• Sonuç bulunamadı

1.12. KARAKOYUNLU DEVLETİ DÖNEMİNDE GÜNEY KAFKASYA

2.1.1. Ticaret

Kafkasya bölgesi coğrafi konumu itibariyle Asya ve Avrupa kıtaları arasında yer almış ve bu kıtalar arasında köprü vazifesi görmüştür. Coğrafi konumu itibariyle Avrupa’ya açılan önemli ticaret yolları ise Güney Kafkasya üzerinden geçmekte idi.

Bu ticaret yollarının kuzey yolu Tebriz’den ve Merend’den geçerek Aras Nehri sahillerine kadar gelirdi. Kuzey yolu da kendi içerisinde çeşitli kollara ayrılırdı. Bir kolu Sultaniyye, Zencan, Miyane, Tebriz, Erdebil, Bakü, Şamahı ve Derbend’e kadar uzanırdı. İkinci kolu ise Aras Nehri kıyısından Beylekan’a, Berde’ye, Gence’ye ve Tiflis’e yönelirdi. Diğer bir kolu ise Berde’den Derbend’e oradan da Kırım’a doğru giderdi. Ticaret yollarının batı yolu ise Tebriz’den başlayarak Merend’e, Hoy’a, Nahcivan’a, Debil’e, Trabzon’a, Karadeniz sahillerine kadar uzanırdı. Ticaret malları Trabzon’dan deniz yoluyla Avrupa’ya gönderilmekteydi. (Cahen, 2000:166; Memmedov, 2007:63). Ticaret yolları sadece ticaret mallarını değil, aynı zamanda kültürlerin, teknolojilerin, fikirlerin ve dinlerin taşıyıcısı da olmuştur.

Azerbaycan ve Gürcistan’ın güneyinden geçen ticaret yolları Hemedan ve Sultaniyye olmak üzere iki mıntıka halinde geçerdi. Hemedan’dan başlayan yol Zencan’a geldiğinde Tarom ve Miyane yolları olmak üzere iki kola ayrılmaktaydı. Miyane’den Zencan’a giden yolda kendi içerisinde üç kola ayrılıyordu. Kuzey yolu: Erdebil, Mugan, Beylekan, Bakü, Derbend. Kuzeybatı yolu: Urmiye Gölü’nün kuzeyinden geçerek Ermenistan’a, Karadeniz sahiline ve Küçük Asya’ya gitmekteydi. Batı yolu ise: Meraga, Urmiye Gölünün güneyi, Musul, Haleb, Karadeniz sahillerine kadar uzanırdı. (Memmedov, 2007:63).

46

Güney Kafkasya coğrafyası içerisinde yer alan şehirler önemli alışveriş merkezleriydi. Gence, Berde, Tebriz, Erdebil, Nahcivan, Bakü, Urmiye, Meraga, Beylekan, Hoy, Tiflis, Batum, Erzurum gibi şehirler tüm Yakın Doğu ve Orta Doğu’nun ticaret ekonomik hayatında, sosyal ekonomik ilişkilerinde önemli bir yer tutmakta idi. Şehirlerde çok sayıda tacir yaşamaktaydı. Gürcü Kraliçesi Tamara Mtsheta’yı Tiflis’e bağlamak için Trialeti üzerinden bir kestirme yolu inşa ettirmişti. Bu yollar üzerinde de kervansaraylar inşa ettirerek tacirlerin ve yolcuların güvenle konaklamalarına imkân sağladı. Konaklamanın yanında yeme, içme, dinlenme ve hayvanlarını da barındırma imkânı da bulunmaktaydı. Şehirlerde bulunan kervansaraylarda değişik ülkelerden gelen tacirlere rastlamak mümkündü. (Berdzeneşvili ve Canaşia, 2000:159; Elçibey, 2012:114; İsmailov, 2014:150-151).

Tiflis, Batum, Tebriz, Erdebil, Nahcivan, Gence, Bakü gibi şehirlerde büyük pazarlar bulunmaktaydı. Büyük şehirlerinde kendine has mahalle pazarları da mevcuttu. Berda’da haftanın birinci günü “Kurkiyy” adı verilen bir panayır kurulurdu. O yörede bulunan bütün ahali bu panayırlarda toplanırlardı. Kimileri bu panayıra Cumartesi panayırı, kimileri Kurkî panayırı, kimileri de Pazartesi panayırı demekteydiler. (Memmedov, 2007:62; Mukaddesi, 2015:394).

Güney Kafkasya ülkeleri olan Azerbaycan ve Gürcistan, Çin, Hindistan, İran, Irak, Mısır, Ermenistan, Rusya ve Avrupa ülkeleri ile devamlı ticari alışverişlerde bulunmuşlardır. Çin’den çanak çömlek ve ipek eşyalar, Hindistan’dan baharat ve parfüm eşyaları, Küçük Asya ülkelerinden Yakut ve boyalar, Rus ve İskandinav ülkelerinden bal, mum ve kürk, Afrika ülkelerinden ise altın, fildişi ithal edilirdi. Bu mallara karşılık ise yün, ipek kumaş, halı, deri, altın yaldızlı simlerle örülmüş elbiselik bezler, gümüş, gümüş suyu, at, katır, neft, tuz, seramik, şekerleme, gibi ürünler ihraç edilmekteydi. Özellikle Şamahı, Gence ve Berde ipekçilikte, Tebriz ve Şirvan halıcılıkta, Şemkir ise deri istihsalinde önemli yer tutmaktaydı. (Berdzeneşvili ve Canaşia, 2000:159; Memmedov, 2007:62; İsmailov, 2014:150-151).

2.1.2. Tarım

Güney Kafkasya halkının en önemli gelir kaynaklarından biride tarımdı. Bölgenin iklim açısından elverişli olması tarımın gelişmesine katkı sağlamıştır. Kür ve

47

Aras boyları, denize kıyısı bulunan bölgeler, yükseltisi düşük alanlarda tarım bir hayli gelişmişti. İklim açısından elverişli olmayan bölgelerde ise sulama kanalları vasıtasıyla boş kalan arazilerde tarım alanı haline getirilmiştir. Bu gibi etkenlerin yanında feodal devletlerin kurulması tarımın gelişmesine katkı sağlamıştır.

Sulama kanalları şebekesinin geliştirilmesi ile Tebriz ve civarında tarım arazisi bir hayli gelişti. Bu bölgeye Acıçay’dan getirilen kanallar aracılığıyla sulama alanları oluşturuldu. Mil ve Muğan gibi ovalarda sulama kanalları sayesinde tarıma açılmış oldu. Buralarda tahıl, pamuk ve safran gibi mahsuller önemli bir yer tutmaktaydı. Özellikle sulama kanalları için Aras ve Kür Nehirleri tercih edilmiştir. (İsmailov, 2014:166). XII. yüzyılın sonu ve XIII. yüzyılın başlarında Beylekan halkı akarsuyun olmamasından dolayı çok sıkıntılar yaşamakta idi. Sulama kanalları vasıtası ile Aras nehrinden alınan su kaynakları şehre getirildi ve tarımın gelişmesi sağlandı. Bu durum sonucunda Beylekan’da nar, üzüm, tahıl gibi tarım ürünleri yetiştirilmeye başlandı.

Gürcü Kralı Laşa Giorgi zamanında ülke ekonomisi gelişme göstermeye başlamış ve Kraliçe Tamara zamanında da inşa edilen kanallar aracılığıyla ülke tarımının gelişmesine katkıda bulunmuştur. Bu tarım arazilerini işleyebilecek kalifiyeli elemanlara ihtiyaç duyulması neticesinde de köylü nüfusun artmasını sağlamıştır. Kraliçenin emriyle ülkede iki büyük kanal yapıldı. 119 km uzunluğundaki Alazani Kanalı 53 bin hektar gibi bir alanı sulayabilmekteydi. Diğer kanal ise 20 km uzunluğunda ki Samgori kanalıydı. (Berdzeneşvili ve Canaşia, 2000:158; İberieli, 2014:186). Aynı zamanda yapılan kanalların yanında belli dönemlerde yeni kentler de meydana gelmeye başladı.

Medeniyetimizin yüksek seviyesine katkıda bulunmuş olan kanallar vasıtası ile tarımda büyük gelişme oldu ve pirinç, tahıl, zeytin gibi mahsüllerde artış meydana geldi. Güney Kafkasya bölgesinin bütün çiftlik ürünleri buğday ve arpa olmuştur. Günlük ihtiyaçların büyük bir kısmı bu ürünlerden temin edilmekte idi. İnsanoğlunun yabani türlerden ıslah etmiş olduğu ilk kültür çeşidi olan buğdayın anayurdu ise Güney Kafkasya ve Küçük Asya (Anadolu)’dır. Özellikle Gürcistan’da 12 çeşit orijinal, yerli, 130 çeşit de melezleme tür korunmuştur. Bu kültür çeşidi buğday türlerinden olan

“Maha” ve “Zanduri” ye dünyanın hiçbir yerinde rastlanmamaktadır. Bölgenin hemen

48

ürünler arasında yer almıştır. Özellikle kuzeyde Huzistan’a ihraç edilmekteydi. Tebriz, Merağa, Erdebil, Kür ve Aras nehirleri arasında yer alan araziler, özellikle Beylekan bölgesi çeltik ekilmiş alanlardı. Çeltik üretiminin çok fazla olması sonucunda Güney Kafkasya’nın bazı şehirlerinde atlara yem olarak da verilmiştir. Nahcivan, Azad, Beylekan, Merağa, Merend ve Kür nehrinin aşağı kesimleri ise pamuk üretim alanları idi. (Canbek, 1978:36; Berdzeneşvili ve Canaşia, 2000:54; Heyderov, 2007a:334-335; Heyderov, 2007b:49; İsmailov, 2014:46).

Güney Kafkasya bölgesinin bütün şehirlerini ihata eden bağcılık bölge halkı için önemli bir yer tutmakta idi. Bağlarda elma, armut, üzüm, şarap, şeftali, dut, badem, limon, zeytin, fındık, ceviz, kestane, incir, narenciye ve patates gibi meyve sebze yetiştirilirdi. Bu ürünler arasında bol miktarda ceviz, kestane ve incir dış ülkelere ihraç edilmekteydi. Ayrıca Gürcistan şarapçılık sanatının geliştirildiği önemli ülkelerden biri olmuştur. Ülkede 300 kadar üzüm çeşidi olup çoğu da şaraplık üzüm çeşidini oluşturmaktadır. Bir kısmı ile de sofralık, pekmezlik, hoşaflık, reçellik cins üzümler yetiştirilmektedir. Kaheti bölgesinde “Rkatsiteli” ve “Saperavi”, Kartli’de “Çinuri”, İmereti’de “Tsolikauri” ve “Tsiska”, Samagrelo’da ise “Zardagi” gibi üzüm çeşidi yetiştirilmektedir. (Berdzeneşvili ve Canaşia, 2000:74; Heyderov, 2007b:49).

Tarımda ekonomik hayatın canlanmasına bağlı olarak feodal ilişkilerin gelişmesine neden olması ile birlikte büyük toprak sahiplerinin de güçlenmesine neden oldu. Özellikle derebeylerin büyük toprakları vardı. Bu derebeyleri toprakların tam sahipleri idi. Toprakları ise köylüler işlemekte ve köylüler yetiştirdikleri mahsulün bir kısmını toprak sahiplerine vermekteydiler. Bu durum ise köylülerin karın tokluğuna çalışmasına neden olmuş oluyordu. Bu da halkın derebeylere karşı olan isyanı tetikleyen unsurlardan biri olmuştur. Özellikle XII. yüzyılda Azerbaycan’ın bazı şehirlerinde birçok isyan hareketi meydana geldi. Bu isyan hareketlerinden en büyüğü Tebriz, Beylekan ve Şamahı’da ortaya çıktı. (İsmailov, 2014:169-170).

49

2.1.3. Dokumacılık ve Dericilik

İnsanlık tarihi kadar eski olan tekstil sanayisinin gelişmesi dokumacılık sanatının

da gelişmesine katkıda bulunmuştur. Pamuk ve ipek8 dokumacılık sanatında önemli yer

tutmaktaydı. Dokumacılık sanatı için önemli hammaddelerinden olan pamuk ve ipek Ortaçağ döneminde dünya pazarlarında yüksek talebe malik olan nadir ürünler arasında yer almaktaydı. Hammaddenin bol ve ucuz olması şehirlerde ipek, pamuk, yün dokumacılığı gibi sanat alanlarının gelişmesi için uygun bir ortam hazırlamıştır. Tebriz, Gence, Nahcivan, Hoy, Beylekan ve Erdebil gibi şehirler dokumacılık alanında en önemli merkezler olmuştur. Şamahı, Berde, Gence, Tebriz, Beylekan ise ipekleri ile ün kazanmıştır. XI-XII. yüzyıllarda Berde şehri bütün Yakın Orta Doğu’da dokumacılığın hammaddesi olan ipek istihsali açısından önemli bir Pazar olmuştur. Şehirde Pazar günleri Kurkiyy (Kurkî) adı verilen bir çarşı kurulurdu. Kurulan bu çarşıda İbrişim kumaşları ve yüksek kalitede elbiseler satılırdı. İran ve ona komşu olan bütün ülkeler ipek ihtiyacını Berde ham ipeğinden temin etmişlerdir. XII. yüzyılda ham ipek istihsalinin merkezi Arran’dan Şirvan’a geçmiştir. Çadırların hazırlanmasında pamuk ve ipekten yararlanılmış ve hammaddenin önemini daha da arttırmıştır. (Bakır, 2005:158; Heyderov, 2007d:57; Heyderov, 2007a:335,339).

Ortaçağ döneminde Tebriz farklı türlerden kumaşların imal edildiği ve yüksek bir fiyatla satıldığı önemli bir şehirdi. Attabî, Saklaton, Hatâî ve Atlas elbiseler üretilerek, çevre ülkelere ihraç edilen ürünler arasında yer almaktaydı. Bâbu’l-Ebvâb şehrinde ketenli elbiseler, Gence’de İbrişim ve Atlas kumaşlar, “el-Gencî” adı verilen özel giysiler, eğirilmiş ipekten yapılmış sarıklar, Demîre ve Debil’de dokuma ve yünlü kumaşların imal edildiği yerlerdir. (Bakır, 2005:157-158). Kumaşlar üzerinde bulunan motifler ise geometrik şekiller, kesik çizgiler, kuş, hayvan ve insan figürlerinden meydana gelmekteydi.

8 İpek sözcüğünün kökeni hakkında farklı görüşler bulunmaktadır. Arap dilinde “harir” olarak görülür.

Strabon, Yunanlılar’ın ipeği Hindistanlılar’dan aldığını söyler ve Hindistan’da yaşayan kavimlerden birinin adını koyduklarını ifade etmektedir. Bazı araştırmacılara göre ise, Antik Yunan metinlerinde işlenmemiş ipek anlamına gelen “sericum” sözcüğünü benimsemişlerdir. Bazı bilimadamları da İbranice’deki “pemeshek” sözcüğüne dayanarak Dımaşk ipeği ve Dımaşk’ta dokunmuş ipek anlamına geldiği görüşünü benimsemişlerdir. Başka bir grup araştırmacılar ise Arap dilinde yer alan “Dımask” kelimesinin bozulmuş halinden geldiğini ifade etmektedirler. Türkçe’ye ise Kıpçak lehçesinde geçen “yipek” kelimesinden gelmektedir. Osmanlı Devleti’nde ise ipek kumaş anlamına gelen “lak kumaş” deyimi ise Doğu Türkçesi’nde yer alan “aghi” kelimesinden gelmiştir. Bakır, 2005:57-58.

50

Göçebe toplumlar günlük ihtiyaçlarını besledikleri hayvanlardan sağladıkları gibi sıcaktan ve soğuktan korunabilmek amacıyla elbiselerini pamuk ve ipekten temin etmelerinin yanında hayvan derilerinden de faydalanmışlardır. Sanatkârlık üzerine deri mamül üretimi bölgede önemli yer tutmaktaydı. Tebriz ve Merağa deri mamül üretimi üzerine bütün Yakın ve Ortadoğu için önemli merkezlerden olmuştur. Özellikle Tebriz’de deri ürünlerinin satıldığı büyük pazarlar mevcuttu. Dericilik sanatının gelişmesi ile birlikte terzilik mesleğinin ortaya çıkmasını da sağlamış oldu. Göçebe toplumlar barınak olarak kullandıkları çadırların yapımında yine hayvan derilerinden faydalanmışlardır. (Heyderov, 2007d:59).

Elbise yapımında kullanılan bir diğer malzeme ise keten idi. Her çeşit toprakta yetişebilen keten nemli ve sıcak bölgelerde bir ay kadar suda kalabilirken, Derbend Gürgan gibi soğuk bölgelerde ise elli gün su içinde kalabilmekteydi. Su içerisinden çıkarılan ketenler iyice kuruması için açık havada bırakırlardı. Kuruma işleminden sonra meşe sopası ile döverek keteni kabuğundan ayırırlardı ve iyi lifler elde edilirdi. Ayrılan lifler ise tarama ve fırçalama işlemi yapıldıktan sonra iplik haline getirilirdi. Küllü su ile ağartılan iplikler dokuma işleminden sonra kumaşlar çayıra serilir ve güneş altında iyice ağartılırdı. (Heyderov, 2007d:59; Bakır, 2005:199).

Yün ve kumaşların boyanmasında “şap” kullanılmaktaydı. Şaptaşı (alunit) olarak bilinen ve saf durumda olan ve elde edilmiş ilk kimyasal bileşiklerden biri olan şap sadece bazı bölgelerde bulunmaktaydı. Çıkarıldıkları yerler ise Anadolu, Azerbaycan, Mısır, Hemedan, Sistan, Yemen, Sicilya Adası, İspanya ve Sudan’da yer alan Şad Gölü’nün çevresi idi. Bu madenin iki çeşidi bulunmaktadır. Biri beyaz Yemen Şapı, diğeri ise beyaz ve beyaz ile sarı karşımından oluşmuş Arap şapıdır. Şap çok etkili bir maden olduğu için boya elbiseler üzerinden kolay kolay çıkmazdı. (Bakır, 2002:173; Bakır, 2005:344).

2.1.4. Hayvancılık

Güney Kafkasya’nın dağlık alanları hayvancılık için uygun olması bölgede hayvancılığın gelişmesine katkıda bulunmuştur. Kür ve Aras ırmağı arasında geniş otlak alanların yer alması hayvancılığın gelişmesini sağlamıştır. Halkın temel besin kaynaklarını gidermesi açısından önemli olan hayvan yetiştiriciliği bölge halkı için

51

önemli bir ekonomik etkinlikti. Bu bölgede sığır, manda, koyun, at ve çok fazla olmasa da deve besiciliği de yapılmıştır. Özellikle at ticari hayatın temelini oluşturmuştur. At, budunlar için seyahat etme imkânı sağlamasının yanında toplumların gıda ihtiyacını da karşılamaktaydı. Kaynaklarda atların boylarının kısa olduğu ve Kafkasya atları ile develerinin Arap atları ve develeriyle rekabet edemedikleri kaydedilmektedir. Yine kaynaklarda Güney Kafkasya Türkmenleri hakkında ilginç bilgilerde yer almaktadır. Türkmenler ilkbaharda Somhet ve Ararat dağlarına çekildikleri ve bütün bir yazı burada geçirdikten sonra kışında Tiflis ile Berde arasındaki bol sulu ovalara gitmekteydiler. (Canbek, 1978:34; Agacanov, 2006:245; Sığrı-Ercil, 2007:25; İsmailov, 2014:161).

Hayvanlar, insanların günlük ihtiyaçlarını karşıladığı için hayvan kesiminde de büyük bir artış meydana geldi. Bu durum ise bazı hayvanların neslinin tükenmesi ile karşı karşıya kalınmasına neden oldu. Bölge devletleri bu olumsuz durumun önüne geçebilmek amacıyla hayvancılıkla uğraşan çiftçilere ve kasaplara kesim yasağı getirdi. (Bakır, 2000:153).

At ve deve halkın günlük ihtiyaçlarını karşılamış olmasına rağmen tüccarların da ticaret hayatını kolaylaştıran vasıtalardan biri olmuştur. Ticarete katkı sağladığı gibi çeşitli ülkeler ile sağlanan ticari alışveriş sonucunda sosyal, askeri, kültürel gibi alanlarda değişimlerin yaşanmasına katkı sağlamış oldu.

Selçuklu Türklerinin bölgeye geldiği dönemlerde bölge halkı şehirlerde ve köylerde yerleşik bir hayat sürmekteydi. Şehir ve köy halkının üstünlük sağlaması sonucunda göçebe Selçuklu Türklerini sosyal yönden etkilemişler ve yerleşik hayat tarzını benimsetmişlerdir. (Heyderov, 2007a:336).

2.1.5. Halıcılık

İnsanlık tarihi kadar eski olan olan halıcılık, toplumların rahat ve sıcak bir ortam meydana getirme düşüncesi sonucunda meydana gelmiştir. Bilinen en eski halı ise Altay Dağları’nda Pazırık mevkiinde yapılan araştırmalar sonucu İskit mezarlarından çıkan Pazırık Halısı olarak bilinen bir gerçektir.

Halıcılığın hammaddesi olarak ilk zamanlarda hayvan posları kullanılmaktaydı ve zamanla yerini yün, ipek, keçi kılı ve deve tüyü almıştır. Bu hammaddelerin kaynağı

52

ise koyun, keçi, deve ve ipek böceği gibi hayvanlardan temin edilmiştir. Ortaçağ döneminin en lüks eşyası ise evin vazgeçilmez eşyası olarak benimsenen güzel halılara sahip olmaktı. Halılar üzerinde yer alan motifler çeşitlilik göstermekteydi. Çiçek, ağaç, hayvan, av sahneleri, fil dövüşleri ve doğal konulardan esinlenerek işlenmiştir. Bu gibi konuların işlenmesi toplumların doğayla iç içe yaşadıklarını göstermesi açısından önemli idi. Aynı zamanda halılar üzerinde ünlü kişilerin adları ve bilgileri de yer almaktaydı. (Bakır, 2005:273-278).

Ortaçağ döneminde Azerbaycan’da Tebriz, Nahçıvan, Hoy, Merend (Marand), Gürcistan’da ise Tebriz şehirleri önemli halıcılık merkezleri olup, Tebriz ve Tiflis halıları çok ünlü idi. Azerbaycan halılarına ise “İrminiyye halıları” denilmekteydi. Halıların zemini ise Merend köyünden gelen kırmızı renkli olup Karmaz adlı bir boya ile boyanmakta idi. Aynı zamanda en çokta Azerbaycan halıları rağbet görmekteydi. (Bakır, 2005:278-279; Heyderov, 2007a:340).

2.1.6. Metal Sanayi

Güney Kafkasya coğrafyasının altın, bakır, demir, gümüş, kurşun gibi yeraltı kaynakları bakımından zengin olması hem coğrafyanın önemini arttırmış hemde metal sanayinin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Bu maddelerin çıkarılması, işlenmesi gibi sebeplerden dolayıda nalbantlık, kuyumculuk, demircilik, bakırcılık gibi alanlarda birçok iş kolunun açılmasını sağlamıştır.

Demir imalinin yüksek seviyeye ulaşması ile günlük hayatta kullanılan eşyalar (aynalar, sandıklar, koku ve gülsuyu kapları), mutfak eşyaları (ibrikler, siniler, taslar, kaplar, bakraçlar), savaş aletleri, tarım aletleri gibi eşyalar yapılmıştır. Silahların yapımında daha dayanıklı olduğu için özellikle demir madeni kullanılmıştır. Silah endüstrisinde Kafkasya ve Türkistan ileri seviyede olduğundan İslam ülkeleri bu bölgelerden savaş aletleri ithal ederdi. Güney Kafkasya bölgesinde yapılan arkeolojik kazılarda bunu doğrulamaktadır. Yapılan kazılar sonucunda bu döneme ait demir kotanlar, oraklar, testereler, kilit, inşaat çivileri, halkalar, anahtarlar, kılıçlar, zırhlar,

53

hançerler, nallar, miğfer gibi malzemeler çıkarılmıştır. (Bakır, 2005:377; Heyderov, 2007a:341).9

2.1.7. Balıkçılık

Güney Kafkasya ülkelerinin zengin akarsu ağlarına sahip olması ve Hazar Denizi ve Karadeniz sahilleri kıyısında önemli balıkçılık merkezlerinin yer alması nedeniyle halkın balıkçılık ile uğraşmasına imkân tanımıştır. Aras ve Kura Nehirleri boyunca balık avlanmaktaydı. Balıkçılık dış ülkelere ihraç edilebilecek kadar gelişme göstermişti. Kura Nehri’nden şamayı, zereken (ez-zerâkin) ve işube (el-‘uşûbe) adında balıklar avlanılmaktaydı ve Ortaçağ yazarlarından biri şamayı balığının sadece Kura Nehri’nde olduğunu söylemektedir. Yine Azerbaycan önemli merkezlerinden olan Berdaa’da şormâhi adında bir balık türü çıkarılmaktaydı ve bu balık tuzlandıktan sonra ise çevre ülkelere ihraç edilirdi. (Bakır, 2000:156: İsmailov, 2014:162).

2.1.8. El Sanatları

XII. yy’da bölgede küçük el sanatları gelişme gösterdi. El sanatlarının gelişmesi ülkenin değişik bölgelerinde yaşayan insanlarla yabancılar arasında yakınlaşmalar meydana geldi ve insanlar arasındaki karşılıklı ilişkilerin gelişmesine etki eden unsurlardan biri olmuş oldu.

XIII. ve XIV. yüzyıllarda ağaç işleme sanatı olan marangozluk gelişme sağladı ve marangozluk sanatı önemli bir yer tutmaya başladı. Özellikle binaların, camilerin, hanların kapı ve pencere çerçevelerinin hazırlanması vazifesini marangozlar üstlenmişlerdi. Marangozlar ülkenin kültürel yapısını, dönemin sanatını, inançlarını bu ahşaplar üzerine yansıtarak işlemişlerdir. Erdebil ve Nahcivan bölgenin önemli ağaç işleme merkezleri olmuştur. El işçiliğinin gelişmesi ile birlikte yol ve köprü sorununun ortaya çıkmasına neden oldu. Ticari hayatın gelişmesi açısından bu gibi sorunların ortadan kaldırılması gereği duyulmuş ve birçok köprünün inşa edilmesini sağlamıştır. Gürcü Kralı Davit Ağmaşenebeli inşa ettirmiş olduğu Baslati Köprüsü günümüze kadar

54

hâlâ ayakta kalmış yapılardan birini teşkil etmiştir. (Berdzeneşvili ve Canaşia, 2000:15- 159; Heyderov, 2007d:59).

El sanatlarının gelişme gösterdiği bir alan da cam işleme sanatı olmuştur. Günlük hayatta kullanılabilecek camdan yapılmış kap kacaklar, estetik süs eşyaları yapılmasına büyük ihtiyaç duyulmuştu. Bu gereksinim karşısında fazla olan ürünler pazarlarda satılarak hem halkın ekonomik kazancını oluşturmuştur hem de çevre ülkelere ihraç edilmesiyle ülke ekonomisinin gelir kaynakları arasında yer almıştır. Tebriz ve Xiyav cam imalatı açısından önemli merkezlerdendi. (Heyderov, 2007d:59).

Toprak mamullerinin kollarından biri olan seramik el sanatlarının geliştiği alanlardan biri olmuştur. Bölgede gerçekleşen fetihler sonucunda yeni tarz ve yeni şekiller meydana geldi ve yerli ustalar ve sanatkârlarda bu sanatı daha da geliştirdiler. Meydana gelen gelişmeler, değişimler sonucunda İslam dünyasında çömlekçilik en önemli sanat dallarından biri oldu. Ne zaman keşfedildiği hakkında kesin bilgiler olmamasına rağmen insanların önemli uğraş alanlarından biri olması bakımından