• Sonuç bulunamadı

BASININ ÖNEMİ, TOPLUM HAYATINDAKİ YERİ ve İŞLEVİ

Basının varoluş gayesine baktığımızda, yazı yoluyla toplumu gelişmelerden haberdar etme düşüncesine dayanmakta olduğunu görürüz. Bu düşünceye ilk olarak milattan önceki büyük medeniyetlerde de (Mısır, Roma) rastlamak mümkündür.

Gerçek anlamda basının doğuşu ise Ortaçağ zihniyetinden çıktıktan sonraya rastlar.

Bu dönemdeki ticaretin gelişmesi, şehirleşmenin hızlanması ve güçlü merkezi krallıkların kurulması gibi gelişmelerden sonra bu olaylarla ilgili haberdar olmayı özellikle tüccarlar ve siyasi iktidar sahipleri için bir gereklilik haline getirmiştir. Bu sosyal ihtiyacın bir sonucunda tacirlerin birbirine yazmış oldukları haber mektuplarının çoğaltılarak, belli bir bedel karşılığında satılmaya başlanması basının ilk adımını oluşturmuştur.82

Bu şekilde gelişen günümüze gelene kadar zorlu evrelerden geçen basın, artık sadece haber kaynağı olarak değil belli bir güç olarak dahi gösterilmektedir. Diğer kitle iletişim araçları gibi, basının da haber ve bilgi dolaşımı gerçekleştirme niteliğiyle, toplumun bilgilenmesini sağlayan önemli bir araç olduğu değişmez bir gerçektir. Çağdaş demokratik anlayışın gereği bunu gerektirmektedir. Basın, öncelikle kamuoyunun oluşturulmasında önemli bir görev üstlenmiştir.

Demokratik sistemin bir toplumda sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için demokrasinin üç ana ilkesinin en verimli şekilde işletilmesi gerekmektedir. Bu ilkeler; çoğulculuk, siyasi katılma ve temsil ve de siyasi iktidarın sınırlandırılması ve hukukun üstünlüğü ilkeleridir. Burada karşımıza bu ana ilkelerin ancak özgür ve sorumluluk sahibi bir basının, kamusal görevlerini gereği ile yerine getirmesi ile sağlıklı olarak işlemesinin mümkün olduğudur. Zira artık basın demokrasinin işleyişinde yasama, yürütme ve yargı güçleri ile beraber dördüncü bir erk olarak nitelenir hale gelmiştir.

Basın bir ülkenin haber ve bilgi akışını sağlayarak toplumun aydınlanmasına katkıda bulunur. Günümüzde hem ekonomik olarak hem de demokratik yönden gelişmiş toplumlarda ilerleme düzeyinin belirlenmesi basının işleyişiyle eşdeğer görülmektedir. Bu durum basının demokratik toplumlardaki işlevinden

82Köksal Şahin, “Çok Partili Dönem Öncesi Türkiye’de Demokratik Gelişim ve Basının Bu Süreçteki Yeri”, Bilgi Sosyal Bilimler D. C. II. S. 2, Y. 2000, s. 63

30

kaynaklanmaktadır.83 Demokratik olamayan örneğin totaliter rejimlerde basının böyle bir işlevi yoktur. Çünkü basın böyle toplumlarda rejimin elindedir ve dediğini yapmaktadır.

Basın toplum hayatının artık mihenk taşı haline gelmiştir ve basına bu sebeple bir takım görevler yüklenmiştir. Sosyal sorumluluk teorisine göre basının en temel görevi kamu yararını gözeterek yayınlarını yapmaktır. Aynı zamanda hükümetin icraatları hakkında topluma bilgi vermek, toplum adına hükümetin denetlenmesi, reklam yoluyla ekonomik sisteme katkıda bulunulması gibi önemli fonksiyonları vardır.84

Liberal görüşe göre basın özel bir ticari işletmedir, bu sebeple her çeşit müdahaleden uzaktır. Özel bir girişim olduğu için topluma bir borcu yoktur.

Dolayısıyla halkın çıkarlarından ziyade basın işletmesinin sahibinin kendi üzerine aldığı riskle üretim yapar.85Basın her ne kadar doğrudan ticari bir araç olmasa da ticari hayatın önemli bir unsurudur. Basının kamu yararını amaç edinen kamusal görevleri olsa da bir ekonomik oluşum olduğu gerçeğini görmezden gelemeyiz.

Diğer tüm ekonomik oluşumlar gibi sürekliliğini sağlamak adına karlılığını ve verimliliğini düşünmek ve sürdürmek zorunadır.

Basının kamusal görevlerinin ne kadar önemli olduğu tartışmasız bir gerçektir. Özellikle ülkemiz gibi neredeyse hayatımızın mütemmim cüzü haline gelen basının toplum üzerindeki etkileri görmezden gelinemez. Öyle ki basın, televizyon ve internet hayatımıza girmeden önce radyo ile beraber halkın haberdar olmasını sağlayan araçtı. Bu sebeple basında yer alan her haber ya da yorum hiç tereddüt edilmeden kabul edilir olmuş ve her yazılan doğrudur düşüncesi neredeyse bir doğmaya dönüşmüştür. Basında yer alan haber, bilgi ya da düşüncelerle ilk karşılaşıldığında, toplum tarafından doğru olduğuna dair bir inanç oluşmaktadır.

Yanlış haberden kaynaklanan sorumluluk basına aittir. Ancak artık toplumu şekillendiren, kamuoyunu yönlendiren birçok basın yayın kuruluşu ve iletişim aracı vardır. Her görüşün dillendirildiği basında halkın hangisine inanacağı da tartışılır

83Güleda Yücedoğan, “Basın, Özgürlük ve Gazeteci”, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi D. S. 9.

Y. 1999, s. 107

84Murat Özgen, “Basın Özgürlüğü Kavramı”, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi D. S. 7. Y.

1998, s. 55

85 Özgen, “Basın Özgürlüğü Kavramı”, s.54

31

hale gelmiştir. Her görüşe yer vermek demokratik düzenin bir gereğidir. İfade özgürlüğünün de olmazsa olmaz koşuludur. Fakat basının kamuoyu oluşturma görevini iyi düşünmek ve incelemek gerekir. Çünkü basında yer alan bir yorum, haber ya da bilgi ile ilk karşılaşıldığı anda tesirini göstermektedir. Halk bunun için ilk anda bir araştırma yapmamaktadır. Gazetecinin araştırma yaptığına inanmaktadır.

Yorum, haber ya da bilginin doğruluğu yönünde bir tereddüt oluşursa araştırma yapmaktansa basın kuruluşu tarafından bunun düzeltilmesini beklemektedir.

Araştırma yapan da yok değildir ancak çok fazla olduğu söylenemez. Bu bağlamda toplum basına en basit deyişle inandığı için basının toplumu etkileme gücü çok yüksektir. Bunu ister basının bir görevi kabul edelim istersek bir ticari işletme olduğunu söyleyelim, her iki durumda da geçerlidir.

Bu anlamda basının toplumu eğitme görevinden ziyade topluma eğitici, öğretici, faydalı yayın yapma görevi atfedilmesi daha doğrudur. Çünkü toplumu eğitmek devletin görevidir. Basın kuruluşları illa ki bir ticari işletme olsalar da diğerlerinden farklı olarak ticari ilkeler dışında toplumsal değerlerden kaynaklanan ilkelere de sahip olan kuruluşlardır. Sırf ticari kuruluş olarak bakmak toplumu etkileme vasfından dolayı yanlıştır.

Basının hükümetle ilgili haber verme ve toplumu bilgilendirme görevi o kadar ileri boyutlara ulaşmıştır ki basının hükümeti toplum adına ya da toplumla beraber denetlemesi gibi bir görevi olduğu tartışıla gelmiştir. Oysaki demokratik toplumlarda hükümeti denetlemenin ilk yolu seçimdir. Aynı zamanda yargı önünde hesap verebilir olması denetim mekanizmalarındandır. Basın bu anlamda hükümetlerin denetimine yardım eden ya da denetlenmesine yarayan, eleştirel yönü ağır basan bir araç olabilir. Demokratik bir toplumda böyle de olmalıdır. Türkiye için söylenen, basının hükümetleri yıkıp kurması ya da darbelere zemin hazırlayıcı yayınlar yapması basının aslında hem ekonomik hem de toplumsal gücünün göstergesidir. Basın denetlenebilir olmaktan çıkarsa kontrolsüz bir güç olur. Bu da demokratik düzen için gereksizdir ve hatta zararlı olduğu da söylenebilir. Basının asli görevlerini - öncelikle toplumu bilgilendirme- doğru ve dürüst bir şekilde yerine getirmesi kitleler için daha faydalıdır.

Anayasamıza göre hükümetlerin kurulması serbest seçimlere göre yapılan halk iradesiyle mümkündür. Basın seçim sürecinde siyasi partilerin propaganda 32

faaliyetlerini yayımlamak suretiyle halkın bilgilenmesini sağlar. Ayrıca seçim dönemleri dışında da hükümetlerin hukuka uygun işlemlerini bilgi ve haber verme hakkı kapsamında yayınlayabileceği gibi hukuka uygun olmadığı düşünülen işlemlerini de Anayasal sınırlar içinde açıklayabilir. Basının yasama, yürütme ve yargıyı eleştirmesi basın özgürlüğü içerisindeki haklarındandır. Buradaki eleştiri hakkı yürütmenin işlev ve fonksiyonuna karışma anlamına gelmemektedir. 86 Anayasamızın 98. Maddesine göre hükümetlerin işlemleri soru, gensoru, meclis araştırması, meclis soruşturması ile denetlenebilir. Bu yöntemler meclis tarafından kullanılabilir. Ancak parlamenter sistemimize göre meclisteki siyasi partilerin gücüne göre bu şekildeki denetim her zaman yapılamaz. Bu durumda basın haber verme ve halkın haber alma hakkı kapsamında hükümetin işlemlerini kamuoyunun bilgisine sunabilir. Kaldı ki muhalefetin kullandığı hükümeti denetleme yolları da topluma aktarılmadığı müddetçe bir anlamı olmayacaktır. Basının burada toplumu bilgilendirme adına çok önemli bir rolü bulunmaktadır. Basının meşru hükümetleri aynı düşüncede olmadığı için eleştiri, yorum, haberlerle yıpratma faaliyetinde bulunması ancak ifade özgürlüğü kapsamında Anayasal ve hukuki, cezai sorumluluk sınırlarına göre mümkündür. Basının yanlış işlemleri sebebiyle hükümetleri yıkma gücü, esasen ifade özgürlüğünden kaynaklanan, halka bu işlemleri aktarıp, toplumsal tepkiyi harekete geçirecek gücü ifade etmektedir. Zira bir hükümetin yıkılması yine kendi hukuka uygun olmayan işlemleri sebebiyle, Anayasamıza göre halk iradesi ile olmaktadır. Halkın iradesinin şekillenmesinde basının rolü ise yadsınamaz bir gerçektir.

Türkiye’de basın kendisini Osmanlı Devleti’nden bu yana batılılaşmanın ve modernleşmenin toplumsal aracı olarak görmüştür. Toplumu aydınlatmak ve vatanı kurtarmayı görev saymıştır. Basının bazı dönemlerde kamuoyunu yansıtmaktan çok yönlendirme amacı güttüğünden kendini devletin merkezinde gördüğü düşünülmektedir.87

86Neşe Kızıl , “Hukuk Devletinin Varoluş Sürecinde Özgür Basının Yeri ve Önemi”, İÜHFM, Prof.Dr. İl han Özay’a Armağan, C. LXIX, S.1- 2, Y. 2011, s. 727

87Süleyman İrvan , “Türkiye’de Basının Askeri Darbelere Yaklaşımı” , İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi D. S.13. Y. 2002, s.76

33