• Sonuç bulunamadı

4. ALİ SEYDİ BEY’İN TARİH ANLAYIŞI

4.1. Tarihin Tanımı

Tarih genel olarak geçmişin bilimi olarak tarif edilmiştir246. Ali Seydi Bey, tarihin tanımı konusunda farklı kademeler için kaleme aldığı eserlerde temelde benzer an- lama gelen farklı tanımlar yapmıştır. Örneğin; Ali Reşad’la birlikte yazdığı İslam Tarihi ders kitabında “Evvel zamanda yaşamış kavimlerin, milletlerin, hükûmetle- rin, hallerinden, vakalarından bahs eder bir ilimdir”247 biçiminde tarif etmiştir. Başka bir eserde “Tarih bizden evvel yaşamış olan akvam-ı medeniyenin ahval-i siyasiye ve şerait-i içitmeyesinden bahis bir fenn-i celildir ki: adeten insaniyetin tercüme-i ahvali demektir”248şeklinde tarif etmiştir. Tanıma göre tarih geçmişte yaşamış medeni milletlerin siyasi ve sosyal yapılarını konu edinen, bir ilim olarak görülmektedir. Öncelikle Ali Seydi Bey, tarihi bir bilim dalı olarak görmüştür. Ali Seydi Bey’e göre tarih insanların topluluk (cemiyet) halinde yaşamaya başlamala- rından sonra başlamıştır. Topluluk halinde yaşama deneyimi, insanları medeni ça- lışmalar yapmaya mecbur etmiştir. Dolayısıyla tarihi insanların medeniyet yolcu- ğunu anlatan bir bilim olarak görmüştür.

Ali Seydi Bey’in tarihin tanımı ile beraber üzerinde durduğu konulardan biri de tarihçilik (müverrihlik) kavramı olmuştur. Bu konudaki açıklamasını “Maziyi hâle, istikbâle tatbik ile istihrac-ı ahkâm edebilmek kudret ve sanatından ibarettir”249 sözleriyle ifade etmiştir. Tarihle ilgilenen kişilere ve tarihçilere bir uyarı yaparak, onlara önemli bir görev yüklemektedir. Bu tanımlara bakarak tarihi en genel an- lamda, insanların geçmişteki siyasi ve sosyal yapıları hakkında bilgi veren bir ilim olarak tarif ettiğini söyleyebiliriz. Yalnız bilgi vermekle tarihçilik yapılamayacağı- nı, medeniyet yolculuğunda insanların geçmişin bilgisine, bugünle bağlantı kurula- rak sunulmasının ihtiyaç olduğunu ifade etmiştir. Ali Seydi Bey, bu bağlantıyı da tarihçilerin kurabileceğine dikkat çekmiştir. Doğru tarih bilgisinin de insanların en çok ihtiyaç duydukları bir fen ve ilim olarak değer kazandığını göstermeye çalış- mıştır. Tarihe, geçmişe bakarak bugün ve geleceğe yönelik hükümler çıkarmak şeklinde bir görev verilerek tarihin faydacı yönü ön plana çıkarılmıştır. Ali Seydi Bey, döneminde yaygın olduğuna inandığı daha önce yazılmış eserlerdeki bilgileri bir araya getirme, haber ve olayları arka arkaya yazma biçiminde yapılan tarihçilik

246Kütükoğlu, a. g. e. , s. 1. ; Geniş bilgi için bkz. Bıçak, a. g. e. , s. 124-130. 247Ali Reşad, Ali Seydi, Tarih-i İslam, Kanaat Matbaası, İstanbul, 1330, s. 5. 248Ali Reşad, Ali Seydi, Tarih-i Umumi, C. 1, Kanaat Mat. , İstanbul, 1330, s. 1. 249

Ali Seydi, Hükûmat-ı İslamiye Tarihi, İstanbul, 1327, s. 4.

anlayışına karşı çıkmaktadır250

. Dolayısıyla kaynaklardan bilgi toplayıp, bunların yazılmasını ve art arda meydana gelen olayların yalnızca aktarılmasını tarihçilik olarak görmemiştir.

Ali Seydi Bey’e göre tarihçinin önemli bir özelliği olayların meydana geldiği anda- ki mahiyeti ve insanlar üzerindeki farklı tesirleri derinlemesine incelemesi ve bunu tespit etmesidir. Böylece tarihçi, olayları meydana getiren unsurları fark eder, bilgi yığını arasından tarihi olanı teşhis eder ve bunlardan bugüne ve geleceğe yönelik sonuçlar çıkarır. Olayları meydana getiren sebeplerden hangilerinin daha önemli olduğunu tespit etmek bu sebeplerin temeline kadar gidebilmeyi tarihçide bulunma- sı gereken bir nitelik olarak görmektedir. Ali Seydi Bey, tarihçinin incelediği top- lumun “medfen mahfi-i hissiyatına girmek, ârâm-gâh-ervahına kadar çıkmak”251 ifadeleriyle tarihçiyi, insanların eski düşünüş ve hissediş özelliklerine vakıf olma- sını da bir tarihçilik özelliği kabul etmektedir. Böyle olmakla birlikte bazı olayların özel şartlarından veya ihtisas gerektirmesinden dolayı bütün ayrıntıların meydana çıkarılamayacağını kabul eden Ali Seydi Bey, bu noktada tarihçiye yorum yapma hakkı tanımıştır. Bu durumda tarihçi kendi bilgi ve sanatıyla olaylara bir yorum getirmeye çalışacaktır252

.

Ali Seydi Bey’in, tarih çalışmalarında dikkat çektiği konulardan biri de, tarihi olay- la ilgili, zaman ve mekânın resmini tam olarak çizmenin önemli olduğunu vurgu- lamasıdır. Bunun için önemli olan noktanın; olayın kaynak ve çıkış noktasını bul- mak gerektiğine ihtiyaç olduğunu belirtmektedir. Ancak tarihte bazı konulara dair bir kaynak ve başlangıç bulmak zordur. Örneğin, Batı’dan bir milletin tarihini yazmak ile Doğu’dan bir milletin tarihini yazmak arasında büyük fark olduğunu belirten Ali Seydi Bey; bu farkların başında Batı’da yazılacak veya incelenecek konu için değişik kaynaklar bulmak mümkün olmasıdır. Batı’da kaynak değeri tescil edilmiş mükemmel vesikalara ulaşmak mümkün iken; Doğu toplumları için aynı şeyleri söylemek mümkün değildir253

. Avrupa’da sadece önemli siyasal bir olayın veya kahramanın değil sıradan bir insanın bile hayatının doğum, evlenme ve ölüm gibi üç önemli evresinin kayıtlarına ulaşmak mümkündür. Bu konuda kilise tarafından normal bir insanın bile doğum, evlilik ve ölüm ile ilgili kayıtlarının tu-

250 Ali Seydi, a. g. e. , s. 4. 251 Ali Seydi, a. g. e. , s. 4. 252 Ali Seydi, a. g. e. , s. 5 253 Ali Seydi, a. g. e. , s. 5.

tulması önemli bir kaynak birikimi sağlamıştır. Batı’da var olan tabakalı toplum yapısı ve bunlar arasındaki mücadeleler belli bir tarih bilgisini gerekli kılmıştır. Avrupa’da aristokrasi, burjuva ve daha alt tabaka toplum kesimleri gibi sınıfsal yapılar kendi geçmişlerini ve statülerini gelecek nesillere aktarabilmek için kayıtlar tutmuşlardır. Ayrıca bu sınıfsal yapıların kendi aralarındaki mücadeleler de zengin bir toplumsal arşivin oluşmasına sebep olmuştur254

.

Ali Seydi Bey, Doğu milletlerinde bu tür eserlerin yokluğunun sebebini ise bu mil- letlerin medeniyet ve kültür alanında, eser bırakmamış olmasından kaynaklanmadı- ğına dikkat çekmiştir. Bu durumun nedeni olarak, başta birer felaket olarak değer- lendirilen Tatar hükümdarlarının doğudaki kültür ve medeniyet birikimlerini yok etmesi ve bunun farklı zamanlarda tekrar etmesini göstermiştir. Bununla birlikte Doğu toplumlarının bu çalışmalara ilgisiz kalması olayların ve kazanımların kayıt- larının tutulmaması sebebiyle unutulmaya terk edilmesinin de bu durumda katkısı olduğu belirtilmiştir. Söylenen sebeplerden dolayı Ali Seydi Bey, eldeki sınırlı kaynaklarla mükemmel eserlerin ortaya çıkmayacağını kabul etmektedir255.

Ali Seydi Bey’in tarihin tanımı ve tarihçilikle ilgili söylediklerini özetleyecek olur- sak: Tarihsel süreci insanlığın medenileşme macerası biçiminde değerlendirerek ilerlemeci bir yaklaşım biçimi benimsediği görülmektedir. Diğer bir ifade ile tarihi insanlığın günümüzdeki seviyesine nasıl geldiğini gösteren, geçmişteki hayatını resmeden bir ilim olarak görmektedir. Tanımlarda görüldüğü gibi, tarihin dikkat çekilen yanlarından biri de geçmişteki medeni gelişmeleri göstermesidir. Bu yö- nüyle tarih toplumlara geleceğe yolculuklarında ışık tutmaktadır. Tarih her ne ka- dar geçmişin bilgisi olsa da aynı zamanda yaşanılan zamanı ve geleceği de ilgilen- diren bir konumda görülmüştür. İnsanının üç zamanlı bir varlık olması; geçmişi bilmek istemesi, yaşadığı anı anlaması ve geleceğe ait tahminler yapması geçmiş bilgilerine dayanmaktadır. Ali Seydi Bey’in tanımlarında dikkat çeken diğer bir özellik de tarihi âdet yönünden insanlığın tercümeihâli256 olarak görmesidir. Dolay- sıyla tarihi insanların ilk ortaya çıkışıyla, nasıl yaşadıklarını, neler yaptıklarını, medeniyete katkılarını gösteren bir insanlık biyografisi olarak görmüştür.

254Ali Akyıldız, “İnsanı Yazmak: 19. Yüzyıl Osmanlı Biyografi Yazıcılığı ve Problemleri Üzerine Bir

Değerlendirme” ,Osmanlı Araştırmaları/The Journal Of Ottoman Studies, 2017, s. 219-241.

255 Ali Seydi, Hükûmat-ı İslamiye Tarihi, İstanbul, 1327, s. 5. 256

Ali Reşad, Ali Seydi, Tarih-i Umumi, C. 1, İstanbul, 1330, s. 1.

Benzer Belgeler