• Sonuç bulunamadı

1.5. EMEĞİN NİTELİĞİ İLE EĞİTİMİN İLİŞKİSİ

1.5.1. Teknoloji ve Nitelik Sorunu

Teknoloji, üretilen mal ve hizmetlerin tasarımı, planlanması ve üretimin geliştirilmesi aşamalarındaki her türlü bilgi olarak tanımlanmaktadır. Bilim ve teknolojinin de aynı anlamda kullanıldığı görülmektedir. Eski çağlarda bilim, teknolojinin kaynağı olarak ele alınırken günümüzde bu kavramlar iç içe geçmiştir. Birçok firmanın üretim bilgisini geliştirmek ve yenilik yapmak için kurduğu araştırma geliştirme departmanları, bilgiyi ticari amaçlı kullanmak üzere teknoloji üretmektedirler.

Teknolojinin üretim faktörleri içerisinde bir girdi olarak kabul edilmesine ilişkin olarak Alçın, üretim teknolojisinin bir taraftan fiziki sermayenin içinde yer aldığını, diğer taraftan da çalışanların nitelikleri içinde saklı olduğunu söylemektedir. Neo-Klasik yaklaşım teknolojiyi, emek-gücü, sermaye ve doğal kaynaklar gibi dışsal bir girdi olarak kabul ederken, evrimci iktisatçılar ise teknolojiye evrimsel bir nitelik yüklemektedirler. Sonuç olarak teknoloji üretim ilişkilerinden bağımsız, otonom bir unsur olarak değerlendirilmiştir. Üretim sürecinde teknolojinin sermaye içinde ve emek gücü içinde iki farklı görünümde olduğu belirtilmektedir. Sermaye içindeki teknoloji makineye ilişkin üretim bilgisidir. Emek gücündeki teknoloji ise, üretim bilgisinin getirdiği yenilikçilik yeteneğine sahip olunmasıdır (Alçın, 2010:45).

63

Lordoğlu’nun Türkiye Mühendisler ve Mimarlar Odası Birliği’nde (1989) sunduğu bildiride teknolojik gelişmelerin, bazı mesleklerin kaybolmasına bazı yeni mesleklerin de ortaya çıkmasına neden olduğu belirtilmektedir. Bildiri, teknolojik gelişmelerin örgütsel çalışma biçimlerine ve emeğin niteliğine olan etkisinin nitel yönünü ele almaktadır. Büroda ve hizmet sektöründeki çalışanlar, bilgisayar ve otomasyon nedeni ile niteliklerini kaybettiğini belirtmektedirler. Emek makineye ve onun yaptığı işlemlere bağlı hale gelmekte, niteliği ise bedensel emekten zihinsel emeğe dönüşmektedir. İşlerin basitleşmesi, standartlaşması, işbaşındaki ölü zamanların azaltılması ve çalışanların denetlenmesi örgütsel yapıda ve emeğin niteliğinde değişikliklere yol açmıştır. Yeni iş kolları, özellikle hizmet sektörünün gelişmesi, otomasyon ve bilgisayar teknolojilerinin kullanımı sonucu oluşmaktadır. Bu iş kollarına örnek olarak ara işgücü olarak bilgisayar bilenler, sistem analisti, yüksek nitelikli işgücü olarak tasarımcı-programcı-bilgisayar operatörlüğünü vermiştir. Bildiride “yeni teknolojinin işleri fakirleştirdiği mi, yoksa zenginleştirdiği mi?” sorulmaktadır. Teknolojik gelişimin hızına ayak uyduran işgücünün nitelikleri artarken mevcut iş kollarında çalışanların niteliğinin azalmasındaki tutarsızlık tartışmaya açıktır (Lordoğlu,1989).

Giorgio Di Pietro’nun ‘Teknolojik Değişim, İşgücü Piyasasında Düşük Yetenek- Düşük Teknoloji Tuzağı’ adlı makalesinde, geçen yüzyılda Avrupa’da görülen aşırı eğitilmişlerin atıl durumda bulunduğu bir havuz oluştuğu belirtilmiş ve bunun teknoloji ile ilişkili olup olmadığı ve nedeni araştırılmıştır. Son iki yüzyılda ülkelerdeki eğitim seviyesinde önemli bir artış olduğu tespit edilmiştir. Eğitimli işgücüne rağmen talep artış hızı ile arz artış hızı arasındaki oranın uyumlu olup olmadığı tartışma konusudur. Makalede yüksek eğitimli işgücünün teknolojik değişikliklerdeki rolü vurgulanmaktadır. Katı istihdam koruma yasasının, ekonomiyi niteliksiz emek (düşük yetenekli) ve yetersiz teknolojik gelişim tuzağına iterken eğitimli işsiz sayısını arttırdığı ifade edilmiştir. Eğitimli işgücü, düşük eğitimli işgücüne göre yeni teknolojilere daha kolay uyum sağlamakta ve bu nedenle eğitimli işgücü maliyetinin daha az olduğu belirtilmektedir. Araştırmada 13 AB üye ülkesinde 60.000 ev halkı ve 129.000 yetişkinle yüz yüze görüşmeler yapılmış ve Asessment (aday değerlendirme ölçme) metoduyla aşırı eğitilmiş işgücü ölçümüne gidilmiştir. Eğitim seviyeleri ile işlerinin gerektirdiği özellikler kıyaslanmıştır. 15 soru sorulmuş ve genel olarak “Şu anda yaptığın işten daha

64

fazla işi yapacak yeterli yetenek ve niteliğe sahip olduğunu düşünüyor musun?” sorusuna

yanıtı aranmıştır. Sonuç bu niteliğe sahip olmadıkları yönünde çıkmıştır.

Aynı araştırmada, işten çıkarmalara getirilen sınırlamalarla, teknolojideki hızlı değişikliklere karşın, firmaların işgücü niteliklerini aynı hızla yükseltmelerinin engellendiği belirtilmektedir. Yeni işe alınan yetenekli çalışanlarla, daha önce işe alınan daha az yetenekli ama aynı işi yapan çalışanlar arasında ikilem yaratıldığı ifade edilmektedir. İşçiler yeni teknolojiye uyum sağlayamamakta, ancak istihdam politikalarındaki yasaların katılığı nedeniyle var olan işgücü, nitelikli işgücü ile değiştirilememektedir. Yeni teknolojiye ve yüksek nitelikli işgücüne yatırım yapamadıkları için de firmaların büyüme beklentileri azalmaktadır. Bu, yüksek eğitimli işgücünün işsiz kalmasında da önemli bir etken olmaktadır. Bir diğer önemli varsayım ise firmaların daha az yetenekli çalışanların eğitimlerini sağlama konusunda istekli olmadığıdır. Çünkü katlanmak zorunda kalacakları eğitim maliyetlerinin geri dönüşümünün olmayacağını düşünmektedirler (Pietro, 2002).

Kapitalist sistemde daha fazla üretim amaçlı makineleşme ve üretimde ileri teknoloji kullanımı, işçilerinin bu sürece uyumu için işgücünün niteliğinin arttırılmasını gerektirmiştir. Teknolojik yenilikler ile yapılan üretimlerde bedensel güç yerine, bilgiye ihtiyaç duyulması, organizasyon içindeki kalite kontrol süreçleri ve sıfır hata politikaları işçinin bu üretim sistemlerine adaptasyonunu zorunlu hale getirmiştir. Emeğin niteliğindeki değişimden asıl beklenen işin yapısal değişikliğiyle ortaya çıkan teknolojinin kullanılabilmesidir. İşgücünün mikro teknolojik robotları kullanabilmesi, bilgisayar ve otomasyon bilgisine sahip olması beklenmektedir.

Teknolojiye uyumlu hale getirilen nitelikli işgücü Jones’e göre, “İşgücünün niteliği; kişinin formal eğitimde ya da formal eğitim dışında öğrenmeye ayırdığı zamana ve dünyanın teknolojide geldiği noktaya bağlıdır. İşgücünün niteliğindeki artış, ekonomik kalkınmayı hızlandırır. Sonuç olarak teknoloji, işgücüne nitelik kazandırarak toplumu kalkınma havasına sokar.” şeklinde açıklanmıştır (Jones, 1998’den aktaran Özsoy, 2008:76). Bu görüşe farklı bir açıdan bakıldığında teknolojinin nitelikli emek yerine niteliksiz emeğe ihtiyacı olduğu söylenmektedir. Alçın,

65

bu konudaki görüşünü “Yeni teknolojilerin üretim süreçlerine en hızlı adapte olduğu beyaz eşya ve otomotiv gibi alanlarda yapılan alan çalışmalarıyla; işçilerin yaptıkları işte nitelikten çok yabancılaşma yaşadığı ve kafa ve kol emeğinin gün geçtikçe ayrıştırılarak üretim sürecinin toplamının bilgisinden kopartıldıkları gözlemlenmektedir.”şeklinde belirtmiştir. Suğur ve Nichols tarafından yapılan

alan çalışmalarında işçilerin işe adapte olmaları için yalnızca bir haftalık bir sürenin yeterli olduğu sonucuna dayanılarak teknolojinin emeği niteliksiz hale getirdiği belirtilmektedir (Alçın, 2011:72).

Benzer Belgeler