• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: SÖZLÜ ÇEVİRİ EĞİTİMİ VE SÖZLÜ ÇEVİRİ EDİNÇLERİ EDİNÇLERİ

5. Meslek etiği ve meslek bilgisi. Eğitim aşamasında öğrencinin, sözlü çevirmenin içerisinde bulunduğu psikolojik durumu daha iyi anlayabileceği ortamı yaratarak

3.3. Edinç Araştırmaları

3.3.1. Sözlü Çeviri Edinç Araştırmaları

Sözlü çeviri araştırmalarının başlamasıyla birlikte sözlü çeviri etkinliği yazılı çeviriden ayrı bir etkinlik olarak ele alınmıştır. Böylelikle bu alanla ilgili çalışmalarda bazı araştırmacılar yazılı çeviriyle karşılaştırmalı çalışmalar yapmayı tercih etmiştir (bkz. Kalina, 1998; Pöchhacker, 2000). Bazı araştırmacılar da sözlü çeviriyi kendi gerçekliği ile ele alarak bu yeni alana dair açıklama getirmeye çalışmıştır (bkz. Kutz, s. 2010). Bu çalışmalar sözlü çeviri sürecini, türlerini, kalitesini ve eğitimi gibi konuları ele

76

almaktadır. Çalışmanın bu bölümünde sözlü çeviri edinçlerinin bileşenlerinin sözlü çeviri araştırmaları sürecinde nasıl bir araya getirildiği üzerinde durulacaktır.

Süreç ve kalite odaklı araştırmalarını yapılması sonucunda sözlü çevirmenlerden beklenen ve talep edilen özellikler ortaya koyulmuştur. Böylelikle mesleki açıdan sözlü çevirmenlerden beklenen davranışlar sözlü çeviri edincini oluşturarak eğitimde yer alması gereken öğrenme hedeflerine şekil vermiştir. Buradan yola çıkarak sözlü çeviri araştırmaları kapsamında bugüne kadar yapılan çalışmalar sözlü çeviri eğitiminin nasıl olması gerektiği sorusuna bir cevap aramaktadır.

Günümüzde sözlü çeviri araştırmaları devam etmektedir ve bu araştırmalarda teknolojinin getirdiği yenilikler de dikkate alınmaktadır. Değişen dünya ve gelişen teknoloji sözlü çeviri mesleğinde de değişimlere sebep olmaktadır. Bu değişimlerle birlikte yeni taleplerin oluşması sözlü çeviri mesleğinde bilimsel temelli güncellemeleri gerektirmektedir. Teknolojik çağın sözlü çeviri mesleğine getirdiği yenilikler güncel bilimsel çalışmalarla giderilmeye çalışılmaktadır. Mesleğe şekil veren ve sözlü çeviri eğitiminde önemli bir yere sahip olan edinç çalışmaları bu boşlukların doldurulmasında en büyük katkıyı sağlayan konular arasında yer almaktadır.

Kade edinç olgusunu translatoloji (Translationswissenschaft) kavramı adı altında ele almaktadır (1968). Kade’nin yanı sıra Best (2002) de modelinde edinç olgusuna translatoloji edinci adı altında yazılı ve sözlü çeviri edincine açıklama getirmektedir. Her ne kadar Ersoy’un (2012) da belirttiği gibi translatoloji yazılı ve sözlü çeviri alanının bir üst kavramı olarak iki alanı da kapsayan bir çatı oluştursa da edinçleri açıklamak için bir üst kavram olarak translatoji edincinin kullanılması karmaşaya sebep olabilmektedir. Translatoloji edinci adı altında edinçler incelendiğinde sadece iki alanın ele alındığı düşünülse de aslında dört farklı çeviri etkinliğinden bahsedilmektedir.

Sadece sözlü çeviri etkinliği ele alındığında dahi üç farklı yöntem söz konusudur. Bunlar andaş, ardıl ve yazılı metinden sözlü çeviri yöntemleridir. Karmaşık zihinsel faaliyetlerin ürünü olan sözlü çeviri kullanıldığı yönteme göre farklı süreçlerden geçmektedir. Genel olarak sözlü çeviri sürecinde duyma, anlama ve anlamlandırma ile aktarma işlemleri gerçekleşmektedir. Bu süreç ikisinde de aynı olsa da çeviri anında

77

kullanılan stratejiler bakımından farklılık göstermektedir. Bu yüzden anında çeviri anlamına gelen andaş çevride ardıl çeviride olduğundan farklı bir süreç gerçekleşmektedir. Toplum çevirmenliğindeki durumsal özellikler, bu süreci konferans ve toplantı çevirilerinden farklı kılmaktadır. Buradan yapılan çıkarımla ortamların sözlü çeviri sürecine etki ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Böylelikle çeviri sürecinin zihinsel etkinlik alanı dışında kültür olgusuyla bağlantılı olan durumsal etkenlerin de sözlü çeviri sürecinde dikkate alınması gerekmektedir. Böylelikle sözlü çeviri etkinliği yazılı çeviriden farklı bir süreç olmanın yanı sıra birbirinden farklı eylemlerin gerçekleştirildiği bir süreci kapsamaktadır. Buradan hareketle, tek bir edincin çevirinin farklı süreçlerini kapsadığını söylemek eğitimde açıkların olmasına ve sözlü çeviri alanında yapılacak çalışmaları sınırlandıracağı için çok doğru olmayacaktır. Bu yüzden bu çalışmada sözlü çeviri edinçleri ele alındığı için sadece sözlü çeviri edinçleri ile ilgili çalışmalar incelenerek sözlü çeviri edinci yorumlanmaya çalışılmıştır.

Sözlü çeviri edinci araştırmalarının geç başlamasını karmaşık doğasına bağlamak mümkündür. Sözlü çeviri alanında disiplinler arası çalışmaların başlamasıyla sözlü çeviri edincine yönelik araştırmaların kapısı aralanmış bulunmaktadır. Bu konuyla ilgili araştırma yapılamaması bir dönem sözlü çevirinin bir yetenek olarak algılanmasına sebep olmuştur. Sadece dil bilmeye dayalı olduğu düşünülen sözlü çevirinin, yapılan karşılaştırmalı çalışmalar neticesinde geliştirilebilecek bir yetenek olduğu kabul edilmiştir. Sözlü çeviri sürecinin disiplinler arası çalışmalarla aydınlatılmasıyla sözlü çeviri edinç ve eğitim içerikli araştırmalara yönelim başlamış bulunmaktadır.

Sözlü çeviri araştırmaları incelendiğinde farklı dönemlerde yaşanan paradigma değişimlerinin sözlü çeviri edinçlerinin oluşumuna etki ettiği görülmektedir. Sözlü çeviri araştırmalarına konu olan paradigma değişimleri aynı zamanda sözlü çeviri edinçlerinin şekillenmesini de sağlamıştır. Farklı paradigmalar karmaşık sözlü çeviri sürecine dair açıklamalar sunarak farklı dönemlerden elde edilen bilgiler doğrultusunda sözlü çevirmenin sahip olması gereken becerilere yönelik bulgular ortaya koyulmuştur. Böylelikle yazılı çeviri alanında olduğu gibi sözlü çeviri alanında da disiplinler arası çalışmalar sözlü çeviri etkinliğinin bilimsel dayanaklarla

78

açıklanmasını sağlamıştır. Ayrıca benzer araştırmalarda sözlü çevirmenlerin nasıl bir eğitim alması gerektiğine dair bilgiler bu alana büyük katkılar yapmıştır.

Niceliksel olarak yazılı çeviri araştırmaları kadar olmasa da disiplinler arası çalışmalar yoluyla sözlü çeviri etkinliğinin açıklanmasına yönelik çok sayıda araştırma yapılmıştır. Literatürde sözlü çeviri alanına yönelik araştırmalar incelendiğinde ilk çalışmaların daha çok yöntem temelinde olup andaş ve ardıl yöntemine yönelik olduğu görülmektedir. Sonraki dönemlerde ortamların da dikkate alınarak çalışmaların yapıldığı dikkat çekmektedir. Süreç ve kalite odaklı yapılan çalışmalar Gile’nin (1995) çaba modelindeki üç parametreyi incelediği için sözlü çevirmenlerden beklenen ve talep edilen özelliklerin neler olduğu ve nasıl olması gerektiği bu çalışmalarla ortaya koyulmuştur. Böylelikle mesleki açıdan sözlü çevirmenlerden beklenen davranışlar sözlü çeviri edincini oluşturarak eğitimde yer alması gereken öğrenme hedeflerini oluşturmuştur. Buradan yola çıkarak sözlü çeviri araştırmaları kapsamında bugüne kadar yapılan çalışmalar sözlü çeviri eğitiminin nasıl olması gerektiği sorusuna bir cevap oluşturmaktadır.

Sözlü çeviri araştırmalarına bakıldığında sözlü çeviri edincinin hangi bileşenlerden oluştuğuna dair bir fikir birliği olmadığı görülmektedir. Araştırmacılar sözlü çeviri edincinin birden fazla edinçten oluştuğu konusunda hemfikir olsa da alt edinçler konusunda henüz bir fikir birliği sağlanamamıştır. Literatüre bakıldığında en çok çalışmanın konferans çevirmenliği üzerine yapıldığı dikkat çekmektedir (Pöchhacker, 2000, s.85). İlk araştırmaların daha çok konferans çevirmenliği alanında başlaması, dönemin ihtiyaçları doğrultusunda özellikle uluslararası birliklerin kendilerini diğer ülkelere karşı ifade etmek istemesi ve böylelikle andaş çeviri yöntemini tercih etmesiyle açıklanabilir. Bunun yanı sıra sözlü çeviri mesleğinin özellikle Nürnberg Mahkemeleri’nin ardından uluslararası platformlarda bir ihtiyaç haline gelerek daha çok talep edilmesi konferans çevirmenleri tarafından kullanılan andaş yöntemine karşı merak uyandırarak sadece sözlü çeviri araştırmacılarının değil aynı zamanda psikoloji ve nöroloji gibi diğer disiplinlerin de ilgisini çekmiştir. Andaş çevirinin yanı sıra yine uluslararası platformlarda ve farklı alanlarda yapılan toplantılarda ardıl çeviri de tercih edilmekteydi ve bu çeviri yöntemi üzerine de araştırmalar yapılmaktaydı (age).

79 3.4. Sözlü Çeviri Edinç Modelleri

Çeviribilim paradigmalarının sözlü çevirinin karmaşık sürecine bir açıklama getirememeleri sözlü çevirinin bir dönem yetenek olarak algılanmasına sebep olmuştur. Sözlü çeviri alanında eğitimin gerekliliği araştırmacılar74

tarafından zaman içerisinde tartışılır olmuş ve böylelikle bu eğitim için gerekli özellikler ve edinçler belirlenmiştir. Sözlü çevirinin bir disiplin olduğunu kanıtlamak için yapılan araştırmalar sözlü çeviri edincinin oluşturma çalışmalarına da katkı sağlamıştır ve sağlamaya devam etmektedir. Nitekim devam eden araştırmaların sonuçlarına göre edinçler alanındaki boşluklar doldurulmaya devam edilmektedir (Kutz, 2010, s.190).

Sözlü çeviri alanında çok fazla edinç modeli olmamakla beraber genellikle translatoloji edinci adı altında yazılı ve sözlü çeviriyi birlikteele alan edinç modelleri bulunmaktadır (bkz. Best, 2002). Bu çalışmada sözlü ve yazılı çevirinin farklı iki etkinlik olduğu kabul edilerek yalnızca sözlü çeviriyi temel alarak oluşturulan edinç modelleri incelenmiştir.

Çevirmenlerin ne tür becerilere sahip olması gerektiği sorusu sözlü çeviri araştırmalarının odak noktalarından biridir. Sözlü çeviri edinç modelleri geliştirilmeden önce edinç öğelerine yönelik görüşler ve edinçlerin nasıl bir yapıda olması gerektiğine dair fikirler olgunlaşmaktaydı. Literatürde yer alan sözlü çeviri araştırmalarından sözlü çeviri edincinin hangi bileşenlerden oluşması gerektiğine ilişkin fikir birliğinin olmadığı anlaşılmaktadır. Ancak sözlü çeviri edincinde dil, kültür ve belirli kişisel özelliklerin olması gerektiği konusunda hemfikir olunduğu yapılan güncel araştırmalardan anlaşılmaktadır. Öte yandan aynı araştırmacılar için alt edinçler tartışmalı bir konudur. Geliştirilen sözlü çeviri modellerinin bir bölümü kuramsal araştırmalara bir bölümü de süreç ve deneyim odaklı çalışmalara dayandırılarak oluşturulmuştur.

Bu çalışmada değerlendirilen modeller kronolojik sıralamaya göre sunulmaktadır. Sözlü çeviri edinç modellerinden biri, Kutz yönetimindeki Leipzig Okulu tarafından 90’lı yılların başlarında oluşturulmuştur. Pöchhacker (2000) ise daha sistemli ancak

74

Yapılan literatür taraması sonucunda Gile (1995), Pöchhacker (2000), Kutz (2010), Kalina (1998) gibi araştırmacıların sözlü çeviri eğitimi ile ilgili çalışmaları tespit edilmiştir.

80

çok detaylı olmayan bir model geliştirmiştir. Son olarak Albl-Mikasa (2012) tarafından deneyim odaklı bir sözlü çeviri modeli ortaya koyulmuştur.