• Sonuç bulunamadı

3.4. TURGUT ÖZAL DÖNEMĠNDE NEOLĠBERALĠZM

3.4.3. Turgut Özal Dönemi Siyasî Liberalizm

3.4.3.2. Turgut Özal Dönemi Güneydoğu Sorunu

Özal hükümetinin iktidarda olduğu dönemde Güneydoğu (Kürt) sorunu giderek artmıĢtır. Çünkü Özal, Kürt sorununun siyasallaĢmasını ve PKK hareketlerini basit bir mesele olarak görmüĢ ve göz ardı etmiĢtir. Özellikle Güneydoğu Anadolu Kalkınma Projesi (GAP)‟nin sağlayacağı geliĢmeler ile terör olaylarının son bulacağını düĢünmüĢtür. Özal, 1992 yılında yaptığı bir konuĢmada, Kürtlerin ekonomik yönden geliĢmiĢ olan Batı bölgelerine göçünün toplumsal bütünlüğü sağlayacağına inandığını dile getirmiĢtir. Nitekim Özal, GAP ile Güneydoğu‟daki insanların yaĢam Ģartlarının geliĢtirileceğini ve böylece sorunun ortadan kalkacağını düĢünmüĢtür (Bora, 2005: 594). 1980 darbesinden sonra Kürt sorununda; 1984-1987 döneminde terör sorunu, 1987-1989 döneminde Güneydoğu sorunu ifadeleri belirginleĢmiĢ, 1990'lardan itibaren ise terör ve Kürt sorunu iç içe geçmeye baĢlamıĢtır. 1984‟te PKK'nın ġemdinli‟ye ve Eruh‟a düzenlediği saldırılar ve silahlı eylemler, hükümetlerin yaklaĢımına güvenlik odaklı bir perspektif kazandırmıĢtır (Uçar ve Akandere, 2017: 367).

Türkiye‟nin çözmek için uğraĢtığı en önemli meselelerin baĢında, Özal‟ın “çözmeden ölmeyeceğim” dediği Güneydoğu sorunu gelmektedir (Duman, 2010: 223). 1978 yılında kurulmuĢ olan PKK (Kürdistan ĠĢçi Partisi), 1984‟te 100 kiĢilik bir çeteyken 1987‟de 1000 kiĢi olmuĢtur. Örgütün güçlenmesindeki nedenler ise; etkili ve güçlü bir propaganda, önceki yıllarda yöre halkına yönelik baskı ve iĢkence yapıldığına dair iddialar, Kürt milliyetçiliği hissi, yöre sorunlarının ancak silahla çözümleneceğine inanmaları, PKK‟nın halkın yanında olduğunu göstermesine karĢın devletin aĢiret reisleri ile toprak ağalarının yanında olmasıdır (Köse, 2010: 89).

Türkiye‟nin politikacıları Kürt sorununun önemini ilk kez 1980‟li yılların sonunda kavramaya baĢlamıĢlardır. ANAP lideri Özal, soy olarak Kürt olduğunu belirterek Kürt sorununa yönelik barıĢçıl ve demokratik bir çözüm önerisinde bulunmuĢtur. Özellikle Özal‟ın cumhurbaĢkanlığı döneminde Kürt sorununa karĢı çözüm arayıĢları artmaya baĢlamıĢtır. Körfez Krizi‟nin yarattığı ortamdan Kürtler lehine faydalanmak isteyen Özal, bu dönemde Kürtlerle görüĢmeler gerçekleĢtirmiĢtir. 1983 yılında Kürtçe konuĢma yasağı kaldırılmıĢ; eğitimde ve basında Kürtçe dili serbestliği tartıĢılan bir konu olmuĢtur. Aynı yıllarda PKK sorunu da giderek artmıĢtır. Nitekim Özal‟ın vefatı ve PKK eylemleri sebebiyle sorun çözümlendirilememiĢtir (Köroğlu, 2011: 81).

Özal 1991 yılında, Kuzey Irak‟taki Kürt siyasal partilerinin liderleri Barzani ve Talabani ile kurduğu temaslar aracılığıyla, federasyon da dâhil olmak üzere her türlü fikrin tartıĢılması yönünde görüĢ belirtmiĢtir. Ancak Özal, kendisinin federasyondan yana olmadığını, üstelik bunun Kürt nüfusunca da makul bulunacak bir seçenek olmadığını; tam da bunun ortaya çıkması ve bu düĢüncenin çekiciliğini kaybetmesi için açıkça tartıĢılmasında fayda olduğunu savunmuĢtur. Kürtçe serbestliğini de yasakların cazipliğini gidermeye dönük iĢlevselliğini, faydasını öne çıkararak savunmuĢtur. Özal, 1992‟de hazırlattığı bir raporla, Kürt sorunuyla ilgili siyasî çözüm tartıĢmasına zemin hazırlamıĢtır. Hatta aynı dönemde PKK terör örgütünün ateĢkes ilanı, bu yönde bir geliĢme beklentisine dayanmıĢtır. Özal‟ın aniden gerçekleĢen ölümünün çözüm giriĢimini engellemeye yönelik bir komplo olduğu yönünde iddialar ortaya atılmıĢtır (Bora, 2005: 594-595).

Kürt ya da bölgesel olarak geri kalmıĢlık meselesi olarak ortaya çıkan; fakat devletin bağımsızlığı ve bütünlüğü ile alakalı olduğu için daha çok güvenlik kapsamıyla ele alınan Güneydoğu sorunu, askerî yöntemlerle çözümlenmeye çalıĢılmıĢtır. Özal‟a göre bu meseleye yalnızca güvenlik ya da dıĢ güçlerin provokasyonu olarak değil, iktisadî kalkınma ve özgürlükler yönünden de bakılması gerekmektedir. Bu konudaki yanlıĢlık, hükümetlerin bölge halkını etnik ve kültürel kimlikleriyle tanımlamak istememelerindedir. Özal, sorunun çözümlenmesine iliĢkin bölge insanına kültürel haklar tanınması yönünde demokratik açılımlarda bulunulması için çaba göstermiĢtir. Özal‟ın bu konudaki düĢünceleri ise Ģu Ģekildedir (Duman, 2010: 223-224):

“Türkiye‟de Kürt kelimesini telaffuz etmek mümkün değildi. BaĢbakan olarakilk defa Kürt kelimesini ben kullandım. Bir tabuyu yıkmak içindi bu. O güne kadar Türkiye, Kürt kelimesini telaffuz etmekten bile korkardı. Hâlbuki korkulması gereken, gerçekte, korkunun bizatihi kendisiydi. Biz meselelerimizi açık açık konuĢmaktan korkmamalıyız. KonuĢmaktan hiçbir kötü netice çıkmaz, bilakis belli noktalarda uzlaĢma Ģansı doğar, karĢılıklıolarak birbirinizi anlama Ģansı yaratırsınız.”

Güneydoğu‟daki olaylar giderek arttıkça Özal, sorunlara çözüm bulabilmek için aktif bir siyaset izleyerek bölgeyle ilgili iktisadî önlemler alma, terörle mücadele etme, demokratik ve kültürel haklar tanıma Ģeklinde aktif bir politika izlemiĢtir (Duman, 2010: 226). Özal, demokratik adımları atarken de PKK ile silahlı mücadelelerden vazgeçmemiĢtir. Sorunun dağda silahla, Ģehirlerdeyse demokrasi ve çok uluslu bir toplum yapısından hareketle çözülmesi gerektiğini savunmuĢtur.

Özal, Kürt sorununu iç politika ve askerî güçle halledilebilecek bir mesele olarak görmeyerek hem iç hem de dıĢ politika kapsamında ele almıĢtır. Irak‟a koalisyon güçleriyle birlikte müdahale edebilmek Özal‟a göre Türkiye‟nin Ortadoğu sınırlarını kontrol edebilmenin tek Ģartıdır. Bu durum gerçekleĢmeyince, sınırların diğer tarafında oluĢan kontrolsüz bölgelerde PKK kendisine rahat hareket edebileceği bir alan bulmuĢtur. Demokratik yollarla sorunun çözümleneceğine inanan Özal, “Türkiye sabrederse, insanca davranırsa bu meselenin eninde sonunda çözülecek bir hadise olduğuna inanıyorum” ifadesinde bulunmuĢtur. Ayrıca Kürt sorununun bir isyan amacı taĢımaktan ziyade bir kültürel arayıĢ olduğunu ortaya koymuĢtur. Özal, sorunun askerî müdahalelerle çözülemeyeceği kanısında olduğu için konunun siyasî, iktisadî ve demografik ayaklarını inceleyen raporlar hazırlatmıĢ ancak uygulanmamıĢtır. Sonuç olarak, Özal‟ın bütüncül politika anlayıĢı terk edilerek Kürt sorununun askerî tedbirlerle yok edilmeye çalıĢılması amaçlanmıĢtır. Bu durum ise PKK‟nın daha da tehlikeli bir terör örgütüne dönüĢmesine, Güneydoğu‟da daha fazla destek bulmasına ve daha fazla kan dökülmesine yol açmıĢtır (Birsel vd., 2016: 126-127).