• Sonuç bulunamadı

İKİNCİ BÖLÜM LİTERATÜR KAYNAKLARI

2.2. TOPRAĞIN ORGANİK MADDESİ VE TOPRAK SORUNLARINA GENEL BAKIŞ

Toprak sadece fiziksel parçalanmalar ve ayrışmalar/değişmelerden meydana gelmiş olan cansız bir örtüden ibaret değildir. Bilakis toprakta kimyasal olaylar ve iyon alışverişi sürekli devam eder. Toprak canlı ve dinamik bir ortamdır. İçinde çeşitli hayvanların yaşar; üzerinde bitkiler yeşerip gelişir. Bakteriler faaliyette bulunur. Şekil-4 toprak besin ağının dinamiği görülmektedir.24

22

Kınacı, “Organomineral Gübre Çalıştayı Bildiriler”, 1

23

A.g.m., 4.

24

Şekil-4 Toprak Besin Ağı Canlı Dinamikliliği ve Nitrifikasyon 25

Toprakta humus ve organik maddelerin teşekkülü fiziksel, kimyasal ve biyolojik olaylar eşliğinde yürür. Fiziki olayları genel olarak iki şekilde vuku bulduğunu görürüz. Kil, kum ve siltten oluşan toprak parçaları birleşir. Bu birleşmelerin hasıl ettiği özel şekiller agregatlaşma ile ifade edilir. Agregatlaşma olmasaydı, toprak parçacıklarının birbirine bağlanması mümkün olmayacaktı. O yüzden birçok harici etki ile rüzgar gibi zayıf olan toprak tabası aşınacaktır ve bu nedenle de gerçek anlamı ile toprak oluşumu hasıl olmayacaktır. Toprağa özel bir diziliş verildiğinden dolayı, su ve mineral maddeler toprağın alt tabakalarına kadar ulaşmaktadır.

İkinci olarak, yer çekimine bağlı olarak yukarıdan aşağıya doğru taşınma olur. Bu şekilde toprak içerisinde eriyik olarak bulunan maddeler yukarıdan aşağıya hareket eder. Toprak içinde katı maddelerin yer değiştirmesi bazı noktalarda geçirimsiz katmanların meydana gelmesine yol açar ve bu katmanlarda iyon birikimi olur.

25

Kimyasal süreçlerde (indirgenme, yükseltgenme, hidroliz, karbon dönüşümleri gibi), topraktaki minerallerin yapısı kısmen veya tamamen değişir; yeni mineraller meydana gelir.

Organik maddelerin yer değiştirmesi, oksidatif ayrışma, humuslaşma, nitrifikasyon (ilgili bakterilerle azotlu yapıların nitrata dönüşmesi), azot tutulması gibi biyolojik işlemler ile toprakta sürekli taze gıda maddesi hasıl olur. Bu dönüşümlerden azot tutulması ve oksidasyon olayları ile atmosferdeki gaz miktarı dengede tutulur.

Toprak içinde yaşayan bazı hetotrofik (organik karbondan yararlanan) bakteriler “Rhizobium spp.” atmosferdeki serbest azotu indirgeyerek bitki için yarayışlı hale getirmektedir. Rizobiyum (Rhizobium), azotu bağlayan gram negatif toprak bakterisi türleridir. Bakteriler bitki köklerinde kök nodülleri şeklinde kolonize olurlar. Bu nodüllerde havadaki nitrojen amonyaka dönüştürülür ve bu amonyak bitkiye glutamin ve üreidler gibi organik bileşikler sağlar. Bu kurulan düzen sayesinde bitkilerin ihtiyacı olan azot sağlanırken diğer yandan da atmosfer içindeki azot oranı dengede tutulur.

Organik maddelerin ayrışması oksidasyon (yükseltgenme reaksiyonları) dönüşümleri sayesinde gerçekleşir. Oksidasyonun ana ürünü karbondioksit gazı oluşumudur. Atmosfer içindeki karbondioksit gazının en önemli kaynağı işte toprakta vuku bulan bu tür organik ayrışmalardır (oksidasyon). Yeryüzündeki karbondioksit döngüsünü kontrolü bu sayede mümkün olur. Eğer oksidasyon ve azot fiksasyonu mevcut ölçü ve düzen kurulmasaydı, atmosferdeki karbondioksit ve azot gazları için denge bozulabilir, hayat tehdit altında kalabilirdi sorusu akla gelmektedir.

İrget ve Cengiz çalışmalarında26 toprağın özellikleri, toprağın kalitesi ve organik maddesinin üzerine etkileri gibi konuları ele almışlardır. Bununla beraber ülkemizdeki toprakların organik madde miktarları, gübrenin ve pestisitin organik maddece etkileşimi ve sürdürülebilir tarım anlatılmaktadır. Bu makaleyi farklı kılan diğer bir husus ise şematik açıklamalara ağırlık verilmiş olmasıdır (Konu ile ilgili bir kısım ilgili resimlemelere aşağıda yer verilmiştir). Makalede ülkemizin topraklarında organik maddece durumunun büyük oranda fakir olduğu ve bununla beraber çeşitli organik kaynakların (hayvansal gübre, yeşil gübre, kompost v.b) tarımsal kullanımı bariz bir şekilde çok düşük olduğuna dair sonuçlara yer verilmektedir.

Organik maddenin olup-olmaması topraktaki hem fiziksel hem kimyasal hem de biyolojik özellikleri doğrudan etkilemektedir (Şekil-5). Bitki besin elementlerinin

hepsi için organik madde önemli olsa da besin elementi oluşturma konu olduğunda azot (N) elementi daha bir önem kazanır.

Şekil-5 Toprak Özellikleri Açısından Organik Madde Etkileri27

Toprak organik maddesi biyolojik dinamizmi etkileyen en önemli parametre olduğundan, toprakta biyolojik çeşitliliğe ve sayısal yeterliliğe (biyolojik dinamizm) bakarak toprak verimliliği hakkında kanaate sahip olabiliriz. Organik maddelerin ve de organik atıkların toprak ile karışmasından itibaren en sonunda kararlı humus haline gelinceye dek tüm safhalarda değişik organizma grupları rol alır.

Şekil- 6, 7, 8 ve 9’da Toprak canlılarına dair farklı örneklere yer verilmiştir. Topraklarda ortalama mikroorganizma sayılarını Tablo-3 de; mikroorganizmaların topraktaki dağılışını ise Tablo-4’de görülmektedir.

Şekil-6 Makro-Mikro Topraktaki Canlılar.28

27

Kınacı, “Organomineral Gübre Çalıştayı Bildiriler”, 24.

28

Şekil-7 Toprak’daki Mikrofauna ve Mesofaunası.29

Şekil-8 Toprağın Mikro Florası30

Şekil-9 Toprağın Görünmeyen Canlıları Bakteriler31

29

A.g.e., 28.

30

Tablo-3 Topraktaki Mikroorganizma Varlığı.32

Mikroorganizma

Grupları Birey sayısı/m² Ağırlık (g/m²)

Bakteriler 1014 100

Aktinomisetler 1013 100

Mantarlar 1011 100

Algler 108 20

Tablo-4 Topraklarda Ortalama Mikroorganizma Sayıları33

Mikroorganizma Grupları Organizma Sayısı/ g.kt

Bakteriler (aerob) 10 5-9

Bakteriler (an-aerob) 10 4-6

Aktinomiset grubu 10 5-7

Mantar grubu 10 3-5

Alg grubu 10 3-6

1 da (dekar, 1000 m2) alanda yaklaşık 275 kg bakteri (109 bakteri/g kuru toprak X 1.1 x 10 -12 mg/bakteri = 275 kg/da) bulunmaktadır. Bu miktar, mikrobiyolojik dinamizmin toprak kalitesi ve toprağın canlı yapısı konusunda fikir vermektedir.

Topraklarda en büyük yapılardan en küçük yapılara kadar çok çeşitli ve devasa sayılarda mikroorganizmalar yaşamaktadır. Bunların canlılığı ve etkinliği toprağın suni müdahalelerden uzak kalması ile mümkün olabilmektedir. Bunların farklı görevleri olsa da neticede asli ve ortak görevi toprağı beslemek, zenginleştirmek, üzerinde yetişen bitkilere besin kaynağı olmaktır.

Gülle ve Özdemir, “Sağlıklı Toprağın Görülmeyen Kahramanları: Toprak Mikroorganizmaları” başlıklı makalelerinde mikroorganizmaları yaşayan gezegenimizin geri dönüşümde birer mini kimyager olarak çalıştırılan “çevre gönüllüsü” oldukları anlatılmaktadır.34 Bunların arasında hastalık oluşumuna neden olabilen türlerin sayısı çok azdır. Büyük oranda insanlardan kaynaklı atıklarında parçalanmasında rol olarak daha temiz ortam sağlamaya çalışan “fedakarca”

31 A.g.e., 29. 32 A.g.e., 29. 33 A.g.e., 29. 34

Gülle, Fatih ve Özdemir, Saim. “Sağlıklı Toprağın Görülmeyen Kahramanları: Toprak Mikroorganizmaları”, https://www.stb.org.tr (Erişim Tarihi: 15.11.2020).

çalışan görevlilerdir. Çevremizde göremediğimiz ve farkına varamadığımız “temizlik faaliyeti” nin baş aktörleri olduklarını söyleyebiliriz.

Bunlar, toprağa ve çevremize verdiğimiz zehirlerin ve kirlettiğimiz suların temizlenmesinde mikroorganizmalar temizlik görevlileri olarak yaratılmışlardır. Bu şuursuz mini canlılar her tarafta ve her yerde her türlü atığı kendilerine verilen görev gereği zararsız veya faydalı bileşen haline getirirler. Bu şuursuz mikroorganizmalar, Allah’ın kendilerine verdikleri görevi şaşırmadan ve aksatmadan yerine getirirken bizlere düşen ise onların hayatına kasteden pestisit ve kimyasal gübre kullanırken onların hayatına kastettiğimiz var olan ilahi dengeyi bozduğumuzu düşünemiyoruz.

Sonuç olarak, suni gübre ve pestisit kullanımından uzak durmakla, hem bize fedakarca hizmet eden mikroorganizmaların yaşama hakkına saygı duymuş olacağız, hem insanlığın sağlığına, hem de doğadaki canlılığa saygımızı göstermiş olacağız. Yaratanı sevdiğimizi yaratılanlara saygı duyarak ve onların yaşama hakkına riayet ederek göstermiş olacağız.

Mikroorganizmaları faaliyetlerini sekteye uğratan, hatta onları toptan soykırıma mahkum eden asıl “bela”nın pestisit ve kimyasal gübre kullanımı olduğu kesinleşmektedir. Doğaya karşı bu ölçüsüz ve dengesiz kimyasal “saldırı”nın ve müdahelelerin doğada hasıl ettiği “korkunç” sonuçları ve “felaketleri” dile getiren çok sayıda araştırmalar bulunmaktadır. Toprakta mikroorganizmalar ile kurulan dengenin önemini Gülle ve Özdemir’in şu açıklamalarından bir derece de olsa anlaşılabilir olmaktadır.