• Sonuç bulunamadı

B. OSMANLI DEVLETİ’NDE TAHRİR GELENEĞİ

3. Defterhane

Osmanlı Arazi kayıtlarını ihtiva eden has, zeamet, timar, mülk, vakıf gibi arazi türlerini tayin ve tescil ederek; bunlara ait ana defterlerin saklandığı ve bunlarla ilgili günlük muamelatın yapıldığı kurum olan defterhane, kaynaklarda, "Defterhane-i Amire", "Defter-i Vilayet", "Defter-i Hakani", "Defterhane-i Hümayun" veya

127 İnalcık, Devlet-i Aliyye, s. 220. 128 Afyoncu, a.g.t, s. 21.

129 Öz, "Tahrir", s. 427.

130 İnalcık, Devlet-i Aliyye, s. 220, Barkan, Meriçli, a.g.e, s. 49. 131 Afyoncu, a.g.t, s. 22.

"Defter-i Dergah-ı Ali" olarak geçmektedir. Defterhanenin ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmemektedir. Osmanlı Devleti’nde timar sisteminin ortaya çıkışı Osman ve Orhan gaziler zamanına kadar indirilebildiğine göre, daha o dönemde bile devletin toprak gelirleriyle ilgilenen bir müessese olduğu anlaşılmakla beraber, defterhane bir kurum olarak karşımıza ilk defa Fatih döneminde çıkmaktadır.133 Fatih

kanunnamesine göre Defterhane ve Hazine padişahın veziriazamda bulunan mührü ile açılıp kapanmalıydı.134

Osmanlılardan önceki Türk-İslam devletlerinde de defterhaneye benzer ve aynı görevi yapan kurumlar mevcuttu. Örneğin, İlhanlılarda ülkedeki hasılat ve tekalif defterlerini tedkik etmek, ayrıca vergiler konusunda ortaya çıkan ihtilafları bölgenin defterini getirterek durumu divan ve vezire bildirmekle yükümlü Defterdarî-i Memâlik adında bir görevli vardı.135 Büyük Selçuklularda arazi ve ikta defterleri ile onlara ait

muameleleri yapan görevliye Pervaneci denirdi.136 Anadolu Selçukluları’nda para,

kıymetli mücevherler ile birlikte defterlerin ve anlaşmaların konulduğu Hızane-i

Amire adında bir hazine vardı.137 Memluk Devleti’nde arazi tahrir ve zabt işlerine bakan kuruma İstifa-yı Devlet Divanı deniliyordu. Bu divanın başında ilk başlarda bir müstevfi varken daha sonraları bu sayı artmıştır.138

XVI. yüzyıla kadar defterhane ile ilgili bilgiler oldukça sınırlıdır. Ancak bu yüzyılda devletin sınırlarının genişlemesi, timar sisteminin uygulama alanının artması sonucu defterhanenin iş yükü de artmış ve kurum devlet teşkilatında oldukça önemli bir hale gelmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın timarların dağıtımıyla ilgili fermanı sonucu, büyük timarların Beylerbeyileri tarafından değil de, merkezden tevcih edilmesi kuralı gelmiş ve bu durum defterhanenin iş yükünün artmasına sebep olmuştur. Bu durum kurumun bünyesinde büyümeye sebep olmuştur. Öyle ki ilk zamanlarda tahrirler sancak beyleri ve kadılar gibi taşra yöneticileri tarafından yapılırken, daha sonraları merkez bürokrasinin katipleri tarafından yapılmaya

133 Afyoncu, a.g.t, s. 5.

134 Erhan Afyoncu, "Defterhane", DİA, C. 9, İstanbul 1994, s. 100.

135 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Teşkilatına Medhal, TTK, Ankara 1988, s. 214; Erhan

Afyoncu, a.g.t, s. 5.

136 Uzunçarşılı, Medhal, s. 95. 137 Uzunçarşılı, Medhal,, s. 124. 138 Uzunçarşılı, Medhal,, s. 377.

başlanmıştır. Özellikle defterhane katipleri bu işte önemli bir yer işgal etmişlerdir.139

Padişahlar katıldığı seferlere defterhaneyi de beraberinde götürürlerdi. II. Bayezid 1499 senesinde İnebahtı seferine giderken defter sandıklarını beraberinde götürmüştür.140 Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman’ın Mohaç, Viyana ve Alman

seferlerine defter emini ile birlikte 7-8 tane defterhane katibi de katılmıştı. Bu durum 1593 senesinde Veziriazam Sinan Paşa’nın cepheye Yeniçeri Ağası ve Defterhaneyi de istemesi sonucunda değişmiş ve artık veziriazamların katıldığı seferlere de defterhane götürülür olmuştu.141

Timar ve tahrir sisteminin bozulup zamanla ortadan kalkmasına rağmen, defterhane büyümeye devam etmiş, Tanzimat’a kadar Osmanlı bürokrasisinin en önemli kurumlarından birisi olma vasfını sürdürmüştür.142 XVI. yüzyıl başlarında 15

kadar olan defterhane katiplerinin sayısı zamanla artarak 40’a kadar ulaşmıştır.143

Defterhane Divan-ı Hümayun bünyesinde bulunmasına rağmen Divan kalemleri arasında yer almamıştır. Aynı şekilde Defterdarlık ile de bir ilgisi bulunmamaktadır. Defterhane-i Amire, Bab-ı Defteri ve Divan ile birlikte devletin üçüncü ana dairesi konumundadır.144

Defterhane’nin başında Defter Emini denilen bir görevli bulunurdu. Defter eminliğinin ne zaman ihdas edildiği tam olarak bilinmemektedir. Erhan Afyoncu, Abdurrahman Vefik’in kaynak göstermeden, Osmanlı devletinin en eski kurumlarından birisi olduğunu ve Orhan Bey zamanında kurulduğunu söylediğini belirtmektedir. Bilinen ilk defter emini II. Bayezid’in emriyle Defterhane’deki defter sandıklarını Selanik’e götüren Ali Çelebi’dir.145 Defter eminlerinin görevi

defterhanedeki katip ve şakirtlere nezaret etmekti. Ayrıca burada muhafaza edilen defterlerden istenilen kayıtların suretlerini vermek, timarlarla ilgili tevcih, terfi, nakil, mübadele, tecdidi, kasr-ı yed, mukarrer gibi durumlara ait muameleleri diğer kalemlerle birlikte yürütmek ve bu işlemler sonucunda hazırlanan defterlerin

139 Afyoncu, a.g.t, s. 5-7; Afyoncu, "Defterhane", s. 100.

140 Erhan Afyoncu, "Defter Emini", DİA, C. 9, İstanbul 1994, s. 92. 141 Afyoncu, "Defterhane",, s. 100-103.

142 Afyoncu, a.g.t, s. 8.

143 Afyoncu, "Defterhane", s. 101. 144 Afyoncu, a.g.t, s. 9.

muhafazasını yapmak da en önemli görevleri arasındaydı.146Defterhanedeki işler ona

danışılarak yapılırdı. Defter emini timar tevcihi için yapılan arzların kanun ve nizama uygun olup olmadığını denetler, eğer uygun değilse durumu Reisülküttab’a bildirirdi.147 Timar tevcihi veya tahrir konusunda yapılacak işlemler diğer kalemlerle birlikte titiz bir çalışma ve yapılan yazışmalar sonucunda karara bağlanırdı.

Defter emini XVI. yüzyıl ortalarına kadar Nişancı’nın maiyetinde çalışmıştır. Fatih Kanunnamesi’nde defterdar namzeti olarak görülen defter eminleri148 mazul

olduklarında Divan-ı Hümayun kalemlerinde veya Defterhane’de katip olarak görev yapabilmekteydi.149

Defterhane katipleri, zamanla yaptıkları işlere göre belirli alanlarda uzmanlaşıyorlardı.150 Bazı araştırmacılar bu uzmanlaşmanın sonucunda Defterhane

içerisinde farklı kalemler oluştuğu izlenimini edinmişlerdir. Bunlardan ilk defa olarak d’Ohsson defterhane’nin "Mufassal", "İcmal" ve "Ruznamçe" kalemleri olarak üç kısma ayrıldığını belirtmiştir.151 Onun bu konudaki fikrini Uzunçarşılı doğru kabul

etmiş;152 Mehmet Öz de Uzunçarşılı’dan etkilenerek bu fikri benimsemiştir.153 Erhan

Afyoncu bu fikre karşı çıkarak, yaptığı çalışmalarda defterhanenin üç kaleme ayrıldığına dair bir kayda rastlamadığını, eğer defterhane de üç kalem olsaydı her kalemin başına bir kisedar olması gerektiğini; aksine defterhanede tek bir kisedar olup, ona da defterhane kisedarı denildiğini belirtmiştir.154

Defterhane katiplerinin bazıları timar tasarruf eder, bazıları ise ulufe alırlardı. Katiplerin tasarruf ettikleri timarlara gedik denilirdi. Bu gediklerin sayısı belli olup, boşalan yerlere derhal yenisi tayin edilirdi. Bu katiplerin ölmeleri veya emekli olmaları durumunda timarlar defterhaneye devam etmek şartıyla oğullarına tevcih edilirdi. Emekli olanlar ise salyane veya sefere cebelü göndermek şartıyla timar tasarruf

146 Afyoncu, "Defterhane",, s. 101. 147 Afyoncu, "Defter Emini", s. 92.

148 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, TTK. Ankara 1988, s.

95.

149 Afyoncu, "Defter Emini", s. 92. 150 Afyoncu, "Defterhane", s. 102. 151 Afyoncu, a.g.t, s. 9.

152 Uzunçarşılı, Merkez ve Bahriye Teşkilatı, s. 95. 153 Afyoncu, "Defterhane", s. 102.

ederlerdi.155

Defterhane Tanzimat’a kadar varlığını sürdürmüştür. 1838 senesinde Ceride Muhasebeciliği’ne bağlanan defterhane, 1842 senesinde tekrar ayrı bir daire olarak kurulmuş ve 1871 senesinde nezarete dönüştürülerek "Defter-i Hakâni Nezâreti" adını almıştır.156

4. Defterhane’de Saklanan Defterler