• Sonuç bulunamadı

1. Terörizmin Günümüze Kadar Gelişim Süreci

1.1. Terörizmin Tanımı

1.3.4. Dinsel Motifli Terörizm

Dini geleneklerde şiddete yönelik metafizik, antropolojik ve etik bağlamda yapılan tespit ve değerlendirmeler dikkati çekmektedir. Birçok dini gelenekte genel de şiddet, haksız bir tutum ve davranış olarak görülmekte, kötülük probleminin bir parçası olarak değerlendirilmekte ve ahlaksızlık anlamlarında değerlendirilmektedir. Buna göre şiddeti meydana getiren insanlardır, insanların kendi egolarıdır. Egolarının ve hırslarının peşinden koşan insanlar dinin ahlaki öğretilerinden uzaklaşmakta ve şiddet hareketlerine başvurmaktadır. Cana kıymak, insanların malına, ırzına, canına kastetmek ve haksızlık yapmak yeryüzünde bulunan bütün dinlerde büyük günah olarak ifade edilir ve inananların böylesi tutum ve davranışlara girmemeleri gerekmektedir (Gündüz, 2016: 9).

Din ve terör kavramlarının bir arada anılması ve gerçekten yapılan eylemlerin niteliği dinin teröre destek verdiği şeklindeki kanaatleri güçlendirse de, bunun beslemek ya da desteklemekten ziyade besler gibi görünmek şeklinde anlaşılması daha doğru bir ifade olacaktır. Kısaca din kisvesi altına saklanmış terörün, dinin terörü desteklemesi veya beslemesinden ziyade, bir dine mensup kişi veya grupların yaptıkları zulümlere meşruiyet kazandırmak için dini kullanmalarının bir sonucu olduğu görülmektedir (www.ayk.gov.tr / wp-content / uploads /2015/01/Aydın-Ahmet-Hamd, Erişim Tarihi:30.10.2017).

Din, insanın yaratılışı gereği fıtratına monte edilmiş bir kavramdır. Din, insanların tarihten günümüze kadar uğruna mücadeleler ve savaşlar verdikleri manevi bir unsur vaziyetindedir. Tarihte meydana gelen birçok savaşın nedeni olarak din gösterilmiştir. Din, dünya var olduğu sürece insanlar ile hep birlikte olmuş ve bundan sonraki zaman diliminde de birlikte olacaktır.

Güvenlik kavramı toplumlar ve insanlar için çok önem arz eden bir değerler bütünüdür. Dünya üzerinde bulunan tüm devletler devamlılıklarını sürdürebilmek açısından, iç ve dış olmak üzere kendilerinin ve vatandaşlarının güvenli bir hayat sürdürmelerini sağlamak amacıyla yapılabilecek terör saldırılarına karşı güvenlik önlemleri almakla yükümlüdürler. Devletler, hiç bir grubun veya kişilerin dini terörizm faaliyetlerini gerçekleştirmek amacı ile kullanmalarına kanunlar çerçevesinde müsaade etmemelidirler. Ülkeler içinde yaşayan toplumlarının yanlış yollara sapmamaları, dini bir istismar aracı olarak kullandırmamaları ve dini kendi şahsi emellerine alet eden terör örgütlerine kanmamaları için, gerekli dini ve ilmi eğitimleri takip ve teşvik etmelidirler.

Eski çağlardan başlayarak günümüze kadar geçen süre içerisinde meydana gelen birçok yapı din ile ilişkilendirilmiştir (Kaya, 2017: 64). Toplumlarda iktidarı ellerinde bulunduranlar veya iktidara gelmeye çalışanlar, istedikleri hedeflere varabilmek için dini bir malzeme aracı olarak kullanmaktan çekinmemişler ve dini kendi menfaatlerine uygun olarak istismar etmişlerdir. Bu yüzden tarih sahnesi içerisinde günümüze kadar, terör, anarşizm, çatışma, isyan, ayaklanma türü meydana gelen birçok olayın çıkış sebebi din olarak gösterilmiştir.

Yeryüzünde ilahi ve batıl dinler olmak üzere iki çeşit din grupları vardır. İlahi dinler, Allah'ın (cc), insanları doğru yola sevk etmek için gönderdiği ilahi mesajları peygamberler

aracılığı ile tebliğlerini ifade etmektedir. Bu ilahi dinlerden en son gönderilen İslam dini dışındaki dinler ve bu dinler ile gönderilen kitaplar insanların menfaatleri doğrultusunda tahrif edilmiştir. Batıl dinler ise insanların kendi kafa yapılarına göre kurdukları dinleri ifade etmektedir. Bu batıl dinlerin bilimsel ve mantıksal bir açıklaması bulunmamaktadır.

Allah (cc) tarafından orijinal nüshaları ile gönderilmiş ilahi dinler, insanlara barışı, sevgiyi, doğruluğu anlatmak ve yaşamak için gönderilmiş dinlerdir. Hiç bir ilahi din, kavgayı, anarşiyi, terörizmi, çatışmayı teşvik etmemiştir. İnsanlar bu ilahi dinlerdeki doğru mesajları kendi çıkarları doğrusunda kullanmışlardır. Dini konularda insanların otorite olarak gördüğü şahsiyetler, aşırılıkları da alet olarak kullanmak sureti ile terörizm ve anarşiyi dinin emri diye lanse etmişlerdir. Menfaatlerini gerçekleştirmek için kullanılmaya müsait kişi ve kişileri yönlendirmek sureti ile harekete geçen şer odakları terör ve anarşizm olaylarını toplumun çoğunluğuna yayarak bir kaos ortamı oluşturmak amacı gütmüşlerdir.

Terörün değişen yüzünü kullanan örgütler, dinin arkasına saklanmışlar ve dini kendi amaçları çerçevesinde kullanmaya çalışmışlardır (Kaya, 2017: 61). Din kisvesine dayalı bir inanç akımı içinde uç noktalarda bulunan radikal grupların, kafa yapılarındaki düşünceleri çerçevesinde, yaptıkları anarşizm, ayaklanma, terörizm, saldırganlık gibi hareketlerinin bütününe dini motifli terörizm adı verilmektedir. Terör örgütleri kendilerine göre uyarladıkları radikal sapkın düşüncelerini dini bir görev addederek, kendileri veya elemanları vasıtasıyla uygulamak suretiyle terörizm faaliyetlerini dünyanın çeşitli ülkelerinde uygulamaya sokmaktadırlar.

Terör örgütleri birçok sosyal sorunu, yaptıkları kanunsuz terör olaylarını haklı göstermek için kullanmaktadırlar. Yaptıkları faaliyetler ile teröristler tepki çekmeye başlayınca taktik değiştirmişlerdir. Terörü, bir dini mücadele olarak göstermeleri ise sıkça rastlanabilecek bir durumdur (Bodur, 2005: 83). Terör örgütleri, terör eylemlerini gerçekleştirmek için görevlendirdikleri teröristlere kutsal bir görevi yerine getirmek için bu eylemi yapmaları gerektiğini ve bunun karşılığında ise kutsal davalarına hizmetin karşılığı olarak manevi bir mükafat elde edeceklerini ve kahraman olacaklarını söylemektedirler. Kafaları tamamen yıkanmış, yanlış bir yolda olsa davalarının haklı olduğu zannına kapılmış teröristler, kendilerine verilen terör ifa görevini çekinmeksizin yerine getireceklerdir.

Terör örgütleri kendi düşüncelerini dinin doğru bir uygulaması olarak görmekle birlikte, diğer insanları da yanlış yolda gitmek ile itham etmektedirler. Din, geniş insan topluluklarını peşinden sürüklemesi nedeniyle, terör örgütleri için önemli ideolojik unsurdur. İnsanlar, inandıkları davada her türlü tehlikeyi göze almaktan çekinmezler. Teröristler, din adına gerçekleştirdikleri eylemlerinden kolay kolayda pişmanlık duymazlar. Kutsal olarak gördükleri davalarının nedeni ile öldürdükleri insanlar teröristler için önem arz etmemektedir. Hatta bu durum, teröristler için bir motive aracı olmaktadır. Suçsuz insanların, teröristlerce bir bahane ile öldürülmesi toplumlarda her zaman tepki toplamıştır. Bu işledikleri cinayetler sebebi ile insanlar terör ve terör örgütlerinden nefret eder duruma gelmişlerdir.

Dünya üzerinde bulunan ülkelerde, din adına mücadele verdiklerini öne süren pek çok örgüt bulunmaktadır. Kimi terör örgütü Hrıstiyanlık, kimi Musevilik, kimi İslam için mücadele verdiklerini söylemektedirler. Dünya üzerinde bilinen terör örgütlerinden İŞİD, bu konu da bir

örnek teşkil etmektedir (Aydın, Türkoğlu, 2015: 165). Bu terör örgütü dış güçlerin kurması ve beslemesi sonucunda, insanlara yaptıkları zulümleri Müslümanlık inancı gibi gösterip kamuoyunda algı operasyonu yapmaktadır.