• Sonuç bulunamadı

Ossa coxae güçlü ve kalın kas tabakaları ile kaplandığı için bölge kemiklerine ait kırıklarının oluşmasında trafik kazaları, yüksekten düşme, atlama, kedi-köpek ısırmaları, vurma ve ateşli silahlarla yaralanmalar gibi şiddetli travmaların etkili olduğu bildirilmektedir. Bu kırıklar, tüm kırık olgularının yaklaşık %20-30’unu oluşturur (Ünsaldı, 1995; Aslanbey, 2002; Altunatmaz ve ark., 2004; Arslan, 2006;

Langley-Hobbs, 2009; Tüzün ve Sağlam, 2009). Arslan (2006) yaptığı çalışmada pelvis bölgesi travmalarında 21 olguda yüksekten düşme, 15 olguda trafik kazası etken olurken, 14 olguda nedenin bilinmediğini belirtmiştir. Coxofemoral luksasyonların yaklaşık %60-85’i trafik kazaları sonucu oluşur (Piermattei ve ark., 2006). Çalışmada, pelvis bölgesi travmalarında 16 olguda yüksekten düşme, 7 olguda trafik kazası etken olarak saptanırken, 8 olguda neden belirlenememiştir.

Literatür verilerce ossa coxae kırıklarının dağılımında os pubis kırıkları % 28,2, os ischii kırıkları %23,1, os ilium kırıkları %18,2 ve acetabulum kırıkları

%14,6 oranında olduğu bildirilmiştir. Başka bir çalışmada da bu dağılımın os pubis

%35,7, os ischii % 22,9, os ilium %13,3 ve acetabulum için %12,2 oranında olduğu belirtilmektedir (Aksoy ve Özsoy, 2003). Çalışmada lezyonların dağılımının %9,7 os pubis kırığı, %16.1 os ischii kırığı, %25,8 corpus ilium kırığı, %35,5 sacroiliac luksasyon, %9,7 acetabulum kırığı, %19,3 coxofemoral luksasyon, %12,9 caput femoris kırığı olmasıyla literatür verilerle benzer özellikte olduğu gözlenmiştir.

Altunatmaz ve ark. (2004) ossa coxae kırıklarının radyografik incelenmesini içeren çalışmalarında 198 kedinin 55’inde sadece bir kemikte kırık oluşumunu belirlediklerini bildirmişlerdir. Çalışmayı oluşturan 31 olgudan 19 kedide yalnız bir kemikte kırık oluşumu saptanmıştır.

Pelvis bölgesi kırıkları ile birlikte kedilerin %74’ünde ekstrapelvik lezyonların şekillendiği bildirilmiştir. Bunlar sacroiliac luksasyon, sacrum kırığı, coxofemoral luksasyon, caput ve collum femoris kırığı, n. ischiadicus lezyonları, hernia,

hemothorax ve üriner sistem travmaları olarak belirtilmiştir (Voss ve ark., 2009).

Çalışmada 2 olguda (olgu no. 16, 26) os tibia kırığı, 1 olguda (olgu no. 11) vertebra kırığı, 1 olguda (olgu no. 4) os humerus kırığı, 6 olguda (olgu no. 3, 5, 11, 12, 19, 29) coxofemoral luksasyon, 4 olguda (olgu no. 10, 15, 17, 20, 26, 30) os femur kırığı ve 11 olguda (olgu no. 4, 6, 7, 9, 10, 11, 13, 16, 21, 22, 28) sacroiliac luksasyon belirlenirken benzer bir lezyon dağılımı olduğu gözlenmiştir.

Pelvik kanala basınç yapmayan kırık olgularında ortalama 4 hafta sürdürülen, öncelikle kafes istirahati ve sonrasında giderek artan egzersizlerle konservatif sağaltım uygulanır (Denny ve Butterworth, 2000; Meeson ve Corr, 2011).

Çalışmada, konservatif sağaltım endikasyonu bulunan kırıkların sağaltımında ortalama 4 hafta sonra fonksiyonel iyileşme gözlenmiştir.

Sacroiliac luksasyonlarda minimum deplasman bulunduğunda konservatif sağaltım tercih edilir (Denny ve Butterworth, 2000; Piermattei ve ark, 2006).

Çalışmada sacroiliac ayrılma belirlenen ve minimum deplasman gösteren 4 olguda (olgu no. 4, 6, 7, 22) konservatif sağaltım uygulanmıştır. Bunlardan 3 olguda 6 hafta sonunda fonksiyonel iyileşme sağlanırken, diğer 1 olguda (olgu no. 6) postoperatif kontrollere getirilmemesi nedeniyle izlenememiştir. Sacroiliac ayrılmaların genellikle os ilium, os pubis ve os ischii kırıklarıyla birlikte şekillendiği belirtilmektedir (Piermattei ve ark, 2006). Çalışmada, sacroiliac ayrılma bulunan olgularda (olgu no. 7, 10, 13, 21 ve 28) bu lezyonların birlikte olduğu gözlenmiştir.

Pelvis kırıklarının %11’inde n. ischiadicus lezyonu görülür. Corpus ilium kırığı bulunan olguların yaklaşık % 70’inde, sacroiliac luksasyon belirlenen olguların ise yaklaşık % 30’unda sinir lezyonu saptanmıştır (Voss ve ark., 2009). Çalışmada operatif sağaltım uygulanan olguların tamamı oluşabilecek sinir lezyonları yönünden muayene edildi ve 3 olguda (olgu no. 2, 9, 27) hafif topallık gözlendi. Diğer olgularda herhangi bir lezyon tespit edilmemiştir.

Payne pelvis kırıklarının en çok os ilium’da ve genellikle corpus ilium’da şekillendiğini bildirmiştir (Aksoy ve Özsoy, 2003). Çalışmada da kırıkların

çoğunlukla os ilium’da ve de corpus ilium’da (olgu no. 2, 8, 13, 14, 15, 23, 27 ve 31) lokalize olmasıyla benzer özellikte olduğu görülmektedir.

Os ilium kırıklarının sağaltımında pin, interfragmental serklaj teli, lag vidası ve kemik plakları uygulanmaktadır. En sık kullanılan yöntem kemik plakları ile fiksasyondur (Denny ve Butterworth, 2000; Tomlinson, 2003). Çalışmayı oluşturan kedilerin çoğunun yaşam alanının sokak olması ve ekonomik faktörlerin önemi nedeniyle sağaltım alternatiflerinden interfragmental serklaj teli uygulanmıştır.

Os pubis ve os ischii kırıklarının daha çok oluşma nedeni, kemik yapısının zayıf olması ile travmanın şiddeti ve yönünün de kırık oluşturmasında etkili olduğu ve ossa coxae’yı oluşturan kemiklerin zayıf olan bağlantı noktalarında kırık oluşum riskinin arttığı belirtilmektedir (Aksoy ve Özsoy, 2003). Çalışmada pelvis bölgesi kemiklerinde kırık oluşumu belirlenen olgular (19 olgu) içinde 3 os pubis kırığı, 5 os ischii kırığı şekillenmiş olması benzer özellik göstermektedir.

Os ischii kırıklarının sağaltımında intramedullar pin, plak ve Kirschner teli uygulamaları önerilmektedir (Piermattei ve ark., 2006). Çalışmada os ischii kırıklarında konservatif sağaltım uygulanırken, eşzamanlı lezyonlar için implant uygulamalarına gereksinim olmuştur. Kedilerde çoğunlukla tuberositas ischiadicum’un avulsiyon kırıkları görülür (Aksoy ve Özsoy, 2003). Çalışmada 5 olguda rastlanan os ischii kırığında 3 olgunun (olgu no. 21, 24 ve 25) tuberositas ischiadicum kırığı olması benzer özelliktedir.

Os pubis kırıklarında konservatif sağaltım uygulamalarıyla başarılı sonuçlar alınmaktadır (Tomlinson, 2003). Çalışmada da belirlenen os pubis kırıklarında (olgu no. 1, 13 ve 18) konservatif sağaltım uygulamaları komplikasyonsuz sonuçlanmıştır.

Acetabulum kırıklarının açık redüksiyonu ve internal fiksasyonu dejeneratif eklem hastalıkları, hatalı kaynama ve instabilitenin gelişimine engel olması yönünden önerilmektedir (Kaya, 2002). Bazı olgularda fragment uçlarında

deplasman yoksa bandaj uygulamasıyla 10-14 gün hareket kısıtlaması ile konservatif sağaltım denenebilir. Ek olarak eksizyon artroplastisi veya total kalça eklemi protezi uygulamaları da yapılabilir (Denny ve Butterworth, 2000; Tomlinson, 2003;

Piermattei ve ark., 2006) Çalışmada belirlenen 3 olgudaki (olgu no. 10, 18, 28) acetabulum kırığında eksizyon artroplastisi uygulanarak fonksiyonel iyileşme sağlanmıştır.

Literatür verilerce pelvis kırığı şekillenmiş gecikmiş olgularda redüksiyon işleminin güç olduğu ve bu nedenle bir hafta içinde osteosentez uygulanması gerektiği bildirilmiştir (Ünsaldı, 1995; Aksoy ve Özsoy, 2003). Corpus ilium kırığı belirlenen kedinin (olgu no. 23) yaşam alanı sokak olması nedeniyle şekillenen açılı kaynama operatif sağaltım gerektirmiş olup, taşkın kallus oluşumu ideal pozisyonlandırmayı engellemiştir.

Coxofemoral luksasyon, kalça eklemini oluşturan caput femoris’in acetabulum’dan ayrılarak, farklı yönlerde yer değiştirmesidir. Coxofemoral eklem luksasyonları, küçük hayvanlarda diğer eklemlere göre (yaklaşık %90) en sık şekillenen luksasyon tipidir (Çetinkaya ve Olcay, 2011). Coxofemoral luksasyonlar kedi ve köpeklerde tüm ortopedik lezyonların %17’sini oluştururken, luksasyonlar içinde değerlendirildiğinde %74 gibi yüksek bir orana sahiptir (Şengöz, 2005).

Çalışma olgularında coxofemoral luksasyon oranı %19,3 olmuştur. Bunların sağaltımında da toggle pin ve eksizyon artroplastisi uygulanmıştır. Literatür verilerce, kedilerde toggle pin uygulamasının intrapelvik uygulama işleminin bölgeye yaklaşım açısından zor olduğu ve % 25’inde protez ligamentin kopmasına bağlı olarak başarısız olduğu belirtilmektedir (Denny ve Butterworth, 2000; Şengöz, 2005). Çetinkaya ve Olcay (2011) yaptıkları çalışmada coxofemoral luksasyon şekillenmiş 14 köpek ve 11 kedide piyasada kolay bulunan ve ucuz olan monofilament balıkçı misinasını toggle pin tekniği ile uygulamış ve sonuçların fonksiyonel iyileşme yönünden tatmin edici olduğunu vurgulamıştır. Aynı zamanda monofilament balıkçı misinası dayanıklılığı ve vücutta reaksiyon oluşturmaması açısından da uygun bir materyal olduğunu belirtmiştir. Çalışmada 2 olguda (olgu no.

3 ve 5) toggle pin uygulamasıyla balıkçı misinası kullanılmış olup, fonksiyonel iyileşme sağlanmıştır.

Eksizyon artroplastisi başarı oranı yüksek ve maliyeti düşük olan bir sağaltım seçeneğidir (Piermattei ve ark., 2006). Kedilerin eksizyon artroplastisini çok iyi tolere ettiği belirtilmiştir (Voss ve ark., 2009). Çalışmada 4 olguda (olgu no. 11, 12, 19 ve 29) coxofemoral luksasyon ve 4 olguda (olgu no. 15, 17, 26 ve 30) da caput femoris kırığı nedeniyle eksizyon artroplastisi endike olup, fonksiyonel iyileşme sağlanmıştır.

Benzer Belgeler