• Sonuç bulunamadı

5. Terörizmle Mücadele Yolları ve Güç Kullanma

5.2. Terörizm ile Mücadelede Uluslararası İşbirliği

Terörün sınırlar dışına taşınması, uluslararası etkiler ve sonuçlar meydana getirmektedir. Terörizm yabancılara ait hedeflere yönelirse, bir veya birden fazla devlet tarafından desteklenirse, başka bir uluslararası örgütü etkilemek için yapılırsa, uluslararası hukuku hedef alan eylemlerde bulunursa, devletler arasında çözülmesi uzun süreleri kapsayacak sorunlara neden olursa, dünya barışına yönelik tehdit oluşturuyorsa, uluslararası bir nitelik kazanır (Kartal, 2018: 59).

Geçmiş dönemlerde örneklerine çok daha önceden rastlanmasına rağmen, uluslar arası bir suç olarak terörizmi tanımlama düşüncesi 1920’lerde ve 1930’larda ağırlık kazanmıştır (Semercioğlu, 2016: 102). Terörizm ülkelerin gündemine ise tam anlamı ile 1934 yılı civarında girmiştir. 1937 yılında Milletler Cemiyeti tarafından Terörizmi Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi, dünya üzerinde terörizm konusunda ilk uluslararası anlaşma niteliğindedir (Atabey, Ulutaş, 2011: 345). Dünyanın bugünkü düzenine baktığımızda uluslararası ilişkilerin farklılaşması ile birlikte, dünyanın dengelerinde değişmekte olduğunu görmekteyiz. Sıcak savaşlardan çıkılmış ve yerine soğuk savaş dönemi meydana gelmiş, aynı zamanda düşük yoğunlukta savaş adı verilen terör bu savaşın devamı niteliğini göstermiştir.

Soğuk Savaş dönemi süresince terörizm blok devletlerin birbirlerine karşı kullandıkları bir araç durumu oluşturmuştur. Soğuk Savaş döneminde terörizm, devletlerin güdümünde veya kontrollerinde bulunmuştur. Sovyetlerin dağılması ile birlikte, terörizmde de değişiklikler meydana gelmiştir. Terörist gruplar teknolojiden daha fazla faydalanmaya başlamışlardır. Terör saldırıları çok daha öngörülemez ve önlenemez bir hal almıştır (Kanat, vd, 2016: 576-577).

Terör örgütleri, terör faaliyetlerini toplumlarda bulunan zafiyetler üzerine kurmuşlar ve bu istikamette terör eylemlerine girişmişlerdir (Açıl, 2010: 4). Uluslararası iletişim araçlarının hızla gelişmesi, daha üst model silah ve teçhizatların ortaya çıkmasına neden olan teknolojik seviyenin yukarılara ulaşması, uluslararası terörizm kapsamında ülkeler arasında istihbari ve teknik çalışmaları da zorunlu kılmıştır. Terör örgütleri çağın teknik imkanlarından daha fazla yararlanmaya başlamışlar ve kendi aralarında ki eğitim, teknik, lojistik, finans unsurlarına hız veren bir hale girmişlerdir. Bu nedenlerden dolayı terörizm ile mücadele de uluslararası işbirliğinin zorunluluğu ortaya çıkmıştır.

Günümüzde insani güvenlik kavramının temel hukuki metinleri arasında bulunan BM’nin İnsani Kalkınma Raporu’na göre insani güvenlik mutlu ve şerefli bir şekilde var olmalarının sağlanması şeklinde tanımlanmıştır. İnsan hayatını tehdit eden her türlü tehlike bir tehdit olarak değerlendirilmektedir (Kanat vd, 2016: 581). Her ülkenin tehdit algılamaları ve ulusal çıkarlarındaki farklılık, terörizmle mücadele anlayış ve uygulamalarına da farklılıklarla yansıdığı için, bir ülkenin içsel sorunu da olsa terörizmle mücadelesine, üçüncü ülkelerin anlayış ve desteklerini sağlaması başarı adına önemlidir (Çitlioğlu, 2011: 91).

Tüm sosyal kuruluşlar gibi BM Sistemi de içinde bulunduğu ortamın gelişmesine katkıda bulunmak için kurulmuştur. BM, ortaya çıkan sorunları ortadan kaldırabilmek için çözümler üretmeye çalışmaktadır (Kaşıkçı, 2016: 2). Bu bağlamda, terörizmle mücadele de ancak uluslararası bir çaba ile sonuçlar alınabileceğini fark eden BM, bünyesinde bir takım sözleşme ve protokoller hazırlamış ve ülkelerin imzasına sunmuştur. Bu sözleşme ve protokollerden bazıları şunlardır; 16 Aralık 1970 tarihli Uçakların Yasa Dışı Yollarla Ele Geçirilmesi Sözleşmesi, 23 Eylül 1971 Sivil Havacılığın Güvenliğine Karşı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşme, 14 Aralık 1973 tarihli Diplomatik Temsilcilikler Dahil, Uluslararası Anlamda Korunan Kişilere Karşı Suçların Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, 17 Aralık 1979 tarihli Rehine Alınmasına Karşı Uluslararası Sözleşme, 3 Mart

1980 tarihli Nükleer Materyallerin Fiziksel Korunmasına Dair Sözleşme, 15 Aralık 1997 tarihli Terörist Bombalamaların Önlenmesine Dair Sözleşme.

Yukarı da adı geçen sözleşmelere Türkiye'de imza atmıştır (www masak gov.tr/tr/content/uluslararasi-mucadele-tf/80. Erişim Tarihi: 01.08.2018). Türkiye’nin bulunduğu coğrafi konum, terör örgütlerinin finansman unsurunu karşılayan uyuşturucu madde ve diğer suç araçlarının transit geçiş güzargahı olması dolayısıyla, uluslararası bir işbirliğinin zorunlu kılmıştır (Topkaya, 2013: 64).

11 Eylül saldırıları BM Sisteminin küresel terörizme karşı içinde bulunduğu yaklaşımın daha da derinleşmesine sebebiyet vermiştir. Saldırılardan sonra Güvenlik Konseyi, küresel terörizmi en önemli gündem maddesi haline getirmiştir. Terörizm, Genel Kurulda bağımsız bir şekilde ele alınmaya başlamış ve bu dönemden sonra bu konuda norm uygulayan değil, norm üreten bir aktör durumuna gelinmiştir. 11 Eylül saldırıları Güvenlik Konseyi’nin terörizme karşı daha da sertleşmesine neden olmuştur (Kaşıkçı, 2016: 8).

11 Eylül 2001’de ABD’ye yapılan terör saldırılarından sonra uluslar arası terörizmle mücadelede kararlılık göstermek için öncelikle Avrupa Atlantik Ortak Konseyi’nin (AAOK) 46 üyesi (19 NATO üyesi ve 27 Ortak ülke) New York ve Washington’a yapılan saldırıları kınadıklarını ifade ederek, terörizmle mücadele için tüm çabalarını ortaya koyacaklarını belirtmişlerdir. NATO’ya bağlı devletler 3 Ekim 2001 tarihinde; Kartal Yardımı operasyonlarını başlatma kararı almışlardır. Bunlara ilaveten NATO, 21-22 Kasım tarihinde yapılan Prag Zirvesinde, önceden açıklanmış olan Stratejik Konsept ile belirlediği yeni misyonlar ve yeni tehditler içerisinde bulunan terörizm konusu ile toplanmış, bu zirvede alınan kararlar ile NATO varlığını sürdürme konusundaki karalığını ortaya koymuştur. 27-28 Haziran 2004’te yapılan İstanbul Zirvesinde ise NATO, terörizmle uluslar arası ölçülerde bir mücadele sürdürmek için soğuk savaş döneminde uyguladığı “ortak savunma stratejisini” “ortak mücadele stratejisine” dönüştürmeye karar vermiştir (Semercioğlu, 2016: 107-108).

2015 yılında IŞİD (DAEŞ)’in Suruç, Ankara, Beyrut ve Paris’te yaptığı terör saldırıları dünyanın gündeminde uluslar arası terörizmi ön sıralara taşımış, güvenlik konularının önemini bir kez daha gündeme getirmiş ve küresel işbirliğine olan ihtiyacı ortaya çıkarmıştır (Semercioğlu, 2016: 108). Bu konuda 2015 yılında Türkiye'nin ev sahipliğini yaptığı Antalya'da düzenlenen G-20 ülkeleri zirvesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; "Terörle mücadele konusunda uluslararası iş birliği noktasında üzerlerine ne düşüyorsa yapmaya hazır olduklarını, bu mücadele de samimi bir uluslararası iş birliği ve dayanışmanın zorunlu olduğunu, terörün inancı, kökeni, bölgesi olmadığını, terörizmi herhangi bir dinle ilişkilendirmenin yanlış olduğu" ifadelerini kullanmıştır (www.ccb.gov.tr /haberler /410/35997/ g-20-ulkeleri -terorizmle -mucadele- konusunda -guclu-bir –durus –ortaya -k. Erişim Tarihi: 01.07.2018).