• Sonuç bulunamadı

2.5. TÜRKİYE’DE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN TARİHÇESİ VE GÖRÜNÜMÜ

2.5.1. Cumhuriyet Öncesi Dönemde Basın Özgürlüğü

2.5.1.2. Tanzimat Dönemi

Tanzimat dönemi 1839 yılında Gülhane Hatt-ı Hümayun’un ilanıyla başlayan, daha sonraki yıllarda demokratikleşme sürecine öncülük edecek, padişahı etkileyebilecek, batı düşüncesinden örnek alan aydınların yetiştiği bir dönemdir.127 Tanzimat Fermanı’nda temel haklarla ilgili maddeler yer alsa da çoğu özgürlük gibi basın özgürlüğüne da yer verilmemiştir.128 Ancak Tanzimat Dönemi’nin önemi Türkiye’de gerçek anlamda basının ortaya çıkmasının Tanzimat’ın ilanıyla başlayan batılılaşma hareketlerini savunan aydınların sayesinde olmasıdır.129

Tanzimat döneminde umulduğu gibi şahsi hak ve özgürlüklerin sağlanmadığını, padişah Abdülaziz döneminde Osmanlı devlet geleneğini sürdürmek için baskının yaygınlaştığını, Tanzimat ilkelerinin uygulanmadığını görmekteyiz.

Tanzimat döneminde batı düşüncesini görüp örnek alan aydınlar, meşruti yönetim tarzını istemekte ve bunun için basın faaliyetlerini kullanmışlardır.130

Bu dönemde ilk yarı özel kabul edilen Türk gazetesi “Ceride-i Havadis” ve ilk Türk dergisi “Vekayi-i Tıbbiye”nin yayınlandığını görmekteyiz.131 Ancak gazete, gazetecilikle ve basınla ilgili idarenin kararları dışında herhangi bir kural ya da yöntem yoktu.132

1857 tarihinde matbaalarla ilgili ilk düzenlemeleri içeren “Matbaalar Nizamnamesi” çıkarılmıştır. Bu nizamnamede matbaaların basacağı eserlerin basılmadan önce inceleneceği, devlet için bir sakınca olmaması halinde basılabileceğine dair sansür hükümleri yer almıştır.133

1864 yılına gelindiğinde basınla ilgili olarak yapılan ilk hukuki düzenlemeye rastlamaktayız. Matbuat Nizamnamesi olarak çıkarılan bu düzenlemede gazetelerin yayınlanması hükümetin iznine bağlanmıştır. Bu iznin her zaman geri alınabileceği,

127 Kemal Karpat, Türk Demokrasi Tarihi, 2.B. Afa y. İstanbul, 1996, s.20

128 Ünal Özkorkut, “Basın Özgürlüğü ve Osmanlı Devleti’ndeki Görünümü”, s. 72

129 Salihpaşaoğlu, Türkiye’de Basın Özgürlüğü , s. 126

130Köksal Şahin, “Çok Partili Dönem Öncesi Türkiye’de Demokratik Gelişim ve Basının Bu Süreçteki Yeri”, s. 69

131 Gedik, Türk Yargı Kararları Çerçevesinde Türkiye’de Kitle İletişim Özgürlüğü, s. 76-77

132 Dönmezer, Basın ve Hukuku, s. 128

133Hasan Refik Ertuğ, Basın ve Yayın Hareketleri Tarihi, İstanbul Üniversitesi y. No: 1492, İstanbul 1970, s. 193

44

siyasi içerikli olmayan yayınların izin alınmadan basılabileceği, gazete çıkarmak için en az otuz yaşında olmak gerektiği gibi hükümler yer almıştır.134 Bu hükümleri incelediğimizde günümüz şartları açısından ancak eleştirebiliriz. Çünkü dönemin Osmanlı Devleti düşünüldüğünde dış baskılardan yorulmuş, ayakta kalmaya çalışan bir devlette ancak bunu görebilirdik.

Yine bu nizamnamede yürürlükte bulunan cezalar yerine suç işleyen gazeteyi kapatmak düzenlemesi getirilmiştir. 135 Örneğin devletin düzenini bozan, suç işlenmesini kışkırtan, padişah ve hanedan için uygun olmayan sözler kullanan, dost ve müttefik ülke liderleri hakkına olumsuz yazılar yazan gazeteler kapatılabilecekti.136

Bu dönemde devletin bazı birimlerinde memur olarak görev yapan bazı gazeteci aydınlar basının aracılığıyla muhalefet ettikleri konuları açıklama olanağı bulurlar. Gazetelerin sayısının artmasıyla birlikte muhalefetleri daha güçlü duruma gelir. Bunun üzerine 1867’de dönemin Sadrazamı Âli Paşa tarafından Âli Kararname olarak da bilinen yeni kararname yürürlüğe girer. 1864 Matbuat Nizamnamesi geçici olarak yürürlükten kaldırılır, hükümete basın hakkında idari kararlar alma yetkisi verilir.137

Âli Kararname 1864 tarihli Matbuat Nizamnamesinin uygulanmasını daralttığı gibi sansür uygulaması olarak da değerlendirilmiştir. Bu dönemde basın, devlet politikalarını hem eleştirmiş hem de yaşanan olaylarla ilgili olarak kamuoyunu bilgilendirmeye çalışmıştır. Buna karşılık Âli Kararnamenin gerekçesi olarak

“İhtiraslarından imparatorluğun esaslarını zedelemeyi göze alan, memleketi tarafsız müdafaa edeceklerine, memleket düşmanlarının emrine tabi olarak muzır fikirlere aracılık ederek muzır havadisleri neşretmeleri” gösterilmiştir. Özgürlük ve milliyet gibi kavramları halka tanıtan, N. Kemal’in çıkardığı “Tasvir-i Efkâr”, Girit sorunu ve ekonomik politikayı eleştiren A. Suavi’nin çıkardığı “Muhbir”, “Ayine-i Vatan,

134 Dönmezer, Basın ve Hukuku, s. 128

135Ahmet Danışman, Basın Özgürlüğünün Sağlanması Önlemleri(Devletin Basın Karşısındaki Aktif Tutumu), Ankara Üniversitesi Basın-Yayın Yüksek Okulu y. No: 1, Ankara, 1982, s. 6

136 Ünal Özkorkut, “Basın Özgürlüğü ve Osmanlı Devleti’ndeki Görünümü”, s. 73

137 Asuman Tezcan, “ Âli Kararname ve Basın”, Selçuk İletişim Fakültesi D, C.III. S.4. Y. 2005, s.168

45

Vatan, Utarit” gibi gazeteler de Âli Kararnameye dayanılarak basının bu durumu idarece hoş karşılanmadığından kapatılmıştır.138

1864 tarihli Matbuat Nizamnamesi’nde basında sansürden ziyade özgürlüğün daha çok dikkat çektiği, 1867 tarihli Âli Kararname’de basın özgürlüğünün tamamen ortadan kaldırıldığı görülmektedir.139Âli Kararname’nin mimarı Âli Paşa’nın basının yaptığı eleştirilerle ilgili olarak, “Devletin zaafını millete söylemeyi bir vatanperverlik eseri bulmam” sözü140 manidardır. Günümüzün penceresinden o günün şartlarını değerlendirdiğimizde dış baskılara karşı ayakta kalmaya çalışan bir devlet ile sanayileşmenin gerisinde kalarak tarım toplumunun ekonomisi gereği kültürünü maalesef ilerletemeyen bir toplum görürüz. Bu şartlarda devleti ayakta tutma çabasının bir belirtisi olarak devlet aleyhine olan her şey de olduğu gibi basın da bu durumun propagandisti olarak görüldüğünden basına karşı çıkılmıştır. Ancak devletin herhangi bir zaafı varsa ki en azından bağımsız olarak gözüken devletlerin zaafı olmaması gerekirken, millete bunun basın tarafından aktarılmasında, devlet yönetimindeki yapılan yanlışlıkların düzeltilmesi için gerekli olduğunu söyleyebiliriz. Yoksa halkın bilgilendirilmesi sağlanmadan, devletin yaptığı her şey doğru gösterilmiş olur, ancak bu durumda da devleti yönetenler alkışlanırken diğer taraftan hem halk hem de devlet sömürülmüş olur.

138 Tezcan, “ Âli Kararname ve Basın”, s. 168

139 İnuğur, Basın ve Yayın Tarihi, s. 86

140 Tezcan, “Âli Kararname ve Basın”, s.168

46