• Sonuç bulunamadı

Kendini Susturma Kimlik İşlevleri İlişkisi İle İlgili Araştırmalar

BÖLÜM 2. KURAMSAL YAPI VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.13. Kendini Susturma Kimlik İşlevleri İlişkisi İle İlgili Araştırmalar

Alanyazında kimlik gelişimi ile kendini susturmayı inceleyen çalışmalar sınırlıdır. Ancak kimlik işlevleri ile kendini susturmayı ele alan herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır. Dolayısıyla bu bölümde temelde kimlik gelişimi ve kendini susturma arasındaki ilişkileri inceleyen çalışmalar verilmiştir. Ayrıca bu kimlik gelişimi çalışmalarında olumlu ruh sağlığı özelliklerini çağrıştıran kavramlar da incelenerek kimlik işlevleriyle ilişki kurulmuştur.

Jack ve Ali (2010) farklı bölgelerdeki kadınlarla kendini susturma, kimlik ve depresyona ilişkin görüşmelerin sonucunda kendini susturmanın kültürlerarası bir kavram olduğunu saptamışlardır. Maddi olanakların yetersiz olduğu çevrede yaşayan kadınlar ile görüşmeler sonucunda, bu çevrede yaşayan kadınların depresyon düzeyleri yüksek çıkmadığı, onları yüksek depresyon düzeyinden koruyan etmenlerin içinde bulundukları çevrede kendilerini özgürce ifade edebildikleri seslere/ifadelere sahip oldukları ve kendini susturma davranışının olmaması ile de güçlü bir kimlik duygusu yapılandırdıkları görülmüştür.

Witte ve Sherman (2002) kendini susturma ile feminist kimlik arasındaki ilişkiyi incelediği çalışmasında, kimliğin ve kadınsı rollerin pasif yapılanması ile kendini susturmanın alt boyutları olan dışsallaştırılmış benlik algısı, kendini susturma ve bölünmüş benlik arasında olumlu yönde ilişki bulmuşlardır. Ayrıca geleneksel kadınsı rollerin kendini susturmayı yordadığı ve feminist kimliğin ise depresyon düzeyini azaltarak kendini susturmayı engelleyebileceği saptanmıştır.

Miller (1996) geç ergenlik sürecinde kendini susturmayı ele aldığı çalışmasını Surrey’in İlişkisel Benlik Kuramı çerçevesinde inceleyerek kadınlarda depresyonu

araştırmıştır. Kadınların depresyona eğilimli olmasını, kadınların kimlik gelişimi için ilişkilerin merkezde yer almasından ve bu ilişkilerin sağlıklı duygusal işlevsellik için gerekli olmasından kaynaklandığını saptamıştır. Ayrıca kadınlarda kimlik gelişimi ve ilişkilerin korunması ile bağlantılı olarak kişinin kendini yakın ilişkiyi sürdürmek ya da sosyal düzene uymak için susturarak benlik kaybı yaşadığı ve bu durumun sağlıklı kimlik gelişimi için engel oluşturduğu görülmüştür.

Oh’un (2010) kendini susturma ve depresyon arasındaki ilişkileri incelediği çalışmasının sonuçları sağlıklı bir şekilde yapılanmayan kimlik gelişiminin depresyona yol açabileceğini ve böylelikle depresyonun kendini susturmanın güçlü bir göstergesi olarak ortaya çıktığını göstermiştir.

Harper (2004) romantik ilişkilerde kendini susturmayı incelediği çalışmasında, romantik ilişkilere katılımın kimlik gelişimi için sağlıklı bir işlev olduğunu, genellikle romantik ilişkilerdeki tartışma ortamında kendini susturmanın görüldüğünü ve kendini susturan tarafın daha çok depresif deneyimler yaşadığını bulmuştur.

Sormanti (2010) tarafından yapılan çalışmada özellikle belirli bir hastalık deneyimi yaşayan kadınlarda kendini susturmanın kimlik uyumu, geleceğe ilişkin planlar ve bireysel gelişim gibi çeşitli unsurları etkilediği görülmüştür. Söz konusu unsurların kimlik işlevlerinden uyum, gelecek yönelimi ve bireysel kontrol işlevlerini çağrıştırdığı söylenebilir.

Reyes (2014) kendini susturma ve toplumsal cinsiyeti incelediği çalışmasında, kültürün kendini susturmada belirleyici olduğunu göstermiştir. Toplumsal cinsiyet rolünün kimlik gelişimini temsil ettiğini ve cinsiyet rolleri ile kendini susturma arasında olumlu yönde ilişki olduğunu bulmuştur. Ayrıca kendini susturmanın yaşandığı yakın ilişkilerde kadın kimliğinin gelişiminin ilişkisel psikolojideki ilkeler ile benzerlik gösterdiğini de saptamıştır.

Barclay (2004) kadınlarda kendini susturma ve kişilik tarzlarını incelediği çalışmanın sonucuna göre erkeklerin eşlerine yönelik gerçekleştirdiği psikolojik

istismarın, kadınlarda kendini susturmayı ve kadın cinsiyet kimliği gelişimini yordadığını göstermiştir.

Jack ve arkadaşlarının (2010) kendini susturma, toplumsal cinsiyet ve depresyon arasındaki ilişkileri inceledikleri çalışmanın sonuçları kadının çocukluğundan itibaren ailesine öncelik vererek ve kendi isteklerini görmezden gelerek eğitilmesiyle, yakın ilişkilerinde eşine ve eşinin ailesine karşı da kendini susturacağını ve kimliğini bu şekilde yapılandıracağını göstermiştir.

Ali (2010) yapmış olduğu çalışmasında kendini ifade etmenin, rollerin ve kimlik yapısının birbiriyle ilişkili olduğunu ve bu kavramların göçmen kadınlardaki ırk ayrımcılığı tarafından etkilendiğini saptamıştır.

Besser ve arkadaşları (2010) kendini susturma ve kişisel kırılganlık üzerine yapmış oldukları çalışmaya göre, kendini susturmanın kendini suçlamaya ve öz saygının azalmasına neden olarak olumsuz bir kimliği yapılandırdığını bulmuşlardır.

Lafrance (2009) kadınlarda depresyona direnmeye ilişkin yapmış olduğu çalışmasında kadın kimliğinin temelinde ‘ideal kadın’ imajının bulunduğunu, bu ideali sürdürmek için kadının kendini susturduğunu ve böylelikle benliğin bozulmaya uğradığını saptamıştır.

Türkiye’de kimlik gelişimini tek başına ele alan pek çok çalışma varken, kendini susturma ile ilgili yalnızca bir çalışmaya rastlanmıştır. Bunun yanı sıra kimlik gelişimi ile kendini susturmayı birlikte inceleyen herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır.

Kurtiş (2010) Türkiye’deki kadınlarda kendini susturma ve iyi oluşu incelediği çalışmasında Türkiye’de kimliğin genellikle sosyal roller ve grup üyeliği bağlamında yapılandığına, ancak son yıllarda bu durumun değişerek değer ve tutumlarda bireyselliğin öne çıkmasına değinmiştir.

Kendini susturma ile kimlik gelişimini inceleyen çalışmalar genel olarak değerlendirildiğinde kadınların ilişkilerini sürdürmek ve kültürel normlara uymak için genellikle kendini susturma davranışında bulundukları ve bu durumun benlik kaybı yaşanmasıyla sağlıklı kimlik gelişimi için engel oluşturduğu söylenebilir.