• Sonuç bulunamadı

1.2. ÜRETİM SİSTEMLERİ

1.2.2. Fordist Üretim Sistemi

Taylorist üretim sisteminden sonra Fordist üretim sistemi ortaya çıkmış, Henry Ford’un montaj hattı 1908 yılında ilk defa T model araç üretimi ile faaliyete geçmiştir. Araç üretimi tümevarım şeklinde olmuştur. Kurulan üretim istasyonlarında önce aracın parçaları üretilmiş, daha sonra parçalar akan bir bant sistemiyle birbirine monte edilmiştir. Üretilen aracın tüm parçaları standart hale getirilmiş ve araçların tümü siyah renkte üretilmiştir. Siyah renk, çok kolay kuruması ve maliyet olarak ucuz olması nedeniyle tercih edilmiştir. Henry Ford’un en ucuz arabayı üretmek istemesi maliyetlerin düşürülmesini gerektirmiştir.

Üretim sisteminin tarihçesine bakıldığında Ford, 1903 yılında atölyesinde 8 nitelikli işçi ve dışarıdaki makinelerde yapılmış standart olmayan parçalar ile üretim yapmaktaydı. 1906 yılına gelindiğinde daha önce dışarıdan alınmakta olan parçalar atölyede üretilmeye başlandı. İşçi sayısı arttı ve parçaları taşıyan ve montajını yapanlar olarak ayrı iş kolları oluşturuldu. Taşıyıcılar olarak niteliksiz göçmen işçiler kullanılırken, montaj için ise nitelikli işçiler hat başında sabit tutularak üretim

24

gerçekleştirildi. 1913 yılında hattın hızını arttırmak için 50 metrelik üretim hattındaki üretim süreci 140 işçiye bölünerek “… 12 saat 28 dakikalık süre, 5 saat 50 dakikaya” indirildi. 1914 yılında ise şasi montaj süresinin 1,5 saate kadar indirildiği belirtilmektedir (Ansal,1999: 11). Bugün Türkiye’deki Ford Otosan fabrikasında bir aracın montaj hattından çıkış süresinin yaklaşık 38 saat olduğu kurum yetkilileri tarafından belirtilmiştir.

İşçilerin yoğun iş ortamında işin akış hızına yetişmeye çalışmalarındaki zorluklar işten ayrılmalara neden olmuş, 1914 yılında işe giriş ve çıkış oranları yükselmiştir. Sendikaların etkisi ile Ford şirketinin yöneticileri işten ayrılmaları önlemek için, işçilerin ücretlerini 2,34 dolardan 5 dolara yükseltmek ve işçilerin araç sahibi olmalarını kolaylaştırmak gibi özendirici yöntemler sunmuştur. Bu gelişmeler iş yoğunluğunun işçilerin üzerlerinde yarattığı baskıya karşı tepki göstermelerinin sonucuna bağlanmıştır. Yönetim şeklinin katı ve hiyerarşik olması, sıkı kontrol ve denetim işçilerin tepkisine yol açmıştır.

Montaj hattında hat başındaki işçilerin sabit kalması, ürünün bantlar aracılığı ile hareket etmesi hatta çalışanların sürece bağlı kalmasını sağlamıştır. Bir hattın çıktısı diğer hattın girdisi olduğundan ve herhangi bir gecikme tüm hatların yavaşlamasına yol açacağından sürecin kusursuz işlemesi için bir dizi yönetimsel denetim gerekli olmuştur. Montaj hattının akış hızına göre senkronize şekilde hareket etme zorunluluğu işçilerin bu ritme uygun çalışmasını gerektirmiştir. Yapılan işin niteliğinin basite indirgenmesiyle iş monoton ve tek düze hale gelmiştir. Hat üzerinde çalışan işçi her gün defalarca aynı vidayı sıkmaktadır. Bu tekdüzeliğin işçinin işe karşı duyduğu isteği ve motivasyonu azalttığı yorumu yapılmaktadır (Dikmen,2011:100). Günümüzde işin monotonluğu ve tek düzeliği devam etmektedir. Bu araştırmanın motivasyon testinde işçilere, işlerine duyduğu isteğe ilişkin soru yöneltilmiştir. İşin rutin hale gelmesinin işçiler üzerinde nasıl bir etki bıraktığı incelenmiştir.

Silver (2009) ‘a göre Fordist kütle üretim tarzındaki işin niteliği ve emeğin niteliği: “Montaj üretimindeki sürekli üretim akışı, işi homojenleştirip vasıfsızlaşmıştır. Çok az

25

endüstriyel deneyime sahip ya da tamamen deneyimsiz potansiyel yedek işgücü ordusu tarafından yapılabilmesi mümkün ( ve tabii ki tercih edilir) hale gelmiştir.”şeklinde açıklanmaktadır

(Silver, 2009: 29). Emeğin niteliksiz olması, işin birbirine benzer hale getirilmesine bağlanmıştır. İşin yapısının basit hale gelmesi işten ayrılan işçilerinin yerinin hemen doldurulmasına olanak sağlamaktadır.

Taylorist üretim sisteminin devamı niteliğindeki bu üretim sistemi, işgücünü nitelikli ve niteliksiz olarak sınıflandırmaktadır. Bu üretim sisteminde emek, kütle üretimi için makinenin bir parçası haline getirilmektedir. Zaman sınırlaması ve sıfır hata politikası bu üretim sisteminde de hakim olmuştur. Seri üretim yapılan fabrikalarda aynı ürün büyük miktarlarda kütlesel şekilde (mass-production) üretilmiştir. Post-Fordist üretim sistemine geçişte farklı ve değişken ürünlerin üretimi sınırlı miktarlarda ve parti halinde yapılmaktadır.

Fordist üretim şeklinin, 1970’li yıllarda yaşanan ekonomik krizde talebin azalması ve buna bağlı olarak makinelerin boşta kalması nedeniyle aksadığı belirtilmektedir. Ayrıca ücret artışı ve verimlilik arasındaki dengesizliğin kar oranlarının düşmesine yol açtığı yorumu da yapılmıştır. Lordoğlu ve Kaplan’a göre Fordist üretim sisteminin çökme nedeni “ kütle üretim tekniğinin verimlilik artışını sürekli kılacak yeni teknolojiyi uygulamaya olanak sağlayacak esneklikte olmaması, emek üzerindeki artan kontrole karşı işçinin tepkisi, piyasaların standart kütlesel tüketim mallarına doygunluğu” olarak ifade edilmiştir (Özkaplan & Lordoğlu, 2007: 93). Keynesyen politikaların II. Dünya savaşı sonrası tüketim ve üretim arasındaki dengeyi sağlayacak şekilde egemenliği söz konusuyken Fordist üretim sisteminin krize girmesiyle esnek üretim teknolojilerinin ortaya çıkması sonucuna varılmaktadır (Alçın, 2010:71).

Taylorist üretim sisteminde işbölümü ayrıntılı bir hale getirilirken işçinin işin tümüne olan hakimiyeti azalarak yabancılaşma kavramı ortaya çıkmıştır. İş gücünün niteliği zihinsel (kafa) ve bedensel (kol) emek şeklinde ayrılarak işin yapısı rutin ve tekdüze hale getirilmiştir. Fordist üretim sisteminde sanayileşmenin gelişimi ile tıpatıp aynı ürünlerden çok sayıda üretilmiştir. Ayrıca Taylorist üretim sisteminde birbirinden

26

farklı noktalarda bulunan makinelerin arasında kaybolan emek zamanı Fordist üretim sisteminde birbirine bağlı şekle getirilen makineler sayesinde ortadan kalkmıştır. Kayan bant sistemi olarak adlandırılan üretim şekli emek maliyetlerini önemli ölçüde düşürmüştür. Ölçek ekonomilerinde büyük miktarda üretim yapmayı sağlayan bu sistem kütlesel üretim teknolojileri olarak adlandırılmaktadır.

Montaj hattıyla kurgulanan üretim sistemi kütlesel bir üretim şekli olarak tüm dünyaya yayılmıştır. Teknolojinin gelişimi ve bilgi birikimi ile üretimin hızı gittikçe artarak kısa zamanda çok fazla üretim yapma olanağı sağlayan üretim sistemi günümüzde birçok ülkede uygulanmaktadır. Araştırma alanı olarak seçilen Ford Otosan Türkiye’de kayan bant şeklindeki montaj hattı hala kullanılmaktadır. Ancak mikro elektronik teknoloji ile yalın üretim sistemi uygulamaları kapsamında araç üretimi yapılmaktadır.

Fordist üretim sistemi 1920’li yıllardan 1970’li yıllara kadar sürmüştür. Sistem 1973 yılında petrol krizi ve yaşanan bazı sorunlar sonucu yerini Post-Fordist üretim sistemine bırakmıştır. Fordizm’de kayan bant sistemiyle yapılan üretimin birbirine bağlı süreçlerden oluşması, bazı aksaklıklar ortaya çıktığında tüm üretim hattının etkilemesine neden olmuştur. Dolayısıyla üretimin durması sonucu zaman kaybı yaşanmıştır. Fordist üretim sisteminde üretimin çok fazla miktarda olması ve arza dayalı üretim politikaları uygulanması, yaşanan krizlerde stok maliyetini arttırmıştır. Ayrıca makineleri kullanan nitelikli emek uzmanlaşırken bunların yerine geçebilecek işçinin kısa sürede sağlanamaması da sistemin diğer bir sorunu olmuştur. Fordist üretim sistemi endüstrinin ve teknolojinin hızlı gelişimi karşısında yetersiz kalarak yerini Post-Fordist üretim sistemine bırakmıştır.

Benzer Belgeler