• Sonuç bulunamadı

4. ALİ SEYDİ BEY’İN TARİH ANLAYIŞI

4.11 Medeniyet Algısı

Milletler, tarih sahnesinde yer aldıkları sürece, mevcudiyetlerinin bir göstergesi olarak maddi ve manevi birtakım doğrulardan meydana gelmiş, medeniyet adı veri- len değerler bütünü oluştururlar. Tarihi süreç içinde yaşayan milletlerin meydana getirdikleri bazen doğmalar içerse de gelenek haline gelen, hayatı doğru ve insanca yaşama kuralları olarak tanımlanan medeniyet, Ali Seydi Bey’in eserlerinde üstün- de durduğu önemli kavramlardan biridir333. Milletlerin medeni sahada bıraktıkları

331 Ali Seydi, a. g. e. , s. 41. 332 Ali Seydi, a. g. e. , s. 42.

333Erdoğan Erbay, “ Akif, Mehmet Akif”, Felsefe Ansiklopedisi (Ed. Ahmet Cevizci), C. 5, Ebabil

Yay. , Ankara, 2007, s. 655-656.

eserler, onların genel tarihteki yerini belirlemede önemli bir gösterge olmuştur. Ali Seydi Bey, eğitimi, kitapları ve kütüphaneleri medeniyetin en önemli unsurları olarak kabul etmiştir. Avrupa devletlerinin son dönemde ilerlemelerinin en önemli sebebi olarak; onların eğitime ve kütüphanelere önem vermelerini göstermiştir. Onuncu asra kadar son derece gelişmiş olan İslam medeniyetinin de geri kalmasını ise; belirli aralıklarla tekrar etmiş olan medeniyet kurumlarına verilen zararlarla açıklamaya çalışmıştır. Örneğin; Cengiz Han(1162-1227), Hülagu Han(1217-1265) ve Timur Han(1336-1405) gibi hükümdarların yaptıklarını bu duruma örnek olarak vermiştir.

Ali Seydi Bey’in medeniyet algısında temelde iki merkez vardır: bunlar Doğu me- deniyeti ve Batı medeniyetidir. Ali Seydi Bey, bütün medeni gelişmeleri temelde bu iki yapının içine yerleştirerek açıklamaya çalışmıştır. Ali Seydi Bey, insanın medeniyet yolculuğunu İlk Çağ medeniyetlerine kadar götürmektedir. Tarih Öncesi Dönem’ de insanlar sürü halinde, başka bir ifade ile düzensiz yaşamışlardır. Dolay- sısıyla medeniyet adına pek fazla eser meydana getirememişlerdir. İnsanlar cemiyet haline geldikten sonra medeniyet adına gelişmeler yaşanmış ve tarihi devirleri baş- lamıştır. Ancak bu cemiyet haline gelme durumunun, ne zaman gerçekleştiği tam olarak saptanamamıştır334

.

Ali Seydi Bey, ilmî ve medeni gelişmeleri güneşe benzetmiştir. İlim, medeniyet ve terakki kavramaları güneş benzetmesi ile anlatılmıştır. Bu kavramlardaki üstünlü- ğün el değiştirmesi, güneşin hareketine benzetilmiştir. Bu durumu “Kurun-u ahi- re’nin başlangıcında güneş Asya, Afrika, Arabistan ve Türkistan’ı terk ederek, bir değişim ve inkılap halinde bulunan Garbın tepesine iniyor”335

sözleriyle açıklamış- tır. Ali Seydi Bey, bu güneşin önce Doğu’da ortaya çıktığını belirtmiş; ona göre tarih, insanlığı ve medeniyeti Doğu ile tanımıştır. İlk medeni gelişmeler Doğu top- raklarında filizlenmiştir. En geniş anlamıyla asırlarca Asya kıtası bu konuda üstün olmuştur. İlk Çağ ve Orta Çağ’da bu konudaki birincilik, parlaklık Doğu’da olmuş- tur. Bu durum Yeni Çağ’ın başlangıç noktasına kadar davam etmiştir Bu aşamadan sonra cehalet ve hareketsizlik Asya’nın, Afrika’nın her köşesini kaplamıştır336.

334Ali Reşad, Ali Seydi, Târîh-i Umûmî, C. 1, İstanbul, 1330, s. 7-8.

335 Ali Seydi, Sokullu Mehmet Paşa, Kanaat Matbaası, Dersaadet, 1327 (1911), s. 3 336

Ali Seydi, a. g. e. , s. 4.

Ali Seydi Bey, Ali Reşad ile yazdığı Genel Tarih adlı eserde, medeniyet yönünden kavimleri birbiriyle karşılaştırmışlardır. Bu karşılaştırmada temel ölçütlerden birisi de milletlerin, insanlık ve medeniyetin ilerlemesine olan katkılarıdır. Bu ölçüye göre Mısırlılar İlk Çağ’daki en medeni kavim olarak görülmektedir. Muhtemelen de medeniyeti kuran bu medeniyettir337. Mısırlıların ne kadar medeni olduklarını göstermek için bazı özelliklerine dikkat çekilmiştir. Kanun yapmada geldikleri nok- ta mükemmel olarak değerlendirilmiştir Yaptıkları mükemmel kanunlarla devletle- rini uzun süre yaşatmışlardır. Temizlik konusunda çok iyi oldukları ifade edilmiş- tir. Mısırlıların örf ve âdetleri ile inançları hakkında da bilgiler verilmiştir338. Diğer bir medeniyet olan Romalılar başlangıçta dünyanın en hamiyetli, vatan ve millet sevgisi ile dolu ahlaklı bir kavmi iken; memleketleri büyüyüp farklı milletlerle kaynaştıkça; özellikle Yunanlılarla karıştıktan sonra güzel ahlaklarının bozulduğu ifade edilmiştir339. Ali Seydi Bey ve Ali Reşad Yunan medeniyetini Doğu ile Ba-

tı’nın birlikte ortaya çıkardıkları medeniyet olarak kabul etmektedirler. Roma me- deniyetini Yunanistan’dan sonra Avrupa medeniyetinin kaynağı olarak görmüşler- dir. Diğer bir ifadeyle Avrupa medeniyetinin temelleri Yunanistan ve Roma’ya dayanmaktadır. Endülüs Emevi Devleti’nin de Avrupa medeniyetinin ve biliminin oluşmasında en önemli kaynaklardan biri olduğuna dikkat çekilmiştir340

.

Daha önce de ifade edildiği gibi, Ali Seydi Bey’e göre ilk medeni gelişmeler Doğu toplumları tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle Ali Seydi Bey, İslam mede- niyetinin incelenmesine eserlerinde geniş yer vermiştir. İslam medeniyetinin bilim, teknoloji, askeri, siyasi ve kültürel alanlarda Avrupa medeniyetini etkilediğini sa- vunmuştur. Ali Seydi Bey’e göre İslam medeniyeti kısa sürede gelişerek bilimin gelişmesine yol açmış; Müslümanlar sekiz asır kadar cihana rehberlik, liderlik et- miştir. İslam medeniyetinin iki önemli merkezi olan Abbasi ve Endülüs Emevi Devleti’nin birbirinden uzaklarda iki devlet olsalar da, aynı dine inanmaları, aynı lisanı konuşmaları, aynı âdetlere tabi olmaları nedeniyle şeklen medeniyetleri birbi- rine benzediği ifade edilmiştir.

Ali Seydi Bey’e göre, Emeviler, Abbasiler, Endülüs Emevi Devleti İslam medeni- yetinin gelişmesine farklı alanlarda katkıda bulunmuşlardır. Emeviler daha çok

337Ali Reşad, Ali Seydi, Târîh-i Umûmî, C. 1, İstanbul, 1330, s. 15 338Ali Reşad, Ali Seydi, a. g. e. , s. 15-16.

339Ali Reşad, Ali Seydi, a. g. e. , s. 68-71.

340Ali Reşad, Ali Seydi, Tarih-i Umumi, C. 2, İstanbul 1327, s. 45.

teşkilatlanma alanında ve fetihler yoluyla sınırları genişletirken; Abbasiler ise ilim ve medeniyet alanında katkı sağlamışlardır. Avrupa’da Endülüs Emevi Devleti ise daha çok ileri medeniyet olarak değerlendirilebilecek olan, İslâm medeniyetini zir- ve noktasına taşımışlardır. Ali Seydi Bey, Avrupa medeniyetinin köklerini Endülüs Emevi Devleti’nde aramak gerektiğini ifade etmiştir. Başlıca ileri oldukları bilim dalları: Kimya, Tıp, Felsefe ve Mimarlık olmuştur. Bu alanlarda Avrupa’ya örnek olmuşlardır341. Arapların İslam medeniyetine olan katkılarını çeşitli örneklerle

açıklarken; bunların Avrupa’ya olan etkilerine de dikkat çekilmiştir. Ancak Ali Seydi Bey ve Ali Reşad’ın Genel Tarih anlatımlarında İslam medeniyetini sadece Arap katkısına indirgeyerek anlatmaları, bir eksiklik olarak dikkat çekmektedir. Ali Seydi Bey’e göre İslam medeniyetinin temelinde Kur’an ve sünnet vardır. Me- deniyeti oluşturan unsurlardan tabii, sosyal ve manevi çevreye dikkat çeken Ali Seydi Bey, manevi çevre unsurlarından olan lisan ve âdetlerin daha önce de Arap- larda olduğuna dikkat çekerek, medeniyette asıl farkı ortaya çıkaran unsurun Müs- lümanlık olduğunu vurgulamak istemiştir342. Arapların meydana getirdikleri mede-

niyet eserleri üç önemli darbe sonunda neredeyse yok olup gitmiştir. Birincisi, as- lında bütün Doğu milletlerini hedef alan, özellikle de Abbasi Devleti topraklarına saldıran Cengiz Han, Hülagu Han ve Timur Han gibi büyük devlet adamlarının medeniyeti hedef alan saldırılarıdır. Bu saldırılarda ilim merkezleri ve kütüphaneler yok edilmiştir. Birer medeniyet merkezi olan; Şam, Bağdat, Tebriz, İsfahan gibi İslam şehirleri başta olmak üzere, kentler tahrip edilmiş; neredeyse Asya baştanba- şa bir yangın yerine çevrilmiştir. Bu sebepten Doğu’da gelecek çağlara medeniyet namına pek az bir miras intikal etmiştir. İkincisi, Endülüs Emevi Devleti’nin zayıf- laması üzerine Kuzey Avrupa’dan gelen haçlı ordularının saldırılarına maruz kal- malarıdır. Bu saldırılar sonunda Katolik olan Kral Ferdinand burada bulunan İslam eserlerinin çoğunu; hatta en güzellerini imha ettirmiştir. Üçüncüsü, onuncu asırdan beri İslâm’ı temsil eden hükûmetlerin yönetim alanında istibdatta kalması ve bunun sonucu olarak da her türlü cehaletin ortaya çıkmasıdır. Yine Ali Seydi Bey’e göre

341Ali Reşad, Ali Seydi, a. g. e. , s. 45.

342Cahid Baltacı, İslâm Medeniyet Tarihi, M. Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı Yay. Nu:197, İstanbul,

2010, s. 32-33. ; Ali Reşad, Ali Seydi, Tarihi-i Umumi, C. 2, İstanbul, 1327, s. 66.

bu üç üzücü hadise olmamış olsaydı; İslam milletleri medeniyet ve fende sahala- rında en ileri olacakları ifade edilmiştir343

.

Avrupa devletlerinin medeniyette ilerlemelerinin birçok sebebi olduğunu ifade eden Ali Seydi Bey, ilk olarak İspanya’da Müslümanların kurduğu Endülüs Emevi Devleti’nin ilim ve fendeki rehberliğini söylemiştir. İkinci olarak Haçlı Seferleri ile Batı’nın Doğu’daki medeni gelişmeleri görmesi ve bu vesileyle gözlerinin açılmış olmasıdır. Üçüncü olarak İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethiyle birçok bilim adamının Avrupa’ya gitmesinin de bu gelişmede etkisi olduğu ifade edilmiştir. Ay- rıca Amerika’nın keşfi, barutun icadı Batı’nın gelişmesinde önemli adımlar olarak sayılmıştır. Engizisyon mahkemelerinin, yaptığı uygulamaların halkın sabır sınırla- rını zorlaması sonucunda halkın tepki veren bir duruma dönüşmesi de önemli gö- rülmüştür. Ruhban sınıfının baskısı ve Martin Luther’in ortaya çıkması, gelişmelere katkısı olan diğer gelişmeler arasında sayılmıştır344

.

Ali Seydi Bey’in medeniyet konusunda Osmanlı Devleti’ni değerlendirmesi diğer Doğu milletlerinden farklılık göstermektedir. Ali Seydi Bey, Doğu için genel geri kalma halinden Osmanlı Devleti’ni istisna tutmuştur. Bu durumu “Çünkü biz Os- manlılar, şarklı olduğumuz halde kurun-u ahirden sonra diğer akvam-ı şarkiye gibi bir seyri seri ile varta-i inhitata (zorluk) takarrub etmedik” 345şeklinde ifade etmiş- tir. Bu çağa Batılılar ile beraber girildiğini, onlar karşısında uzun yıllar askeri başa- rıların devam ettiğini ifade etmiştir. Yeni Çağ’ın sonlarında Osmanlı Devleti’nin durumu; Avrupalılara karşı kara ve denizlerde askeri başarılar devam ederken; bu- nunla birlikte siyasi başarılar da devam etmiştir. Zamanla fark ortaya çıkınca devlet adamları ve aydınlar Batı’yı tanıma amaçlı girişimlerde bulunmuşlardır. Batı’daki bu uyanışın farkına varmışlar; hatta önce askeri alanda olmak üzere birtakım tedbir arayışına girmişlerdir. Ali Seydi Bey, bu amacın tam olarak gerçekleşmeyişini ise Batı’yı, dolayısıyla Batı medeniyetini tanımak için doğru bir yaklaşım ile onların uyanışını sağlayan başlangıç sebeplerine gidilmemesiyle açıklamıştır346. Dolayısıy-

la yüzeysel bir taklitten daha çok bu medeniyetin mantık ve dinamiklerini kavra- manın önemli olduğunu vurgulamıştır.

343Ali Reşad, Ali Seydi, Tarih-i Umumi, C. 2, İstanbul, 1327, s. 68-69 344 Ali Seydi, Sokullu Mehmet Paşa, Kanaat Mat. , Dersaadet, 1327, s. 5. 345 Ali Seydi, a. g. e. , s. 5-6.

346Şemin, a. g. e. , s. 4.

Sonuç olarak Ali Seydi Bey’in medeniyet algısında, medeniyetin doğduğu yer Do- ğu topraklarıdır. İlk medeni gelişmeler Doğu milletlerinde ortaya çıkmıştır. İslami- yet’in gelişiyle Doğu’da var olan medeniyet birikimleri farklı bir konuma yüksel- miş; kısa sürede eğitim, kültür, bilim ve sanat alanlarında büyük gelişmeler yaşan- mıştır. İslam medeniyetinin zirveye çıktığı zamanlar, hicri iki, üç ve dördüncü asır- lar olmuştur. Ali Seydi Bey’in eserlerinde İslam medeniyetinin Avrupa medeniye- tine üstünlüğü çeşitli örneklerle anlatılmaya çalışılmıştır. Abbasiler Dönemi’nde (750-1258) Memun zamanında(813-833) devletin mâli işlerinden sorumlu Dîvân-ı âli kurumunun daha sonra Batı’da açılan Parlemen’lerin347 ilk örneği olduğu söy-

lenmiştir. Yine Abbasiler Dönemi’nde devlet kuvvetlerinin bugünküne benzer şe- kilde örgütlendiğini, bu kuvvetlerin dört kısma ayrıldığını ifade eden Ali Seydi Bey bunları: Kuvve-i Harbiye, Umûr-u Maliye, İntihab-ı Me’murîn ve Umûr-u Adliye ve Mülkiye şeklinde isimlendirmiştir348

. Ancak bir âfat olarak değerlendirilen Cen- giz Han, Hülagu Han ve Timur Han’ın medeniyeti hedef alan yıkımları sebebiyle İslam medeniyeti birikimleri yok olma noktasına gelmiştir. Ayrıca uzun yıllar de- vam etmiş olan Haçlı Seferleri de medeniyetin yok olmasında önemli rol oynamış- tır. Baskıcı yönetim biçimlerinin, bir diğer ifade ile istibdadın Müslümanların geri kalma sebebi olarak gösterilmesi, Ali Seydi Bey’in tanığı olduğu asra da bakışını yansıtması açısından önemlidir. Eserlerini genel olarak Sultan II. Abdülhamid’in tahtan indirilmesinden sonra kaleme alan Ali Seydi Bey, bu dönemi istibdat olarak ifade etmekten çekinmediği görülmektedir.

347Ali Reşad, Ali Seydi, Tarih-i Umumi, C. 2, İstanbul, 1327, s. 65. 348

Ali Seydi, a. g. e. , s. 65-66.

Benzer Belgeler