• Sonuç bulunamadı

Düşünme Sonucu Oluşan Düşünce Özgürlüğü

1.2. İFADE HÜRRİYETİNİN UNSURLARI

1.2.2. Düşünce Özgürlüğü

1.2.2.2. Düşünme Sonucu Oluşan Düşünce Özgürlüğü

Kişinin kendisine ait zihinsel ürünleri ile kişiyi uyaran bilgi, haber, yorum, eleştiri, propaganda gibi dış etkenler sayesinde düşünme süreci tamamlanır ve bunun

44 Küçük, “İfade Hürriyetinin Sınırlandırılması”, s. 45- 46

16

sonucunda kişinin benimsediği, yine kendisine ait olan düşünce oluşmuş olur.

Düşünce kişinin bilgi birikiminin ürünüdür.45

Düşünce özgürlüğü ise öncelikle herhangi bir düşünce, inanç, karar, bilgi ya da kanıya sahip olabilme ve bunlardan dolayı herhangi bir baskı görmeme özgürlüğünü ifade eder. Aynı zamanda düşünce özgürlüğü, açıklamaya zorlanmama ve sadece düşünceden dolayı kınanmama ve suçlanmama haklarını da içerir.

Düşünce özgürlüğü düşüncenin sahibini koruması gereken bir özgürlüktür.

Düşüncenin ifade edilmesi özgürlüğü ise, kişinin kendisini ifade ettiği düşünceyi de içeren değişik ifade yollarını korumaktadır. Bu bağlamda düşünce özgürlüğü sahip olduğu düşünceden dolayı bireye, ifade özgürlüğü ise esasında düşünce ve ifade yollarına yönelmektedir.46

Düşünce özgürlüğü henüz dışa vurulmadan kişinin kendisi dışındakileri ilgilendirmemektedir. Buna göre düşünce özgürlüğü kişilerin düşüncelerinden dolayı endişe etmemesini ve bu düşünceleri ifade etmeye zorlanmaması gerektiğini gösterir.

Bu sebeple kişiler düşünce, tercih ya da kararın sadece kendisine ait olması sebebiyle bunları ifade etmeden belli bir korumaya sahiptir.47

Düşünce özgürlüğü en çok ifade edildiği zaman anlam kazanacağı gibi bireyin dışındakileri ancak o zaman ilgilendirir. Bu sebeple düşünce özgürlüğü düşünce, kanaat, kanı, karar ya da tercihlerin açıklandığında kişinin diğer haklarına dokunulmamasını da içerir. Kişiler bir düşünce açıklamasında bulunduğunda onun diğer herhangi bir hakkı zarar görmemelidir. 48

Düşünce özgürlüğü düşünce, kanaat, tercihlere saygılı olmaktan ziyade bunların sahibi olan bireye saygılı olmayı ifade eder. Zira düşüncelere saygı çoğu zaman mümkün değildir. Kaldı ki yanlış olduğu düşünülen bir görüş, kanaat ya da düşünce benimsenmediğinden bu görüş, kanaat ya da düşünceye saygılı olmaktan ziyade savunulmayan düşüncenin birtakım yollarla engellenmeye çalışılması ve karşı çıkılması mümkündür. Bu dahi düşünce özgürlüğü içinde telakki edilir. Ancak her

45 Okumuş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Türkiye’de İfade Hürriyeti, s. 48

46 Erdoğan, “İfade Özgürlüğü ve Sınırları”, s. 21

47 Sunay, Avrupa Sözleşmesinde ve Türk Anayasası’nda İfade Hürriyetinin Muhtevası ve Sınırları, s. 57

48İoanna Kuçuradi, “ İnsan Hakları: Kavramı ve Çeşitleri”, İnsan Hakları, Konferans, Panel, Sempozyumlar içinde, Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi y. Ankara, 2006, s.40

17

halükarda düşünceleri beğenilmeyen, yadırganan ancak bunu ifade eden kişilerin diğer haklarının zedelenmemesi düşünce özgürlüğünün anlamını açıklamaktadır.49

Düşünceyi hukuken sınırlamak mümkün olmadığı gibi gerekli de değildir.

Çünkü sorunlar düşüncenin açıklanmasından sonra ortaya çıkmaktadır.

Anayasamızın 25. Maddesinde “Herkes düşünce ve kanaat özgürlüğüne sahiptir”

denilmiştir. Herhangi bir sınırlamaya yer verilmemesi yerinde bir düzenlemedir. Bu bağlamda düşünce özgürlüğünün anayasal olarak da sınırı yoktur. Ancak düşünce özgürlüğü ifade özgürlüğüyle birlikte değerlendirilmelidir. Anayasal olarak sınırı olmayan düşünce özgürlüğüne pratikte kanunsuz sınırlamalar uygulandığını görmekteyiz. Örneğin bir kamu kurumunun müdürü veya amiri ile aynı görüşü paylaşmayan bir memurun kanuna aykırı olarak hakkında disiplin soruşturması açılması, görev yerinin değiştirilmesi, gereğinden daha fazla iş verilmesi gibi uygulamalar olmaktadır. Bu gibi kanunsuz yaptırımlara maruz kalan bir memur düşüncesini rahatça açıklayamamaktadır. Her ne kadar açıklanması gerekmezse ve beklenmezse de farklı düşünmeye, amirinin düşüncesine tabi olmaya zorlanmaktadır.

Bu örnekler özünde düşünceye getirilen sınırlamalardır.

Düşüncenin sınırlanamaz olduğu görüşünün karşısında ise sistemli bir propaganda yaparak belli tarzda düşünmeye yönelten eğitim sistemleri de bulunmaktadır. Bu tür eğitim; ideolojik düzenlerde, fikirden ve onun ürünlerinden aynı zamanda sistemin tartışılmasından da korku duyulan, düşünce özgürlüğüne kapalı toplumlarda görülmektedir. Bu gibi otoriter toplumlarda iktidarın değişmez düşüncesinin empoze edilmesi söz konusu olduğu gibi empoze edilen düşüncenin aksi yönde düşünmemek için yoğun bir baskı vardır. Bu baskı sonucunda kişiler rejimin istediği düşünceye alıştığından farklı düşünmek zorunda kalmaktadır. Ancak bilgi, haber, düşünce akışının teknolojik gelişmeler paralelinde gelişmesi sonucu düşünceye karşı müdahaleler etkisini yitirmektedir.50

Anayasa mahkemesinin 1982 Anayasası kabul edilmeden önce 1961 Anayasası döneminde verdiği bir kararında şöyle denilmektedir.51

49 Kuçuradi, “ İnsan Hakları: Kavramı ve Çeşitleri”, s.41

50 Okumuş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Türkiye’de İfade Hürriyeti s.44

51AYM Kr, 1980/19 E, 1980/48 K sayılı, 03.07.1980 T.K. R.G: 03.11.1980, S. 17149

18

“Anayasa'nın 20. maddesi, genel olarak düşünce özgürlüğünü korumakta, güvenceye bağlamaktadır. Düşüncenin açıklanması da bu kapsam içindedir. Ancak Anayasa'nın 19. maddesinin "her ne suretle olursa olsun", diyerek getirdiği sınırlama ve yasaklamayı içeren özel hükmü karşısında, bu maddenin kapsamına giren durumlarda 20. maddedeki genel hüküm gözetilemez. Başka bir anlatımla, anayasal düzenimiz bakımından önemine yukarıda değinilen lâikliği koruyup sürdürmek için düşünce özgürlüğünün sınırlanması, bizzat Anayasa'nın uygun bulduğu bir düzenlemedir. Anayasa Koyucunun zorunlu gördüğü bu düzenlemenin de düşünce özgürlüğüne aykırı bir yanı bulunduğu ileri sürülemez.”

Hukuki düzenlemeler sadece sınırlandırıcı nitelikte olmadığından özgürlükleri güvence altına almak için de yapılır. Bu bağlamda düşünce özgürlüğü hukukun mutlak sınırlandırma alanının dışında kalmaktadır.52 1982 Anayasası’nın 25. Maddesi “ Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz”

demektedir. Bu bağlamda düşünce özgürlüğünün güvece altında olması için düşüncenin serbestçe ifade edilebilmesi, dini, felsefi ya da siyasi vb. gibi düşüncelerin açıklanmaya zorlanmaması aynı zamanda devletin bu konuda kişilerin düşüncelerini öğrenmek gibi bir çabasının olmaması yani tarafsız olması gerekir.53 Zira böyle bir durumda demokratik devletten uzaklaşılıp baskıcı yapıda olan bir devlet karşımıza çıkar.

Her ne kadar düşünce özgürlüğünün kuramsal olarak sınırı yoksa da düşünceyi açıklama özgürlüğünün sınırının olması bizi bir paradoksa sürüklememelidir.54 Düşünceler ancak açıklandıktan sonra anlam kazanır. İnsan sosyal bir varlık olduğu için düşüncenin dışa vurulmaması düşünülemez. Gerçi sadece düşünmek ve söylememek de haktır. Ancak bu sadece kişinin kendisini ilgilendirir. Toplum içinde insanın değer kazanması -doğru ya da yanlış- fikirleriyle mümkün olur. Bu bağlamda düşüncenin sınırsız daha doğru bir ifadeyle sonunun olmadığını söylesek de düşünce özgürlüğünü ifade hürriyeti ile birlikte değerlendirmemiz gerektiğinden sosyal hayatta düşünce özgürlüğünün sınırsız oluğunu söylemek zordur.

52İbrahim Kaboğlu, Türkiye’ de Düşünce Özgürlüğü, TÜGİK y. İstanbul, 1997, s. 27

53 Küçük, “İfade Hürriyetinin Sınırlandırılması”, s. 57

54Server Tanilli, Devlet ve Demokrasi Anayasa Hukukuna Giriş, Alkım y. Kasım 2007, s. 182

19