• Sonuç bulunamadı

3. Araştırmanın Metodu ve Kaynakları

3.3. el-Kavlu’s-Sedîd fî İlmi’t-Tecvîd ve İhtiva Ettiği Konular

3.3.6. Tefhîm ve Terkîk

Tefhîm kalın okumaktır. Tesmîn ve tecsîm etmek yani semin (değerli) ve cesim (iri-büyük) kılmaktır. Tağlız’de denir. ‘Râ’ harfinde tefhîmin ve ‘lâm’ harfinde tağlîzin kullanımı daha çoktur.

482 İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, c.2, s.142; ez-Zerkeşî, el-Burhân, c.1, s.344; Süyûtî, Tefsîri’l-Celâleyn, c.2,

s.394; Gülle, Açıklamalı Örnekleriyle Tecvîd İlmi, s.420; Çollak, a.g.e., s.75; Feyizli, Kıraat-ı Aşere, s.132

Terkîk ince okumaktır. Harfin terkîki; harfi mahreçte inceltmek ve sıfatta zayıf kılmaktır. Tefhîmin zıddıdır. Örneğin; (

ءبا

) harfi fetha veya dammeli olursa tefhîm, kesralı olursa terkîk olunur.

ﷲ مسبا ، بل با ، ىرشب ، ٌةَءاَرَ ب

.484

Müellif, hemzelerin terkîk harflerinden olduğunu söyler.

“ ددش ا، دملحا، ذوعا

نادها، جاجا”

kelimelerindeki hemzeler böyledir. Elif’in ise ne terkîk ne tefhîm ile nitelendirilemeyeceğini, bilakis kendisinden önceki harfin durumuna göre terkîk ve tefhîm olabileceğini söylemiştir.485 Bu konuda yapılan izahlarda, elifin mahrecinin

mahrec-i mukadder oluşundan ve sesinin belirli bir yere dayanmaksızın çıkışından dolayı, tefhîm kategorisinde görülmediği bilgisine yer yerilir.486

Müellif, bu konu bağlığı altında lâfzatullâhın okunuşu ile râ harfinin okunuşu konularına değinir. Bu konuları ayrı bir başlık altına almamıştır. Bu iki konu tecvîd eserlerinde genelde ayrı başlıklar altında ele alınmıştır. Müellif böyle bir ayrıma gitmemiş ve farklı bir metodla her iki konuyu tek başlık altında toplamıştır. Zihni Efendi konu hakkında şunları söyler;

• Lâfzatullâh’ın Okunuşu

Lâfzatullâh ile ‘râ’ harfinin kendilerine mahsus tefhîm ve terkîk okunduğu yerler vardır.487 Şöyle ki:

Tefhîm (kalın) okunan yerler: Lafza-i celâle başlangıç (ibtida) halinde

iken,488 ve mâkabli meftuh (üstün) veya mazmum (ötre) olduğunda “tefhîm” ile

okunur. Örneğin: “

ﷲتا ، نا ، َنَاحبس ، متخ ، انبر ، وه لاا هلالا

ayetlerinde böyledir. ‘Yâ Allah’ (

الله يا

) anlamına gelen

مهللا

kelimesinde de, anlatılan yerler gibi kalın okunur. “

مهللا لق ، مهللا اولاق ذاو ، مهللا كناحب س

” gibi.489

484 Zihni Efendi, el-Kavlu’s-Sedîd, s.40

485 Zihni Efendi, el-Kavlu’s-Sedîd, s.40; bkz. Ali el-Kârî, el-Mihahu’l-Fikriyye, s. 136 486 Karaçam, Kur’ân-ı Kerîm’in Faziletleri, s.221-222

487 Zihni Efendi, el-Kavlu’s-Sedîd, s.40-41

488 Müellif, başlangıç durumunda Allah lafzının ilk harfi fethalı(üstün) olduğu için böyle demiştir. 489 Zihni Efendi, el-Kavlu’s-Sedîd, s.40-41

İsmail Karaçam eserinde, müellifin de kullandığı gibi “lâfzatullâhın mâkabli meftuh veya mazmum olursa” şeklindeki bir tabirin kullanımını hatalı bulmaktadır.490

Bu şekildeki kullanım son dönem eserlerde yazılan bazı tecvîd eserlerinde de görülmektedir.

Terkîk (ince) okunan yerler: Mâkabli (kendinden önceki harf) meksur olan

yerlerde “terkîk” ile okunur.

كش ﷲا فِا ، ﷲ با اومسقاو ،ﷲا ح تفي ام ، ﷲا ق تا ، ﷲا ن ود نم ، ﷲا ل لضي نمو”

gibi

.

Müellif bu kadarıyla yetinmiş farklı bir bilgi vermemiştir. “Lâm” harfinin kalın okunuşuyla alakalı olarak eserlerde bazı farklı bilgilere yer verilmiştir. Bunlardan birisi de lâm harfinin kalın okunmasının sebebinin ne olduğudur. Lâm harfi aslında ince bir harftir. Kıraat imamlarının bazısı Allah lafzında geçen yer dışındaki bazı yerlerde, lâm harfini belirli kurallar çerçevesinde kalın okurlar fakat müellifin de belirttiği noktalarda bütün kıraat imamları ittifak halindedir. Allah lafzında kalın okunmasının hikmeti konusunda farklı yorum yapanlar olmakla beraber, Ebu Şame (öl. 665/1267)’nin görüşü muteber görüşlerden biri olmuştur. Ona göre kalın okunmasının sebebi, telaffuzda Allah lafzını ta’zimdir. Yani ‘yüceltmek’ içindir ki Allah her şeyden yücedir. İnce okunmasındaki sebep ise lafza-i celâle’yi tahsindir.491

• Râ Harfi’nin Okunuşu

Tefhîm(Kalın) okunduğu yerler:492

1) ‘Râ’ harfinde asıl olan “Tefhîm” dir. Müellif burada râ’nın fetha ve

damme olma durumunu esas alarak böyle söylemiş olmalıdır. Eserlerde râ’nın kalın okunduğu yerler sıralanırken bu şekilde söylenmiştir.493

490 Şöyle demiştir: “Lafzatullah lam’ı yerine yalnız “lafzatullahın mâkabli meftuh veya mazmum

olursa…” şeklindeki kullanışı, bu mübarek kelimenin yalnız lam harfinden ibaret olmayışı, nazar-ı dikkate alınırsa, hatalıdır. Çünkü aynı kelimede hemze ve he harfleride vardır.” Karaçam, Kur’ân-ı Kerîm’in Faziletleri, s.241

491 Karaçam, Kur’ân-ı Kerîm’in Faziletleri, s.242; Yüksel, İbnü’l-Cezerî ve Tayyibetü’n-Neşr, s.404-

405; Feyizli, Kıraat-ı Aşere, s.132

492 Zihni Efendi, el-Kavlu’s-Sedîd, s.41-42 493 Ünlü, Kur’ân-ı Kerîm’in Tecvîdi, s.126

ياؤرلا ، نوينبرلا ، نحمرلا,ادشر مبهر مبه دارا ما ، اموجر ، ادشر , فلايلا ، رذنلا نىغت امف

.شيرق نأرقلا, ةرظنا ابهر لىا ةرضنا ، يرثك دو ، يرض لا ، ايرغص ، ارنا ، بارلمحا ، ةيرقلا “

gibi

.

2) Eğer ‘râ’ harfinden sonra ق ط ص harflerinden biri bulunursa ‘râ’ harfi

tefhîm(kalın) olur. “

اصرم , داصرا , َةَقرف ، ساطرق فى”

Müellifin burada söylediği kural râ’dan sonra gelen harflerin

ق ط ص

olması ve bu harflerin fethalı olması durumunda geçerlidir. Kesra olması durumuna ayrıca değineceğiz.

Zihni Efendi’nin verdiği örnekler içerisinde “

صرتح نا

” kelimesi de vardır fakat bu kelime müellif tarafından yanlışlıkla konulmuş olsa gerektir. Çünkü bu kelimede geçen ‘râ’ harfi anlatılan kuralın aksine ince okunur. Çünkü kesra hareke almıştır. Bu kuralla bir bağlantısı yoktur.

3)

‘râ’ harfinin mâkablinin (kendinden önceki harfin) kesrası muvakkat (geçici) kesra “kesre-i ârıza” ise bu ’râ’ tefhîm ile okunur. Çünkü hemze-i vasl, vasl (geçiş) halinde düşer ve harekesi sükutta ona tabi olur.494

Müellifin burada, râ’dan önceki harften kastettiği harf, vasl hemzesidir.495

“ تمبترا ،اوبتارا ، ضىترا ، بكرا ،ىعجرا ،اوعجرا، اوعكرا”

Terkîk (ince) okunduğu yerler:496

Râ harfi, kelimenin evvelinde(başta) veya ortasında veya sonunda meksur bulunursa terkîk okunur.

“ ِسرعلا عم،ديِري , نويبِرِ ، لاجِرِ ، باِر , لايلو ِرجفلاو , ٍرهش فلا نم,لايلو ِرِجفلاو”

1) Sure-i Hud’daki (

ایهرمج

) kelimesi imale edildiği için bu ‘râ’ da terkîk ile okunur.

2) Râ harfi kelimenin ortasında veya sonunda sâkin haldeyken kendinden

önceki harf meksur olarak bulunursa ‘râ’ harfi ince okunur.

494 Zihni Efendi, el-Kavlu’s-Sedîd, s.41-42

495 Kesra-i Arıza: Asıl hakkı sükun iken, bir zaruretle kesralanan harekedir. Hakkı sükun olan böyle bir

harfi okuyabilmek için getirilir.Vasıl hemzelerinin kesrası, arızi kesradır. Pakdil, Ta’lim Tecvîd ve

Kıraat, s.203

“ رفغت ساو، برطصاو ، هرفغت ساو، كدخ رعصت لاو ,كموق رذنا ، اقفرم , نوعرف “

3) Vasl durumunda gerek “kesre-i lâzıme” ile meksur olsun

“ لاجِر, ينمِراغلاو,

ِبرصلبا”

gibi, gerek “kesre-i ârıza” ile meksur olsun “

سماِرِكذاو، سانلا ِرِذنا”

terkîk ile okunur. Müellifin bu maddeyi anlatırken kullandığı “kesra-i lâzıme” tabiri, diğer eserlerden farklı olarak özgün bir kullanımdır.

4) Kelime sonunda(ahirde) sâkin yâ’dan sonra sâkin bir ‘râ’ bulunursa, ‘râ’

harfi ince okunur.

“يرعسلا، يرثك، ريدق

gibi.

“نالا يرُيج نفم، دابعلبا ٌيرصب”

örnekleri bunun tersinedir. Bu kelimeler vasl durumunda olduğu için ve ‘râ’ nında harekesi aslî hareke olmasından dolayı “tefhîm” ile okunur.

Müellifin burada zikrettiği kuralların dışında eserlerde farklı bir detay bilgi daha verilmiştir. Bu eserlerde yapılan tanımlarda “ ‘râ’ harfi sâkin, kendinden önceki

harf, lîn harfi olan ‘yâ’ olursa ‘râ’ ince okunur.” denilmiştir.497 Bu tanımlarda ‘yâ’ harfinin lîn harfi olduğu vurgulanmıştır. Müellif bu şekilde bir detaya girmemiştir. Bu kuralda söylenen ‘yâ’ nın lîn harfi olması için sâkin olması ve kendisinden önceki harfin fethalı olması gerekir.498 Müellifin son kuralda verdiği örnekler kendi

tanımlamasına göre tutarlı olmakla beraber, bu konuda yapılan ‘kendisinden önce bir lîn harfi olması durumunda ince okunur’ tanımına uymamaktadır. Mesela müellifin verdiği örneklerden birisi olan

ريدق

kelimesindeki ‘yâ’, lîn harfi değildir. Med harfidir.

Müellif burada ‘râ’ harfinin ince okunduğu yerleri sıralarken yine diğer

eserlerde geçen bir diğer kuralı daha zikretmemiştir.Bu kurala göre “ râ sâkin, ma

kabli de sâkin (kendinden önceki harf) ondan önceki harf kesralı (esreli) olursa ‘râ’ ince okunur. “

ريدق, ْرْكِلَّا

“ gibi. Zihni Efendi bu kuralı kendi söylediği kuralın içerisine dahil etmek istemiş olabilir. Fakat kendisi de ’sâkin bir yâ’dan sonra’ dediği için bu kuralı tek kural altında toplamak mümkün görünmemektedir.

Kalın ve İnce okunduğu yerler:499

497 Karabaşi, Karabaş Tecvîdi, ss.13-14; Çetin, Kur’ân Okuma Esasları, s.184

498 Talu, Mehmet, Tecvîd İlmi, İstanbul, 1995, ss.30-40; Dağdeviren, Kur’ân Okuma Sanatı Tecvîd, s.82 499 Zihni Efendi, el-Kavlu’s-Sedîd, s.42

1) Müellif tefhîm okunan râ’nın kurallarını anlatırken bu kurala temas etmiştir.

Biz ayrı başlık altında aktarmayı uygun bulduk.

‘râ’ harfinden sonra fethalı ق harfi biri bulunursa ‘râ’ harfi tefhîm(kalın) olur. ‘gâf’ (ق ) harfi meksur ise terkîk dahi okunur. “

ٍقرِف كل

” gibi.

Bu kelime Kur’ân-ı Kerîm’deki tek örnektir. Bütün kıraat imamları ince ve kalın okunmasını câiz görmüşlerdir. Her iki okuyuş da câiz olmakla beraber ince okunması mukaddem görülmüştür.500 Burada ince veya kalın okunması vasl hali

olması durumundadır. Eğer bu kelimede vakf yapılacaksa hüküm değişmektedir.

2) Kesra ile ‘râ’ harfi arasına girerek ikisini birbirinden ayıran ve sâkin olan

‘sad’ (

ص

) veya ‘da’ (

ط

) harflerinden sonra gelen râ’yı “tefhîm” edenler de olmuştur. “

ر ِطقلا ينع، َ ْصرِم اولخدا

gibi

.

Tecvîd eserlerinde, râ’nın ince ve kalın okunduğu yerler başlığı altında başka bilgilere de yer verilmiştir. Müellif son zikredilen kuralda, râ’yı tefhîm edenlerin de olduğunu söyleyerek, bu kelimeleri terkîk ile okuyanların var olduğunu işaret etmiştir. Müllifin belirttiği bu kural şöyle de târif edilebilir; “râ sâkin, râ’dan önceki harf, isti’la harflerinden sâkin ‘sad’ (ص ), ‘da’ (ط ) harflerinden biri olursa ve ondan bir önceki harf de kesralı olursa, râ hem ince hem kalın okunur.” Bu kural vakf hali için geçerlidir. Vasl durumunda harekesinin durumuna göre okunur. Vakf durumunda hangi okuyuşun mukaddem (öncelikli) olduğu konusunda farklı görüşler vardır. İbnü’l Cezerî

َ ْصرِم

kelimesinde kalın okunmasını

ر ِطقلا

kelimesinde ise ince okunmasını mukaddem kabul etmiştir.501 Bu görüşü kabul edenler kelimelerin son harfinin

harekesine dikkatleri çekerek ona ittiba anlamında ve râ harfi vaslda nasıl okunursa vakfta da o mukaddem olur düşüncesiyle böyle söylemişlerdir. Farklı fikir ileri sürenlerde mevcuttur.

3) Müellifin hiç değinmediği bir kural da

“سرَاف, ِ ْسرَي اذِا , ِسرَا نَا”

kelimelerinin hem ince hem de kalın okuma vecihlerinin câiz olduğudur. Bu kelimelerde vakf yapıldığında, kelimelerin asıllarında var olan ve sonradan hazfedilen yâ “ي” harfine

500 İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, c.2 , s.103

işaret etmek için ince, vakf halindeki normal durumları gözetilerek de kalın okunur. İbnü’l Cezerî ince okunmasını evla görmüştür.

ِرجفلاو

kelimesinde de hem ince hem kalın okumak câiz görülür fakat kalın olması tercih edilmiştir. Vasl halinde ise tek vecih câizdir.502

Müellif konuyu kısa bir açıklama ve özet bir bilgiyle tamamlamıştır.

( ظ ق غ ط ض ص خ)

harflerinin şanı daima tefhîm olunmaktır. Onların dışındaki harflerde ise asıl olan terkîk’tir. Hükmü’r-râ (râ’nın okunma şekli) açıklandığı gibidir. Lâm harfinin tefhîm okunması için bir dayanağının olması gerekir. Allah lafzı ve Allahümme

مهللا

lafzındaki durum gibi.503