourritures Terrestres. Paris: Ed. Gallimard.

Gide, A. (2000). Dünya Nimetleri ve Yeni Nimetler. Çev. Tahsin Yücel. Ġstanbul: Can Yayınları.

Gide, A. (2002). Ahlaksız. Çev. Mehmet Ali Ağaoğulları. Ankara: Ġmge Kitabevi.

Grevisse, M. (1988). Le Bon Usage. Paris: DUCULOT.

Günay, D., Sığırcı, Ġ. (2005). Fransızcada Tümce Kuruluş Biçimleri Çeviri Yöntemleri. Ankara: Seçkin Yayınları.

Hengirmen, M. (2002). Türkçe Temel Dilbilgisi. Ankara: Engin Yayınevi.

Hepçilingirler, F. (2007). Öğretenlere ve Öğrenenlere Türkçe Dilbilgisi. Ġstanbul: Remzi Kitabevi.

Ġlkgelen, Z. Z. (1983). Fransızca Dilbilgisi. Ġstanbul: Gözen Yayınları.

Kahraman, T. (2005). Çağdaş Türkiye Türkçesi Dilbilgisi. Ankara: Dumat Basımevi.

Karaahmetoğlu, A. (1991). Grammaire Française / Fransızca Dilbilgisi. Ġstanbul: FONO Açık Öğretim Kurumu.

Karcıoğlu, H. (2007). Kendi Kendine İleri Fransızca. Ġzmir: Atasar Basımevi.

Kıran, Z. (1994). Fransızca Dilbilgisi ve Çeviri Kılavuzu. Ankara: Onur Yayınları.

Kıran, Z., Kıran, A. (2002). Dilbilime Giriş. Ankara: Seçkin Yayınları.

Kıran, Z., Kıran, A. (2003). Yazınsal Okuma Süreçleri. Ankara: Seçkin Yayınları.

Kıran, A., Korkut, E. (2011). Fransızca Sözcük Bilgisi. Ankara: Seçkin Yayınları.

Kocabay, Y. (2008). Türkçe – Fransızca Büyük Sözlük. Ankara.

Korkmaz, Z. (1962). Türkçede Eklerin Kullanılış Şekilleri ve Ek Kalıplaşması Olayları. Ankara: DTCF Yayınları.

Martinet, A. (1985). İşlevsel Genel Dilbilim. Ankara: Multilingual Yayınevi.

Özkırımlı, A. (2006). Türk Dili Dil ve Anlatım. Ġstanbul: Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

Öztekin, Ġ. (1981). Öğrenciler İçin Türkçe Açıklamalı ve Alıştırmalı Fransız Dili

Dilbilgisi. Trabzon: Karadeniz Teknik Üniversitesi Basımevi.

Polat, Y. (2006). Her Yönüyle Fransızca Dilbilgisi. Ankara: Kurmay Yayınları.

Sapir, E. (1983). XX. Yüzyıl Dilbilimi. TDK Yayınları.

Saraç, T. (2001). Fransızca - Türkçe Sözlük. Ġstanbul: Adam Yayınları.

Sartre, J. P. (1938). La Nausée. Paris: Ed. Gallimard.

Sartre, J. P. (1999). Bulantı. Çev. Erdoğan Alkan. Ġstanbul: Oda Yayınları.

Saussure, F. De. (1972). Cours de linguistique générale. Paris: Payot (Çev. Vardar, B. , Genel Dilbilim Dersleri. Ankara (1985): Birey ve Toplum.

Stendhal. (1972). Le Rouge et le Noir. Paris: Librairie Générale Française.

Stendhal. (2002). Kırmızı ve Siyah. Çev. Nuriye Yiğitler, Alfa Yayınları.

Sunel, H. (1998). Système Grammatical de la Langue Française. Ankara: TIP&TEKNĠK Yayıncılık.

Türk Dil Kurumu. (1988). Türkçe sözlük. Ankara: TDK.

Uzun, N. E. (2004). Dünya Dillerinden Örnekleriyle Dilbilgisinin Temel Kavramları

Türkçe Üzerine Tartışmalar. Ġstanbul: Türk Dilleri AraĢtırmaları Dizisi: 39.

Üstünova, K. (2005). Türkçede Zaman Kavramı ve ĠĢleniĢi. Uludağ Üniversitesi Fen-

Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 9, 187-201.

Vardar, B. (1980). Dilbilim ve Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü. Ankara: TDK Yayınları.

Voltaire (1992). Candide ou l’Optimisme. Paris: Ed. Gallimard.

Voltaire (2002). Candide ya da İyimserlik. Çev. Nahid Sırrı Örik. Ġstanbul: Sosyal Yayınlar.

Yalçın, P. (2003). Les Gérondifs en Français et Leurs Traductions en Turc. Ankara: BaĢkent Matbaacılık.

Yaman, E. (1999). Türkiye Türkçesinde Zaman Kaymaları. Ankara: TDK Yayınları.

YaĢar, A.N., Sönmez, S. (1995). Fransızca Testlerle Öğrenme ve Geliştirme Kılavuzu. Adana: INTEK.