• Sonuç bulunamadı

Toplumsal Cinsiyet Rolleri İle Kimlik İşlevleri İlişkisinin

BÖLÜM 5. TARTIŞMA, SONUÇ VE ÖNERİLER

5.1. Yapısal Eşitlik Modeline İlişkin Bulguların Değerlendirilmesi

5.1.1. Doğrudan Etkilerin Değerlendirilmesi

5.1.1.1. Toplumsal Cinsiyet Rolleri İle Kimlik İşlevleri İlişkisinin

Modeldeki en güçlü doğrudan etki toplumsal cinsiyet rolleri ile kimlik işlevleri arasındadır. Toplumsal cinsiyet rolleri ile kimlik işlevleri arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Ayrıca kadınsılık ve erkeksiliğin kimlik işlevleri üzerinde olumlu etkisinin olduğu görülmektedir. Bir diğer ifadeyle toplumsal cinsiyet özelliklerinin kimlik işlevlerini güçlendirdiği söylenebilir. Erikson (1994) ve Marcia (1966) kuramlarında kimlik ile toplumsal cinsiyet arasındaki ilişkiye dikkat çekerek kimliğin

toplumsal cinsiyete ilişkin rolleri araştırma ve bu rollerde içsel yatırımda bulunma kimlik biçimlenmesini etkiler. Marcia (1993) kimliğin biçimlendiği kişilerarası alandaki düşüncelerin toplumsal cinsiyet rollerinin yansıması olduğunu belirtir. Bu görüşlere göre toplumsal cinsiyet rollerinin kimlik üzerindeki etkisi kültürel özelliklere bağlanabilir. Bugay ve Delevi (2016), Woodhill ve Samuels (2004), Wolfram ve arkadaşları (2009) ve Zerzan (2010) toplumsal cinsiyet rolleri ile kültürün birbiri ile ilişkili yapılar olduğu görüşündedir. Luyckx ve arkadaşları (2008) ve Bosma ve Kunnen (2001) ise kültür ile kimliğin birbiriyle ilişkili yapılar olduğunu, çevresel ve kültürel faktörlerin kimlik gelişimini etkilediğini belirtmektedir. Dolayısıyla kimlik kültür temelinde biçimlenen bir süreç olarak görülür (Erikson, 1994). Yukarıdaki kuramsal bilgiler doğrultusunda, kimlik ile toplumsal cinsiyet rollerinin ilişkili olduğu ve kimliğin toplumsal cinsiyet rollerinden etkilendiği görülmektedir. Bu çalışmanın sonucunun da kuramsal temel ile tutarlı olduğu söylenebilir.

Alanyazına bakıldığında bu araştırmanın sonucunun yapılan birçok çalışma ile benzerlik gösterdiği görülmektedir. Romm ve arkadaşları (2018) tarafından yapılan çalışmada toplumsal cinsiyetin kimliğe ilişkin içsel yatırımda bulunmayı yordadığı saptanmıştır. Benzer şekilde Davis (2002) de yapmış olduğu çalışmasında toplumsal cinsiyet rollerinin kimlik üzerindeki etkisini göstermiştir. Bu çalışmaların yanı sıra, bu araştırmadaki sonucun yapılan diğer çalışmalarla da tutarlık içinde olduğu görülmüştür (della Selva ve Dusek, 1984; Saunders ve Kashubeck West, 2006; Tzuriel, 1984). Türkiye’de bu iki kavramı birlikte ele alan çalışmaların ise sınırlı olduğu görülmektedir. Örneğin Aktaş (2013) kadına ilişkin toplumsal cinsiyetin ve kültürel tanımlamaların kimlik ile ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Damarlı (2006) ise kadınsı ve erkeksi cinsiyet özellikleri ile olumlu benlik arasında pozitif yönde anlamlı ilişki olduğunu göstermiştir.

Bu araştırmanın sonucunda elde edilen kadınsılık ve erkeksilik cinsiyet özelliklerinin kimlik işlevleri üzerindeki pozitif etkisi, yapılan bazı çalışmalarla farklılık göstermektedir. Bir diğer ifadeyle bazı çalışmalarda toplumsal cinsiyet rollerinin kimlik işlevlerini olumsuz etkilediği sonucuna rastlanmıştır. Woodhill ve Samuels’e (2004) göre kadınsı ve erkeksi cinsiyet rolleri genellikle toplum tarafından belirlenen normlara

göre oluşturulduğundan, geleneksel cinsiyet tiplemeli roller olarak görülür. Adams ve Marshall’a (1996) göre ise, bireyin içinde bulunduğu toplumla özdeşleşmesi ya da o toplumdakileri taklit etmesi kimliğin pasif yapılanmasına, kimliğin pasif yapılanması da kimliğin işlevlerine engel oluşturur. Belirtilen çalışmalara göre toplumsal normlar ve kalıp yargılar hem kadınsı ve erkeksi cinsiyet rollerinde hem de kimliğin pasif yapılanmasında belirleyicidir. Marcia’nın (1966) kuramına göre, kimliğin pasif yapılanması dağınık ve ipotekli kimlik statülerine karşılık geldiği ve ancak aktif yapılanan kimliğin birtakım işlevler gösterebileceği göz önüne alındığında, kadınsı ve erkeksi cinsiyet özelliklerine sahip bireylerin kimliğin işlevlerine daha az sahip oldukları düşünülmektedir. Bu araştırmanın sonucu ile farklılık göstermektedir. Ancak Natsuaki ve arkadaşları (2015) tarafından yapılan çalışmada toplumun belirlemiş olduğu cinsiyet rolleriyle özdeşlemenin sosyal kabulü ve sosyalleşmeyi artırdığı görülür. Söz konusu çalışmaya göre, özellikle kadınlar için ergenlik döneminde kimliğin aktif yapılanmasına ilişkin yeterli zaman olmadığında, toplumun sunmuş olduğu ve kadınlar için hazır olan kadınsı cinsiyet rolü ile kimlik güçlü bir şekilde yapılanır. Bu doğrultuda toplumsal normlara göre oluşturulmuş cinsiyet rollerinin kimlik yapılanmasına bazı durumlarda katkı sağladığı görülür. Bu çalışmada çalışma grubunu oluşturan beliren yetişkinlerin temel görevlerinden birinin kimlik biçimlenmesi olduğu düşünüldüğünde (Arnett, 2000; Manago, 2015; Ozer ve Meca, 2019) ve kimliği aktif yapılandırmaya ilişkin yeterli zamanlarının olmadığı göz önüne alındığında, toplumsal normlara göre belirlenmiş kadınsı ve erkeksi cinsiyet özelliklerinin kimlik işlevlerini artırdığı söylenebilir. Dolayısıyla bu çalışmada kadınsı ve erkeksi cinsiyet özelliklerinin kimlik işlevlerini etkilediği ve güçlendirdiği sonucuna ulaşılmıştır.

Kadınsı ve erkeksi cinsiyet özelliklerinin kimlik işlevleri üzerindeki pozitif etkisinin nedeni, kadınların toplumun belirlemiş olduğu rolleri doğrudan benimsemesi, bir diğer ifadeyle söz konusu rolleri pasif bir şekilde kabullenmesi olabilir. Serafini ve Maitland’a (2013) göre pasif tutum kimlik işlevlerinin görülme sıklığını azaltır ve Marcia’nın kimlik statülerinden ipotekli kimliğe karşılık gelir. Ancak söz konusu pasiflik kimi zaman istendik durumlara neden olabilir. Marcia ve Friedman’a (1970) göre ipotekli kimliğe sahip bireylerin benlik saygıları oldukça yüksektir. Ayrıca bazı durumlarda gençlere hazır yaşam anlayışının sunulması, kimlik bunalımının kolayca

üstesinden gelmeye yardımcı olacağından araştırma yapmaksızın içsel yatırımda bulunmaya neden olur (Çelen, 2011). Bu durum genç için anlık da olsa, yaşamdan doyum almasına katkı sağlayabilir. Bu bağlamda yaşam doyumu, iyi oluş gibi olumlu ruh sağlığı özelliklerini çağrıştıran kimlik işlevlerinin (Adams ve Marshall, 1996) toplumun belirlemiş olduğu roller tarafından olumlu bir şekilde etkilenmesi beklenen bir sonuç olarak değerlendirilebilir.

Genç bireyler için bazı gruplar tarafından sunulan hazır hayat anlayışı, içinde bulundukları bunalımın üstesinden gelmeye yardımcı olsa da uzun süreli bir çözüm olarak görülmemektedir. Beliren yetişkinlik dönemindeki bireyler yetişkinlik yaşamına ilişkin uzun süreli sorumlulardan uzak olduğundan (Arnett, 2004), kendilerine sunulan hazır cinsiyet rolleri ile kimliklerini daha hızlı biçimlendirebilir ve bunalımın üstesinden gelebilirler. Sonuç olarak hali hazırda bulunan ve toplumsal normlara göre davranmayı içeren kadınsı ve erkeksi cinsiyet özellikleri, kimlik bunalımını olumlu bir şekilde çözümlemeye yardımcı olabilir. Bu da kadınsı ve erkeksi cinsiyet özelliklerinin kimlik işlevlerini pozitif yönde etkilemesi ile tutarlıdır.