• Sonuç bulunamadı

Tarih Yazımı ve Yararlandığı Kaynaklar

4. ALİ SEYDİ BEY’İN TARİH ANLAYIŞI

4.9 Tarih Yazımı ve Yararlandığı Kaynaklar

Ali Seydi Bey’in tarih çalışmalarında, ağırlıklı olarak hedefinin, eser kaleme al- maktan çok tarihi öğretme gayesi taşıdığı daha önce ifade edilmişti. Onun tarih alanındaki eserlerine baktığımızda ağırlıklı olarak tarih dersi kitabı yazması bu du- rumu doğrulamaktadır. Onun ders kitaplarının dışında kaleme aldığı eserlerde de bu hedeften sapmadığı görülmektedir. Eserlerine genel olarak bakıldığında tarihte usul özellikleri ve tarih felsefesi konularında fikirlerini nadiren belirtmiştir. Bu konu da yaklaşımını net olarak ifade ettiği meseleler “tarih ilim midir fen midir ve müverrihlik nedir” konuları olmuştur. Bu konudaki tartışmalara katılan Ali Seydi Bey, tarihin bir bilim olduğunu delilleriyle göstermeye çalışmıştır. Müverrihlik kavramı üzerinde de fikirlerini ifade eden Ali Seydi Bey, tarihçiliği bir sanat olarak görmüştür313. Bunun için tarihçiliğin özenli bir çalışma gerektirdiğini ifade etmiş-

tir.

Ali Seydi Bey, âlemde her şeyde sürekli bir gelişim kanunun geçerli olduğuna dik- kat çekmiştir. Bu kanuna göre âlemde her şey; noksandan kemale doğru aşamalı olarak hareket etmektedir. Ali Seydi Bey’e göre tarih çalışmaları ve tarih yazıcılığı da bu kanuna tabi olarak terakki edip gelişmektedir. Ali Seydi Bey, ilk tarih yazım şeklinin, milletlerin geçmişlerine ait muharebe ve zaferleri destansı bir şekilde yazmakla başladığını; böylece insanların tarihi bir övünç kaynağı olarak kullandık-

312 Ali Seydi, a. g. e. , s. 118-119. 313

Ali Seydi, Hükûmat-ı İslamiye Tarihi, İstanbul, 1327, s. 1-2.

larını ifade etmiştir314. Bu tür çalışmaların artarak tarihi meydana getirdiklerini

ifade etmiştir. Böylece tarihin büründüğü ilk şeklin destan olduğu; ancak bu tür bir tarihçilikte düzenli ve önemli tarihi bilgilere ulaşmanın mümkün olmadığına da dikkat çekmiştir. Ali Seydi Bey’in böylece tarihçiliğin (tarih yazımı) belli kuralları olan bir bilim olduğuna vurgu yaptığı söylenebilir.

Ali Seydi Bey, ilk tarih çalışmalarının, Yunan filozof ve şairlerinden Homeros’un destanları en güzel şekilde tanzim ederek meydana getirildiğini ifade etmektedir. Fakat bunların tarih hakkında ehemmiyetli bilgiler vermemekle birlikte; bu destan- ların bütün tarihçiler tarafından ilk tarih çalışmaları olarak kabul edildiğini ifade etmiştir315

. Hicret’ten 1108 sene önce dünyaya gelmiş olan Herodot’un tarihçiler tarafından tarihin babası olarak kabul edildiği ifade edilmiştir. İslâm tarihçilerinden de örnekler veren Ali Seydi Bey, İbn Esir (ö.1233), İbn Haldun (ö.1406) ve Ebul Fida (ö.1331)’nın büyük tarihçiler olduğunu söylemiştir. İbn Haldun’un tenkit tari- hi kanunları hakkında ortaya koyduğu fikirlerden birçoğunun kıymetinin hâlâ de- vam ettiğini ifade etmiştir. Astronomi âlimlerinden Ebul Fida’nın El Muhtasar Fi Tarihi’l Beşer eseri mükemmel olarak değerlendirilmiştir316

.

Meşrutiyet Dönemi Osmanlı tarihçileri tarihçiliğin ortaya çıkışı ve gelişimi konu- sunda Yunan tarihi ile başlayıp XIX. yüzyıl Avrupa’sına kadar gelen genel kabul görmüş modern tarih yazımı yaklaşımını kabul etmişlerdir. Bu yaklaşımda, Avru- palı tarihçilere yer verilmiş olup nadiren de farklı isimlerden örneğin; İbn Haldun gibi İslâm tarihçilerine yer verilmiştir. Bu anlayışa göre tarihçilik eski Yunanla başlamış, Homeros’un çalışmaları dikkate alınırken, Herodot tarihin babası olarak kabul edilmiştir. Eski Yunan’dan sora tarih yazıcılığında Roma Devleti’nin katkıla- rı ve Avrupa’da meydana gelen Rönesans, Aydınlanma Çağı gibi aşamalardan ge- çerek XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren tarih bir ilim haline gelmiştir317. Ta- rih ilminin böyle bir gelişim seyri olduğunu Ali Seydi Bey’in de kabul ettiği anla- şılmaktadır.

Ali Seydi Bey, tarihin bu aşamaya gelmesi ve tarihe ilginin artmasını ise insanların medeniyet ve fen sahalarındaki gelişmelerine bağlamıştır. Eski devir insanlarının

314 Ali Seydi, a. g. e. , s.2. 315 Ali Seydi, a. g. e. , s.13-14. 316 Ali Seydi, a. g. e. , s. 14-15. 317 Çalen, a. g. e. , s. 44-45.

geçmişi sonsuz bir ölü (mevt-i ebedi)318

kabul ettiklerini, bundan dolayı ona dönüp inceleme gereği bile duymadığını ifade etmiştir. Ona göre medeniyet ve fendeki gelişmeler yardımıyla geçmişe ait bilgilere ulaşma kolaylaştıkça tarihe olan ilgi de artmıştır.

Ali Seydi Bey’in tarih alanında ilgi duyduğu konular çeşitlilik arz etmektedir. Os- manlı Tarihi ve İslam Tarihi’nin konuları kapsamında eserler verirken dergi ve ga- zetelerde daha çok güncel tarih konularına yer verdiği görülmektedir. Osmanlı teş- rifat ve teşkilatına yönelik olarak yayınlanan makaleleri buna örnek olarak verilebi- lir. Ali Seydi Bey’in aynı zamanda tarihi biyografi çalışmaları da dönem itibariyle farklı konular olarak dikkat çekmektedir.

Tarihte büyük adamların etkisine inandığı anlaşılan Ali Seydi Bey, Türk ve İslam Tarihi’ne ait önemli tarihi şahsiyetleri yeri geldikçe anlatmaya çalışmıştır. Tarihte bu kişilerin önemli roller oynadıklarını söylemiştir. Örneğin; Osman Gazi’nin bü- yük oğlu Alâaddin Paşa’nın padişahlık mücadelesine girişmeyip; bu hakkı kardeşi- ne vermesi çok önemsenen bir konu olarak belirtilmiştir. Sokullu Mehmet Paşa, Köprülüler namıyla anılan Köprülü Mehmet Paşa, Köprülü Fazıl Ahmed Paşa ile Mustafa Reşid Paşa Osmanlı Devleti’nde önemli şahsiyetler olarak zikredilmiştir. İslam Tarihi’nden Dört Halife ve Aşere-i mübeşşere de eserlerde örnek verilen bü- yük şahsiyetler olarak dikkat çekmektedir319.

Ali Seydi Bey, eserlerini yazarken, Osmanlı Tarihi’ni Orta Asya’dan başlayan bir Türk Tarihi anlatımı yaparak başlatmamıştır. Osmanlı Tarihi, genel olarak Osmanlı hanedanının menşei ile başlatılmıştır. Buna göre Horasan’daki Kayıhan Aşireti’ne mensup olan topluluk, Moğol istilaları üzerine önce Erzincan’a oradan da Halep’e göç etmişlerdir. Son olarak da Domaniç’te karar kılmışlardır. Ali Seydi Bey, Os- manlıların kısa sürede büyük başarılar elde etmesini de güzel ahlak ile muamele etmelerine dayandırmıştır320

.

Ali Seydi Bey, ders kitaplarında hanedan tarih anlayışına uygun biçimde, padişah- ları merkeze yerleştirerek, Osmanlı Tarihi’ni kronolojik olarak anlatmıştır. İslam Tarihi’ni de yaşadığı dönemin geleneğine uygun olarak âlemin yaratılışı konusuyla

318 Ali Seydi, a. g. e. , s.13.

319Ali Reşad, Ali Seydi, Tarih-i Umumi, C. 2, Dersaadet, 1327, s. 191 320Ali Reşad, Ali Seydi, a. g. e. , s. 70-71.

başlatmıştır. Hz. Âdem’den itibaren bir peygamberler tarihi anlatımıyla devam et- tirmiştir. Tufan hadisesi ve Hz. Nuh’un evlatlarının yeryüzüne dağılışı ve ırkların ortaya çıkışı üzerinde durulan konulardır. Bu aşamadan sonra İslam Tarihi, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) doğumundan itibaren anlatılmaya başlanmaktadır.

Ali Seydi Bey’in tarih yazımında dikkat çeken bir nokta da tanığı olduğu olayları eserlerinde anlatmayı uygun görmüş olmasıdır. Dolayısıyla bir olayın tarihin ince- lediği alan içine girmesi için üzerinden belli bir süre geçmesi gerektiği anlayışına her zaman bağlı kalınmadığı görülmektedir. Muhtemelen öğrencilere fayda sağla- yacağı düşünülen uzak ve yakın tarih ile güncel hadiseler de eserlerde anlatılmıştır. Örneğin; istibdat yönetimi her türlü olumsuz gelişmenin sebebi olarak görülürken, öğrencilerin meşrutiyet bilinci kazanması için istibdat yönetimi son derece ağır ifadelerle eleştirilerek anlatılmıştır321. Yakın dönem siyasi ve askeri gelişmeleri: antlaşmalar, savaşlar ve ayaklanmalar eserlerde ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Ali Seydi Bey’in, tarih çalışmalarında birçok tarihçi ve farklı eserlerden yararlan- dığı görülmektedir. Bu durumu eserlerine yansıttığını görmekteyiz. Bu şekilde tarih bilgisini geliştirdiği söylenebilir. Ali Seydi Bey tarih, dil ve ahlak alanındaki bazı eserlerini kaleme alırken birlikte hareket ettiği tarihçiler ve dil bilimciler olmuştur. Bunlardan en önce zikredilmesi gereken kişi Ali Reşad’dır. Söz konusu tarihçiyle hem İslam Tarihi hem de Osmanlı Tarihi ile ilgili eserler kaleme almıştır. İkinci olarak eserlerini mükemmel olarak değerlendirdiği son vakanüvis, Tarih-i Osmani Encümeni ilk başkanı Abdurrahman Şeref Bey’de Ali Seydi Bey’in ilişki içinde olduğu, eserlerinde en sık yararlandığı tarihçilerden biri olduğu görülmektedir. Ay- nı zamanda Ali Seydi Bey’inde içinde üye sıfatı ile bulunduğu Târih-i Osmânî En- cümeni üyeleri doğal olarak Ali Seydi Bey’in etkileşim halinde olduğu tarihçiler- dir. Örneğin; Ahmet Refik Altınay (1881-1937), Ahmet Mithat Efendi (1844- 1912), Mehmed Arif Bey (1845-1897), Necip Asım Yazıksız (1861-1935), Ali Emiri Efendi (1857-1924) bu tarihçilere örnek olarak gösterilebilir.

Ali Seydi Bey, eserlerinde modern tarihçilik olarak kabul edilen şekilsel özelliklere de uymaya çalışmıştır. Eserlerinde yer yer dipnotlar kullanmış, buralarda açıklama- lara ve kaynak göstermeye çalışmıştır. Bu anlamda onun en çok yararlandığı kay- naklar şöyle sıralanabilir: Mütercim Âsım Efendi’nin (ö.1819), 1804-1809 yıllarını

321Nakıp, a. g. e. , s. 70.

anlatan bir Osmanlı Tarihi olan, Tarih-i Asım’ı ile Ahmet Cevdet Paşa’nın (1823- 1895), 1774-1826 yıllarını anlatan Tarih-i Cevdet ve Mustafa Nuri Paşa’nın (1824- 1890), Netâyicü’l-vukūât adlı eserler en çok yararlandığı kaynaklar arasındadır. Ayrıca Mehmed Kâmil Paşa’nın (1832-1913) Târîh-i Siyâsî-i Devlet-i Aliyye-i Osmâniye (I-III, İstanbul 1325/1327) adlı eseri ile Ahmet Râsim Bey’in (1865- 1932), Osmanlı Tarihi sık sık zikrettiği kaynaklar arasındadır. Abdurrahman Şeref Bey’in Tarih-i Devlet-i Osmaniye’si, Mizancı Murad’ın (1854-1917) Târîh-i Ebü’l- Fârûk, Namık Kemal’in322

, Osmanlı Tarihi eserlerinde en çok dipnot bilgisine baş- vurulan diğer eserler olarak görülmektedir. Bu tarihçiler arasında Ahmet Cevdet Paşa’nın devlet adamı, hukukçu ve tarihçi kimliğiyle daha öne çıktığı görülmekte- dir. Tarih konularında öne sürdüğü görüşleri sadece Ali Seydi Bey’i değil birçok tarihçiyi etkilediği görülmektedir. Feridun Bey’in (ö.1583), Münşeât’ı onun baş- vurduğu önemli kaynaklardır. Eserlerinde bazı olayların anlatımında Joseph Von Hammer’in (1774-1856), Büyük Osmanlı Tarihi’nden yararlandığı ve görüşlerine destek olarak kullandığı görülmektedir. Ancak onun görüşlerini ve tarihçiliğini “Hristiyanlığı temsil eden bu müverrih”323ifadesini kullanarak bazı konularda yanlı

bir tutum izlediğini ifade etmiştir. İstanbul’un Fethi ve Fatih Sultan Mehmed’in (1451-1467) padişahlık yıllarını konu eden Mikhael Krıvotulos’un Historia adlı eserinden yararlanmıştır324

. Biyografi yazarı ve divan şairi olan Hamid Veh- bi’nin(ö.1902), 1885 yılında yayımlanan Meşahir-i İslam adlı eserine kitaplarında atıflar yapmıştır; ancak eserdeki bazı bilgilerin abartılı olması sebebiyle ihtiyatlı davranmak gerektiğini söylemiştir. Mesela Orhan Gazi’nin tahta çıktığı esnada devletin nüfusunun dört milyon olarak gösterilmesini son derece abartılı bir rakam olarak değerlendirmiştir325

.

Benzer Belgeler