• Sonuç bulunamadı

C. OSMANLI DEVLETİNDE TİMAR SİSTEMİ

4. Timarın Mali ve Zirai Unsurları

Osmanlı devletinin en kudretli olduğu zamanlarda mükemmel bir şekilde işleyen timar sisteminde, timarı meydana getiren mali unsurlar temel olarak iki kısma ayrılabilir. Bunlar timarın rezervi denilebilecek bir yapıya sahip olan, hassa çiftlik, bağ, bahçe vb. ile, timarın asıl geliri olan köy, mezra, çiftlik vb. gibi vergi gruplarıdır.331

Osmanlı devletinde timarlı sipahiye ayrılmış olan ve reaya çiftliklerinden hususiyetle ayrı tutulan, ekilebilir topraklara Osmanlı kayıtlarında "hassa çiftlik", "kılıç yeri", "beylik çiftlik" gibi isimler verilmektedir. Bir bakıma timarın rezervini oluşturan bu gibi yerler, genellikle timarlı sipahinin kendi ihtiyaçlarını karşılaması amacıyla sipahiye tahsis edilmiştir. Tımarlı sipahi, hassa çiftlik, bağ, bahçe gibi üretim yerlerini kendisi işleyebilir, tapu karşılığında reayaya kiralayabilir veya ortakçılık usulü işletebilirdi. 332 Bu çiftliklerden başka, timar rezervi olarak değirmen, bölgeye

göre hamam vs. gibi gayrımenkuller de bulunmaktaydı.333 Bu gelirleri sipahinin

mutlak mülkü olarak düşünmek yanlış olacaktır. Sipahinin görevde olduğu sürece

328 Halil İnalcık, Klâsik Çağ, s. 116; Barkan, "Osmanlı İmparatorluğu’nda Çiftçi Sınıfların Hukuki

Statüsü", Türkiye’de Toprak Meselesi Toplu Eserler 1, Gözlem Yayınları, İstanbul 1980, s. 737.

329 Beldiceanu, a.g.e, s. 63; İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Dönem, s. 116; Tabakoğlu, "Osmanlı

Devleti’nin Mali Yapısı", s. 192.

330 İnalcık, Osmanlı İmparatorluğunun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, s. 221. 331 Altuğ, a.g.t, s. 92.

332 Barkan, "Çiftlik", s. 792. 333 Beldiceanu, a.g.e, s. 54-55.

tasarruf hakkına sahip olduğu bu gibi gelirler, timarın başkasına verilmesi ile birlikte el değiştiriyorlardı. Bu sebeple sipahi bu rezervleri satmış olsa veya kiraya verse dahi kendisinden sonra gelecek sipahi bu anlaşmaları feshetme yetkisini elinde tutuyordu.334

Timarın asıl gelirlerini ise köy, mezra vb. gibi yerleşim merkezlerinde bulunan reayanın ödediği vergiler oluşturmaktadır. Osmanlı mali hukukunda bu vergiler "şer’i vergiler" ve "örfi vergiler" olarak iki kısımda düzenlenmiştir.

Şer'i vergiler, öşür, cizye ve haraç olarak üç kısımda düzenlenmiştir.335 Bazı

araştırmacılar tarafından vergi sayılan zekat ise her Müslümanın her yıl vermekle yükümlü olduğu parasının veya malının 40’ta birine denirdi.336 Zekatın harcanması

gereken yerler ve miktarı ile ilgili açıklamalar Kuran’da belirtilmiştir. Bundan başka bir yere harcanıp, harcanamayacağı konusunda bir takım tartışmalar günümüzde dahi yapılmaktadır.337

Öşür, Osmanlılarda müslim-gayrımüslim ayrımı yapılmadan üründen alınan aynî vergiye verilen isimdir. Kelime anlamı olarak "onda bir" demek olan öşrün, tahsil oranı her sancakta aynı değildir.338 Bir fıkıh terimi olarak şer’i öşür; Mekke, Medine,

Hicaz ve Yemen gibi Arap memleketlerinde ortaya çıkan ve mülk şeklinde kalmış olan öşri toprakların Müslüman sahipleri tarafından ödenmesi ve miktarının da toprağın sulanma şekline göre onda bir ile onda yarım arasında verilmesi gereken vergidir. Ancak Osmanlı devletinde daha değişik bir hal almış bulunan öşür, çiftçilerin devletin mülkiyetinde olan arazinin ancak kiracısı durumunda olduklarından; her sene ürettikleri mahsulden devlete ödemekle yükümlü oldukları vergilerin hukuki durumu bir nevi toprak kirası veya paylaşma haracı ile açıklanabilir.339

334 Barkan, "Çiftlik", s. 792.

335 M. Macit Kenanoğlu, "Vergi", DİA, C. 43, İstanbul 2013, s. 56.

336 Sertoğlu, a.g.e, s. 8; Zekatın bir vergi olup olmadığı meselesi Osmanlı tarihi araştırmacıları arasında

tartışma konusu olmuştur. Ahmet Tabakoğlu zekatı vergi olarak kabul etmezken, Mustafa Fayda ve Ali Özek gibi araştırmacılar zekatı mallardan alınan bir vergi çeşidi olarak kabul etmişlerdir. Bkz. Ahmet Tabakoğlu, "Osmanlı Devleti’nin Mali Yapısı" s. 196-197; Mehmet Erkal, “Zekat”, DİA, C. 44 İstanbul 2013, s. 197-207.

337 Kenanoğlu, “Vergi”, s. 54.

338 Mübahat Kütükoğlu, "Osmanlı İktisadi Yapısı", Osmanlı Devleti Tarihi, (Editör: Ekmeleddin

İhsanoğlu), C. 2, İstanbul 1999, s. 531.

Öşür, Osmanlı Devleti topraklarında, her yerde aynı miktarda toplanmamıştır. Öşrün miktarı, toprağın verimine, sulanma şekline, ürün çeşitliliklerine, mahalli örf ve adetlere340 veyahut toprağın malikane-divani sistemi içerisinde olup olmamasına

göre değişmekteydi.341

Timar sisteminin bozulmaya başlamasıyla birlikte, devlet öşür toplama işini önce iltizama vermiş, ancak mültezimlerin reayaya zulmetmeleri yüzünden iltizamdan geri alarak muhassıllar aracılığıyla tahsil yoluna gitmiştir. Ancak bu yöntemin de bir takım sakıncaları ortaya çıktığından tekrar iltizama vermiştir. Osmanlıların son dönemlerine kadar toplanan ve devlet gelirlerinin hemen hemen 1/3'ünü oluşturan342

öşür vergisi cumhuriyetin ilanından sonra kaldırılmış ve yerine mahsulat-ı arziyye vergisi getirilmiştir.343

İslâm devletindeki gayrı müslim tebaanın erkeklerinden alınan baş vergisi344

demek olan cizye vergisini karşılamak üzere Osmanlılarda XVI. yüzyıla kadar haraç kelimesi kullanılmış, daha sonra "cizye" ve "cizye-i şer'i" tabirleri kullanılmaya başlanmıştır.345

Osmanlılarda, cizye mükellefleri "âlâ", "ednâ" ve "evsât" olarak üç gruba ayrılıyordu.346 Bu terimler zengin, orta halli ve fakir gruplar için kullanılmakta olup

gruplara dâhil olanların ödedikleri cizye miktarları, saf gümüş olarak sırasıyla 48, 24 ve 12 şer'i dirhem altın olarak belirlenmişti.347 Cizye vergisi, mükelleflerin yalnız

inanç ve ibadet konusunda değil, himaye ve güvenlikleri konusunda da devlete sorumluluk yüklemekteydi. Bu vergi sadece çalışabilir erkek nüfustan alınır; kadınlar, çocuklar ve çalışmaya veya savaşmaya gücü yetmeyen hasta ve yaşlılardan ayrıca büyük manastırlarda yaşayanlar hariç din adamlarından alınmazdı.348 Islahat Fermanı

ile kaldırılan cizye, askerlik yapmayan gayrımüslim tebaadan "bedel-i askeriye" adıyla

340 Ahmet Tabakoğlu, "Öşür", DİA, C. 34 İstanbul 2007, s. 101.

341 Barkan, "Öşür", s. 800, Ayrıca bkz. Barkan, "Malikane-Divani Sistemi", s. 151 vd. 342 Barkan, "Öşür", s. 804.

343 Tabakoğlu, "Öşür", s. 102.

344 Mehmet Erkal, "Cizye", DİA, C. 8, İstanbul 1993, s. 42.

345 Halil İnalcık, "Cizye (Osmanlılar’da Cizye)", DİA, C. 8, İstanbul 1993, s. 45.

346 Mehmet Esat Sarıcaoğlu, Malî Tarih Açısından Osmanlı Devletinde Merkez Taşra İlişkileri (II.

Mahmut Döneminde Edirne Örneği), Kültür Bakanlığı, Ankara 2001, s. 116.

347 İnalcık, "Cizye", s. 46.

1907 yılına kadar alınmaya devam etmiş ve bu tarihte tamamen kaldırılmıştır.349

Şer'i hükümlere göre alınan vergilerden bir diğeri ise haraçtır. Bu vergi temel anlamda gayrımüslim tebaadan alınan arazi vergisiydi. Bu verginin kaynağını Hz. Ömer'in ekilebilir arazileri İslam gazileri arasında bölüştürmeyip, toprağı en iyi işleyebilecek olan eski sahiplerinde muayyen bir vergi karşılığı bırakmasıyla ortaya çıkmıştır. Haraç iki türlü olarak toplanabilirdi. Bunlardan birincisi "harac-ı muvazzafa" denilen, ekilebilir toprağın miktarına bağlı olarak senede yalnızca bir defa alınabilen toprak vergisiydi. Harac-ı muvazzafa genellikle maktû‘ olarak alınır ve toprak üzerinden alındığından senede bir defaya mahsustu. Diğeri ise "harac-ı mukaseme" denilen ürün üzerinden alınan vergiydi ki, bu da mahsulün 1/4 veya 1/5'i gibi oranlarda alınırdı. Bu vergi sene içerisinde ikinci defa mahsül alınırsa yeniden alınabilirdi.350

Şer’i vergilerden başka devletin çağın gereklerine, iktisadi şartlarına ve mahalli örf ve adetlere uygun olarak topladığı ve “Rüsûm-ı Örfiye” adı verilen vergiler gerek devlet hazinesine, gerekse dirlik sahiplerinin keselerine yüklü miktarda para akmasına sebep olmuştur.351 Rüsûm-ı Örfiyye’nin temelini oluşturan Raiyyet Rüsumu

ise temel olarak "çift resmi", "caba", "bennak", "mücerred" resimleri ile "dönüm resmi" ve "tütün resmi"nden meydana gelmektedir. 352 Ayrıca reaya "adet-i ağnam",

"resm-i ağıl", "resm-i kışlak", "otlak", "asiyab", "resm-i arus", "bâd-ı heva" gibi vergileri ödemekle yükümlüydü. Bunlardan başka ilk zamanlar özellikle sefer ve savaş dönemlerinde; daha sonraları ise düzenli olarak toplanılan "avârız-ı divâniyye" vergisi de reayanın ödemekle yükümlü olduğu vergilerdi.

Çift resmi temel olarak bir çiftlik toprak tasarruf eden müslüman reayanın

senede bir defaya mahsus olmak üzere ödediği vergiydi. Bu verginin miktarı sancaktan sancağa ve tasarruf edilen arazinin verimliliğine göre değişmekteydi.353 Bir köylü eğer

yarım çiftlik toprak tasarruf ediyorsa o sancaktaki vergi oranının yarısını, yarım çiftten

349 İnalcık, "Cizye", s. 48, Becker, a.g.m, s. 201.

350 Haraç konusunda ayrıntılı bilgi bkz. Ebul 'Ula Mardin, "Harac", MEB İslam Ansiklopedisi, C. 5-1,

İstanbul 1993, s. 222-225; ayrıca bkz. Cengiz Kallek, "Haraç", DİA, C. 16, İstanbul 1997, s. 71-88.

351 Coşkun Üçok, "Osmanlı Devlet Teşkilatında Timarlar" A.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl:1944, C.

2, s. 1, s. 77.

352 İnalcık, "Raiyyet Rüsumu", s. 31-49.

az yer tasarruf ediyorsa kanunnamede belirtilen oranı ödemekle yükümlüdür.354 Çiftini

terk ederek başka yere giden ve başka iş tutan reayadan "çiftbozan resmi" adıyla bir vergi alınırdı. Reayanın çiftini bırakması sonucu sipahinin gelirlerinin azalmasını önlemek amacıyla sipahiye verilen bu vergi tam çiftlikten 300, yarım çiftlikten 150 ve yarım çiftlikten daha az toprak tasarruf eden reayadan 75 akçe alınırdı.355

Bennak Resmi, genellikle elinde yarım çift veya daha az yeri olan, ayrı veya

babasıyla birlikte oturan evli reaya çocuklarına bennak denirdi. Bennaklar Ekinlü

Bennak ve Caba bennak olalrak ikiye ayrılırdı. Yarım çiftlikten az yeri olana ekinlü

bennak, hiç toprak tasarruf etmeyene caba bennak denilirdi.356

Mücerred Resmi, babalarından bağımsız olarak ayrı yerde çalışan veya

bağımsız toprak kiralayarak geçimini sağlayan bekar erkeklerden alınan vergidir. Bunlar ayrıca tabi oldukları sipahinin timarından başka yerlerde de ziraat edebilirler ve hangi sipahinin arazisini işliyorlarsa ona dönüm resmi verirler.357

Dönüm Resmi, sipahi elinde olup, tapu resmi karşılığı reayaya verilmemiş

toprakları işleyen reayadan dönüm başına alınan vergidir. Dönüm resmi de çift resmi gibi toprağa bağlı bir resimdir. Timar arazine dışardan gelerek ziraat yapan ve dönüm resmi ödeyen reayaya "haric reaya" denirdi.358

Bunlardan başka raiyyet rüsumu içerisinde bulunan ancak gayrımüslimlerden alınan İspence ve bive resimleri vardır. Bunlardan İspençe aslında cizye gibi baş vergisi olmakla beraber, daha sonraları resm-i çift yerine kullanılmış ve ispençe ödeyen reayadan resm-i çift ve dönüm resmi alınmamıştır. Hıristiyanlara ait olan bir toprağı tasarrufuna geçiren Müslüman köylü resm-i çift veya dönüm yerine ispençe vergisini ödemeye mecburdur. Çift resminden şehirli Müslüman reaya muaf iken şehirli Hristiyanlar da ispençe ödemeye mecburdurlar.359

Bive, Hıristiyan dul kadınlardan alınan vergidir. Bunlar defterlere ölmüş olan kocalarının adıyla birlikte "bive" olarak kaydedilirler ve yılda 6 akçe vergi verirler.

354 Acun, a.g.e, s. 117; Arıkan, "Hamid Sancağında Çift Resmi", s. 39-40. 355 Coşkun Üçok, "Osmanlı Devlet Teşkilatından Timarlar", s. 79-80. 356 Miroğlu, a.g.e,, s. 179; İnalcık, "Raiyyet Rüsumu", s. 44-45. 357 İnalcık, "Raiyyet Rüsumu", s. 43.

358 Oktay Özel, "Hariç Raiyyet", s. 165; İnalcık, "Raiyyet Rüsumu", s. 46-47.

Fatih Kanunnamesi’nden anlaşıldığına göre bive resmi çiftlik tasarruf etmeyen dul kadınların ödediği baş vergisidir.360

Örfi vergiler kategorisinde yer alan bir grup vergi ise "bâd-ı hevâ" vergilerini oluşturmaktaydı. Bu vergilerin ne zaman, nerede ve kimden alınacağı belli olmayan, duruma göre alınan vergilerdi. Bu vergilerin miktarı tahrir eminince hane sayısına göre hesaplanır ve ortalama bir rakamla deftere kaydedilirdi.361 Bad-ı Hevâ resimleri kısaca

şunlardır:

Resm-i Arus: Gerdek resmi de denilen bu vergi timarlı sipahinin kendi toprağındaki reayadan düğün için talep ettiği feodal karakterli bir vergidir. Arus resmi gelinin durumuna yani, bakire, dul, gayrımüslim olmasına göre değişirdi. Bu vergi reayanın bağlı olduğu timar sahibine verilirdi. Yani başka bir timarın bünyesinde yapılan düğün için o timarın sahibi hiç bir hak talep edemezdi. Bu resim Sancak beyi ile timar sahibi arasında yarı yarıya bölüşülürdü.362

Cürm ve Cinayet Resmi: Kanunnamelerde belirtilen şekliyle paraya çevrilebilecek hafif suçlardan alınan ve affa karşılık gelen paraya denilir. Serbest timarlarda, vakıf ve malikanelerde bu vergi toprak veya vakıf sahibinindir. Ancak, miri arazi rejimine tabi topraklarda bu vergi sancak beyi ile timar sahibi arasında paylaşılır.363

Duhan ve Tütün Resmi: Bir sipahinin toprağına geçici bir zaman için genellikle kışlamak gelip yerleşen ve ziraatle uğraşmayan hariç raiyyetten alınan resimdir. Bunlar ziraatle uğraştıkları zaman "resm-i zemin" öderlerdi. Eğer üç yıldan ziyade otururlar ise "resm-i bennak" öderlerdi.364

Yava, Kaçgun, Abd-i Abık ve Kenizek Resimleri: Kaçgun, abd-i abık ve Kenizek resimleri kaçak kölelerin yakalandıktan sonra sahiplerinden tahsil edilen müjde bedeline denir. Yava ise kaçmış hayvanların yakalanmalarından dolayı alınan müjde bedelidir. Bunların sahiplerinin ortaya çıkmaması sonucu, köle veya hayvan

360 İnalcık, "Raiyyet Rüsumu", s. 58. 361 Miroğlu, a.g.e, s. 183.

362 Halil Sahillioğlu, "Arus Resmi", DİA, C. 3, İstanbul 1991, s. 424. 363 Halil Sahillioğlu, "Bâd-I Hevå", DİA, C. 4, İstanbul 1991, s. 417. 364 Miroğlu, Kemah Sancağı ve Erzincan Kazası, s. 185.

satılır ve bedeli emaneten saklanır veya Hassâ-yı Hümâyûn eminlerine teslim edilirdi.365

Resm-i Cürm ve Cinayet: Reaya arasında meydana gelen her türlü kavga, yaralama, adam öldürme ve zina gibi suçlardan alınan vergidir. Bu tarz olaylara ilk müdahaleyi sipahi yapmakla beraber, olayla ilgili adli karar mekanizması kadıdır. Sipahi kendi başına ceza kesemez, uygulayamaz. Kanunnamelerde bu suçların karşılığı olan para miktarı ayrıntılı bir şekilde belirtilmiştir. Bu gibi suçların karşılığı olan vergiyi serbest timar sahipleri alırdı. miri arazi rejiminde ise timarlı sipahi bu vergiyi o bölgenin sancak beyi ile paylaşırdı.366

Kır bekçiliği karşılığında alınan resm-i deştbâni, konar göçer aşiretlerden yaylak ve kışlak resimleri, hayvancılıkla uğraşan reayadan adet-i ağnam, miri arazide bulunan değirmenlerin işletilmesi karşılığında resm-i asiyab ve otlak vergileri gibi vergiler de sipahinin toplama yetkisinin bulunduğu vergilerdendi.367

Avarız-ı Divaniyye, önceleri sefer zamanlarında, özellikle sınır boylarına

doğru yürüyen ordunun iaşesini sağlamak amacıyla olağan üstü olarak toplanan vergidir.368Bazı durumlarda avarız akçesi adıyla nakit olarak alınabildiği gibi; askerin geçeceği yollar boyunca tesis edilen menzillere belirlenen çeşit ve miktarda zahire satmak, ordunun ihtiyacı olan harp malzemelerini, arpa saman gibi ihtiyaç maddelerini tedarik etmek ve nakletmek, kürekçi, azap cerahor, kavas isimleri altında orduya yardımcı sınıflar temin etmek, hisar, köprü vb. binalar yapmak da avarız vergisi kapsamına giriyordu.369 Avarız vergisinin toplanması ancak padişah fermanı ile

oluyordu ve devletin kendi tahsildarları tarafından toplanıyordu. Ancak bazı durumlarda kalelerin savunmasından sorumlu olan kaler erleri de haraç ve avarız

365 Sahillioğlu, "Bâd-ı Hevâ", s. 417; Miroğlu, a.g.e,, s. 184-185; Karahisar-ı Şarki Kanunnamesinde

bulunan köle ve cariyelerin Sancakbeyi müjdegani karşılığında subaşısına teslim edilmesi gerektiğini, sahipleri çıkmadığı takdirde satılarak bahasının sancakbeyi zimmetine geçirilmesi gerektiği yazılmıştır. Bkz. BOA, TTD. 478, s. 6; krş. Ali Sinan Bilgili, XVI. Asırda Karahisar-ı Şarki

Sancağı, M.Ü. SBE, İstanbul 1989, s. 215. 366 Ali Sinan Bilgili, a.g.t, s. 176.

367 Beldiceanu, a.g.e, s. 59-60.

368 Şevket Pamuk, Osmanlı-Türkiye İktisadî Tarihi 1500-1600, İletişim Yayınları, İstanbul 2007, s.

46-47.

369 Jülide Akyüz Orat, "Avarız Vergisi Üzerine Bir Çalışma: 18. Yüzyıl Başlarında Ankara

vergilerinin tahsilinde devlete yardımcı olmaktaydılar.370 Avarız vergisinin alınmadığı zamanlarda ise görevliler reayadan ancak pazar fiyatlarına göre zahire temin edebilirdi.371

Avarız vergisi diğer vergiler gibi kişi veya hane başına alınan bir vergi değildir. Verginin toplanacağı bölgenin iktisadi durumuna göre birkaç gerçek hane bir

avarız hanesi kabul edilir o köyün ya da mahallenin nüfusa göre kaç avarız hanesi

olduğu hesaplanarak deftere öyle kaydedilirdi.372

Avarız türünden olan nüzul, sürsat, iştira gibi vergiler ayni yükümlülüklerdir. Bunlardan nüzul, ordunun sefere çıkarken konakladığı menzillerde un, buğday, arpa ve yağ gibi ihtiyaç maddelerinin hazır bulundurulması; sürsat, reayanın gerektiğinde askeri birliklere yem, yiyecek maddesi ve yakacak gibi ihtiyaç maddelerini belirlenen bir fiyat üzerinden satmasıdır. İştira ise, ordunun beslenmesi ve iaşesi için nüzul ve sürsatın yeterli gelmediği zamanlarda reayanın piyasa fiyatı üzerinden devlete malzeme sağlama zorunluluğudur.373

Avarız vergileri kendisiyle birlikte bir takım muafiyetleri de getirmiştir. Örneğin askeri personel, kadı, naib vs. gibi devlet görevlileri, derbentçiler, köprü, yol yapımı gibi işlerde çalışanlar avarız vergisinden muaf tutulmuşlardır.374 Bununla

birlikte savaş, doğal afet, isyanlar veya eşkıyalık hareketleri yüzünden harap duruma gelmiş köylerle, yeni iskan edilmiş bölgeler avarız-ı divaniyeden muaf tutulmuşlardır.375 Bazı durumlarda zengin hayır sahipleri tarafından fakir halkın avarız

vergilerini ödeyebilmek amacıyla avarız vakıfları kurulmuştur. Başlangıçta doğrudan doğruya avarız vergisinin ödenmesine ayrılan vakıf gelirleri, daha sonraları verginin toplanmadığı zamanlarda yangın, deprem, sel ve hastalık gibi doğal afetlerde ahaliye yardım etmek veya fakir, dul ve yetimlere yardım, kimsesiz kızların evlendirilmesi,

370 Adnan Gürbüz, "Osmanlı Klasik Döneminin Kale ve Müstahfızan Defterleri", Osmanlı Coğrafyası

Kültürel Arşiv Mirasının Yönetimi ve Tapu Arşivlerinin Rolü Uluslar Arası Kongresi (21-23 Kasım 2012)-Bildiriler, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Dairesi Başkanlığı, Ankara 2013, s. 381

371 Halil İnalcık, Klasik Çağ s. 80.

372 Ahmet Tabakoğlu, Gerileme dönemine Girerken Osmanlı Maliyesi, Dergah Yayınları, İstanbul 1985,

s. 154.

373 Tabakoğlu, Osmanlı Maliyesi, s. 157-160.

374 Halil Sahillioğlu, "Avarız", DİA, C. 4, İstanbul 1991, s. 108. 375 Tabakoğlu, Osmanlı Maliyesi, s. 156.

sahipsiz cenazelerin kaldırılması gibi hayır işlerine de harcanmıştır.376

Avarız vergisi tanzimatın ilanı ile kaldırılmış olmakla beraber, Türkiye’de cumhuriyetin ilanı ile birlikte çeşitli isimlerle (Buhran Vergisi, Varlık Vergisi, Deprem Vergisi gibi.) alınmaya devam etmiştir.377

5. Timar Sisteminin Bozulması ve Alınan Önlemler (Islah