• Sonuç bulunamadı

3. Araştırmanın Metodu ve Kaynakları

3.3. el-Kavlu’s-Sedîd fî İlmi’t-Tecvîd ve İhtiva Ettiği Konular

3.3.19. İdğam Meal Ğunne

Müellif, idğâm meal ğunne konusunu anlatırken daha öncede geçtiği üzere şeddeli harflerde idğâm meal ğunne, ayrı ve bitişik yazılan kelimelerde oluşan idğâm konularına değinmiş ve örnekler vermiştir. İdğamın sebebini ayrıca zikretmiştir. Müellif, idğâm-ı mütecaniseynde geçen “انعم بكرا ي نب اي” kavlü kerîminin -sonuç itibariyle- idğâm meal ğunne olduğunu söylemiştir. Konu içerisinde, izhârın bir türü olan ve konuyla da bağlantısı olan izhâr kelime-i vahideye yer vermiştir. Müellif konu hakkında şöyle söyler;

İdğam meal ğunne, ğunneli idğâm demektir ki misleyn olarak mîm’in mîm’e ve nûn’un nûn’a674 idğâmı daima ğunnelidir

“ َّنُلَأ ْسُتَل َّ ُثم”

gibi. Mîm harfinin aslı yine mîm veya nûn’dan dönüştürülmüş olabilir.

“ثم , َّص”

kelimelerinde aslîdir.

“ ّم, ّع”

örneklerinde nûn’dan dönüştürülmüştür.675 Müellif burada idğâmın yapılış sebeplerini anlatmak

istemektedir. Konuya genel bir tanım yerine nûn ve mîm harfleri özelinde bir izahat yapmış ve bu iki harfte oluşan ğunneli idğamı, idğâm-ı misleyn ile irtibatlandırmıştır.

670 Zihni Efendi, el-Kavlu’s-Sedîd, s.68-69 671 Karaçam, Kur’ân-ı Kerîm’in Faziletleri, s.285 672 Pakdil, Ta’lim Tecvîd ve Kıraat, s.185 673 Maşalı, Kur’ân’ın Metin Yapısı, s.248-250

674 İdğamı şemsiyye olduğundada böyledir. ( سانلا) gibi. 675 Zihni Efendi, el-Kavlu’s-Sedîd, s.69

Yani idğâm meal ğunne, tenvîn veya sâkin nûn’dan sonra nûn ve mîm harfinin gelmesiyle oluşur ki yan yana gelen iki harfin aynı harf olmasıyla birlikte misliyyet de oluşturmaktadır.676

Mütekaribeyn olarak dahi sâkin nûn’un yine sâkin nûn hükümde olan tenvînin “ و م ي” harflerine uğraması ve karışması idğâm meal ğunnedir.677 Yani ikinci sebep,

müellifin de belirttiği gibi tenvîn veya sâkin nûn’un kendi misli olan nûn harfi dışındaki diğer harflerle olan mahreç ve sıfat yönünden yakınlığıdır fakat bu gerekçeler kesinlik arz etmez. Bunlar sadece dil mantığı açısından ileri sürülen gerekçelerdir.678

“ممهوي نم, اطسو ةما ,ينعم ءابم, دسم نم”

kelimeleri idğâm meal ğunneye

örnektir. Müellif, sâkin nûn veya tenvînin nûn’a uğramasını ise idğâm-ı misleyn meal ğunne olarak târif eder “

اركن اي ش, نوكن نا

” gibi.679 Tecvîd eserlerinde ayrıca, idğâm meal

ğunnenin bir buçuk elif miktarı tutularak okunacağı zikredilmiştir.680 Tecvîd-i

Edaiyye’de ise bu zaman iki harften az, bir harften çok şeklinde zikredilir.681

Müellif, izhâr türlerinden olan ve idğâm başlığı altında incelenen önemli bir hususa da dikkat çekmektedir. Zikredilen idğâm harflerinden vâv ile yâ’nın sâkin nûn ile kelime-i vahide de birleşmesinin istisna olduğunu ve onda ğunne olmadığını söyler.682 Yani idğâm olmaz, izhâr olur demektir. Bu konu eserlerde “izhâr kelime-i

vahide” şeklinde zikredilir. Bu kelimeleri bütün kıraat imamları izhâr ile okumuşlardır.

Bu kelimelerin böyle okunması, kelimelerin aslının şeddeliymiş gibi görünmemesini ve iltibası yani başka bir kelimeye benzemesini önlemek içindir.683

,ايند, ناونص , ناونق

ناينب

” Kur’ân-ı Kerîm’de bu dört örneğin dışında başka örnek yoktur.684

Müellif ayrıca şu açıklamaları yapar; İki kelimede olmak şeklinde birbiriyle karşılaşan sâkin nûn’un vâv’a veya yâ’ya uğramasına bazıları idğâm meal ğunne

676 Çetin, Kur’ân Okuma Esasları, s.171 677 Zihni Efendi, el-Kavlu’s-Sedîd, s.69

678 Gülle, Açıklamalı Örnekleriyle Tecvîd İlmi, s.337 679 Zihni Efendi, el-Kavlu’s-Sedîd, s.70

680 Pakdil, Ta’lim Tecvîd ve Kıraat, s.181 681 Hamza Hüdâî, Tecvîd-i Edâiyye, s.48 682 Zihni Efendi, el-Kavlu’s-Sedîd, s.70

683 Karaçam, Kur’ân-ı Kerîm’in Faziletleri, s.300 684 İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, c.2, s. 25

demekten ziyade ihfâ demeyi uygun görmüşlerdir.685 Bu görüşü savunanlar demişler

ki; tenvîni ve nûn-u sakineyi vâv yahut yâ’ya gerçekten idğâm edenler ğunne etmeyerek onları doğrudan doğruya o harflere kalb ve idğâm eylediler.686 Müellif bu

farklı görüşleri zikretmiş fakat kendisinin hangi görüşte olduğunu söylememiştir. Onun burada kastettiği şey aslında, idğâm meal ğunnede nakıs idğâm mı tam idğâm mı yapılacağı meselesidir. Sâkin nûn ve tenvînden sonra mîm ve nûn harfi geldiğinde kıraat imamları ittifakla idğâm meal ğunneyi yapmışlardır. Sâkin nûn veya tenvînden sonra yâ veya vâv geldiğinde ise kıraat imamlarından Hamza’nın birinci ravisi olan Halef b. Hişâm dışındakiler ğunneli olarak yani idğâm meal ğunne ile okurlar. Halef b. Hişâm ise sadece idğâm yapmakla yetinir ğunne yapmaz. Yani idğâm bila ğunne yaparak okur.687 İbnü’l Cezerî,688 Dimyâtî, günümüz tecvîd müelliflerinden Sıtkı Gülle689 ve diğer bazıları idğâm meal ğunne yapıldığında, sâkin nûn’un ğunne sıfatı

baki kaldığı ve tamamen kaybolmadığı için bu idğâmı nakıs idğâm olarak kabul etmiştir. Ebû Şâme ve onun gibi düşünenler ise tenvîn veya sâkin nûn’dan sonra nûn ve mîm harfi geldiğinde tam idğâm, yâ ve vâv geldiğinde ise nakıs idğâm olarak kabul ederler.690

Zihni Efendi hurûf-u mukattaalardaki durumlardan da kısaca bahseder; vasl halinde Yasin ve Kalem surelerindeki “ميكحلا نآرقلاو سي , ملقلاو ن” kavlü kerîmlerinin nûnu ve aynı şekilde “مسط” kavlü kerîminde mîm’in yanındaki ‘sin’ harfinin nûn’u hakkında kurra ihtilaf edip sadece Hamza izhâr etmiştir.691 Müellifin burada zikrettiği

bilgide eksiklik vardır.Müellif, Yasin Suresi’ndeki hurûf-ı mukattaanın son harfi olan sin’den (ميكحلا نآرقلاو سي ) ve Kalem Suresi’ndeki nûn’dan sonraki ayete vaslederken (ملقلاو ن) ve yine Kasas Suresi’ndeki hurûf-ı mukattaanın ortasındaki medd-i lâzımın musakkal kısmına giren sin’i okurken idğâm ile mi izhâr ile mi okunacağı açıklamış fakat sadece Hamza’nın izhâr ile okuduğu söylemiştir. Halbuki, Yasin Suresi ile Kalem Suresi’ndeki okuyuşlarda Hamza ile beraber Kunbul, Ebu Cafer ve Ebu Amr’da

685 Bu görüş hakkında bkz. İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, c.2, s. 27-28 686 Zihni Efendi, el-Kavlu’s-Sedîd, s.70

687 Yüksel, İbnü’l-Cezerî ve Tayyibetü’n-Neşr, s.384 688 İbnü’l-Cezerî, et-Temhîd fî-İlmi’t-Tecvîd, s.176 689 Gülle, Açıklamalı Örnekleriyle Tecvîd İlmi, s.337 690 Pakdil, Ta’lim Tecvîd ve Kıraat, s.182

izhâr ile okumaktadır. Şuara ve Kasas Suresi’ndeki hurûf-ı mukattaalardaki sin’in nûn’unu mîm’e idğâm etmeden sadece izhâr ile okuyanlar ise Hamza ve Ebu Cafer’dir.692 Âsım kıraatinde ise Yasin ve Kalem suresinde idğâm ve izhâr vehicleri,

Meryem ve Şura suresinde ise ihfâ ve izhâr vecihleri câizdir.693

Müellif şöyle der; İdğam meal ğunne harfleri dörttür ki onları “Nemâ bulmak”694 demek olan “ومني” kelimesinde toplanmıştır.695 Karabaş tecvîdinde ve

birçok eserde bu sıralama verilir.696 İbnü’l Cezerî ise bu harfleri “ نموي ” kelimesinde

toplamıştır.697

Mîm’in mîm ile yanyana gelmesinde mîmlerin asaleti şart olmadığından, idğâm-ı mütecaniseynde geçen “

انعم بكرا نيب يا

” kavlü kerîmi dahi idğâm meal ğunnedir. Müellif, sonuç itibariyle telaffuzda şeddeli mîm olarak okunacakları için böyle söylemektedir. Normalde idğâm-ı mütecaniseyn olduğu malumdur. Bunun aksi olarak sâkin mîm’in harekeli ba harfine uğraması durumunda -idğâm olmamakla beraber- ğunne vardır. “مهب مه بر”698 Müellif bu konuya daha sonraki konularda tekrar temas

edeceği için bizde gerekli açıklamaları o bölümde yapmayı uygun görüyoruz.

Alıştırma:

Müellif, zikredilen kelimelerin idğâm meal ğunne ve idğâm bila ğunne kaidelerine ve diğer tecvîd kaidelerine uygun olarak okunmasını istemiştir.

“لاوسر اشرب, اهلوسر ةما , لاوسر كالم, مهلعل ةهلا , نايغبي لا خزرب , له ادسج ,اهل ةنيز ,تم شطب تم شطب اذا و , ميهلع

تكارب , ةراجبَ ميهمرت , لتاقن كالم , كعم نكن لما , ام , يمقت سم طاصر لع , رمعم نم قاو نم, لبقي نلف ,اوري نا و”

692 Ali el-Kârî, el-Mihahu’l-Fikriyye, s. 213-214; Karaçam, Kur’ân-ı Kerîm’in Faziletleri, s.300-301;

Yüksel, İbnü’l-Cezerî ve Tayyibetü’n-Neşr, s.383

693 Dimyâtî, Ahmed b. Muhammed b. Abdilganî el-Bennâ, İthâfu Fudalâi’l-Beşer bi’l- Kırââti’l-

Erbeate Aşer, Daru’l Kütübi’l- İlmiye, Lübnan, 2006, s.45

694 Gelişmek, çoğalmak anlamında. http://www.lugatim.com/s/nem%C4%81, (E.T. 10.04.2020) 695 (ومن) nâkıs-i vâvî ( ءامن) nâkıs-i yâî’dir.(ومني) denildiğine göre ihtibar ve ibtila manasına olur.

Zikredilen dört harften nun’u evvelce zikretmiş olduğumuz için burada hesaba koymamışızdır. Bilindiği üzere nun-u sakinenin yahut tenvînin nun-a uğraması idğamı misleyn meal ğunnedir. نوكن نا , اركن ايش Zihni Efendi, el-Kavlu’s-Sedîd, s.70

696 Karabaşi, Karabaş Tecvîdi, s.9

697 İbnü’l-Cezerî, et-Temhîd fî-İlmi’t-Tecvîd, s.176

Müellif, Kur’ân-ı Kerîm’de ayrı ve bitişik surette yazılan bazı edat ve kelimeleri bu bölümde ayrıca zikretmiştir. Zikredilen kelimelerin idğâm meal ğunne olduğunu söyler. Eserde bu konuya detaylıca değinmiş şu bilgilere yer vermiştir;

İdğam meal ğunne türünden olan ( ام ْمأ) lafzı Kur’ân-ı Kerîm’in üç yerinde (َ

اّم أ

) suretinde bitişik olarak mersumdur (yazılıdır). En’am Suresi’ndeki ( ِمأ َم َّر َحَ نْي َر َك َّذلآ ْلُق

ْ

تل َمَ تَشا ا َّمْ أ َ ي َيْ ثَنْلْا ), Neml Suresi’ndeki (ُ ْ

نوكشري ام أ يرخ لله أ

) ve yine Neml Suresi’ndeki (

َنوُلَمْعَت ْ ُتمنُك اَذاَّمَأ اًمْلِع اَ ِبه او ُطيِ ُتح ْمَلَو ِتي َيا أِب ُتمْبَّذَكَأ

) gibi.

İşte bu ayeti celiledeki (امأ) lar zikrolunduğu üzere mürekkeb olarak ve Duha Suresi’ndeki (امأ)’lar tafsil edatı olarak basittir.699 ( نإ) şart edatı ile (ام) zaide-i ْ

müekkidenin yazılışı sadece Rad Suresi’nde (

كنيرن ام ْن ا و

) şeklinde mefsuldür. Ma ada’da (bunun dışında) müdğam ve mevsuldür. Bakara ve Taha Suresi’ndeki (

كنيتْأي ام اف

), En’am Suresi’ndeki (

كنيسنن ام ا

), Enfal Suresi’ndeki (

نفاتخ امإو-مهنفقثت امإف

), İsra Suresi’ndeki (

نغلبي امإ-نضرعت امإو

), Meryem Suresi’ndeki (

نيرت ام اف

), Yunus Suresi’ndeki (

كنيرن ام ا و

), Zuhruf Suresi’ndeki (

كب بنهذت ام اف

) Fussilet ve A’raf Suresi’ndeki (

كنغنزي ام ا و

) (امإ) lar Rad suresinin aksine mürekkeptir.700 Diğer ayeti kerîmelerdeki (

اّم ا

) edat-ı

terdid701 olmak üzere basittir

(ىقلت ن أ ام ا سىوم يا اولاق, ىقلا نم لوا نوكت ن أ ام ا و , ام ا و دعب اًّنم ام ا

ًءادف,اروفك ام ا و اركاش ام ا ).

Nisa Suresi’nde (

لايكو ميهلع نوكي نم ما

), Tevbe Suresi’nde (

س ّسا نم ما

), Saffat Suresi’nde (

انقلخ نم ما

), Fussilet Suresi’nde (

انم أ تيْأي نم ما

) geçen (نم ما) lafzının mefsul (ayrı) yazılmasında ve bunlardan başka şu şekilde ( ْن َّما) lafzının müdğam ve mevsul olarak yazılmasında Mesâhif-i Şerîfe müttefiktir (

تاوماسلا

قلخ

نّما

, َّرط ْضُلما بييج ْنّما ,

ىِّدیه لا نّما

).702

699 Basit veya besit: Tek parçadır, birleşik değildir anlamındadır. 700 Zihni Efendi, el-Kavlu’s-Sedîd, s.72

701 "Ya, veya" diye tercüme edilir. Şek, şüphe, ibahe, bağışlamak, hayret vermek mânâlarını da ifade

eder. https://www.luggat.com/Edat/2/2 (E.T. 11.04.2020)

Sure-i A’raf’da (

هنع اونه ام نع اوتع مالف

) geçen (نع) kelimesinin burada olduğu gibi (ام) dan kat’(kesik) ve faslında (ayrı yazılmasında) Mesâhif-i Şerîfe müttefiktir. Diğer yerlerde (ا َّمع) şeklinde müdğam ve mevsuldur.

(نولمعت ماع, نولوقي ماع,ليلق ماع نوكشري ماع )

gibi

.

(

نولءاستي َّع

) kavlü kerîmi dahi böyledir ki bunların aslı (ام نع) ve (ام نم) dır. Bu (ام) lar (مب), (مل), (ميف ) lafızlarında olduğu gibi istifhamiyyedir.703

(نم نع) lafzı Kur'ân-ı azîmüşşanın iki yerindedir. İkisinde de böyle mefsuldür (ayrıdır). Biri Nur Suresi’ndeki (

ءاشي نم نع صرني و

) diğeri Necm Suresi’ndeki (

لَوت نم نع

ناركذ نع

) kavlü kerîmidir.

İnsan Suresi’ndeki (

كتايتف نم كنايم أ تكلم ام نفم

) ile Rum Suresi’ndeki (

كنايم أ لم ام نفم

ءكاشر نم

) kavlü kerîminde harf-i cer’in ism-i mevsulünden ayrı olduğu hususunda Mesâhif-i Şerîfe müttefiktir. Münafikun Suresi’nde ise (

كمانقزر امم وقفن أ و

) muhteliftir.704 Bu yerin dışındaki yerlerde müttefiktir: (

همانقزر اممو , نادبع لع انلزن امم, هيف ناكا امم ,الله ءاف أ امم

)

Harfi cer olan (

نِم

) in ism-i mevsul veya istifham olan (

نَم

) ile toplanmasında (

نَّمِم

) şeklinde birleşme meydana gelir. (

ء ام نم , نكام نم , دسم نم

) gibiler ise ayrıdır.

Gerek ayrı gerek müdğam ve muttasıl olsun nûn ile mîm’in birleşmesi her halde idğâm meal ğunne neticesini verir. Müellif bu idğâmların aynı zamanda idğâm- ı misleyn ve idğâm-ı mütekaribeyne şamil (kapsadığını) olduğunu zikretmiştir.705