• Sonuç bulunamadı

3. Araştırmanın Metodu ve Kaynakları

3.3. el-Kavlu’s-Sedîd fî İlmi’t-Tecvîd ve İhtiva Ettiği Konular

3.3.24. İdğam-ı Şemsiyye

Müellifin eserinde son zikrettiği konu idğâm-ı şemsiyye olmuştur. Bu konuyu da diğerleri gibi ayrı başlık altında altında incelemiştir.

Müellif konu hakkında şöyle söyler; İzhâr-ı kameriyyenin mukabilidir ki huruf- u şemsiyyeye has olan idğâm manasındadır. Harf-i târifin lâm’ı aşikar edilmeyip onlara kalb ve idğâm olması demektir.771 Müellifin bu tanımı dikkat çekicidir. Yapılan tanımda lâm harfi için sadece “idğâm” tabiri değil, “kalb ve idğâm” tabiri kullanılmıştır. Bu târifin benzerleri olmakla birlikte Türkçe yazılmış eserlerde yapılan tanımların çoğundan farklıdır.

Müellif şemsiyye harflerini ondört olarak kabul eder ki bu harfler şunlardır: “

ن ل ظ ط ض ص ش س ز ر ذ د ث ت” 772 Sibeveyh(ö. 180/796), Birgivi (ö. 981/1573),

Eskicizāde (ö. 1243/1827-28) gibi bazı alimler lâm harfini bu harflerden

saymamışlardır.773 İbnü’l Cezerî ise lâm harfini şemsiyye harfleri arasında sayar. Zihni

Efendi’nin görüşü İbnü’l Cezerî’yle aynıdır.774

Bunlara huruf-u şemsiyye denilmesi bu harflerin biriyle başlayan Arap isimlerinin öncesine harf-i târif dahil olduğunda onlardan “şın” harfini içinde bulunduran “şems” kelimesi gibi okunduğu içindir ki cüz’ün ismi (şems ismi) külle verilmiş demektir. Bütün şemsiyye harfleri, harf-i tarife mukāranetinde (bitişmesinde) “سمشلا” gibi idğâmla telaffuz olunur. “Şems” ile “kamer” bakıldığında aşikar oldukları için -yani herkes tarafından bilindikleri için- onların harf-i tarifli olan isimleri gibi telaffuz olunanlar “şemsiyye” ve “kameriyye” diye onlara mensub olmuşlar ve onların isimleriyle isimlendirilmişlerdir. Harf-i tarifin lâm’ı her ikisinde hatta-yazılışta sabittir. Ancak lâm harfinin idğâm-ı şemsiyyesinde idğâm-ı misleyn

770 bkz. Çetin, Kur’ân Okuma Esasları, s.246, Ünlü, Kur’ân-ı Kerîm’in Tecvîdi, s.119 771 Zihni Efendi, el-Kavlu’s-Sedîd, s.82

772 Zihni Efendi, el-Kavlu’s-Sedîd, s.82 773 Çetin, Kur’ân Okuma Esasları, s.245 774 İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, c.1 , s.221

kaidesince tek harf kalarak “

ىلَّا

” ve “

تلا

” ve cemi’ olan “

نيلَّا

” kelimelerinde ve birde Kur’ân-ı Kerîm’e has olmak üzere “

ليل

” lafzında tek harf olarak görülür. “

ىلَّا

” nin müsemması (ikili) iki lâm iledir

انلض أ نيلذلا نار أ انبر, ماهوذ أف كنم انهايت أي نالذلا و”.

Tasğîr ve tasğiri müennesi aynı şekilde iki lam iledir.

“ ايتللا , يالذلا”

775

Şemsiyye harflerine bu ismin verilmesiyle alakalı iki durumdan bahsedilir. Birincisi, bu konunun anlatımında “şems” kelimesinin çok kullanılmasından dolayıdır.776 Diğeri açıklama ise şöyledir; güneşin yanında yıldızlarının görülmemesi

gibi idğam-ı şemsiyye durumunda lâm-ı târifin lâm-ı bu on dört harfin yanında hatt (yazı) olarak var olduğu halde okuyuşta kaybolup görülmez. Bu sebeple de harfler güneşe lâm-ı târif ise yıldızlara benzetilmiş böyle bir isim verilmiştir.777

İdğam-ı şemsiyye (idğâm-ı misleyn ) hükmünde olduğundan harf-i tarifin nûn harfine mülakatında ğunne dahi hasıl olur: “رانلا , رونلا” gibi.778 Müellif daha önceki

konularda zikrettiği hususu burada tekrar söylemiş ve “ليلا, ىذلا, نلا, نيذلا” kelimelerindeki lâm’ın özel bir durumundan bahsetmiştir. Şemsiyye harflerinden olan lâm harfinin, harf-i târifin lâmıyla beraber buluştuğunda tek lâm olarak yazıldığını ve burada ayrıca idğâm-ı misleyn olduğunu söyler. Son dönemlerde yazılan Türkçe tecvîd eserlerinde bu kelimelerdeki idğâm-ı şemsiyyenin aynı zamanda idğâm-ı misleyn bila ğunne olduğu bilgisine yer verilmiştir.779 Yine aynı yazarlar “رانلا , رونلا” kelimelerinde

idğâm-ı şemsiyye meal ğunne olduğunu söyleyerek, Zihni Efendi’nin “nûn” harfinin idğâmı için işaret ettiği ğunneyi de gözetmişlerdir. Müellif sadece “nûn” harfi için ğunne olduğunu belirtmiş olsa da “mîm” harfi için de ğunne mevcuttur. Müellif ğunneli ve ğunnesiz idğâm-ı şemsiyye ayrımını belirtmemiştir. Sadece nûn harfinde ğunne olduğunu söylemekle yetinir. Eski ve yeni dönemde yazılan eserlerde bu ayrım genelde belirtilmiş,780 mîm ve nûn harflerinin idğâmına idğâm-ı şemsiyye meal ğunne,

775 Zihni Efendi, el-Kavlu’s-Sedîd, s.82

776 Karaçam, Kur’ân-ı Kerîm’in Faziletleri, s.292 777 Hafız Ahmed, Vesiletü’l Ğufran, s.26

778 Zihni Efendi, el-Kavlu’s-Sedîd, s.83

779 Karaçam, Kur’ân-ı Kerîm’in Faziletleri, s.293; Pakdil, Ta’lim Tecvîd ve Kıraat, s.194; Çetin, Kur’ân

Okuma Esasları, s.244

bunların dışında olanlara ise idğâm-ı şemsiyye bila ğunne denilmiştir.781 Zihni Efendi

sadece lâm harfiyle sınırlı kalmayıp bütün şemsiyye harflerinin idğâmını, idğâm-ı misleyn olarak kabul eder. Abdurrahman Çetin ise bu şekilde bir isimlendirmenin uygun olmadığı kanaatindedir.782 Sonuç odaklı düşünüldüğünde Zihni Efendi’nin dediği gibi idğâm-ı misleyn tabirini kullanmak yanlış olmasa gerektir.

Müellif, idğam-ı şemsiyyenin yapılış sebebiyle alakalı bir görüş belirtmemiştir. Lâm-ı târifin lâm’ı ile şemsiyye harflerinin mahreçleri incelendiğinde bu harflerin mahreçlerinin lâm harfinin mahrecine yakın olduğu görülmektedir.783 Ayrıca lâm

harfinin kendi mahreci, sahası en geniş mahreç olarak kabul edilmiştir.784 Lâm harfinden şemsiyye harflerine idğâm edilmeden geçildiğinde bir zorluk oluşacağından, harfler arasındaki bu mahreç yakınlığı düşünülerek idğâm yapılmış785 ve okuyuştaki

zorluk giderilmiştir.786 Mahreclerindeki yakınlıktan dolayı oluşan bu idğâmı, idğâm-ı

mütekaribeynin bir türü olarak görmek mümkündür.787 İdğam-ı mütekaribeynin farklı

türleri de zikredilmiştir.788

Müellif şöyle söyler; Yirmi sekiz harfin789 bir yarısı şemsiyye, diğer yarısı

kameriyyedir. Bu yirmi sekiz harfin hepsinin isimleri evvellerine harfi târif geçirilerek ve kaidesi gereğince izhâr veya idğâm edilerek okunmakla onlar ayrılarak belli olur. “فللاا , ءابلا , ءاتلا , ءاثلا , ميجلا , ءاحلا , ءاخلا , لادلا , ءاظلا , يعلا , يغلا , ءافلا , فاقلا , فاكلا , ملالا, ميملا , نونلا , واولا , ءاهلا , ءايلا”

781 Sağman, İlaveli-Yeni Sağman Tecvîdi, s. 30; Pakdil, Ta’lim Tecvîd ve Kıraat, s.194 782 Çetin, Kur’ân Okuma Esasları, s.245

783 Çiftci, Ali, “Hicri İlk Dört Asrın Önde Gelen Arap Dilbilimcileri Perspektifinden Harflerin

Mahreçleri ve Sıfatların Değerlendirilmesi”, Bilimname, sayı: 31, 2016/2, s.148-152

784 Karaçam, Kur’ân-ı Kerîm’in Faziletleri, s.194

785 Mekkî b. Ebû Tâlib, el-Keşf ‘an vücûhi’l-kırââti’s-seb’ ve ‘ilelihâ ve hicecihâ, (thk. Muhyiddîn

Ramazân), Müessetü’r-Risâle, 1984, c.1, s.141

786 Karaçam, Kur’ân-ı Kerîm’in Faziletleri, s.292 787 Altıkulaç, Tecvîd’ul-Kur’ân, ss.36,43

788 Merâşî, Cühdül-Mukil, s.194

789 “فلا ملا“ lamelif dediğimiz elif harfi, harekesizliği sebebiyle kelime başına gelemeyeceğinden bu

Şemsiyye harfleri bazı eserlerde Arapça bir beyt içinde toplanmış ve bu beyt deki kelimelerin ilk harflerine şemsiyye harfleri verilerek gösterildiği de olmuştur.790

Eski ve yeni tecvîd eserlerde bu beytleri görmek mümkün iken Zihni Efendi eserinde bu tür bir beyte yer vermemiştir.

Zihni Efendi daha önceki konularda verilen örneklerin içerisinde idğâm-ı şemsiyye ve izhâr-ı kameriyye içinde örnekler bulmak mümkün olduğu için burda ayrıca alıştırma vermeye gerek olmadığını söyler. Alıştırmalarda sadece anlatılan konunun örnekleri değil, kendisinden önce geçen alıştırmadaki örneklerinde tatbik edilmesini tavsiye etmiştir. (Allah’ın tevfikiyle-yardımıyla)