• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: BİR MESLEK VE ARAŞTIRMA OLARAK SÖZLÜ ÇEVİRİNİN GELİŞİMİ ÇEVİRİNİN GELİŞİMİ

2.2. Sözlü Çeviri Araştırmalarının Gelişimi

Avrupa Birliği ve diğer uluslararası örgütler (EWG, UNESCO, GATT, FAO, WHO, OECD, ICAO vs.) için sözlü çeviri faaliyetleri oldukça önemlidir. Bu organizasyonlarda sözlü çevirmenler, mikrofonları ve kulaklıklarıyla kabinde yerlerini almaktadır. Aynı zamanda sıklıkla düzenlenen özel toplantılar ve kongrelerde sözlü çevirmenler görevlendirilmektedir. Bununla birlikte uluslararası konferanslarda kullanılan dillerin sayısı günden güne artmaktadır. Bunun sonucunda, toplantı ve kongrelerde 4-6 sözlü çevirmenin aynı anda görev alması artık alışılagelmiş bir durum olmuştur. 1990’lı yıllarda Almanya gibi Avrupa devletlerinin AB üyesi olmayan devletlerle ticari anlaşmalar yapması ve diplomatik ilişkilere girmesiyle Fransızca ve İngilizcenin dışında Rusça ve Japonca gibi başka diller de sözlü çeviri yapılan diller arasına girmiştir56

.

2.2. Sözlü Çeviri Araştırmalarının Gelişimi

Çalışmanın bu bölümünde öncelikle sözlü çeviri araştırmalarının tarihsel gelişimi açıklanacaktır. Ardından, sözlü çeviri araştırmalarının bugünkü durumu, alandaki araştırmacıların çalışmaları dikkate alınarak betimlenmeye çalışılacaktır. Böylelikle sözlü çeviri disiplinine yönelik genel bir bakış açısı sunulacaktır.

Sözlü çeviri araştırmalarının tarihsel gelişimi dışında “sözlü çevirinin genel çeviri kuramları arasındaki yeri, bilişsel süreçler, söylem” gibi araştırmalar da sözlü çeviri alanının konuları içerisinde yer almaktadır. Ancak kuramsal yaklaşımlar konusunda derin ve detaylı bilgi verilmesi çalışmanın kapsamı dışında kaldığı için, bu bölümde bu konulara yer verilmemiştir. Bu bölümde hedeflenen sözlü çeviri araştırmalarının güncel durumu hakkında genel bir bakış açısı sunulmasıdır.

55https://ab.gov.tr/_105.html Erişim Tarihi: 22.04.2018

56

Interpreting and translating for Europe, https://ec.europa.eu/info/sites/info/files/en_print_2016.pdf, Erişim Tarihi: 23.04.2018

58

Sözlü çeviri yazılı çeviriden daha eski bir uğraş olmasına karşın sözlü olarak yapıldığı için bu etkinliğe dair herhangi bir kanıtın olmadığı literatürde sıkça dile getirilmektedir (bkz. Feldweg, 1996). Eski dönemlerde duvar resimlerinden elde edilen bilgiler bu etkinliğin çok eskilerden beri yapıldığına dair bir işarettir (Kutz, 2010, s.25-26). Sözlü çeviri sadece bir kere sunulan ve zaman sıkıntısından dolayı üzerinde düzeltme yapmanın nerdeyse mümkün olmadığı kaynak dildeki sözlü metnin hedef dile çevrilmesidir. Buradan da sözlü çevirinin ne kadar karmaşık bir süreç olduğunu ve aslında yazılı çeviriden birçok yönüyle farklı olduğu anlaşılmaktadır.

Yazılı ve sözlü çeviri, çeviri sürecinin farklı özelliklerine ve etkenlerine sahip iki farklı türüdür. Genel bir çeviri kuramı olarak sunulan Skopos Kuramı (Reiss ve Vermeer, 1984) ve Çeviriye Yönelik Eylem Kuramı’nın (Holz-Mänttäri, 1984) hem yazılı hem de sözlü çeviri olgusunu ve süreçlerini betimleyerek her iki alan için de kuramsal bir çerçeve oluşturduğu iddia edilmektedir. Buna karşın genel çeviri kuramı olma iddiaları Kalina (1998), Kurz (1996), Pöchhacker (2000), Kutz (2010), Doğan (2009), Büyüknisan (2009), Ersoy (2016) gibi sözlü çeviri alanında çalışan araştırmacılar tarafından incelenip eleştirilmiştir. Bu araştırmacılar genel çeviribilim adı altında yapılan bilimsel araştırmaların ve oluşturulan kuramların kapsayıcılığını sorgulayarak yetersiz bulmuşlardır.

Sözlü çeviri alanı farklı yöntem ve türlerden oluşmaktadır. Özellikle konferans çevirmenliği, dünyada giderek artan bir gereksinim haline gelmesiyle birçok araştırmacı tarafından ele alınarak betimlenmeye çalışılmıştır. Bu artan gereksinimle konferans çevirmenliği eğitiminin önemi ortaya çıkarak sözlü çeviri kalitesi, süreci ve çalışma koşullarına yönelik çalışmalara duyulan ihtiyaç artmıştır. Aynı zamanda sözlü çeviri farklı disiplinlerin de ilgisini çekerek disiplinler arası araştırmaların konusu olmuştur (Pöchhacker, 2004, s.28). Bunun dışında sözlü çeviri literatüründe ele alınan araştırmalar bilişsel süreçler, profesyonellik/meslek, kalite ve eğitbilimsel, vb. konular olarak sıralanabilmektedir.

Gile (2001) sözlü çeviri araştırmalarının gelişim sürecini dört dönemde ele almaktadır. İlk dönemde sözlü çeviri alanındaki araştırmalar 50-60’lı yılların başında Herbert (1952; 1954), Rozan (1956), Ilg (1959), Seleskovitch (1962), Van Hoof (1962) ve diğer sözlü çevirmenler tarafından gerçekleştirilmiştir. Araştırmalarında sözlü

59

çevirinin nasıl yapıldığına ve sözlü çeviri sürecine dair fikirlerini dile getirerek sözlü çeviri araştırmalarını başlatmışlardır.

Bu dönemde mesleki tecrübeleri konu alan ve eğitim için önerilerin bulunduğu bir dizi kitap yayınlanmıştır. Ancak araştırmacılar kendi tecrübelerinden yola çıkarak "not alma teknikleri" gibi konularla bakış açılarını sınırlandırmaları, araştırmalarında bilimsel bir temel oluşturulamamasına sebep olmuştur. Sözlü çeviri alanıyla ilgili ilk disiplinler arası araştırma Paneth (1957) tarafından yürütülmüştür (Gile, 2001, s. 1). Ancak yukarıda adı geçen araştırmacılar tarafından ortaya atılan fikirlerin bilimsel bir geçerlilik iddiası bulunmamaktadır. Bu dönemde araştırmacıların kendi tecrübelerini temel alarak yaptıkları çalışmalar gelecekteki sözlü çeviri araştırmalarına ışık tutmuştur.

İkinci dönemde dilbilim ve psikoloji alanından gelen araştırmacılar kendi paradigmalarını sözlü çeviriyi anlamak için uygulamışlardır. Bu dönemde gerçekleşen sözlü çeviri araştırmalarında psikoloji, psiko-dilbilim ve nörobilim gibi farklı disiplinlerden gelen araştırmacılar sözlü çeviriye kendi bilimlerinin kuram ve yöntemlerini uygulamıştır. Sözlü çevirinin diğer disiplinler tarafından ele alınma sebebi ise sözlü çevirinin yeni bir araştırma alanı sunmasıdır. Bu dönemdeki araştırmacılar, kendi disiplinleri için araştırma yaparken edindikleri bulgularla sözlü çeviri araştırmalarına katkı sağlayarak sözlü çeviri araştırmalarına deneysel bir bakış sağlamışlardır (Kutz, 2010, s. 109-110, Kalina, 1998, s. 31-35). Bu dönemde sözlü çeviri araştırmalarına katkı sağlayan psikolog ve psiko dilbilimciler Paneth (1957), Triesman (1964), Goldman-Eisler (1967; 1972), Barik (1969; 1971), Gerver (1972; 1976) olarak sıralanabilir. Özellikle Gerver, psikolojik bir bakış açısıyla sözlü çeviri alanında uzun süre araştırma ve deney yapmıştır (Gile, 1992, s.1). Psikoloji disiplini sözlü çeviri ile ilgili araştırma yapan ilk bilimsel alanlar arasındadır. Psikoloji düşünme, hissetme, konuşma, anlama, hafıza, davranış ve duygular gibi çeşitli konular üzerinde çalışan bir bilim dalıdır (Kutz 2010, s.110). Bu konular çerçevesinde sözlü çeviri etkinliği ele alınarak konuşmacının konuşma hızı ve bunun sözlü çeviriye etkisi, duyma ve duyduğunu zihinde çözümleme, zaman aralıkları, duyma ve andaş çeviri gibi süreç odaklı konular hakkında çalışmalar yapılmıştır (Kalina, 1998, s. 58-62). Psikolojiden gelen araştırmacıların yukarıda sayılan konuların dışında dilbilimcilerle birlikte dilde söz ve ses uyumu ve beden dili, konuşmacı ve hedef kitle arasındaki

60

kültür ve bilgi seviyesi farkı ve sözlü çeviri çalışma koşulları gibi konular üzerine de çalışmalar yürütmüştür (Kutz, 2010, s. 111). Bu dönemde yapılan disiplinler arası deneysel çalışmalar ile sözlü çeviri süreçlerine dair daha derin bilgiler edinilmiştir.

Gile, üçüncü dönemin 70’li yılların başlarından 80’li yılların ortalarına kadar sürdüğünü belirtmektedir. Bu dönemde hem akademide hem de piyasada çalışan kişilerin sözlü çeviri alanında araştırmalar yaptığı görülmektedir. Bu dönemde diğer disiplinlerden sözlü çeviri araştırmalarına neredeyse hiç katkı yapılmadığı gözlemlenmektedir (Gile, 1992, s.1). Sözlü çeviri mesleğini uygulayan ve aynı zamanda sözlü çeviri üzerine araştırma yapan kişiler arasında olan Kurz, aynı zamanda sözlü çeviri alanında doktora yapan ilk konferans tercümanlarındandır (Pinter, 1969’den aktaran Pöchhacker ve Shlesinger, 2002, s. 312).

Bu dönemde en yoğun çalışmalar Paris’teki ESIT57’te gerçekleştirilmiştir. Çoğu ESIT’te hazırlanan 10’dan fazla doktora tezi ile alandaki kuramsal araştırmalar yoğunlaşmıştır. Araştırmaların çoğunun kendileri de sözlü çevirmen olan araştırmacılar tarafından yapılmasına rağmen çoğunun deneysel değil kuramsal olduğu söylenebilir. Buna ek olarak, ESIT’teki araştırmacılar hariç çoğu araştırmacı dil problemi, siyasi engeller, kişisel tutum ve bilimsel araştırma yapma yöntemlerinden yoksun olmaları sebebiyle birbirinin araştırmalarından haberdar olamamıştır. Bu yüzden bu çalışmalar, bilimsel dayanakları yeterince sağlam olmadığı gerekçesiyle sonraki dönemlerde eleştiriye maruz kalmışlardır (Gile, 1992, s. 2; 1995, s. 18-19). Gile’e göre, 80’li yılların sonundan itibaren sözlü çeviri araştırmaları alanında yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönemde sözlü çevirinin anlaşılması ve tanımlanması adına daha bilimsel ve daha disiplinler arası iş birliğine dayalı araştırmalar gerçekleştirilmiştir (Gile, 1992, s. 1). Günümüzde sözlü çevirmen olarak da çalışan araştırmacılar sözlü çeviri ile ilgili araştırmalarını yapmak için çoğunlukla yazılı çeviri ve bilişsel bilimlerin konu ve bulgularından faydalanmaktadırlar. Böylelikle sözlü çeviri alanında farlı disiplinlerle ortak çalışmalar yürütülmektedir. Bunun yanı sıra son yıllarda daha gerçekçi sonuçlar elde etmek amacıyla sözlü çeviri araştırmalarında deneysel çalışmaların sayısı artmıştır. Diğer dönemlerin aksine bu dönemde

57 École Supérieure d’Interprètes et de Traducteurs (ESIT) (Sorbonne Nouvelle Üniversitesi’ne bağlı Yazılı ve Sözlü Çevirmenler Yüksek Okulu). http://www.univ-paris3.fr/ecole-superieure-d-interpretes-et-de-traducteurs-esit--23131.kjsp, Erişim Tarihi: 18.06.2018. Anlamı Yorumlama Kuramı’nı oluşturan Lederer ve Seleskovitch (1984) bu okulun öğretim üyeleri arasındadır.

61

araştırmacılar birbirleriyle bilimsel iletişim sağlamıştır (Gile, 1994, s. 4). Bu dönemde sözlü çeviriyi bilimsel temelde betimleme ve süreç olarak tanımlama amacıyla Gile (1992; 1995; 2009), Kurz (1996), Pöchhacker (1994; 2003; 2010), Kalina (1998) ve Kutz (2010) gibi araştırmacılar bu alana önemli katkılarda bulunmuştur. Sözlü çeviri etkinliğini tanımlamaya ve anlamaya yönelik araştırmalarla, sözlü çeviriyi bilimsel açıdan temellendirmenin yanı sıra eğitbilimsel veriler elde edilmiştir.

2.1.2. Türkiye’de Sözlü Çeviri Araştırmaları

Türkiye’deki sözlü çeviri alanında akademik araştırmalar 90’lı yılların ilk yarısında başlamıştır. Altay (1991) sözlü çeviri üzerine ilk bilimsel çalışma yapan araştırmacıdır. Bu dönemde sözlü çeviri araştırmaları için oluşturulan bilimsel çalışmalara Doğan (1995), Coşkun (1995) ve Aksoy (1995) ve Derkunt (1995) tarafından katkılar sağlanarak Türkiye’nin ilk sözlü çeviri araştırmaları yapılmıştır (Doğan, 2009, s. 42). Bu araştırmacılara ek olarak Diriker (2001) ve Tahir Gürçağlar (2001) sözlü çeviri alanında ilk doktora tezlerini savunmuşlardır.

Bu çalışmaların yanı sıra 1999’da yaşanan iki deprem sebebiyle Türkiye’ye gelen yabancı kurtarma ekiplerini doğru bilgilendirme ve yönlendirme amacıyla örgütlü ve eğitimli bir çevirmen ekibiyle iletişim konusunda yardım edebilmek adına Kurultay, Bulut ve Kahraman önderliğinde Afette Rehber Çevirmenlik Projesini58

başlatılmıştır. Günümüzde Türkiye’de sözlü çeviriyle ilgili yapılan güncel araştırmalarda farklı konular ele alınmıştır. Bunlar arasında iltica sürecinde çeviri ile Kahraman (2010), genel çeviribilim ve sözlü çeviri araştırmaları arasındaki ilişki ile Büyüknisan (2010) ve konferans çevirmenliğini araştırmasına konu edinen Özkaya (2015) yer almaktadır. Yukarıda belirtilen doktora tezlerinin yanı sıra son yıllarda Türkiye’de Türkçe ve İngilizce olmak üzere bu alanda birçok yüksek lisans tez çalışmasının yapıldığı gözlemlenmektedir.