• Sonuç bulunamadı

3.4. TURGUT ÖZAL DÖNEMĠNDE NEOLĠBERALĠZM

3.4.2. Turgut Özal Dönemi Ġktisadî Liberalizm

3.4.2.1. DıĢ Politika

Özal döneminde dıĢ politikada, siyasî ve iktisadî alanlarda önemli giriĢimler gerçekleĢtirilmiĢtir. Türkiye bölgesel olarak aktif bir siyaset izlerken AB ile iliĢkilerini de yoğunlaĢtırabilmiĢtir. Özal, yönünü Doğu‟ya çevirerek Türkiye‟nin Batı‟ya olan bağımlılığını azaltmaya çalıĢmıĢtır. Ülke kimliğini hem kültürel hem de siyasal olarak tamamen laik ve Batıcı bir rejimden teknolojik olarak Batıcı, kültürel olarak Doğucu bir devlete dönüĢtürmüĢtür (Ataman, 2003: 50). Özal‟ın dıĢ politikadaki hedefi; ülkenin serbest ticaret sistemi ile bütünleĢmesini sağlayarak ekonomi ile siyaset arasında uygunluk sağlamak ve dıĢa açılarak dünya piyasalarına girebilmek olmuĢtur.

Özal, dıĢ politikada köklü değiĢikliklere yol açan, Türkiye‟nin değiĢimine büyük katkı sağlayan bir lider olmuĢtur. 12 Eylül darbesinden sonra Türkiye‟nin diğer ülkelerle iliĢkilerini düzeltmeye çalıĢarak ekonomik olarak yeniden biçimlenmesini sağlayan Özal, Avrupa Birliği ile olan iliĢkilere de ayrı önem vermiĢtir. DıĢ politika uygulamasında ekonomiyi ön plana çıkarmıĢ; ekonomik ve ticarî iliĢkilerdeki geliĢimin devletler arasındaki bağımlılığı ve ticareti arttıracağını, bu sayede de siyasî sorunların çözüme kavuĢacağını düĢünmüĢtür (Akçay, 2016: 81).

Özal döneminde iktisadî liberalizmin gereği olarak ithalatı kısıtlama çabalarından vazgeçilip ihracatın teĢvik edilmesine yönelik politikalara geçilmiĢtir. Ġdeolojik düĢünceyi ve düzeni kurtarma kaygıları bir kenara bırakılmıĢ ve iktisadî mantığın oturtulması amaçlanmıĢtır. Bu durumun en bariz sonucu ise dıĢ ticaret yönündeki değiĢimde görülmüĢtür. DıĢ ticaret, önceki dönemlerde ağırlıklı olarak Batı ülkeleri ile yapılmaktayken; Özal liderliğindeki dönemde ülkenin ticaret sektöründeki ortakları artmıĢtır. Batı haricindeki ülkelerden bazılarıyla da ortaklıklar oluĢturulmuĢ ve farklı ticaret antlaĢmaları yapılmıĢtır. Böylelikle Türkiye‟nin ticaret etkinliği yaygınlaĢmıĢtır (Ataman, 2003: 52).

Türkiye ekonomisinin dünya pazarlarına açılması, 1980-1983 yılları arasında baĢlayıp 1989-1990 yıllarında tamamlanmıĢtır. Bu yıllarda ilk önce mal piyasaları dıĢ pazarlara açılmıĢ ve ticaret kotalarıyla korunan ithalat rejimi serbestleĢtirilmiĢtir. Döviz kuru devalüasyon ile esnekleĢtirilmiĢ, sanayinin ihracata yönlendirilmesinde temel araç olmuĢtur. Nitekim Türkiye ekonomisinin 1990‟larda dıĢa açık bir ekonomik yapıya kavuĢtuğunu söylemek mümkündür (Yeldan, 2001: 25). 1988–1989 sürecinde dıĢ ticaret açığı artmıĢ ve Türkiye ekonomisinde büyüme gerçekleĢmemiĢtir. Ekonomideki bu kötü gidiĢi durdurmak için Özal, sermaye hareketlerini serbestleĢtirmiĢ; böylelikle ithalat artıĢ göstermiĢ ve ülkenin 1993‟te büyümesine katkı sağlamıĢtır.

Özal, ekonomi dünyasından geldiği için onun dıĢ politika anlayıĢı farklı olmuĢtur. Özal‟ın ekonomik konulara ayrı bir önem vermesi Türkiye‟nin dıĢ politikasına da yansımıĢtır. Özal‟ın dıĢ politika anlayıĢında ekonomik çıkarlar siyasî çıkarlardan daha öncelikli ve önemli olmuĢ, ekonomik faktörler ön planda tutulmuĢtur. Çünkü Özal‟ın dıĢ politikada hedeflediği; Türkiye‟nin uluslararası alanda serbest ticaret sistemiyle bütünleĢmesini sağlayarak dıĢa açılmasını gerçekleĢtirebilmek olmuĢtur. Bu bağlamda Özal döneminde, Türkiye‟nin siyasî yönden problemli olduğu Ġran, Irak, Yunanistan ve Sovyetler Birliği ile ekonomik iliĢkiler kurması engellenmemiĢtir (Gözen, 2000: 119).

EndüstrileĢme, ticarî iliĢkilerin artması, yabancı yatırımların teĢviki, vergi reformu, hükümet müdahalelerinin azaltılması ve özelleĢtirme gibi uygulamalar yapan Özal; istikrarlı bir ekonomik yapının Türkiye‟nin dıĢ politikasını güçlendireceğine inanmıĢtır. Ayrıca Özal, dıĢ politikada da ABD politikalarını örnek almıĢtır.

Özal‟ın iktidarda olduğu süreçte ülkenin dıĢ politikasının ilerleyebilmesi bakımından Türkiye-Batı birliğinin oluĢturulması için niteliksel değiĢiklikler yaĢanmıĢ, AB veya ABD‟den birine bağımlı olmamak amacıyla Avrupa ve Amerika ile iyi iliĢkiler geliĢtirmek için çabalanmıĢtır. Nitekim Türkiye‟nin Batı‟yla olan iliĢkileri güçlenmiĢ ve pazarlık gücü artmıĢtır. Türkiye‟nin Özal öncesi dönemlerde karmakarıĢık olan AB iliĢkileri Özal dönemiyle istikrarlı bir hâle gelmiĢtir. Özal döneminde gerçekleĢtirilen ekonomik reformların sonucunda AB‟ye yönelik yükümlülükler yerine getirilmiĢ, 14 Nisan 1987‟de birliğe tam üyelik için baĢvuruda bulunulmuĢtur (Ataman, 2003: 57).

Özal‟ın dıĢ politikadaki ekonomik çıkarlara yönelik hedefleri, Karadeniz Ekonomik ĠĢbirliği Örgütü (KEĠ) ve Ekonomik ĠĢbirliği Örgütü (ECO)‟nün kurulmasıyla gerçekleĢmiĢtir. 1990 yılında kurulan KEĠ; Bulgaristan, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Arnavutluk, Romanya, Ukrayna, Türkiye ve Rusya‟yı bir araya getirmiĢtir. 1992 yılında kurulan ECO ise Özal‟ın Orta Asya ile bütünleĢme projesi olarak bilinmektedir. Bu proje ile ABD‟ye ve Orta Asya ülkelerine yönelik serbest ticaret anlaĢmaları teklifleri hazırlanmıĢ; fakat Orta Asya ülkelerinin bu tarz ticarî iĢ birliğine yönelik tecrübelerinin az olması sebebiyle bu örgütler pasif kalmıĢtır. Ekonomik liberalleĢmeyi ve dıĢ ticareti arttırmak için Türkiye birçok ülkeyle anlaĢmalar yapmıĢ, böylece ithalat kısıtlamaları kaldırılarak ihracat teĢvikleri uygulanmıĢtır (Demir vd., 2016: 103).

1980 sonrasında Özal piyasa ekonomisine geçiĢi sağlayarak, toplumsal ve iktisadî alanda tabuları yıkarak Türkiye‟de büyük bir dönüĢüm gerçekleĢtirmiĢtir. Özal‟ın iktidarda olduğu yıllar Türkiye için önemli bir dönüm noktası olmuĢtur. Çünkü Özal, kimsenin daha önce uygulamadığı hatta uygulama cesaretinde dahi bulunamadığı uygulamaları gerçekleĢtirmiĢtir. Ayrıca dünya politikasında da ağırlıklı konumlarda bulunmuĢtur. Bu nedenle, 1980‟den itibaren Türkiye‟de yaĢanan değiĢim Özal‟dan bağımsız olarak düĢünülemez (Ġzmirli vd., 2014: 245).

Özal, bir ülkenin dıĢ iliĢkilerinde ekonominin önemli olduğunu savunmuĢ; dıĢ politikada ekonomik ve ticari iliĢkilere önem vermiĢtir. Türk mallarının dıĢa açılması ve siyasî anlaĢmazlıkları azaltmak için Ġran, Irak, ABD ve Pakistan gibi birçok ülkeyle ekonomik iliĢkiler kurarak dıĢ ticaretin geliĢmesine katkı sağlamıĢtır. Ayrıca Türkiye‟yi

ithal ikameci, kapalı ekonomiden ihracata dayalı serbest piyasa ekonomisine geçirmiĢtir. Bu ekonomik geliĢmeler ise Türkiye‟nin Gümrük Birliği‟ne geçiĢ sürecinde önemli olmuĢtur (Akçay, 2016: 76-77).

Özal, liberalleĢmeye yönelik politikalarıyla devletin ekonomik alanda düzenleyici bir rolünün olmasından ziyade yol gösterici bir rolünün olması gerektiğini ve devlet yerine bireyin giriĢimci olması gerektiğini savunmuĢ, bu düĢüncelerini de eğitim, sağlık, sosyal hizmetler alanında uyguladığı birtakım özelleĢtirme politikalarıyla hayata geçirmiĢtir (Uluç, 2014: 136).

Özal hükümeti, ülkede ekonomik refahı sağlamak amacıyla AB ülkelerinin mallarından alınan gümrük vergisini kaldırmıĢtır. Türkiye‟nin iktisadî ve siyasî kalkınmasını hızlandırmak için bölgesel ülkeler ile iktisadî, siyasî ve kültürel iliĢkileri kuvvetli tutmayı amaçlamıĢtır. Avrupa‟ya olan bağımlılığın azalması için ülkenin ABD‟yle iktisadî ve siyasî iliĢkilerini derinleĢtirmiĢ; Batı‟ya daha az bağımlı olmak gayesiyle de Ġslâm ülkeleriyle yakın bir iliĢki kurmuĢtur. GeliĢmelerin sonucunda ise ülkenin Batı‟ya olan iktisadî ve siyasî bağımlılığı azalmıĢtır (Ataman, 2003: 61).

Özal çalıĢma hayatına bürokrat olarak baĢlamıĢ, sonrasında Dünya Bankası‟nda danıĢmanlık yapmıĢtır. Amerika‟da bulunduğu süreçte Özal‟ın liberal odaklı görüĢleri belirginleĢmiĢ ve dıĢ politikaya da yansımıĢtır. Özal, Türk iĢ adamlarının önünü açmak için mevzuatta değiĢiklikler yapmıĢ, yabancı sermayeyi Türkiye‟ye çekebilmek için çeĢitli düzenlemelere gitmiĢtir (Arslan, 2016: 142).

Özal dönemindeki dıĢ politika iliĢkilerinin temelini, serbest piyasa ekonomisinin belirlediği politik çerçeve oluĢturmuĢtur. Özal, yabancı ülkelerle iliĢkilerde oluĢturulacak olan güvenlik, istikrar, barıĢ ortamının sürekli sağlanabilmesi ve dünya barıĢının korunabilmesi için ticarî ve iktisadî iliĢkilerin uzun vadede ülkeler arasında ekonomik, kurumsal, siyasal ve sosyal yönden karĢılıklı bağımlılığa dönüĢmesiyle mümkün olacağını savunmuĢtur. Bu bakımdan Özal döneminde, dıĢ politikadaki iliĢkilerin geliĢtirilmesinde önceki dönemlere oranla bir denge politikası uygulanmıĢtır (Demiray, https://www.tarihtarih.com, eriĢim: 26.02.2018).

Özal iktidara gelir gelmez, Türkiye‟nin hem komĢularıyla hem de Avrupa ülkeleriyle iliĢkilerini geliĢtirmek için çabalamıĢtır. Çünkü Özal‟a göre Türkiye,

cumhuriyet yıllarında dıĢ ülkelerle iletiĢim kurmayarak çekingen bir tavır sergilemiĢtir. Özal, baĢbakan ve cumhurbaĢkanı olduğu dönemlerde yaptığı yurt dıĢı gezilerinde iktisadî ve ticarî iliĢkiler kurmaya özen göstermiĢtir. Nitekim Özal‟ın dıĢ politika anlayıĢı dıĢa dönük, çok yönlü ve ekonomi merkezli, tarafsız ve risk alabilen, siyasî ve diplomatik iliĢkileri önemseyen, bölgesel yatırımlara ve projelere ağırlık veren bir anlayıĢ olarak özetlenebilir. Özal, görevde olduğu süreçte en çok ekonomi ve dıĢ iliĢkiler üzerinde durmuĢtur. Özal‟a göre dıĢ politikadaki gücü arttıran en önemli faktörlerden biri ekonomik gücün artmasıdır. Çünkü ekonomik güç siyasî gücü de arttıracaktır (Duman, 2008: 260-261).