• Sonuç bulunamadı

Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, AB’nin tarihindeki en kapsamlı genişleme politikasıyla sağlıklı yürüyen adaylık süreçlerini başarıyla tamamlayarak AB üyesi olmayı başarmışlardır. Bu ülkelerle AB arasındaki süreç ve ilişkiler analistler tarafından farklı şekilde yorumlanmıştır. Bohle, Hughes ve Innes gibi bazı analistler, AB’yi sömürge gücüne benzeterek sahip olduğu pazarlık gücünü kullanarak Orta ve Doğu Avrupa ülkelerini sosyo-ekonomik ve demokratik açıdan kötü bir duruma sürüklediğini iddia etmektedirler.69 Hyde-Price, Huntingon, Pravda ve Vachudova gibi analistler ise AB’nin etkisi konusunda daha ılımlı görüşe sahiptirler. Onlar AB’nin bu ülkeleri siyasi ve ekonomik reformlar yapmaya iterek olumlu anlamda etkilediğini ve bu ülkelerin demokrasiye geçiş dönemi yaşayan diğer ülkelere göre

66 Sühal Şemşit, a.g.e., s.251-252.

67 Steven Sterkx, “The External Dimension of EU Asylum and Migration Policy: Expanding Fortress

Europe?”, Europe’s Global Role: External Policies of the European Union, Derleyen: Jan Orbie, Ashgate, Burlington 2008, s.136., içinde Sühal Şemşit, a.g.e., s.252-253.

68 Sühal Şemşit, a.g.e., s.253.

69 Frank Schimmelfennig-Ulrich Sedelmeier, “Introduction: Conceptualizing the Europeanization of

Central and Eastern Europe”,

https://www.researchgate.net/publication/30528042_Introduction_conceptualizing_the_Europeanizat ion_of_Central_and_Eastern_Europe/download, (21.01.2019), s.3.

avantaj sağladıklarını dile getirmişlerdir. Aynı analistler, AB’nin ahlaki bir görev olarak bu ülkelerdeki demokrasi ve insan hakları gelişimini hızlandırdığını savunmaktadırlar.70 AB’ye bakış açıları olumsuz olan analistler de AB’nin bu

ülkelere nüfuz eden bir etkisi olduğunu kabul etmektedir. Politikacılar ve gazeteciler de benzer varsayımları paylaşmaktadır. Haggard gibi az sayıda analist ise AB’nin bu ülkeler üzerinde çok fazla etkili olduğu konusunda emin değildir. Bu analistler, AB’nin gücünün sınırlı olduğunu, diğer faktörlerin AB ile bu ülkeler arasındaki asimetrik güçten daha etkili olduklarını ve bu ülkeleri AB’nin değil bu faktörlerin şekillendirdiğini düşünmektedirler.71

Tezin ileriki bölümlerinde ODAÜ ile AB arasındaki ilişkinin başarılı bir ilişki olduğu ve doğal olarak sonuca ulaştığı, Türkiye-AB arasında benzer bir ilişki şimdiye kadar kurulabilseydi Türkiye’nin de üyeliğe alınabileceği ve her iki tarafın da kazanabileceği bir durumun olabileceği üzerinde durulacaktır. Hatta hiçbir şey için geç kalınmadığı ve hala sağlam bir ilişkiyle her iki tarafın da kazanacağı bir yola girilebileceği ele alınacaktır.

Türkiye-AB arasındaki ilişkilerdeki sorunları anlamak ve sorunlara çözüm bulmak için ODAÜ ile AB arasındaki ilişkileri ve bu ilişkileri iyi tanımlayan teorik modelleri incelemek, tezde inceleyeceğimiz konuları daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Bu kapsamda AB-ODAÜ arasındaki ilişkileri iyi yansıttığı düşünülen “Dış Teşvik Modeli”, tezin ilerleyen bölümlerinde sıkça kullanılacaktır.

Bu model daha çok üye ülkelerin koşulsallık prensibine dayanarak Avrupalılaşma sürecini açıklamaya uygundur.72 Diğer bir deyişle Avrupalılaşma için

kilit enstrüman koşulsallıktır. AB, şartları ve ödülleri belirlemede özgürdür. AB şartları genellikle siyasi ve düzenleyici şartlardır. Siyasi şartlara demokrasi ve hukukun üstünlüğünü örnek olarak gösterebiliriz. Düzenleyici şartlar ise daha çok

70 Gös.yer. 71 Gös.yer.

kamuoyu politikalarıyla ilgilidir. Ödül, finansal ve teknik destekten üyeliğe kadar değişebilir. Genel olarak büyük ödül, zorlayıcı şartların gerçekleştirilmesine bağlıdır.73

Hedef ülkeler ödül şartlarını kabul etmek ya da reddetmek konusunda serbesttirler. Genellikle ödülden elde edecekleri fayda, ödülü almak için karşılayacakları maliyetleri geçerse kabul ederler. Fayda maliyet değerlendirmesi iç siyasete bağlıdır. AB her ne kadar hedef ülkelerle müzakere etse de, hedef ülke hükümetleri seçim ve baskı grupları ve ülkedeki kurumların kısıtlamaları ile karşı karşıyadır. Bu veto odakları, hükümetleri maliyetli olsa bile anlaşmayı kabul etmeye veya karlı bile olsa anlaşmayı reddetmeye zorlayabilirler. Hedef ülke şartları karşılayamazsa AB ödülü herhangi bir yaptırım ya da zorlama olmadan geri alır. Hedef ülke şartları karşıladığı takdirde AB sözünü yerine getirerek ödülü verir.74

Bu model rasyonel pazarlığa dayalıdır. Müzakerelere katılan bağımsız aktörler amaçlarına ulaşmak için sahip oldukları bilgileri ve hangi tarafın güçlü olduğuna bağlı olarak tehdit unsurunu da kullanırlar. Olası bir anlaşma için fayda- maliyet analizi yaparlar ve net zarar görürlerse reddederler. Amaç maksimum faydaya ulaşmaktır. Amaçlarına ulaşmaları müzakerelerdeki güçlerine bağlıdır. Pazarlık gücü, aktörler arasındaki asimetrik dayanışmanın bir fonksiyonudur. Anlaşmaya daha az ihtiyacı olan ya da daha alternatifli seçeneklere sahip olan taraf diğerine göre pazarlık gücüne sahiptir ve dolayısıyla daha iyi bir pozisyondadır.75

73 Frank Schimmelfennig-Ulrich Sedelmeier, “The Europeanization of Eastern Europe: the External

Incentive Model Revisited”, https://www.eui.eu/Documents/RSCAS/JMF-25-

Presentation/Schimmelfennig-Sedelmeier-External-Incentives-Revisited-JMF.pdf, (21.01.2019), s.3.

74 Gös.yer. 75 Gös.yer.

1.1.3.1. Fayda-Maliyet Analizini Etkileyen Faktörler

Dış Teşvik Modeli’nde belli şartlarda koşulsallık daha az veya daha çok etkilidir: Ödülün büyüklüğü ve hızı; şartların belirliliği; ödül ve cezanın kredibilitesi; veto aktörleri ve benimseme maliyetleri.76

Ödülün büyüklüğü ve hızı: Ödüle uzaklık arttıkça ödülü almaya istek azalır.

Örneğin benimseme maliyetine razı olma genişleme kararı yakınsa daha olasıdır. Buradaki hipotez: Ödül ve ödül hızı arttıkça, maliyet benimseme olasılığı artar.

Şartların belirliliği: Belirlilik, açıklığı ve kuralların formalitesi ifade eder.

İki şekilde önemi vardır. Birincisi, bilgi anlamında bir değeri vardır. Hedef ülke hükümetlerine ödülü almak için tam olarak ne yapmaları gerektiği konusunda yardım eder. İkinci olarak belirlilik, koşulsallığın kredibilitesini artırır. Bu durum hedef ülkelere kuralları manipüle etmeyecekleri mesajını verir. Belirlilik hipotezi: Eğer ödül için konulan kurallar kararlaştırılmışsa ve kesinse, benimseme ihtimali artar.77

Ödül ve cezanın kredibilitesi: Şartlara uyulmadığında AB’nin ödülün

çekilmesini tehdit olarak kullanması, tersi durumda şartlar sağlandığında ödülün verilmesi ile ilgilidir. Bu durumda kuralları koyanın pazarlık gücü fazla olmalıdır. Yoksa tehdit ve ödülün inandırıcılığı olmaz. Belli durumlarda güvenilirlik artabilir ya da azalabilir. Dolayısıyla fayda-maliyet analizini etkileyebilecek şartlar dikkate alınmalıdır. İlk olarak şartlar karşılanmadığında AB vadettiği ödülü düşük bir maliyetle geri çekebilmeli ve bu durum hedef ülkeye kıyasla AB’yi daha az ilgilendirmelidir. Kısacası birbirlerine bağlılık AB lehine asimetrik olmalıdır. Örneğin ODAÜ-AB müzakerelerinde bu ülkeler ekonomik olarak AB için çok az önemliyken, bu ülkelerin ekonomileri ağırlıklı olarak AB piyasasına bağlıydı. Dolayısıyla katılımdan AB üye ülkelerine kıyasla daha fazla fayda sağlayacaklardı.

76 Frank Schimmelfennig-Ulrich Sedelmeier, “Introduction: Conceptualizing…”, s.18. 77 Frank Schimmelfennig-Ulrich Sedelmeier, “Introduction: Conceptualizing…”, s.21.

Diğer yandan AB, vadettiği ödülleri de az maliyetle verebilmelidir. Aksi takdirde kapasitesinin ötesinde verdiği sözler güvenilirliğini kaybettirebilir.78

İkinci olarak güvenilirlik, organizasyonun ödülleri paylaştırmadaki tutarlılığına bağlıdır. Eğer AB, AB koşulsallığı yerine siyasi, ekonomik veya stratejik gerekçelerle hareket ederse hedef ülke, ödülünü şartları yerine getirmeden almayı umabilir ya da şartları yerine getirse bile ödülün kendisine verilmeyeceğini düşünebilir. Her iki durumda da hedef ülke AB kurallarını benimsemeyebilir. Örneğin 1999’da Slovakya, Litvanya ve Letonya’nın müzakere sürecine alınması kararı bu ülkeler nezdinde AB’nin güvenilirliğini artırdı. Aksine Romanya ve Bulgaristan’ın Kosova’daki Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) müdahalesine desteklerinden dolayı tam anlamıyla hazır olmamalarına rağmen ödüllendirilerek AB’ye alınmaları, AB’nin güvenilirliğine zarar vermiştir.79

Bir diğer tutarsızlık sebebi AB üye ülkeleri arasında koşulsallık hakkındaki fikir ayrılıklarıdır. Hedef ülke bu fikir ayrılıklarını ve tutarsızlıkları öğrendiği takdirde bunları kendisine avantaj sağlamak için manipüle edecektir ya da hedef ülkenin kafası karışacaktır.80 Türkiye söz konusu olduğunda AB kurumlarındaki

görüş farklılıkları ve AB üye devletleri arasındaki fikir ayrılıkları ve bu durumun Türkiye üzerindeki olumsuz etkileri örnek olarak gösterilebilir.

Üçüncü olarak “çapraz-koşulsallık” olmamalı ya da etkisi az olmalıdır. Çapraz koşulsallık, daha az bir maliyetle eşdeğer bir ödül alabilme durumunu ifade etmektedir. AB koşulsallığı, hedef ülkenin daha az maliyete AB’nin sunduğu ödülle karşılaştırılabilir bir ödül bulması durumunda etkisini kaybeder. Pazarlık teorisinde “çapraz-koşulsallık”, hedef ülkelerin dışarıda seçenek bulma ihtimallerini artırır. Tersi durumda, NATO gibi diğer uluslararası aktörlerin aynı koşulları sağladıklarında hedef ülkeye ek faydalar sağlamaları AB koşulsallığını artırır (Paralel

78 Frank Schimmelfennig-Ulrich Sedelmeier, “Introduction: Conceptualizing…”, s.18. 79 Frank Schimmelfennig-Ulrich Sedelmeier, “Introduction: Conceptualizing…”, s.23. 80 Gös.yer.

koşulsallık). Paralel koşulsallık, ek bir maliyetle karşılaşmadan ek bir fayda sağlamayı ifade etmektedir. Ayrıca uluslararası aktörlerin AB şartlarını gerçekleştirme koşuluyla ödül vermesi de AB koşulsallığını artırır (Katkılı koşulsallık). Katkılı koşulsallıkta da ilave bir maliyet olmaksızın ilave bir fayda söz konusudur. 81

Dördüncü olarak, bilgilerdeki asimetriler koşulsallığın etkisini azaltır. Eğer AB hedef ülkeyi izleme kapasitesine sahip değilse, hedef ülke uyum kayıtlarını gizleyebilir ve böylece koşulsallığın güvenilirliği zayıflar. Hipotez olarak özetlersek; kural benimseme ihtimali, ödül ve ceza koşullarının güvenilirliği ile artar.82

Veto aktörleri ve benimseme maliyetleri: Dış Teşvik Modeli, kural

benimsemenin her zaman maliyetli olduğunu aksi takdirde koşulsallığın yokluğunda da gerçekleşeceğini varsayar. Veto aktörlerin azlığı, hükümetin, AB koşulsallığının ve fayda-maliyet analizinin etkisini artırır. Hipotez haline getirirsek; veto aktörlerin uyum sürecindeki benimseme maliyeti artarsa kuralları benimseme ihtimali azalır.83