• Sonuç bulunamadı

2.6. ĠLK AHLAK ĠNCELEMELERĠNDE BĠRTAKIM SOSYOLOJĠK

2.6.4. Temel Sosyolojik Kurumlar

Sosyolojinin en temel kurumlarından biri olan aile sosyolojinin alt dallarından biri olan aile sosyolojisinin özel inceleme nesnesidir. Sosyolojik perspektifle aile, “tüm toplumlarda, toplumun en temel taĢı ve en küçük yapı birimi” olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bir kurum olarak ise aile, farklı biçimlerde olsa bile tüm toplumlarda mevcut olan bir kurumdur. Bu nedenle aile kurumu toplum nazarında diğer kurumları etkileyen ve Ģekillendiren eksen kurum niteliğindedir. Toplumsal kurum, “insanların belirli birtakım amaçlarını gerçekleĢtirmek üzere oluĢturdukları uzmanlığa dayalı gruplar” ya da “sosyal hayatın belirli amaçlara dönük olarak ortaya çıkan, geliĢen, örgütlü, toplumsal etkileĢim, biçim ve oluĢumları” olarak tanımlanmaktadır. Göreli bir bütünlük, göreli bir süreklilik, örgütlülük, amaçsallık ve iĢlevsellik kurumların temel özellikleridir. Bu eksenden hareketle aile kurumu, neslin devamı, yeni nesillerin sosyalleĢmesi, sosyo-kültürel paylaĢım çerçevesinde, “biyolojik-psikolojik-eğitsel iĢlevleri, ekonomik iĢlevi, dini iĢlevi, boĢ zamanları değerlendirme iĢlevi, diğer toplumsal kurumlarla örgütlü, eĢgüdümlü etkileĢimi” vb. iĢlevleri sayesinde en etkin toplumsal kurum olarak hayatımızda yer almaktadır (Zabun, 2009).

Aile temel bileĢenleriyle (ahlak eserleri dikkate alınırsa temel bileĢenleri, eĢler, çocuklar, ev ve hizmetçiler kast edilmektedir) sadece sosyoloji açısından değil ahlak sosyolojisi açısından da son derece önemlidir. Ahlak sosyolojisi nazarında aile, bireyin yetiĢebileceği ilk mektep ve sosyalleĢebileceği ilk çekirdek merkezdir. Bu sebeple aile içerisindeki bireylerin eğitimi, iletiĢimi ve sosyal etkileĢimi oldukça önemlidir. Çocukların dini bütün, ahlaklı, kültürel ve manevi değerlere saygılı, dengeli ve tutarlı bireyler olarak yetiĢebilmeleri; sıcak bir yuvaya ve sağlıklı anne- baba/aile iliĢkine bağlıdır. Buradan hareketle aile kurumunun Ġslam ahlak düĢüncesindeki yerini baĢlıca ele almak gerekir.

Zira Ġslam ahlak düĢüncesinde aile, farklı bir sosyolojik muhtevaya sahiptir. Bu nedenle Ġslam ahlakçıları açısından dini ve ahlaki temelli aile, eĢ seçiminden baĢlatılarak incelenmektedir. Nitekim sağlıklı bir aile Maverdi‟ye göre, Hz. Peygamberin de bir hadisinde “bir kadın ya malı ya güzelliği ya nesebi ya da dini-

79

ahlakından ötürü tercih edilir. Siz, dini tercih ediniz” Ģeklinde belirttiği üzere eĢ seçimine bağlıdır. Ayrıca, temiz kadınlar temiz erkekler içindir” ayeti de eĢ seçiminin önemine iĢaret etmektedir. Ayet ve hadiste görüldüğü üzere eĢ seçimi din ve ahlaka dayandırılmıĢtır. BaĢka hadislerde; tercih edilecek eĢin zeki, akıllı, tedbirli ve anlayıĢlı olma özelliklerine dikkat çekilmiĢtir (Maverdi, 1988: 230-235). EĢ seçimine bağlı olarak sağlıklı ve iletiĢimsel bir aile ortamı kurulmuĢ olur. Böylelikle buradan sosyalleĢerek topluma katılan bireyler, nitelikli, bütünlüklü ve topluma yararlı bireyler oluĢturacaktır.

Çocukların hayatın ilk ve en önemli sosyalleĢme yeri ailedir. Bu gerçeği Ġbni Miskeveyh Ģu Ģekilde açıklar. Çocuğun kiĢisel geliĢimi, toplumsal normlar, ahlaki ve dini değerler ailede öğrenilir. Bu yüzden anne-babaya düĢen görev çocuklarını bu kurallara ve diğer güzel eğitim ilkelerine göre yetiĢtirmektir (Yıldız, 2012: 53).Bir diğer ahlak düĢünürü olan Nasreddin Tusi ise aile kurumunu, ev halkının durumu, evin geçim araçları ve yetkinliğe ulaĢma hususundaki iĢ birliği açılarından konu edinir. Ona göre, ailelin beĢ temel rüknü (baba, anne, çocuk, hizmetçi ve azık), bulunmaktadır. Aile kurumunda her rüknün/unsurun belli bir vazifesi vardır. Ona göre sağlıklı bir aile, her bir rüknün karĢılıklı vazifesini yerine getirmesine bağlıdır. Özetle babanın vazifesi evi geçindirmesi, kadının görevi evine sahip çıkması ve çocuklarını yetiĢtirmesi, hizmetçinin vazifesi ise ev iĢlerini yerine getirmesidir. Fakat kadın ona göre;“malda erkeğin ortağı, evin yönetiminde pay sahibi, yokluğunda ise onun vekilidir” (Tusi, 2016: 187-231).

Ġslam ahlak düĢüncesi bağlamında ailenin temel iĢlevleri arasında, neslin korunması ve malların idaresi ön plana çıkmaktadır. Erkeğin bir eĢe ihtiyacı bir bakıma üreme ve malların korunmasına dayandırılmıĢtır. Ayrıca, evlilik, eĢler arasındaki iliĢki, evin yönetimi, çocukların yönetimi, hizmetçilerin yönetimi ve anne- babaya saygı aile kurumunun temel yapı taĢları arasında zikredilmiĢtir. Bundan ötürü evin rükünleri; baba, anne, çocuk, hizmetçi ve azık olarak belirlenmiĢtir (Tusi, 2016; Miskeveyh, 2017; Maverdi, 1988). Aile kurumu bu öğeler arasındaki iliĢkiyi sağlayan mekanizmadır. Bahsi geçen rükünler arasındaki iletiĢim ve iliĢki biçimlerinin ahlaki düzlemde ele alınması bundandır. Netice itibariyle aile kurumuna yaklaĢım geleneksel aile anlayıĢını yansıtmakla birlikte ekonomi/malların yönetimi, çocuk eğitimi, değerler/anne-babaya saygı ve sınıfsal iliĢkilerin/hizmetçiliğin iĢin

80

içine katılmasıyla aile kurumunun kapsam olarak geniĢletildiği söylenebilir. Üstelik ailenin iĢlevleri bağlamında modern aile kurumuyla benzerlik arz ettiği gözden kaçırılmamalıdır.

2.6.4.2. Siyaset Kurumu

Ġç içe geçmiĢ siyaset ve toplum olguları üzerine düĢüncenin tarihi bir hayli eskilere uzanmaktadır. Potansiyel olarak siyaset, insanla birlikte ortaya çıkmıĢ olmalıdır (Aydın, 2007: 25). Bu nedenle sosyoloji ile politika bilimini keskin sınırlarla birbirinden ayırt etmek her ikisinin iliĢkili ve iç içe geçmiĢ çalıĢma alanları düĢünüldüğünde biraz zor gözükmektedir (Çelebi, 2004). Zira siyaset sürekli sosyolojinin baĢat ilgi alanlarında biri olmuĢtur. Siyaset genel itibariyle sosyolojinin temel ilgi alanlarından biri olduğu kadar ahlak sosyolojisinin de eksen konuları arasında yer almaktadır. Siyasetle iliĢiği olmayan bir ahlak sosyolojisi tasavvur etmek neredeyse imkânsız görünmektedir. Bu bakımdan ötürü ahlak-sosyoloji iliĢkisini inceleyen (diğer bir deyiĢle ahlak sosyolojisini inceleyen) gerek modern gerekse klasik düĢünürlerin istisnasız hepsinin, siyasetin toplumsal etkilerine yer verdiği görülmektedir.

Bir kurum olarak siyaset, kamu düzenini sağlayan ve genel yönetimi gerçekleĢtirme görevini üstlenen temel bir kurumdur. Siyaset kurumu; devlet, devlet tipleri, yönetim, yönetim biçimleri, yönetici, otorite, iktidar, meĢruiyet gibi unsurlardan oluĢur (Aydın, 2007: 30-36). Bu kapsamdan hareketle Ġslam ahlakçıları siyaset kumrunun iĢleyiĢi, yapılaĢma biçimleri, temel aktörleri, toplumsal dinamikleri ve siyaset toplum iliĢkisi üzerinde durmuĢlardır. Tabi burada, diğer konularda (eğitim, sosyalleĢme, iĢ bölümü vd.) olduğu gibi siyaset analizlerinde de ahlaki değer ve ölçütler ön plandadır. ġimdi ahlak incelemelerinde, siyaset kurumunun temel bazı kavramlarının nasıl yer aldığına sırasıyla değinilecektir.

2.6.4.2.1.Siyaset Kurumuna ĠliĢkin Temel kavramlar

Otorite: Ġbni Miskeveyh‟e göre siyasal meĢru otorite,“dini gelenekleri ve

hukukun bütün emirlerini korumakla görevli olan” imamdır. Eskiler bu yüzden, ancak dinin saygınlığını, emir ve yasaklarını gözeten ve dini korumakla görevli olan kimseye hükümdar derlerdi bu vazifeyi ifa etmeyenlere ise zorba adını verirlerdi (Ġbni Miskeveyh, 2017: 169). Maverdi ise siyasal otoriteye dini koruma misyonunu

81

yüklemiĢtir. Siyasal otorite, dini gözetmenin yanında, dini emir ve yasakların, iyiliklerin ve toplumsal birleĢtiriciliğin temin edicisi; ahlaki kötülük engelleyicisi ve toplumsal huzursuzlukların denetleyicisi vazifelerine de sahiptir. Nitekim Abdullah bin. Mûtez bir Ģiirinde; “hükümdar din ile kalıcılık bulur, din de sultanla/otoriteyle güçlenir” demek suretiyle bu gerçekliğe dikkat çekmiĢtir (Maverdi, 1988: 204,205). Bu ifadeler doğrultusunda hem misyon hem de meĢruiyet açısından din ile iliĢkilendirildiğini söylemek mümkündür. Burada bahsi geçen otoritenin, daha sonraları Weber tarafından siyaset sosyolojisinin merkezi kavramlarından birisi haline gelecek olan geleneksel otorite ile (kısmen de karizmatik otorite ile) bağıntısı kurulabilir.

Devlet: Ġslam ahlakçılarına göre devlet insanların oluĢturduğu sosyal bir

zorunluluktur. Bu bakımdan halk devletin temel unsurudur. Modern devletin temel niteliklerinden biri olan egemenlik burada da geçerlidir. Fakat devlet halkın egemenliği değil bir bakıma halka egemenliktir. Tusi‟ye baĢvurduğumuzda devlet, yeri geldiğinde, koruyucu, yeri geldiğinde cezalandırıcı ve yeri geldiğinde de müĢfik bir aygıt olarak karĢımıza çıkar (Tusi, 2016).Fârâbi‟de devlet, erdem ve huzura (dünya ve ahiret saadeti) ulaĢtıran egemen ve cihanĢümul bir yapıdır. (Fârâbi, 2011) Maverdi‟de ise devlet, toplumsal düzenin bekası için Ģart koĢulan önemli bir prensiptir. Maverdi‟ye göre etkin devlet, “çok farklı arzu, ihtiras, menfaat arayıĢı içinde olan insanları kontrol eden, uzlaĢtırıp kaynaĢtıran, onları birbirlerine zarar vermekten alıkoyan, kurduğu hukuk düzeniyle düĢmanlık ve haksızlıkları önleyen sosyal ve siyasal yapı ve otoritedir.” Zira Maverdi‟ye göre toplumun huzur ve güvenliğini sağlamada din tek baĢına yeterli değildir bu nedenle devlet denilen otoriteye ihtiyaç zorunludur (Çağrıcı, 2016: 85).

Devletin Türleri/Yönetim Biçimleri: Farklı açılardan tasnif edilmekle

birlikte daha çok ahlaki erdemler açısından devlet türleri üzerinde durulmuĢtur. Türlerine bakacak olursak siyasal katılım açısından devlet türleri; Tusi‟ye göre (yalnız bu sınıflama Tusi‟nin kendi ifadesiyle söyleyecek olursak, Aristo‟dan hareketle ortaya konulmuĢtur) dörttür. Hükümdarlık yönetimi (siyaset-i mülk- monarĢi), Zorbalık yönetimi (siyaset-i galebe-tiranlık), Asalet yönetimi (siyaset-i keramet-aristokrasi) ve Çoğunluk yönetimi (siyaset-i cemaat-demokrasi). Ahlaki

82

değerler/erdemler açısından devlet türleri; Zaruri devlet (zorunluluktan doğan), aĢağılık devlet (zenginlik ve servetin neden olduğu devlettir), haz devleti, aristokratik devlet, zorba devlet, asalet devleti ve özgürler devleti (Medine-i demokrasi de denir). Bunları birleĢtirici unsur Tusi‟ye göre cahil ya da sapkın devlet tanımlamasıdır (Tusi, 2016: 277-285). Günümüzdeki üniter, halkçı, demokratik, totaliter, teokratik ve laik devlet sınıflamalarının, benzer bir zorunluluktan hareketle ortaya çıkarıldığını söylemek mümkündür.

Devletin Rükünleri: Burada erdemli devletin rükünlerine yer verilecektir.

Erdemli devletin rükünleri beĢtir. 1- Devlet idaresiyle nitelenmiĢ olan erdemliler topluluğu, 2- Hitabet ve ika sahipleri-zevil elsine (kelam, fıkıh, belagat, Ģiir) 3- Adalet kanunlarını halkı narasında gözeten ve eĢitlik ve denkliğe sevk eden kesimler (aritmetik, muhasebe, tıp, astronomi) 4- Devleti muhafaza eden silahlı güçler 5- Sosyal ve ekonomik iĢleri idare eden maliyeciler(Tusi, 2016: 274,275).

Devlet BaĢkanı/Yönetici: Yönetici Fârâbi‟ye göre herhangi bir insan olamaz.

Yöneticilik ancak istidadı ve liyakati olan kimseye verilebilir. Yönetici; üzerinde baĢkasının hükmü bulunmayan, erdemli Ģehrin ve milletin hükümdarı olan kimsedir. Tusi de melik-i azam diye nitelediği devlet baĢkanını; her bir taifeyi kendi yerine ve konumuna yerleĢtiren ve onlar arasında baĢkanlık ve hizmeti düzenleyen kimse olarak tanıtır. Fârâbi‟ye göre yöneticinin temel özellikleri, Ģunlardır: Fiziksel yeterlilik, anlama ve kavrayıĢ üstünlüğü, güçlü hafıza, güçlü bir zekâ, güçlü hitabet, öğrenme sevgisi ve yeteneği, midesine düĢkün olmaması, doğruluk sevgisi, cömertlik ve ikram sevgisi, tok gözlülük, adalet sevgisi ile azim ve kararlılık. Fârâbi‟ye göre eğer bu özellikler birinde bulunmazsa o zaman yöneticiler kurulu oluĢturulmalıdır. ġaban Ali Düzgün‟e göre bu açıdan bakıldığında demokratik parlamenter sisteme bir öncülük söz konusu edilebilir (Düzgün, 20.04.2017).

Siyaset kumrunun temel kavramları bir bütün olarak dikkate alındığında veyahut diğer bir anlatımla siyaset kurumu; siyasetin temel kavramları ve siyasala iliĢkin yaklaĢımlar ile birlikte düĢünüldüğünde, bu kurumun Ġslam ahlak ve düĢünce geleneğinden hareketle incelenmeye çalıĢıldığı görülecektir. Sözgelimi “otorite” den bahsedilirken otoritenin, dinin emir ve yasaklarını gözetmek ve dini korumakla görevli olduğu belirtilmiĢtir. Aynı Ģekilde devlet aygıtı, dini ve ahlaki değerlerin

83

yaĢatılması ve topluma yaygınlaĢtırılması bağlamında değerlendirilmiĢtir. Keza devlet türlerinden bahsedilirken devletin; sapkın devlet, cahil devlet, haz devleti, erdemli devlet vb. Ģekillerde sınıflandırılması ve erdemli devletin rükünleri arasında erdemliler topluluğu, adalet ve eĢitlik kavramlarına yer verilmesi sosyo-politik analizlerde ahlakın öncelendiğini bize göstermektedir. Ayrıca yöneticinin özellikleri arasında; midesine düĢkün olmaması, doğruluk sevgisi, cömertlik ve ikram sevgisi, tok gözlülük gibi kriterlere yer verilmesi, sosyo-politik bir kavramın (yöneticilik), ahlaki açıdan değerlendirilmesi bakımından anlamlıdır. Dolayısıyla söz konusu eserlerde etkin tema din-siyaset ve ahlak iliĢkisidir. Fakat yine de bu eserlerin, modern siyaset sosyolojisine kavramsal ve siyaset felsefesine kuramsal açıdan ciddi katkılar sağlayacak bir mahiyete sahip olduğu söylenebilir. Ayrıca bazı kavramlar (otorite, devlet, devlet türleri, yönetici, din-siyaset gibi) açısından yer yer modern siyaset sosyolojisiyle birtakım analojiler kurulabilir. ġimdi bu analojinin bir örneği olarak spesifik bir konu olan din-siyaset iliĢkisine değinilecektir.

Benzer Belgeler