• Sonuç bulunamadı

Tekanlamlılık (Univocity) ve Benzerlik (Analogy) Açısından Tanrı

B. OCKHAMLI WİLLİAM’IN EPİSTEMOLOJİSİ

2. Tekanlamlılık (Univocity) ve Benzerlik (Analogy) Açısından Tanrı

Tahmin edeceğimiz gibi, Ockhamlı için, hiçbir şey, hem Tanrı hem de yaratı-lanlar için tekanlamlı değildir. Eğer tekanlamlı oluşu, tam anlamıyla alacak olursak, Ockhamlı’ya göre bir yaratıkta Tanrı’da bulunan hiçbir şey var olamaz. Ancak Tan-rı’da bulunan bazı sıfatlar, gerçek ya da arızi biçimde olsun, bazı sıfatlarla benzerlik (analogy) ilişkisine sahip olabilir.218

Ockhamlı’ya göre, “tekanlamlı” teriminin anlamı şudur; herhangi bir benzerliği ile bütün özlere ait genel şeylerin, bir kavrama ad olmasıdır. Bu tanım, sadece bütün tözleri değil, aynı zamanda arazları da kapsar. Çünkü bir arızi formda, aynı türe ait başka bir arızi forma dair ayniyet söz konusu değildir. Mesela, dördüncü derecede bir beyazlıkta, ilk üç derecedeki beyazlıkla kesin olarak benzer denilemez. Bu, bireysel bütün şeyler için bir kural değerindedir: Bir şeye ait bir özellik ile başka bir şeye ait özellik arasında ayniyet görülemez. Ockhamlı’nın bakış açısıyla alırsak, o zaman sa-dece en aşağıdaki türlere dair kavramlar için tek sesli oluşu kabul ettiğini görürüz.

Çünkü aynı kavramın alt bireylerine inildikçe benzerlik oranı artmaktadır. Bu nedenle de aynı türlere ait bireyler düzleminde ancak birinde olan şey, diğerinde de var sayıl-mıştır. Bir bakıma bireysel olan şeyin en alt düzeyinde farklılık, benzerlik minimum düzeydedir.219

Başka bir açıdan tek anlamlı oluş, kesinlikle bir birine benzeyen ve benzeme-yen şeylere ait genel kavramlara ad olmuştur. Ancak bu, belli bakımlardan

217 a.g.e., s. 100.

218 a.g.e., s. 106.

219 a.y.

ri içerir. Ne baştan beri olan, ne de sonradan gelen bir şey değildir. Yani mesela insan ve eşek, “hayvan” ortak kavramında, belli bazı farklı formlara rağmen, tek anlamlı bir kavram olarak anlaşılabilir. Çünkü her ikisinde de aynı türe ait ortak madde bulun-maktadır. Böylece onlar (insan ve eşek) bazı şeylerle ilgili konularda uzlaşırlar ve bazı konularda da ayrılırlar. Buna benzer bir şekilde yine “insan” ve “melek” i ele alırsak burada da cevher kavramının tek anlamlı bir kavram oluşunda uzlaşılabilir. Yaratılış-tan gelen bazı şeyler hususunda uzlaşamasalar da “akıl” ve “irade” gibi hususlarda uzlaşabilirler. Buna benzer başka bir şekilde “siyahlık” ve “beyazlık” konusunda uzla-şılabilir. Yaratılıştan gelen bazı şeyler (aslında olan) konusunda uzlaşmasalar da bun-lar aynı türe ait bir konu oldukbun-ları için bazı esasbun-larda uzlaşabilirler.220

Bir diğer açıdan “tek anlamlı oluş”; gerek cevheri olarak gerekse arızi olarak hiçbir benzerliği olmayan genel birçok şeye dair kavramın adıdır. Bu durumda Tanrı ve yaratıklar için kabul edilen her kavram, kesin olarak tek anlamlıdır. Çünkü Tanrı ve yaratıklarda bütünüyle aslından gelen veya sonradan olan aynı türe ait ortak hiçbir şey bulunmaz.221

Ockhamlı, yukarıda saydığımız tek anlamlılık ile ilgili üç ayrı yaklaşımın de-ğerlendirmesini yaparak kendi zamanının azizlerinin de aynı fikirleri taşıdıklarını dile getirmektedir. Ona göre yine de hem Tanrı hem de yaratılanlar aralarında ne cevheri ne de arızi bir benzerlik olmadığı halde aynı kavramın etkisine maruz kalmışlardır. Bu durumu Damascene’den bir alıntıyla şöyle örneklemektedir: Tanrı “bilge” değildir, fakat “bilge”den daha fazla bir şeydir. Tanrı “iyi” değildir, fakat “iyi” den daha fazla bir şeydir. Ockhamlı, tek anlamlılık hususunda felsefecilerin de Tanrı ve yaratıklar için kullanılan kavramların tek anlamlılık özelliği olmadığını söylediklerini yazmakta-dır.222

Ockhamlı yukarıdaki açıklamalarının ardından, sözü “varlık” (being) kavra-mıyla örneklendirmektedir. Öncelikle bu kavramın bütün cevherler için uygun bir kav-ram olduğunu düşünmektedir. İkinci olarak bu kavkav-ram, bütün arazları da içine

220 a.g.e., s. 107.

221 a.y.

222 a.g.e., s. 108.

tadır. Böylece “varlık”, “bu nasıl bir şeydir”? sorusuna verilen bir cevap olarak bütün cevherlerin onaylanmasıdır. Çünkü sadece bir kavram içermektedir. Benzer başka bir örnek olarak, “sağlık” kavramını ele aldığımızda, bütün hayvanların sağlığı hakkında tek anlam ifade eden bir kavramı kullanmış olmaktayız. Çünkü sağlıklı olma örneğini böyle ortak bir kavramla açıklayabiliyoruz.223

“Varlık” kavramıyla ilgili olarak içerisinde farklı birçok şey olmasına rağmen tek anlamlılık özelliği sergileyen bir kavram özelliği göstermektedir. Herkes, “varlık”

kavramıyla kastedilen şeyi ortak biçimde anlayabilmektedir.224

Aristoteles’in Metafiziği’nin dördüncü kitabına atıf yapan Ockhamlı, varlık kavramı üzerinde Aristoteles’in de tek anlamlılığa geçit vermediğini söylemektedir.

Bu bakımdan “varlık” kavramı hakkında tek anlamlılık ve analoji imkânını ortadan kaldırmaktadır. Ancak Tanrı ile yaratıklar arasında varlık kavramı dışında bir analoji kurulabileceğini iddia etmektedir. Bu durum, doğayı öncelikle açıklama şeklinde ola-bilir. Araz ve cevher bakımından pozitif bir biçimde doğanın ele alınması demektir.225

Ockhamlı, tek anlamlılıkla ilgili olarak yukarıdaki düşüncelerini bir kanıt ile desteklemekte ve şöyle demektedir:

“Bizim bu hayatta Tanrı hakkında bileşik olmayan (noncomplex) bazı bilgilere sa-hip olacağımızı kabul edelim. Aynı zamanda da yaratılan madde cisimsiz cevherle ilgili bazı şeyleri bileceğimiz hususunu kabul edelim. O zaman ben şunları sora-rım. Ben bir önermeyi (tecrübeye doğrudan konu olan. ç.n.) anladığım gibi Tanrı hakkında düşünebilir miyim? Ve O’nu bizzat kendisinde veya başka bir şeyde bi-lebilir miyim? Cevap: Ben Tanrı’yı bizzat tanımıyorum. Çünkü Tanrı’nın ne sez-gisel ne de soyut bilgisine sahip değilim. Soyut bilgisine sahip değilim, çünkü bir şeyin soyut bilgisi, o şeyin sezgisel bilgisini önceden var kabul eder. Bundan do-layı da ben, Tanrı’da bizzat, bu hayatta hiç görmediğim Papa hakkındaki bilgim-den soyut olarak, Tanrı hakkında daha fazla bilgi sahibi değilim. Ben, Papayı sa-dece bir insan kavramı içerisinde bilirim. Kaldı ki Tanrı’yla ilgili olarak böyle bir

223 a.g.e., s. 109.

224 Ockham, Quodlibetal Questions, s. 450.

225 a.g.e., s. 110.

bilgi yoktur. Bu nedenle de bu hayatta Tanrı’ya dair cevherin bilgisine sahip ola-mam.226

Çünkü Ockhamlı’nın düşüncesinde eğer Tanrı, kendisinden başka yaratılmış bir şeyde bilinirse o zaman, Tanrı’da ve diğer şeylerde genel olan kavramlar içerisinde de Tanrı bilinmiş olmaktadır. Diğer bir deyişle Tanrı’dan başka gerçek varlıklarda da bilinmiş ve bilinecek demektir. Eğer bu özellik, Tanrı’dan başka bir gerçek şeyde bili-necek olursa bu Tanrı’dan farklı bir şey olacaktır. Ya da sadece düşüncede bilinmiş olacaktır. Bu durum hakikatte olandan farklıdır. Çünkü Tanrı hakkında düşündüğüm zaman, bazı tikel şeyler çerçevesinde düşüneceğim ki, onlar benim sadece düşünce eylemimin terimleridir.227

Buradan hareketle Ockhamlı, şu temel noktaya ulaşır; Tanrı’yı düşünmediğim diğer şeylerden herhangi birinden daha çok bilmiyorum, çünkü ben, benim bilgime dair terimlerin sadece tikellerini bilebilirim. Bu nedenle bu hayatta Tanrı’yı bildiğimi söylediğim zaman bu zorunlu bir bilgi olarak ifade edilmelidir. Ben Tanrı hakkında sadece genel kavramları biliyorum. Hâlbuki bilme eylemine dair terimler sadece tekil bir şeyle ilgilidir, çoğul ve birçok şey için genel değildir.228

Ockhamlı, tikel şeylerin gerçekliği ile ilişkilendirdiği bu konuda her tikel şeyin kendi bilgisini kendinde taşıdığını düşünmektedir. Yani bir tikel şeyle ilgili bilgi saye-sinde diğerine giden bir bilgi metodu yoktur. Her tekil şey kendi gerçekliğini kendinde taşır. Bundan dolayı da Tanrı hakkındaki karmaşık (complex) olmayan bir bilgiye ya-ratılanlarla ilgili bir bilgi yol açarsa, ancak o zaman sadece yaratılanla Tanrı arasında ortak bir kavram olmuş olur. Örneğin “beyazlık” kavramına ait ve benim daha önce hiç görmediğim beyazlığın bilgisi de böyledir. Çünkü ben diğer beyazlıklar veya bir beyaz nesneye referans yaptığım beyazlık kavramını, önceki beyazlıktan soyutlayarak bunu gerçekleştiririm. Bu noktada Ockhamlı şöyle bir kanıtlama yoluna da

226 a.y.

227 a.g.e., s. 111.

228 a.y.

dir: Hiçbir nesne gerçekte ve özünde içermediği müddetçe bize başka bir nesne hak-kında bilgi vermez.229

Ockhamlı, konuyu bir de şu açıdan ele almaktadır; yaratılmış bir nesnenin aklı ile yaratanın aklı arasına sınır koymak suretiyle bu ayrıma dikkat çekmiştir. Çünkü yaratanın aklı, mükemmelliği barındırırken yaratılan şeyin aklı, mükemmellikten uzaktır. Çünkü yaratan, bütün mükemmellikleri taşır. Dolayısıyla mükemmelliğe ait olan şeylerden (Tanrı ç.n.) yapılan soyutlamalar, hem Tanrı’yı temsil eder ve hem de Tanrı’ya atfedilebilir. Ockhamlı, burada kanıtını dayandırdığı kritik noktayı devreye sokarak şöyle ifade eder:

“O zaman biz bir bilgiyi bir yaratılmış nesneden soyutlamadıysak veya böyle bir kavramsa biz bu hayatta Tanrı’nın bilgisine ulaşamayız demektir.”230

Yani “Tanrı bir taştır” bilgisini elde ettiğimizden daha fazla bir bilgiyi, Tanrı adına elde edemeyiz. Tanrı’nın aklı ile yaratılmışların aklı arasındaki farklılığa rağ-men, Tanrı ile taş arasındaki fark kadar, bu fark büyüktür. Diğer bir deyişle, Tanrı ile taş arasında bir ortak kavram üretmekle, Tanrı aklı ile insan aklı arasında ortak bir kavram üretmek arasında fark yoktur.231

Ockhamlı, daha sonraları Alman filozof Kant’ta rastladığımız bir metafizik eleştirisini burada dile getirmektedir. Metafiziğe bakış noktasında tıpkı Kant gibi Ock-hamlı da mevcut metafizik savunucularının karşısında yer almıştır. Metafiziğin temel konularından olan “varlık” kavramının yerini neyin alacağını sorarak bu itirazını so-mutlaştırır. Cevap olarak bunun ne bir cevher ne de bir araz olduğundan hareketle, ona göre varlıkla ilgili önermelerin hepsi yanlıştır. Yine Ockhamlı için bir cevher veya araz, metafiziğin konusudur ve sadece kendi yerini tutarlar. Varlık kavramı da böyle-dir. Sadece zihinde bir kavram olarak yer tutar, bir cevher veya araz olarak yer almaz.

Tıpkı yaratılmış veya yaratılmamış şeklinde varlık ikiye ayrıldığında da durum fark-sızdır.232

229 a.g.e., s. 112.

230 a.y.

231 a.y.

232 a.y.

Bütün bu düşüncelerden hareketle Ockhamlı, Tanrı’yla yaratıklar arasında kul-lanılan dilin eşanlamlı veya eş sesli olduğu hususunu kesinlikle reddetmektedir. Ancak analoji yolunu kısmen açık bırakmaktadır.