• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: BİR MESLEK VE ARAŞTIRMA OLARAK SÖZLÜ ÇEVİRİNİN GELİŞİMİ ÇEVİRİNİN GELİŞİMİ

2.1. Tarihsel Süreçte Sözlü Çeviriye Genel Bir Bakış

Arkeolojik ve tarihsel araştırmalardan edinilen bilgilere göre sözlü ve yazılı çeviri faaliyetleri yüzyıllardır gerçekleştirilmektedir. Bu açıdan sözlü çeviri mesleği insanlık tarihinde en eski ve yaygın mesleklerden biri olarak kabul görmektedir. Ancak sözlü çeviri faaliyetinin yazının bulunmasından önce icra edilmeye başlamış olması ve buna bağlı olarak yeterli kanıtların bulunmaması sebebiyle meslekle ilgili detaylı bilgilere ulaşılamamaktadır (Kutz, 2010, s. 15). Çeviri tarihi araştırmalarına göre sözlü çevirinin yazılı çeviriden önce başladığı gerçeği M.Ö. 3000’li yıllara ait Eski Mısır dönemindeki piramitlerde yer alan metinlerden anlaşılmaktadır (Kalina, 2002, s. 30). Ancak sözlü olarak icra edilen bu meslekle ilgili çok fazla kanıt bulunmamaktadır.

Sözlü çevirmenler ilk başlarda farklı toplumlar arasında; sonrasında devletler, krallıklar ve imparatorluklar arasında iletişim sağlamıştır. İletişimin sağlanması adına gitgide artan sözlü çeviri talepleri bu işin meslek olarak daha çok kabul görülmesini sağlamıştır.

Geçmiş dönemlerde Sümerler, Babiller, Süryaniler ve Hititler gibi farklı dillere sahip olan milletler kültürel, ekonomik, politik ve askeri konular hakkındaki görüşmelerini yabancı dil eğitimi olan diplomatlar sayesinde gerçekleştirmiştir. Antik dönemde

54

dragoman52 olarak adlandırılan sözlü çevirmenler toplumsal bir sınıfı oluşturmaktaydılar (Kalina, 2002, s. 30).

Tarihte sözlü çevirmenin oynadığı rol ve edindiği sosyal statü dönemden döneme değişim göstermiştir. Kutz’a (2010) göre tarihte sözlü çevirmenler iki gruba ayrılarak incelenebilir. İlk grubu köleler veya savaş ile ele geçirilmiş kişiler oluştururken ikinci grubu ise yabancı dili konuşulduğu ülkede öğrenmiş yerliler oluşturmaktaydı. Diğer bir deyişle, sözlü çevirmenler geçmişte genellikle topluma kazandırılan köleler ve toplumun alt tabakasından olan insanlardan oluşmaktaydı. Bunların dışında kralların ve sultanların emrinde çalışan ve bu sebeple yüksek bir makama sahip olan sözlü çevirmenler de bulunmaktaydı (Kutz, 2010, s. 15). Buna bir diğer örnek ise Osmanlı döneminde büyük imtiyazlara sahip olan çevirmenlerdir53

.

Kautz’un (2002) sözlü çeviri tarihi ile ilgili verdiği bir diğer örnek İ.Ö. 3000’li yıllarda Mısırlılar ve komşu ülkeler arasındaki iletişimde önemli rol oynayan sözlü çevirmenlerdir. Sözlü çevirmenler meslekleri sayesinde aristokrasi sıralamasında yükselmiştir. Özellikle tanrılar ve insanlar arasında iletişimi sağladıkları için dini konularda önemli bir role sahip olmuşlardır (Kautz, 2002, s.29). Bunun yanı sıra aristokrat ailelerin çocukları, eğitim (genel eğitime ek olarak yabancı dil eğitimi) görebildikleri için sözlü çeviri yapabilecek diğer bir kesimi oluşturmaktaydı.

Geçmişte sözlü çeviri yapılan alanlar; diplomatik görüşmeler, ticari ilişkiler, hukuki işlemler, göç, yabancı devletlerdeki elçilik ve konsolosluk işlemleri gibi konulardan oluşmaktaydı. Geçmişteki sözlü çeviri alanları günümüz koşullarıyla değerlendirildiğinde iletişim gereksiniminin değişmediği sadece yeni koşullara uygun yeni alanların eklendiği söylenebilir.

Bunun dışında Kalina (1998; 2002) eski çağlarda yapılan çevirilerin kısa bölümler halinde ve cümle cümle yapılan görüşme çevirilerinden oluştuğunu belirtmektedir. Kalina’ya göre sözlü çeviri eğitimi çok eskilere dayanmaktadır. 1000 yılında Asya’da sözlü çeviri eğitiminin varlığından söz edilmektedir. Daha sonraları 12.yy’da Fransa Kralı’na, mezunlarının Haçlı Seferleri’ne katılabileceği bir sözlü çevirmenler okulu

52

Doğuda diplomatik görüşmelerde, konsolosluk görüşmelerinde ve ayrıca seyahat rehberi olarak görev alanlara verilen isim

53 Bu kapsamda Edmond Cary (1956), Alfred Hermann (1952), Kurz (1985), Vermeer (1992), Eruz (2010) ve Kayaoğlu (1998) sözlü ve yazılı çeviri tarihiyle ilgili önemli inceleme yapan araştırmacıların arasında yer almaktadır.

55

kurdurulması tavsiye edilmiştir. Avrupa’daki ilk dragoman okulu o zamanki adıyla Konstantine’de kurulmuştur ve bu okulun mezunları orduda istihdam edilmiştir (Kalina, 2002, s.30).

2.1.1. Günümüz Sözlü Çeviri Mesleğinin Gelişimi

Günümüz sözlü çeviri mesleğinin gelişimi konferans çevirmenliğinin tarihi ile yakından ilgilidir. Konferans çevirmenliğinin gelişimi 19. yüzyıla dayanmaktadır. Bu yüzyılda Kızıl Haç ve Dünya Posta Birliği gibi kuruluşlar tarafından ilk büyük uluslararası kongre düzenlenmiş, ayrıca bilimsel kongrelerin sayısı artmıştır. Bunun yanı sıra Kutz’un verdiği bilgilere göre, İspanya ve İngiltere arasındaki barış antlaşmaları ve Birinci Uluslararası Amerikan Konferansı, sözlü çeviri hizmetlerini ön plana çıkaran ilk organizasyonlar arasında yer almaktadır (Kutz, 2010, s. 46).

Dönemin ortak iletişim dili Fransızca olduğu için ilk sözlü çeviri etkinlikleri Fransızca üzerinden yapılmış ve böylelikle diğer dillerden sözlü çeviri faaliyeti kısıtlanmıştır. Bu durum, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından ateşkes komisyonlarında Fransa, İngiltere ve Almanya’nın da yer almasıyla birlikte farklı dillerde sözlü çeviri hizmetinin önem kazanması sonucunda değişmiştir (Doğan, 2009, s. 18-19). O dönemde diplomasi dili olan Fransızcanın yanında İngilizce ve Almancanın da yer alması, Fransızcanın diplomasi dili olarak etkisinin azalması anlamına gelmiştir. Bu süreç içerisinde sözlü çeviri gereksinimi artarak çeviri hizmetlerinde talep artışı gözlemlenmiştir. Kuruluşlar, kendilerini uluslararası alanlarda tanıtmak ve bu organizasyonlara katılan yabancı misafirler de ilgili yeni kuruluşlar hakkında bilgi edinmek için sözlü çeviri hizmetine ihtiyaç duymuşlardır. Bu gereksinimle birlikte sözlü çeviri hizmeti uluslararası iletişimin önemli bir parçası haline gelmiştir (bkz. Feldweg, 1996; Kalina, 1998; Doğan, 2009; Kutz, 2010).

Konferans çevirmenliğinin başladığı dönemde henüz çeviri eğitimi olmadığı için ilk konferans çevirmenleri profesyonel anlamda sözlü çevirmen değildiler. Bu dönemlerde sözlü çeviri yapan kişilerin iyi eğitim almış, genel kültürü ve yabancı dile hâkimiyeti yüksek gazeteci, tarihçi, bilim adamı, politikacı, doktor gibi çeşitli meslek dallarından kişiler olduğu görülmektedir. Yapılan ilk sözlü çeviri girişimlerinde başarılı olan kişiler dışişleri bakanlığı gibi kuruluşlarda sözlü çevirmen olarak görev almışlardır. Bu girişimler sayesinde sözlü çeviri mesleğinin temelleri atılmıştır. Ancak

56

sözlü çevirinin çok yoğun olmaması ve konferans çevirmenliğinin teknik bakımdan henüz gelişmemiş olması bu süreci yavaşlatmıştır (Feldweg, 1996, s. 11-12).

Doğan’a göre ardıl çeviri, andaş çeviriden önce başlamıştır. Andaş çevirinin ilk adımları İkinci Dünya Savaşı öncesinde kürsü altından “hushaphone” adı verilen bir sistemle atılmaya başlanmıştır. Yine Doğan’a göre, farklı kuruluşlara ve örgütlere üye olan ülkelerin talepleri doğrultusunda çok dilli bir ortam oluşmaya başlamış ve sözlü çeviri gereksinimi artmıştır. Böylelikle Fransızca ve İngilizce dışında İspanyolca, Rusça ve Çincede de iletişim gereksinimi doğmuştur. Ardıl çevirinin çok fazla vakit alması çok uluslu toplantılarda andaş çevirinin daha çok tercih edilmesine sebep olmuştur (Doğan, 2009, s. 20-23).

İlk andaş çeviri 1920’li yılların sonunda Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) bir toplantısında denenmiştir. Daha sonraları 1930’lu yıllarda Milletler Cemiyeti toplantılarında ve 1936 yılında Belçika parlamentosunda andaş çeviri uygulanmaya devam edilmiştir54

. Gerçek anlamda andaş çevirinin dönüm noktası ise 1945/46 yıllarında Nürnberg Mahkemeleri’nde yaşanmıştır. Andaş çeviri tüm teknik aksamıyla ve baştan sona ilk kez, Nürnberg’deki Kasım 1945 - Ekim 1946 tarihleri arasında yapılan Savaş Suçları Mahkemesi duruşmalarında kullanılmıştır. Bu gelişme konferans çevirmenliği mesleğine önemli katkılar sağlamıştır. Nürnberg Mahkemeleri sadece Almanya’yı değil aynı zamanda bütün dünyayı ilgilendiren bir konuydu. Dolayısıyla, Nazi savaş suçlularının yargılandığı duruşmalarda ABD, Büyük Britanya, Fransa ve Rusya müttefik kuvvetleri de bulunmaktaydı (Feldweg, 1996).

Feldweg (1996) Nürnberg Mahkemeleri’nde kullanılan donanımların bugünkünden farklı olduğunu ve sözlü çevirinin, konuşmacının yakınında kurulu olan tribünlerde yapıldığını belirtmektedir. Nürnberg Mahkemeleri’nde görevlendirilen sözlü çevirmenler daha önceden olduğu gibi sözlü çeviri eğitimi almayan kişilerden oluşmaktadır ve uyguladıkları eşzamanlı çeviri tekniği ve donanımlarla geleceğin mesleği olan konferans çevirmenliğinin temelini atmışlardır.

1951 yılında Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, Lüksemburg ve Hollanda bir araya gelerek Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nu kurmuştur. Başlangıçta topluluğun 4

54

https://www.ab.gov.tr/files/ceb/Ceviri_Platformu_Resimleri/platform_bildirileri.pdf ,

57

resmi dili olmasına karşın bu durum yıllar içerisinde daha çok üyenin katılımıyla çok dilli ve çok kültürlü bir yapıya bürünmüştür. 1 Kasım 1993 tarihinde Maastricht Antlaşması ile kurulan Avrupa Birliği’nde birçok organizasyon, antlaşma ve görüşmelerin yapıldığı toplantılar düzenlenmiş ve iletişimin her ülkenin kendi dilinde sağlanması hedeflenmiştir. Avrupa Birliği, çok dilli yapısıyla dünyanın en çok yazılı ve sözlü çevirmen istihdam eden kurumudur. Günümüzde Bulgaristan ve Romanya’nın da katılımıyla topluluğun resmi dil sayısı 28’e yükselmiştir55

.

Avrupa Birliği ve diğer uluslararası örgütler (EWG, UNESCO, GATT, FAO, WHO, OECD, ICAO vs.) için sözlü çeviri faaliyetleri oldukça önemlidir. Bu organizasyonlarda sözlü çevirmenler, mikrofonları ve kulaklıklarıyla kabinde yerlerini almaktadır. Aynı zamanda sıklıkla düzenlenen özel toplantılar ve kongrelerde sözlü çevirmenler görevlendirilmektedir. Bununla birlikte uluslararası konferanslarda kullanılan dillerin sayısı günden güne artmaktadır. Bunun sonucunda, toplantı ve kongrelerde 4-6 sözlü çevirmenin aynı anda görev alması artık alışılagelmiş bir durum olmuştur. 1990’lı yıllarda Almanya gibi Avrupa devletlerinin AB üyesi olmayan devletlerle ticari anlaşmalar yapması ve diplomatik ilişkilere girmesiyle Fransızca ve İngilizcenin dışında Rusça ve Japonca gibi başka diller de sözlü çeviri yapılan diller arasına girmiştir56

.