• Sonuç bulunamadı

20. yüzyılda devletin aĢırı büyümesiyle bireysel ve toplumsal özgürlüklerin kısıtlayıcısı hâline gelmesi yeni sağ düĢüncesini ortaya çıkarmıĢtır. YaĢanan bu süreçte kaynakların büyük bir bölümünde israf olmuĢ, devletin bürokratikleĢen hantal yapısı ortaya çıkmıĢ, refah sağlama adına zenginleĢmenin yolunu tıkamıĢtır. Bu nedenle siyasî, iktisadî, sosyal ve yönetsel boyutlu bir dönüĢümü sağlayabilmek amacıyla yeni sağ anlayıĢ benimsenmiĢtir (Güler, 1996: 51).

Kapitalist ülkelerde 1929 buhranının ardından ortaya çıkan Keynesyen anlayıĢ, II. Dünya SavaĢı‟ndan sonra gerçekleĢen iĢçi ayaklanmaları ve sosyalizm etkenleri refah devletinin oluĢmasına neden olmuĢtur. Refah devleti, birbiri ile çeliĢkili olan demokrasi ve kapitalizm kavramları arasındaki uzlaĢıyı ifade eder. Bu uzlaĢı 1960‟ların sonunda bozulmuĢ; devletin demokratik talepleri ve kapitalizmi beslemesinin sonucunda sermayenin birikim koĢulları zayıflamıĢ ve taleplere karĢılık verilemeyen bir durumla karĢılaĢılmıĢtır. Bu durumların neticesinde ise devlet yapısı bozulmaya baĢlamıĢtır (Baltacı, 2004: 360).

Yeni sağ ideoloji ekonomik eĢitlik ve toplumsal adalet gibi sorunları önemsemez; piyasa ekonomisinin ya da kapitalizmin, özgürlüklerin güvencesi olduğu anlayıĢına dayanır. Ayrıca devletin toplumsal yaĢama ve iktisadî alana yönelik müdahalelerinin özgürlükleri kısıtladığını, bu nedenle bu alanların demokrasinin ve özgürlüklerin bir gereği olarak tamamıyla piyasa mekanizmalarına bırakılmasını kabul eder (Doğan, 2002: 41).

Devletin küçültülmesi ve kamu hizmetlerinin piyasa eksenine oturtulması fikriyle hareket eden yeni sağ anlayıĢ, daha çok deregülasyon ve özelleĢtirme yoluyla piyasanın kendi hâlinde iĢlemesini sağlamaya çalıĢmıĢtır. Serbest piyasa ekonomisiyle devletin yeniden yapılandırılmasına yönelik çalıĢmalar ve özelleĢtirme uygulamaları ile devletin iĢlevi sınırlandırılmıĢtır. Devletin iktisadî ve sosyal faaliyetlerinin sonlandırılması devlet yapısında zayıflamaya neden olacağından, güçlü bir yapıya bürünebilmek için devlet piyasayı ve özel sektörü önemsemiĢtir. Ayrıca devletin

iĢlevlerini verimli ve etkili olarak gerçekleĢtirebilmesi için kamu yönetiminin özel sektöre benzetilmesi sonucunda devletin hantal niteliğinden arındırılması amaçlanmıĢtır (Emre, 2002: 301).

3.3.1. Turgut Özal ve Yeni Sağ Ġdeoloji

Ülkedeki siyasal, sosyal ve iktisadî yapının yeniden düzenlenerek dönüĢüm geçirmesi olan yeni sağ ideoloji; kalkınmanın özel sektör eliyle gerçekleĢtirilmesini ve serbest piyasaya bırakılmasını savunur. 1970‟lerde yaĢanan iktisadî ve toplumsal sıkıntıların petrol krizleriyle birleĢmesi sonucunda kapitalizm çıkmaza girmiĢ, kendine çıkıĢ yolu olarak da yeni sağ ideolojiyi oluĢturmuĢtur. 1970‟lerin ortalarından itibaren iktidara gelen yeni sağ anlayıĢa sahip hükümetler, neoliberal dönüĢüm sürecinin baĢlamasını sağlamıĢtır. ABD‟de Reagan ve Ġngiltere‟de Thatcher hükümetinin uyguladığı yeni sağ ideoloji, Özal hükümetinin uyguladığı neoliberal politikaların kaynağı olmuĢtur (Yılmaz, http://oguzyilmaz90.files.wordpress.com, s.1, eriĢim: 12.02.2018).

1980 döneminde Türkiye ekonomisi “yeni sağ” ve “ekonomik liberalizm” doğrultusunda ĢekillenmiĢtir. Cumhuriyet tarihinde iktisadî ve siyasî açıdan liberalizmi ve yeni sağ anlayıĢı uygulamaya çalıĢan ilk lider Turgut Özal olmuĢtur. Bu yöndeki ilk icraatını 24 Ocak 1980 kararları doğrultusunda yapan Özal, 1983‟te iktidar olduktan sonra politikalarına ağırlık vermiĢtir. Özal bildirilerinde liberal kavramının yerine daha çok “serbest piyasa ekonomisi, teĢebbüs özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, anayasal demokrasi” kavramlarını kullanmıĢtır (Duman, 2008: 199).

Yeni sağın ve neoliberalizmin temel amacı; devletin yapısı küçültülerek ve iĢlevi azaltılarak özel sektöre bırakılıp rekabet ortamı oluĢturularak ekonominin iyileĢmesini sağlamak ve de kamusal harcamalarda kısıtlama yapmaktır. Nitekim bu uygulamayla eĢitsizlikler meydana gelmiĢ ve yoksulluk ortaya çıkmıĢtır. Neoliberal politikaların Türkiye‟deki öncüsü olan Özal‟ın uyguladığı yeni sağ politikalarla iktisadî ve siyasî alanda radikal değiĢiklikler olmuĢ; yapısal uyarlama ve istikrar politikaları uygulanmıĢtır.

Yeni sağ olgusu; iktisadî, siyasî, sosyal ve yönetimsel boyutlarıyla yeniden yapılanma sürecinin genel hatlarını oluĢturmaktadır. 1929‟da yaĢanan ekonomik buhran

ile dünya ekonomisinde yerini bulmaya baĢlayan, 1945‟ten sonra da ekonomik büyümeyi sağlayan Keynesyen politikalar 1970‟li yıllarda sorunlar yaĢamıĢtır. 1970‟lerden itibaren refah devletinin krize girmesiyle de Keynesyen politikalar sorgulanmaya baĢlanarak yeni çözümler aranmıĢtır. Çözüm olarak önerilen ve uygulama alanı bulan politikalar ise genellikle liberal yönde olmuĢtur.Özellikle Batı‟da uygulanan yeni sağpolitikaların Ģekillendirdiği toplumsal yapının teorik temellerini yeni liberalizm ve değiĢen devlet anlayıĢı oluĢturmaktadır. Kapitalizm, değiĢen koĢullar doğrultusunda kendine çıkıĢ yolu olarak yeni sağ olgusunu yaratmıĢtır. Devletin ekonomiye yönelik giriĢimlerini ve müdahalesini reddeden bu görüĢ, dönüĢüm sürecini devlet eliyle gerçekleĢtirebilmiĢtir(Haydaroğlu ve Tatlısu, 2016b: 65).

Yeni sağ ideoloji 1980 döneminde dünyada hükümran olmaya baĢlamıĢ, Özal da bu sürecin siyasal öznesi olmuĢtur. Thatcher‟in Özal politikalarının destekçisi olduğunu dile getirmesi, Özal‟ın liberal-muhafazakâr siyasetinin Batı‟da da takdir edilip benimsendiğini göstermiĢtir (Duman, 2008: 150).

Özal, iktidarda olduğu süreçte yeni sağın serbest piyasa anlayıĢını neden tercih ettiklerini Ģu Ģekilde açıklamıĢtır (Binark, 2010: 150):

“20‟ci asrın ilk ve ikinci çeyreğinde, revaçta bulunan usul, refah devletiydi… Devletin refahı temin etmesi diye bir Ģey önümüzdeki asırda yok. Yani eğer bu yanlıĢı tercihe kalkarsak, Türkiye‟yi çok geriye atarız. Hatta asrın üçüncü çeyreğinde gelen bir sosyal devlet mefhumu var. O da bitiyor. Devletin rolü değiĢiyor. Yerine insanın rolü geliyor…21‟nci asra doğru giderken, bu faktörü çok iyi bilmemiz lazım. Her Ģeyi temin eden devlet yok, bitti. Yerine süratle, ferdin çok daha hareketli, üretken, yaratıcı olduğu, olabileceği, çok daha serbest bir ortam meydana gelecek.”

Özgür bir ortam yaratabilmek için liberal politikalara ağırlık veren Özal, devletin sorumluluklarını yerine getiremeyecek kadar kötü bir aĢamaya geldiğini belirtmiĢtir. Bu sebepten ötürü, bireyci politikalara öncelik verilmesi gerektiğini savunmuĢtur. Yani devlet karĢısında bireyi öne çıkarmayı istemiĢtir. Bu konuda yeni görüĢe göre güçlü devletin, memurları çok olan bir devlet olmadığını, istihdam kapısı olmadığını, harcamaları fazla olan ama iki yakası bir araya gelemeyen devlet olmadığını; devletin zenginliği sonucunda milletin zengin olmasını değil, milletin zenginliği sonucu devletin zengin olmasını savunmuĢtur (Barlas, 1994: 248).