• Sonuç bulunamadı

1.2. MUHAFAZAKÂRLIK, MUHAFAZAKÂRLIĞIN TARĠHSEL GELĠġĠMĠ

1.2.1. Muhafazakârlık

Muhafazakâr kavramı, Fransa‟da ortaya çıkmıĢtır. Mevcut düzeni koruma, muhafaza etme ve mevcut düzene sahip çıkma anlamı taĢıyan muhafazakârlık, “conservare” kelimesinden türeyen bir kavramdır. Bu kavramın ilk ifadelerine 1818 yılında Chateaubriand tarafından kurulan “Muhafazakâr” adlı gazetede yer verilmiĢtir. Bu durumun akabinde, 1830‟lu yıllarda “Tory” partisinin yerini “Muhafazakâr Parti” almıĢtır. Böylece muhafazakârlık kavramı Ġngiltere‟de yaygın bir hâl almaya baĢlamıĢtır (Beneton, 1991: 7).

Özipek (2010: 106)‟e göre muhafazakârlık; aydınlanmaya, aydınlanmanın akıl anlayıĢına; aklın bir ürünü olan siyasî projeler istikametinde toplumun dönüĢtürülmesine yönelik önerilere ve uygulamalara karĢı olarak oluĢan, toplumu köklü değiĢimlerden korumayı hedefleyen bir siyasî ideolojidir.

Rossiter‟e göre “muhafazakârlık, ilk olarak, bütün bir sistemi saf aklı kullanarak yıkmak ve yeniden kurmak isteyenlerle savaĢmak için ortaya çıkmıĢtır”. Muhafazakârlığın temelini evren ve insanın evrendeki yeri oluĢturmuĢtur. Muhafazakârlara göre merkezde “tanrı” vardır; her Ģeyin ölçüsüdür ve var oluĢun sebebidir (Vural, 2003: 13-14).

Muhafazakârlık kavramı “mütevazı veya ihtiyatlı davranıĢ, geleneksel hatta uyumcu bir hayat tarzı, değiĢim korkusu veya değiĢimin reddi” gibi anlamlar taĢımaktadır. Muhafazakâr ilkelere ilk kez Edmund Burke‟ün “Reflections on the Revolution in France” isimli eserinde rastlanılmıĢtır. Burke fikirleriyle Ġngiliz

muhafazakârlığının Ģekillenmesine katkı sağlamıĢtır. Ayrıca Burke, “muhafaza etmek için değiĢme”den yana olmuĢtur (Heywood, 2009: 85). Muhafazakâr fikirlerin ortaya çıkmasında etkisi olan Burke, Türkçesi “Fransız Devrimi Üzerine DüĢünceler” olan bu eserinde, devrimin toplum dokusunu zedelemeye yönelik olarak gerçekleĢtirildiği, kilise ve aristokratik rejimin hak etmediği bir biçimde geri plana itildiği gerekçeleriyle Fransız Devrimi‟ni eleĢtirmiĢtir. Burke‟e göre hızlı ve ani bir değiĢimi gerektirdiği için devrim zararlıdır. Böyle bir değiĢim toplumsal yapıda bozulmalara neden olacağı için muhafazakârlar, radikal değiĢikliklerden rahatsız olurlar. Muhafazakârlara göre değiĢim belli bir aĢama kaydedilerek olmalıdır (Türköz: 2016: 105).

Hayek‟e göre muhafazakârlık, değiĢim karĢısında sergilenen bir tutumdur. Muhafazakârlığın karĢı çıktığı “katı değiĢme”, belli bir ölçüde meĢru ve gereklidir. Hayek‟in muhafazakârlığa yönelik asıl itirazı ise tabiatı gereği muhafazakârlığın, hangi tarafa yönelmemiz gerektiği konusunda seçeneği olmamasınadır. Muhafazakârlar, değiĢime tamamen karĢı gelmemektedirler. KarĢı geldikleri durumlar toplum düzenini bozan, geleneksel otoriteyi ve sınıfsal yapıları yıkmaya yönelik devrimlerdir (Erdoğan, 1998: 56).

Muhafazakârlık, öncelikle Avrupa‟da ortaya çıkan daha sonrasında ise bütün dünyaya yayılan modern bir ideoloji olmuĢtur. Muhafazakâr siyasî ideolojinin beslendiği üç kaynak vardır: Siyasî, felsefî, sosyolojik kaynak. Muhafazakâr ideoloji ilk olarak, 18. yüzyıl aydınlanmasıyla ortaya çıkan felsefî yöndeki dönüĢüm ve değiĢime cevap olarak ĢekillenmiĢtir. Bu bakımdan aydınlanma, felsefî yönden muhafazakârlığı ortaya çıkaran tarihsel bir kopuĢu ifade etmektedir. Ġkinci olarak, muhafazakâr ideolojinin sosyolojik kaynağı, özellikle Sanayi Devrimi ile ortaya çıkan değiĢimlerin bu süre zarfında zarara uğrayan sosyal değerler ile kurumların baĢlarını sokacak yersiz bıraktığı insanların güvenlik ve aidiyet ihtiyaçlarından ortaya çıkmıĢtır. Muhafazakârlık ideolojisinin siyasî kaynağı ise Fransız Devrimi ile birlikte ortaya çıkan devrimci kopuĢlara, siyasî yönden köklü değiĢimlere ve tüm bunların topluma yönelik planlarına duyulan tepkiyi ifade eder (Özipek, 2010: 106).

Muhafazakâr ideolojinin ABD‟deki yaygınlığı 20. yüzyılla birlikte artıĢ göstermiĢ; ancak bu artıĢ, muhafazakâr ideolojinin anlamını yitirmesine sebep olmuĢtur. Muhafazakâr kavramın evrimi, bir bakıma liberal kelimesinin evriminin sekmesinin

ürünüdür. Amerikan siyasal sözcükler dağarcığı, liberalizmin anlamını doğru yoldan saptırdığı için liberaller muhafazakârlık bayrağının altına girmiĢlerdir. Günümüzde muhafazakâr adını taĢıyanlar, özgürlükten yana olanlarla çoğunluk ahlakının temsilcilerinin barıĢ içinde yaĢadıkları karmaĢık bir kategori oluĢturur (Beneton, 2011: 8).

Muhafazakârlığın siyaset felsefesini kısaca özetlersek; evrende mutlak ahlaki bir düzen vardır. Toplumun ve insanın varlığı tanrıya dayanmaktadır ve insanın yaĢamını düzene koyması için dinin vaciplerine uyması gerekmektedir. Ayrıca akıl ancak sınırlı Ģeyleri bilebilir. Muhafazakârlar, en yetenekli kiĢilerin toplumu yönetmesinden yanadır (Vural, 2003: 15).

Muhafazakârlar doğa hâlinin varlığını ve bireylerin toplumdan değerli olduğu fikrini reddederler. Muhafazakâr teoride aile ve din büyük bir öneme sahiptir. Onlara göre aile, toplumun temeli ve geleneksel ahlakın koruyucusudur. Din ise hem bireysel bir inanç olarak hem de toplumsal iĢlevleri olan kurum olarak değerli görülmektedir. Muhafazakâr doktrine göre toplum, dinden bağımsız olarak var olamaz. Ayrıca siyasetin alanı da sınırlı tutulmaktadır. Kültürün sürekliliğini de vurgulayan muhafazakârlığa göre, toplum ve toplumsal kültür sürekli bir oluĢ içerisindedir. Muhafazakârlara göre toplumsal sorunların çözümünde tecrübe ve gelenek akıldan daha çok iĢe yarar (Erdoğan, 1998: 58-62).

Muhafazakârlığın, tutuculukla eĢdeğer sayıldığını söylemek mümkündür. Muhafazakârlık, gelenekçi bir kavram olup; eskiyi tercih etmiĢ, yapılacak her türlü köklü değiĢikliklere karĢı çıkmıĢtır. Bunun nedeni ise yapılacak değiĢikliklerin toplumsal yapıda bozulmalara sebep olacağı düĢüncesidir.

Aile; muhafazakâr anlayıĢın en çok önemsediği kurumdur. Muhafazakâr siyaset felsefesine göre aile; toplumun temel birimi olmakla birlikte geleneksel ahlakın da koruyucusudur. Birey; akıl, beden gibi çoğu özellikleri eksik olarak yaratıldığı için tek baĢına kendine yetemeyen bir varlıktır. Bu nedenle de insan sınırlı bir varlıktır. Toplum ise, çeĢitli kurumlardan ve ilkelerden oluĢmuĢ olan bir bütün olarak görülmektedir. Muhafazakârlara göre önem taĢıyan din, gelenek-görenek, önyargı gibi kurumlar tarihsel geliĢimin ürünü olarak ortaya çıkmıĢtır. Muhafazakâr düĢünür Bonald‟a göre bireyi biçimlendiren toplumdur. Otorite, toplumsal yaĢamın en temel

aracıdır ve insanlar; aile, cemaat ve kilisenin otoritesiyle mutluluğa sahip olabilirler. Ayrıca toplumda eĢitlikten söz etmek günahkârlıktır. Tanrı, siyasal devletin otorite kaynağı olarak görülmektedir. Muhafazakârlara göre devlet, ahlak yönünden gerekli görülen durumlarda kullanılabilir hatta büyütülebilir. Bu nedenle devlet çoğu Ģeyi yapabilme yetisine sahip olmalıdır ve otoritesini de toplumun yararında kullanmalıdır (Vural, 2003: 37-47). Burke‟e göre ise birey, toplumdan bağımsız bir varlık değildir; bireyi oluĢturan toplumun normatif değerleridir. Muhafazakâr ideolojiye göre birey, bulunduğu kurumda anlam kazanır ve bu kurumların etkisiyle sosyalleĢebilir (Duman, 2008: 107). Muhafazakârlara göre mülkiyet, ailenin temeli olmakla birlikte insana toplumda konum kazandırması açısından da önem taĢımaktadır. Otorite ve mülkiyet, toplumsal düzenin olmazsa olmazlarıdır. Devlet ile mevcut düzenin sürekliliğinin sağlanıp korunması ancak mülkiyet ve otoriteyle sağlanabilir (Türe, 2005: 45).

Muhafazakârlık; noksan olarak görülen aklın egemenliğini önlemek için din ve devlet gibi kurumları, mülkiyeti, toplumsal birliği öne çıkarmıĢtır. Devletin ayrı bir önemi vardır; ancak devlet fazla güce sahip olursa eğer tehlikeli bir hâl alabilir. Devletin görevi insanları iĢ birliği yapmaya zorlayarak insanların bir arada yaĢamalarını sağlamaktır (Mollaer ve Öztürk, 2006: 54).

Muhafazakârlara göre toplum, değiĢik evrelerden geçerek ve her evrede yeni kazanımlar elde ederek geliĢimini tamamlamaktadır. Toplumsal yapıya dıĢarıdan gelecek herhangi bir müdahale toplumsal sorunlara yol açacaktır. Ayrıca toplum otorite ve düzen olmadan varlığını sürdüremez. Bu otoriteyi ve düzeni, aynı zamanda toplumun varlığını devam ettirmesini sağlayacak olan da geleneklerdir. Muhafazakârlık, bulunduğu çağda iĢlevi olmayan geleneklerin devamlılığı konusunda ısrarcı değildir (Türe, 2005: 43). Muhafazakârlar geleneğin, toplumsal tecrübelerle oluĢtuğunu savunurlar. Muhafazakârlara göre bireye aidiyet duygusunu hissettiren, bireye kendi kimliğinin bilincine varmasını sağlayan gelenektir. Muhafazakârlıkta gelenek, toplumsal istikrarın temeli sayılmaktadır (Erdoğan, 2004: 5).