• Sonuç bulunamadı

Kişilik Özellikleri

2. ALİ SEYDİ BEY’İN HAYATI

2.5 Kişilik Özellikleri

Bu konu başlığı altında, Ali Seydi Bey’in eserlerinden ve onunla ilgili kayıtlara geçmiş hatıralardan yola çıkarak, kişilik özellikleri ilgili bir değerlendirme yapıla- caktır. Kendine has görüşlerine, tercih ve ilgi alanlarını belirleyen değerleri hak- kında bazı tespitlere ulaşılarak onun tarihsel kişiliğinin yanında şahsiyet özellikleri hakkında da bilgi sahibi olmayı hedefledik.

Eğitim ve kültür hayatımıza katkısı, başta tarih, ahlak ve sözlükçülük alanındaki eserleriyle olan Ali Seydi Bey’in, bu ilgi alanı çeşitliliği başlangıçta bir alana yeti- rince ağırlık vermediği fikrini uyandırmaktadır. Ancak hayatı bir bütün olarak de- ğerlendirildiğinde bütün çalışmalarında asıl amacı olan toplumu aydınlatmak gaye- sinden hiç ayrılmadığı görülmektedir. Ali Seydi Bey’in en belirgin özelliği; hiç şüphesiz ilim ve kültür hayatındaki çok yönlülüğü ve verdiği eserlerle kendisinden sonrakilere örnek olmasıdır. Eserlerindeki ifadelerine dayanarak, onun alçak gönül- lü bir kişilik yapısına sahip olduğunu söylemek mümkündür. Örneğin; Herkese Kendi Kendine Okutan Kitap ve Yeni Alfabe Muallimlerine Rehber adlı eserinin öğretmenler hitap kısmında “Muhterem meslekdaşlarım; şu naçiz eseri sizlere tak- dim etmekten maksadım; haşa, herkesten fazla malumata malik127 olduğumu iddia

sadedine matuf 128 değildir”129 bu ifadelere benzer cümleleri, Ali Seydi Bey’in bir- çok eserinde görmek mümkündür. Ali Seydi Bey, eserlerinin mükemmel olma iddi- ası taşımadığını, belki daha sonra yazılacak eserler için bir başlangıç olma özelliği taşıdığını ifade etmektedir. Bu yüzden, yerinde ve uygun üslupla yapılan eleştiriyi normal olarak karşılar; hatta bu durumu kendini geliştirme de bir fırsat olarak gör- müştür130

.

İslam tarihi ve medeniyeti onun ilgi alanlarından biri idi. İslam tarihindeki büyük sahabeler hakkında yazılmış ve basılmış eserlerinden anlaşıldığına göre, dini değer- lere son derece saygılı olduğu anlaşılmaktadır. Kayıtlarda aldığı dini eğitim hak- kında bilgi olmamasına rağmen, Arapça bilmesi dini konular hakkında bilgi sahibi olması, bu konuda ciddi bir çalışma yaptığını göstermektedir. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) ailesi demek olan Ehlibeyit ve Dört Halife hakkında birer saygı ifadesi olan

127

Malik: Bir şeye sahip olma anlamında kullanılmıştır.

128Matuf: Herhangi bir şeyle ilgili ve ona yöneltilmiş olma manasındadır.

129 Ali Seydi, Herkese Kendi Kendine Okutan Kitap ve Yeni Alfabe Muallimlerine Rehber, İs-

tanbul, Şarki ve Maarif Kütüphaneleri Türk Neşriyat Yurdu, 1929, s. 3.

130

Ali Seydi, a. g. e. , s. 4.

kelimeleri her zaman kullanmaya özen göstermesi bu tespiti doğrular niteliktedir. Örneğin; Hz. Ebubekir için es-sıddîk (son derece doğru sözlü), Hz. Ömer için, hak- la ile batılı ayıran anlamında131 el-fârûk (ayıran) ifadelerini eserlerinde sık sık kul- lanmıştır. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) iki kızı ile evlenen Hz. Osman için zinnureyn (iki nur sahibi) ve Hz. Ali’nin putlara tapmadan Müslüman olmasından dolayı ker- remallahu veche(Allah yüzünü nurlandırsın)132 gibi övgü sıfatlarıyla bu zatlara olan sevgisini ortaya koyması, bir özelliği olarak karşımıza çıkmaktadır 133

.

Ali Seydi Bey’in yazı, edebiyat ve dil ile ilgili ilk çalışmaları gençlik dönemine dayandığı anlaşılmaktadır. Arkadaşı Ali Rıza’nın hatırasında anlattığına göre: “Yalnız Mülkiye Mektebi’nde o zaman başlı başına şair olarak, İbnürreşad, Ali Ferruh, İhsan, Ali Kemal ve bilahare İskarpar kaymakamı namiyle şöhretşiar bir şair-i sofi olan Ali Rıza ve benim sınıf arkadaşım olan Ali Seydi merhumları zik- retmek yeter. Yoksa herkes bu muhit-i irfan içinde şairliğe namzet(aday) olarak yetişiyordu. Ben onlardan biri idim ve şiir yazıyor idim”134

ifadelerinden Ali Seydi Bey’in, okul yıllarında yazı ve edebiyatla uğraştığı anlaşılmaktadır135. Meslek ha- yatında da edebiyat ve şiirle ilgilendiğini 1896 yılında II. Abdülhamid’in yeni yılını kutlamak için yazdığı şiirinden anlamaktayız136

(EK: V).

Ali Seydi Bey, çok yönlü ve araştırmacı bir kişiliğe sahip olduğunun göstergelerin- den biri de, almış olduğu ihtira (icat) beratıdır. Tıpta kullanılan sıvı ilaçların içil- mesindeki zorlukların yok edilmesine yönelik olarak arkadaşıyla birlikte bir tür ilaç kaşığı icat edip, bu hususta bir ihtiyacın giderilmesi için çalıştığı anlaşılmaktadır. Bu durum aldığı 14 Teşrinisani 1318 (28 Kasım 1902) tarihli ve 1307 numaralı ihtira beratından anlaşılmaktadır137

. Ali Seydi Bey’in aynı zamanda girişimci bir kişilik yapısına da sahip olduğunu görmekteyiz. Arşiv belgelerinden anlaşıldığına göre, muhtemelen kadro düzenlemeleri esnasında açıkta kalan Ali Seydi Bey, bu dönemde özel okul açma çabası içine girmiştir. Bu dönemde Mirgün’de oturan Ali Seydi Bey, Mirgün İttihad Terakki Mektebi adıyla özel bir okul açma dilekçesini

131

Mustafa Fayda, “ Fârûk”, TDV İslam Ansiklopedisi, C. 12. , 1995, s. 177.

132 Ramazan Biçer, “Kerremallahu Veçheh”, TDV İslam Ansiklopedisi, C. 25, 2002, s. 296. 133 Ali Seydi, Aşere-i Mübeşşere’nin Teracaim-i Ahvali, Selanik Matbaası, İstanbul, 1327. s. 36. 134İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri, MEB Basımevi, C. 7, 1969, s. 1969. 135

“Ali Seydi Bey”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, C. 1, İstanbul, Dergâh Yay. ,

1977, s. 116. ; Ali Seydi Bey”, Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi, AYK Atatürk Kültür Merkezi, Ankara, 2002, C.1, s. 337.

136 Y. PRK. AZJ. nr. 31/18, 19 Z 1312.

137

Uzun, a. g. e. , s. 443. ; Çankaya, a. g. e. , s. 465.

Maarif Vekâleti’ ne verdiği anlaşılmaktadır138. Ancak okulun açılıp açılmadığı ile ilgili bir bilgi yoktur.

Ali Seydi Bey’in, eser yazma anlamında son derece çalışkan ve üretken bir kişiliğe sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda onu verimli çalışan bir yazar olarak değerlendirmek yanlış olmaz. Kısa bir sürede mükemmel olarak değerlendirilecek hacimde ve nitelikte eserler ortaya çıkarmıştır139. Örneğin; 1928 yılında Harf İnkı- labından bir yıl sonra, kısa bir sürede, yaptığı sözlük çalışması bu durumu doğrular niteliktedir. Resimli Yeni Türkçe Lügat adlı sözlüğü Türk sözlükçülük tarihinde Latin harfleriyle basılmış ilk sözlük olarak kabul edilmektedir140

. Çalışkanlık ve başarılarına delil olarak çok sayıda almış olduğu taltif ve nişanları gösterebiliriz. 1903’de “saniye”141 rütbesinin “mütemayiz”142 sınıfına yükselmiş; 1917’de ikinci rütbeden “mecîdi” nişanı ile ödüllendirildiği görülmektedir143. Görev yaptığı san- cak ve vilayetlerde, eğitim işlerine önem veren ve bu konularda girişimlerde bulu- nan Ali Seydi Bey, bu ilgisinin fark edildiğinin bir göstergesi olarak, 1919’da Maa- rif Nişanı ile de ödüllendirilmiştir144

.

Ali Seydi Bey’in en önemli vasıflarından olan tarihçiliği, onun diğer mesleklerinin de ayrılmaz bir parçası olmuştur. Mülki amir olarak gittiği yerlerde, o yörenin tari- hi ile ilgili de çalışmalar yaptığı görülmektedir. Örneğin; bu niteliğini Bolu muta- sarrıfı iken, o zamana kadar Bolu Tarihi ile ilgili çalışmalar hakkında bilgi verilir- ken, Ali Seydi Bey’in girişimlerini öğrencisi M. Zekai Konrapa145

özetle şu ifade- lerle anlatmıştır: Bolu tarihi yazımı ile ilgili ikinci önemli girişim Ali Seydi Bey tarafından yaptırılmıştır. 1916-1918 yıllarında Bolu’da mutasarrıf olarak görev ya- pan Ali Seydi Bey, vilayet için ilmi bir salnamenin yazılmasını düşünmüş ve bunun için de bir komisyon, kurulmasını sağlamıştır. Komisyon Bolu Tarihi ile ilgili bir çalışmayı ortaya çıkarmayı başarmıştır. Her ne kadar ilmi ölçülere tamamen uyul-

138BOA, ŞD, nr. 225/28, 23 B 1327.

139Haluk Şükrü Akalın, “Ali Seydi Bey ve Sözlükleri”, Sanal Türkoloji Araştırmaları Dergisi,

2017, s. 5.

140Akalın, a. g. e. , s. 6.

141Osmanlılarda saliseden büyük ûladan küçük askerlikteki albaylığa denk sivil aşamadır. Bekir Sıtkı

Baysal, Tarih Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yay. Ankara 1974, s. 119.

142Osmanlılarda saniye ile ûlâ arasında ve askerlikteki albay rütbesine denk gelen sivil bir memuriyet

aşamasıdır. Ali Püsküllü oğlu, Osmanlıca Türkçe Sözlük, Bilgi Yayınları, 1977, s. 347. ; Baysal, a. g. e. , s. 98.

143 Uzun, a. g. e. , s. 443.

144 BOA. MF. MKT. nr. 1218/24. 15 L 1334. 145

M. Zekai Konrapa (1888-1969), Yüksek İslâm Enstitüsü hocalarındandır. Tarihçi ve yazardır.

muş olmasa da çalışma resmi makamlarca beğenilmiş; komisyon üyeleri Maarif Nezareti tarafından birer takdirname ile ödüllendirilmiştir. Aynı zamanda Ali Seydi Bey döneminde yazılan 1916 yılı Bolu Salnamesi hükûmetçe örnek olarak Alman- ya’ya gönderildiği ifade edilmiştir146. Bu tespitlerden de anlaşıldığına göre, yerel tarih çalışmalarının yapılmasına da önderlik etmesi, onun tarihçiliğinin başka bir yönüne ışık tutmaktadır.

Ali Seydi Bey’in Mülkiye Mektebi’nde görevli olduğu yıllara ait olan, öğrencisi Abdülhadi Hüsmen(1904-?) tarafından anlatılan aşağıdaki hatıra da onun hem eği- timcilik hem de Milli Mücadele Dönemi’ne bakışı hakkında bilgi vermektedir. “... I. Cihan Harbi’ni takip eden o karanlık mütareke devrinde, Mekteb-i Mülkiyye-i Şâhâne'ye hem imtihanla, hem de ücretli leyli (gündüz paralı) olarak girmiştik. Ka- yıt ve kabul şartları o zaman öyle idi. Durumum ise Mektep ücretini ödemeye hiç uygun bulunmuyordu... Birinci Sınıfta iken Millî Mücadelenin son safhalarını bü- tün Millet gibi biz de heyecanla takip ediyorduk. 30 Ağustos 1922'de kati darbe indirildi; tam muvaffakiyet elde edildi. Nihayet bilindiği gibi Refet Paşa (1 Ekim 1922'de) İstanbul'a geldi. Birçok resmî ve hususî müesseselere yaptığı gibi Mülki- ye'yi de ziyaret etti; bizlerle de konuştu. O günü ve üzerimizde bıraktığı büyük he- yecan ve tesiri hiç unutamam. Ertesi gün Hocamız Zeki Mesud Bey'in Hukuk-ı Düvel Dersi'nde sınıfta idik. Ders ortasında kapı açıldı. İçeriye Muhâberât-ı Res- miye Hocamız rahmetli Ali Seydi Bey girdi. Hocamız Zeki Mes'ud Bey'den müsa- ade isteyerek bizlere: “Çocuklar, bugünden itibaren meccanî-leylî (parasız yatılı) oldunuz; Millî Hükûmet emir verdi; size bildiriyorum...”dedi. O zaman duyduğum sevinci, emin olun, şu anda da aynen hissediyorum. Mali bakımdan aşağı yukarı hepimiz aynı vaziyette idik. Aynı zamanda arkadaşlarımın hepsinin de tedahüle (birikmiş) kalmış aylıkları veya maaş alan yakınları mevcut değildi. Sevincimizin diğer bir sebebi de sonradan öğrenildi. Refet Paşa, Mülkiye'nin paralı olduğunu öğrenmiş; bunu uygun görmemiş; hemen Ankara'ya bildirmiş ve oradan da ertesi gün meccani (parasız) olması için müspet (olumlu) cevap almış. Buna göre Millî Hükümet’in Mülkiye Mektebi’ne karşı büyük sevgi ve ilgisi bulunduğu da anlaşılı-

146

M. Zekâi Konrapa, Bolu Tarihi ile Uğraşanlar, Abant Bolu Halk Evi Kültür Dergisi, S. 2, Bolu 1944, s. 12.

yordu...”147. Bu hatıradan da anlaşıldığına göre Milli Mücadele Dönemi’nde Ali Seydi Bey, Mülkiye Mektebi’nde görev yapmıştır. Öğrencilerle Milli Mücadele’yi heyecanla takip etmiş ve Milli Mücadele’nin başarıya ulaşmasını istediği anlaşıl- maktadır.

Öğrencilerinden Recep Remzi Kayaalp (1901-?) ise onunla ilgili şu hatırayı pay- laşmıştır. “... Merhum Ali Seydi Bey, Resmî Kitabet dersi hocamızdı. Diğer hoca- larımız ekseriyetle iyi yazı yazdığımızdan takdirle bahsettiklerinden sınıfımızın genel seviyesi hakkında kesin fikir elde etmek için müşarünileyh (adı geçen) tara- fından hepimize birer serbest mevzu verilmişti. Bütün arkadaşlar, bu takdire liyakat kesbetmek (layık olmak) için hararetle hazırlandılar ve sayfalar dolusu yazıları kendisine sundular. Ertesi hafta, yazılarımızı okuduğunu takdirle söyledikden son- ra, hepimize âsar-ı münteşîre'sinden (basılmış kitaplarından) birer tane vermek va- dinde bulundu ise de hocamız artık yaşlanmıştı; bir daha bunun ne sözü geçti, ne de kitaplar verildi. Hocamızın bu vaadi samimiyetle yaptığı muhakkak ise de vaadle- rini incâz (verilen sözü tutma) kudreti artık kalmamıştı.”148. Bu hatıradan da anla- şıldığına göre, öğrencilerle olumlu ilişkileri son zamanlarına kadar devam ettiği görülmektedir. Onlar üzerinde olumlu bir etki bıraktığı anlaşılmaktadır.

Ali Seydi Bey’in şahsiyet ve kişilik özelliklerini tespit etmeye çalışırken, bu konu- nun başlı başına bir araştırma konusu gerektirdiği açıktır. Dünya görüşü ve değer yargılarını az çok eserlerinden fark etmek mümkün iken şöyle bir tespit yapılabilir: Birçok alanda çalışmalar yapan ve çok yönlü bir kişiliğe sahip olan Ali Seydi Bey’in en dikkat çeken özelliği; toplumun tüm kesimlerinin eğitilmesi ve kültür seviyesinin yükseltilmesine önem vermesidir. Eserlerini ve bakış açısını günün şartlarına göre değiştiren Ali Seydi Bey, toplumun bütün kesimlerini eğitim ve kül- tür açısından geliştirmenin çabası içinde olmuştur. İslam medeniyeti birikimlerine değer verip kabul etmekle birlikte, toplum olarak ilerlemenin ve gelişmenin Ba- tı’nın bilim ve fen sahalarındaki gelişmelerinden haberdar olmak ve halkın kültür seviyesini yükseltmekle mümkün olacağı fikrini taşıdığı anlaşılmaktadır. Bu temel düşünce çerçevesinde eserler vermiş ve görevlerini yapmaya çalışmıştır. Eserleri- nin geniş kitleler tarafından okunması, bazı eserlerinin çok sayıda baskısının ya-

147Ali Çankaya (1968-1969), Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler (1859-1968), C. 2, Mars Matbaa-

sı, Ankara, 1968-1969, s. 1819.

148

Çankaya, a. g. e. , s.1767-68.

pılması göz önüne alınırsa bu konuda hedefine ulaştığı söylenebilir. Uyumlu bir kişilik yapısına sahip olduğu anlaşılan Ali Seydi Bey’in, aynı zamanda uzlaştırmacı bir yönünün de olduğu anlaşılmaktadır. Devletin bu konuda ondan istifade ettiğini kaynaklardan anlamaktayız149. Osmanlı Devleti’nin çeşitli bölgelerinde ortaya çı- kan aşiret anlaşmazlıklarının çözümlenmesinde Ali Seydi Bey’in görevlendirildiği anlaşılmaktadır.

Sonuç olarak görevlerinde son derece çalışkan ve başarılı olan Ali Seydi Bey, mi- zaç olarak araştırmacı, meraklı, çok yönlü yetenekleri olduğunun farkında olan bir aydındır. Bir eğitimci olarak, öğretmeyi seven, ahlakı önceleyen, çok yönlü, yeni- liklere açık teşkilatçı bir kişilik yapısına sahip olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca eği- timde eğitim bilimine (pedagoji) önem vermiş; ders kitaplarını yeni anlayışlara uygun olarak anlatım ve şekil özellikleri bakımından geliştirmiştir. Ali Seydi Bey, herhangi bir düşünceye şartsız bir şekilde bağlı kalmamış; cehaleti gelişmelerin önünde en büyük engel olarak görmüştür. Bundan dolayı, öncelikle cehaletle sava- şılması gerektiği görüşünü savunan bir aydın olarak karşımıza çıkmaktadır.

,

149BOA. DH. MUİ. nr. 1041/37. 9 C 1328; BOA. DH. MUİ. nr. 1082 /1. 4 B 1328.

Benzer Belgeler