• Sonuç bulunamadı

Tanzimat’ın Başlangıcından 1863’e Kadar Kapı Kethüdalarının Gelirleri

A. Gelirler

1. Tanzimat’ın Başlangıcından 1863’e Kadar Kapı Kethüdalarının Gelirleri

Tanzimat devrinin başlarından 1863 yılına kadar yine kapı kethüdaları, eyalet ya da sancak yöneticisine bağlı oldukları için maaşlarını onlardan alırlardı. Bu konuda maliye nazırı ve sadaret müsteşarı da bilgilendirilirdi. Hatta kapı kethüdalarına verilecek maaş konusunda usulsüzlüklerin önlenmesi için onların maaş miktarlarının tespiti, Meclis-i Vâlâ’da görüşülürdü. Meclis-i Vâlâ, kapı kethüdası olarak istihdam edilenlerin maaşını tespit etmek için, vüzerâ, mîrimiran ve mutasarrıflara hazineden ay ay verilmekte olan maaşların miktarını içeren bir defter hazırlanmasını; ayrıca bu defterden başka mirimiran rütbesinin altında olan kaymakamlar, defterdarlar ve mal müdürlerinin maaşlarını da gösteren ayrı bir defterin de hazırlanarak Meclis-i Vâlâ’ya gönderilmesini isterdi404. Taşra yöneticileri de kapı kethüdala-rına ne kadar maaş verileceği hususunda sadaret müsteşarına danışırlardı. Mesela Hakkari valisi Ahmed İzzet Paşa, sadaret müsteşarından, kapı kethüdalığına tayin edilen vüzerâ kapı kethüdalarından Nesim Efendi’ye verilmesi gereken maaşın miktarının sarrafına bildirilmesini istemişti. Müsteşar ise kapı çukadarına ayrıca maaş verilerek, kapı kethüdasına şimdilik 2000 kuruş aylık tahsisinin uygun olacağını ifade etmişti405. Bazen de iradeyle kapı kethüdalık görevine atananlara taşra yöneticisinin maaş vermediği, hatta kapı kethüdasının kendisine ne miktar maaş verileceğini bildirmediği de oluyordu406.

1863 yılında Sadaret Müsteşarı Mümtaz Efendi’nin yaptığı bir araştırmaya göre vezirlerin bazıları 4000- 5000, diğerleri ise 2000’den 3000’e; mutasarrıflar 1000’den 1500’e; kaymakamlar 500’den 750 ve 1000 kuruşa kadar kapı kethüdalarına maaş

403 Ahmed Lûtfî Efendi, Ahmed Lûtfî Efendi Tarihi, 1, Yeni Yazıya Aktaran: Ahmet Hezarfen, YKY, İstanbul

1999, s.198-199; Yaman, Avrupalılaşma, s.28; Tönük, İdare Tarihi, s.72.

404 BOA, A.MKT.NZD., nr.65/27, 3 S 1269 / 16 Kasım 1852.

405 BOA, A.MKT.MHM., nr.16/12, 10 N 1265 / 30 Temmuz 1849; Lefi: Hakkari Valisi Ahmed İzzet’in

Tahriratı, 5 Ş 1265 / 26 Haziran 1849.

406 Mesalâ Divaniye kaymakamının kapı kethüdalığına tayin olunan Ahmed Bey, üç aydan fazla bir süre bu

görevde olmasına rağmen, kaymakamın ona vereceği maaşın miktarı kendisine bildirmemişti. Ahmed Bey, maddî yönden sıkıntıya girdiğinden, bu hizmete tayini ile emsali gibi kendisine de maaş verilmesi gerektiğini ve maaşının seri olarak ödenmesi için Dersaadet’te bir yere havalesini istemişti. Sonuçta Ahmed Bey’e kaymakama tahsis olunan maaştan hesaptan hesaplanarak 1 500 kuruş verilmesi kaymakamın sarrafı Kilcioğlu Viçan’a bildirilmişti (BOA, A.MKT.UM., nr.172/29, 25 S 1271 / 7 Kasım 1854 ve Lefi: Kapı Kethüdası Ahmed Bey’in İstidası).

74

vermekteydiler407. Yani mülkî yöneticilerin, gelirine göre kapı kethüdasına belirli bir meblağı maaş olarak tahsis etmişti, ancak her yöneticinin kapı kethüdasına ayırdığı belirli miktardaki maaşlarda kesin bir oran yoktu.

Kapı kethüdaları maaşlarında kesilmeler de olabilirdi. Meselâ serasker mektûbî odası hülefasından ve Silistre kaymakamı İbrahim Paşa’nın kapı kethüdalık hizmetinde bulunan Nuri Efendi’nin 750 kuruş aylığından 250 kuruşu kesilmişti408. Bazen de taşra yöneticisi, maaşça anlaşabileceği tanıdığı birinin kapı kethüdalığına getirilmesini isterdi409 ya da kapı kethüdasının maaşını veremeyeceğinde müstakil bir kapı kethüdalığını istemezdi410.

Maaş tespit edildikten sonra, bu meblâğın taşra yöneticisi tarafından kapı kethüdasına nasıl ulaştırılacağı konusu önem kazanmaktaydı. Onların maaşları da Dersaadet’te birine özellikle sarrafa ihalesiyle ya da poliçe suretiyle verilirdi. Meselâ Hariciye Nezareti tarafından Süleymaniye kaymakamına gönderilen tahriratta, irade ile kapı kethüdalığına tayin edilen Ali Efendi’ye verilecek maaşın ne şekilde ödeneceğinin bildirilmesi istenmişti. Ayrıca muteber bir tüccar veya sarrafa ihalesiyle ya da poliçe suretiyle ay ay ödenmesi gibi iki şekil hatırlatılmıştı411. Eskiden Cidde valisinin kapı kethüdalığını yapan Hacı Keşşaf Efendi’nin ise hizmetinden dolayı biriken maaşlarını alamaması dolayısıyla, biriken maaşının nasıl ödeneceğini öğrenmek için soruşturma yapmıştı. Buna göre Paşa’nın poliçe suretiyle maaşının ödenmesini hatırlatması üzerine, bu durumu can çekişmekte olan hastaya ilaç yollamaya benzetip meblâğın geç bir sürede ulaşacağını ifade etmişti. Biriken maaşının kendisine hızlı bir şekilde ulaşması için ise merkezde bir yere havalesini istemişti. Nitekim maaşı Cidde kapı kethüdası Kamil Beyefendi’ye havale edilerek ödenmesi kararlaştırılmıştı412.

407

BOA, İ.MMS., nr.27/1180, Lef 1: Sadaret Müsteşarı Mümtaz Efendi’nin Tasarısı. Bu araştırmayı tablo şeklinde görmek için bkz. Ek VI.

408 BOA, A.MKT.UM., nr.502/69, 25 Ra 1278 / 30 Eylül 1861 ve Lefi: Nuri Efendi’nin İstid‘âsı.

409 Kıbrıs Muhassıllığına tayin olunan Hafız Ahmed Paşa’nın kapı kethüdalığını yapacak kişiye “hasbe’l-vakt

ve el-hâl layıkıyla maaş verilmesine muvaffak olunamayacağından” şimdiye kadar bazı işlerini Reis Paşa’nın mühürdârları Ali Efendi’yle eskiden beri tanıdık olmaları dolayısıyla, maâşça da uyuşulacağından dolayı onun kendisine kapı kethüdası olarak tayinini istemişti (BOA, İ.DH., nr.12772, Lefi: Kıbrıs Muhassılı Hafız Ahmed Paşa’nın Tezkiresi, 29 Ş 1266 / 10 Temmuz 1850).

410 Maden kaymakamı Mustafa Paşa’nın kapı kethüdalığını yapan Ali Rıza Efendi’ye 1000 kuruş maaş

verilmekteydi. Ancak kaymakamın maaşı emsallerine göre daha az olması dolayısıyla, kaymakamın zaruri giderlerinin verilmekte olan maaştan daha fazla olması yüzünden Maden müdürlüğüne müstakil kapı kethüdasının gerekmediği ve Ali Rıza Efendi’ye verilmekte olan 1000 kuruş maaş zaruri olarak verilemeyeceği belirtmişti (BOA, A.MKT.UM, nr.103/59, 15 L 1268 / 2 Ağustos 1852 ve Lefi: Maden Kaymakamı’nın Tahriratı, 7 Ş 1268 / 27 Mayıs 1852).

411 BOA, HR.MKT., nr.69/50, 13 R 1270 / 13 Ocak 854.

412 BOA, A.MKT.UM., nr.153/17, 1 Ca 1270 / 30 Ocak 1854; aynı belgenin hamişine Cidde valisinin yazısı,

75

Kapı kethüdası biriken maaşlarının yöneticinin maaşından kesilerek verilmesini isteyenler de olmaktaydı. Mesela, kapı kethüdası İbrahim Ağa, Sefer Paşa’nın kapı kethüdalı-ğını yaparken maaşını alamamıştı. Bundan dolayı biriken maaşının Maliye Nezareti’nin Sefer Paşa’ya verilen maaştan ödenilmesi hakkında isteğini sadaret müsteşarına bildirmişti413.

İncelenen bu dönemde kapı kethüdalarının maaşlarının ve alacaklarının ödenmesi hususunda genelde bir düzensizliğin, gecikmelerin ve ihmalin olduğu görülmektedir. Bu tarz örneklere seçilmiş birkaç tanesini vermek gerekirse: Konya valisi Hafız Paşa’nın eski kapı kethüdası Hamdi Bey, maaşından başka vali için yaptığı hizmete karşılık olan ödenmemiş ve birikmiş olan 11000 kuruş alacağının paşadan tahsil edilmesini istemişti414. Ahmed Bey’in kapı kethüdalığını yaptığı eski Divaniye kaymakamı Şibli Paşa’da 5000 kuruş alacağı kalmıştı. Her ne kadar eline mühürlü bir senet verilmiş ise de bu para bir seneyi aşkın bir süredir verilmemişti. Ahmed Bey sıkıntısının415 en üst safhalarına ulaştığını belirterek bu meblağın hızlı bir şekilde verilmesi için paşaya tezkere yazılmasını istemişti416. Eskiden adı geçecek paşaların kapı kethüdası olan Sadaret müvezzi‘i İbrahim Efendi, bu hizmetinden dolayı verilmesi gereken maaşların verilmemesi üzerine alacağı olan dört paşaya dört kıta emirname yazılmasını istemişti. Bu paşaların borçlarını vermesi için de gerekli emir sadaret müsteşarı tarafından onların kapı kethüdalarına yazılarak durum ilgili yerlere bildirilmişti. Buna göre; İbrahim Efendi’nin İşkodra mutasarrıfı Ata Paşa zimmetinde 20 aylık biriken maaşından toplam 575, Çıldır kaymakamı İbrahim Paşa zimmetinde 38 aylık toplam 950, Mardin kaymakamı Cemal Paşa zimmetinde 12 aylık biriken toplam 300, Hakkari kaymakamı Mustafa Paşa’da ise 12 aylık biriken 300 kuruş maaşı vardı417.

Taşra yöneticisinden alacağı olan bir kapı kethüdasının ölümü üzerine bu borcun unutulmaması için hemen taşra yöneticisinin bu meblağı ödemesi yoluna gidilmekteydi. Mesela kapı kethüdalarından olup vefat eden valide kethüdası Yusuf Ağazâde Mecid Bey’e Ravendüz Kaymakamından 750 kuruş aylık tahsis olunmuştu. Bu maaştan yedi buçuk aylık işlemiş olan 5 525 kuruşu alamamış olup Mecid Bey’in vefat etmesi

413 BOA, A.MKT.NZD., nr.193/72, 9 M 1273 / 9 Eylül 1856.

414

“kapu kethüdâları sâbık izzetlû Hamdi Bey’in taraf-ı vâlâlarından şimdiye mahsus olan ma‘âşından gayrıez irsâlât mütedâhil ve terâküm itmiş olan on bir bin guruş henüz dest-res olamadığından meblâğ-ı mezbûrun istihsâli hususu mîr-i mûmâileyh tarafından bâ-takrîr ifade ve istid‘â olunmuş…” (BOA, A.MKT.UM, nr.127/67, 22 Ca 1269 / 3 Mart 1853).

415 “Müz’ayeka-i kemtârenem ise mertebe-i nihayeye reside olmuş olduğundan” (BOA, A.DVN., nr.161/87).

416 BOA, A.DVN., nr.161/87, 16 Ş 1277 / 27 Şubat 1861.

417 BOA, A.MKT.NZD., nr.179/52, 16 B 1272 / 23 Mart 1856 ve Lefi: Sadaret Müvezzi’i İbrahim Efendi’nin

76

dolayısıyla adı geçen meblağın hızlı bir şekilde ödenmesi kaymakama bildirilmişti418. Yine başka bir örnekte kapı kethüdasına borçlu olarak vefat eden taşra yöneticisinin terekesinden bu borcun tahsil edilmesi istenmekteydi. Bu sırada taşrada en yüksek mülkî ve adlî amir konu hakkında bilgilendirilirdi. Nitekim, Aydın kaymakamı müteveffa Ata Paşa’nın kapı kethüdası sadaret mektûbî odası memurlarından Suud Efendi’ye tahsis edilen maaşından biriken beş aylık toplam 2500 kuruşun terekesinden verilmesi hususu Aydın Hakimi ve İzmir Valisi’ne bildirilmişti419.

Kapı kethüdalarının maaşlarından dolayı taşra yöneticilerinden alacaklarının artması ve kapı kethüdalarının zor durumda kalması üzerine yapılan yazışmalar kırtasiyeciliğe yol açmaktaydı. Çünkü kapı kethüdası, durumunu anlatan bir arzuhal yazardı. Ardından önemli görülen iş Meclis-i Vâlâ’ya sevk edilir ya da sarraflarla ilgili ise Hazine-i Hassa komisyonu-na, son olarak da buralardan sadarete iletilirdi. Oradan çıkan sonuç da yazılı şekle getirilerek borçlu taşra yöneticisine gönderilir ve ondan bir cevap gelmesi için beklenirdi. Eğer cevap gelmezse tekrar aynı işlemlerden geçilerek taşra yöneticisine hitaben merkez yazı yazardı (bu belgelere şukka ya da emirname adı verilmiştir). Bu yazışmalarda klâsik olarak kapı kethüdasının alacağının hizmeti karşılığı ya da yönetici için harcanan para olduğu, bundan dolayı bir an önce ödenilmesi gerektiği gibi ifadeler kullanılmaktaydı. Meselâ, Süleymaniye kaymakamının kapı kethüdalık hizmetini yapan Hamdi Bey, kaymakam tarafından ona tahsis edilmiş olan maaşından ve diğer masraflardan dolayı toplam 40550 kuruş alacağı vardır. Ancak bu para ödenmediğinden, “mir-i mûmâileyhin hidmeti karşılığı olarak işlemiş maaş ve kişisel

masraflarınız için tarafından harcanmış akçe olmasıyla ödenilmesi lazımeden bulunmuş olmağla” bu meblağın ödenmesi hususu kaymakama bildirilmişti420.

Artan yazışma trafiğine bir örnek vermek gerekirse: Babıâli Evrak Odası memurların-dan Hacı Ali Efendi Karahisar-ı Şarkî kaymakamı Cemal Paşa’dan kapı kethüdalık hizmetinden dolayı aylık 500 kuruştan 22 aylık biriken 11000 kuruş alacağı olan aylığını alamamıştı ve bundan dolayı istifa etmişti. Ayrıca bu gibi mektubî-i hariciye odası memurlarından olup, paşaya geçici olarak dört beş ay kapı kethüdalık yapan Tevfik Beyefendi de henüz bir akçe maaş alamamıştı. Bundan dolayı ya kendine başka bir paşanın kapı kethüdalığının verilmesi ya da maaşının ay ay ödenmesi hususunda kaymakama emirname yazılmasını istemişti. Sonuçta Tevfik Bey’in bu kapı kethüdalığa devletçe tayin

418 BOA, A.MKT.UM., nr.305/50, 4 C 1274 / 20 Ocak 1858.

419 BOA, A.MKT.UM., nr.499/82, 11 Ra 1278 / 16 Eylül 1861.

420 BOA, A.MKT.UM., nr.127/67, 22 Ca 1269 / 3 Mart 1853. Bu konuda örnekleri çoğaltmak mümkündür

77

olunarak maaşı, hizmetinin karşılığı olmasından dolayı verilmesi ve bundan sonra da maaşların geciktirilmeden ay ay verilmesine dikkat etmeleri gerektiği hususunda Karahisar-ı Şarkî kaymakamı Cemal Paşa, Sadaret tarafından uyarılmıştı421. Ancak Cemal Paşa’nın bu uyarılara rağmen, borcunu göndermemesi hatta cevap bile vermemesi dolayısıyla kapı kethüdası sıkıntıya girmiş ve durumunu izah eden başka yazılar kaleme almıştır. Bunlardan birinde Hacı Ali Efendi şöyle demektedir: Tekrara hacet olunmadığı üzere bu kapı kethüdalığına kendisi devletçe tayin edilmişti. Bilinen miktar maaşı da hizmeti karşılığı olduğundan ödenilmesi gerekirken uzun zamandır verilmemesi yakışıksız bir haldi. Artık, bundan sonra geciktirilmeyerek önceki tahriratlarında da belirtildiği üzere bu meblağın ödenilmesi hakkında kendisinin bilgilendirilmesini istemişti422. Akka sancağı kapı kethüdası Hakkı Bey de maaşını alamamasında dolayı zor bir duruma düşmüş ve derdini ilgili merkez dairelerine yazılı olarak ifade etmişti. Önce kaymakam Reşid Paşa’dan alacağını isteyen bir şukka yazdırılmasından sonra sancağın bağlı olduğu eyalet yöneticisi de bu durum hakkında bilgilendirilmişti. Ancak kaymakam farklı yerlere fazla borcu olmasından dolayı müstakil bir kapı kethüdalığını da istememekteydi423. Hakkı Bey ise verilen cevap karşısında şaşkın bir halde ne yapacağını bilemeyerek merkeze bir müzekkere ile halini bildirmiştir. Bu müzekkereye göre; Akka kaymakamı Reşid Paşa’nın kapı kethüdalığına irade ile tayin edildim. Sonradan diğer emsallerine gibi biriken maaşının noksansız ödenilmesi şartıyla gelen işlere dair muharreratı kendisine ulaştıracağımı açıklamıştım. Maaşımın ay ay verilmesi için Akka kaymakamı Reşid Paşa’ya yazılan sadaret emri kendisine verilmek üzere Sayda valisine verilerek gönderilmişti. Emirnameye yazılan cevap da ise yürütmekte olduğum kapı kethüdalık memuriyetim Paşa tarafından kabul edilmemiştir. Şu anda içinde olduğum sıkıntım, son derecesine ulaşmıştır. Bunca müddettir vâki olan sıkıntılarımdan kurtulmak için isteğim üzerine bu memûriyet uhdeme ihale edilmişti. Bu yönden zaruret halime sonunda biter ümidiyle sabırla bekledim. Borç sahipleri de bu vecihle ilzâm ve iskân etmekteydim. Ancak şimdi paşadan biriken maaşımın verilmesi şöyle dursun memuriyetimi de büsbütün kabul etmemesi kulunuzu elem ve ızdırap içine düşürmüştür. Bununla beraber irade ile tayin edilmiş bu görevden de mahrum edilmiştir. “Bu babda bir derecelerde mütehayyir [hayrette kalan, şaşırmış] ve serkerdân [şaşkın; perişan] oldum ki Hüdâ bilir ne yapacağımı

421 BOA, A.MKT.UM., nr.308/100, 17 B 1274 / 3 Mart 1858 ve Lefi.

422 BOA, A.MKT.UM., nr.340/43, 6 C 1275 / 11 Ocak 1859.

78

şaşırmış ve ne tarzla halimi beyân edeceğimi gayb itmiş olduğum halde kulunuzun halini

içeren bu müzekkerenin takdimine cüret kılınmıştır”424.

Şimdiye kadar verilen örneklerde de göz önüne alındığında olumsuz yönleri tabloları sergilediğimizi söyleyebiliriz. Bunun yanısıra maaşa yapılan zamlarda kapı kethüdalarını teşekküre sevk ederdi425.

Sonuç olarak, 1839-1863 yılları arasında kapı kethüdalarının işi karşılığı yönetici için yaptığı masraflar ve hizmeti karşılığı olarak aldığı maaşının taşra yöneticisinden ay ay alınması esnasında, genelde olumsuz bir tabloyla karşılaşılmıştır. Kapı kethüdalarına verilen maaş miktarlarının düzensizliği Meclis-i Vâlâ’yı bu konuda bir düzenleme yapmaya sevk etse de, herkes için rütbesine uygun doğru bir oran yoktur. Bunun yanısıra kapı kethüdalarının taşra yöneticilerinden alacakları da ay ay düzenli olarak verilmiyor ve gecikmeler oluyordu. Bundan dolayı meydana gelen yazışmalar kırtasiyeciliğe yol açsa da kapı kethüdaları ilgili merkez dairelerine durumunu bildirerek bu konu da tedbirlerini alıyorlardı, ancak bazı durumlarda bu durum da bir işe yaramıyordu.

b. Diğer Gelirler (1) Atıyye

Kapı kethüdalarının zor durumda kaldığında sıkıntılı halinin giderilerek kendisinin sevindirilmesi konusunda maddî birtakım istekleri olmaktadır ki, bu tür gelir atıyye olarak adlandırılmaktaydı. Mesela vüzerâ kapı kethüdalarından Hacı Keşşaf Efendi emektarlardan olup önceden akrân ve emsâli gibi haklarında layık olan taltifata mazhar olamamış ve evinin bir tarafı da yandığından zor durumda kalmıştı. Bundan dolayı, padişaha, sevindirilmesi için arzuhal sunmuştu426.

Kıbrıs ceziresi kapı kâhyası Komis Penayev Taki’nin kapı kethüdalık görevinden 2000 kuruş maaşı varken, bu maaş bir süreden beri ödenmediğinden, sıkıntı çektiğine ve kendisi “emekdârân-ı bendegândan ve esdakâ-yı tebaadan” olarak maaşı düzenli olarak verilirken sonradan verilememesine bir sebep olmadığından dolayı gereğine bakılacaktı. Fakat kapı kethüdası geçimini sağlamada fazlaca sıkıntı çektiğinden maaşının verilinceye kadar haline acınarak sıkıntılı durumundan kurtarılması için kendisine 5000 kuruş atıyye-i hümâyûn verilmesi Meclis-i Vâlâ riyaseti ve Hariciye Nezareti tarafından uygun görülmüş

424 BOA, A.MKT.UM., nr.149/76, Lefi: Kapı Kethüdası Hakkı Bey’in Müzekkeresi, 25 Ra 1270/ 26 Aralık

1853.

425 Yusuf Cemil Efendi’nin 11 Ra 1265’te maaşı, zam yapılarak 750 kuruşa çıkmıştı. Bundan dolayı Yusuf

Cemil Efendi teşekkür mektubu yazmıştı. Bkz. BOA, A.MKT., nr.179/54, 12 R 1265 / 7 Mart 1849.

79

ve padişahça da bu durum onaylanmıştı427. Yine vüzerâ kapı kethüdalarından Sarim Bey’in evi bütün eşyasıyla yandığından 50000 kuruş atıyye-i seniyye verilmişti428.

Maaş zammı ya da atıyye verilmesi hususunda istekler, her zaman olumlu karşılanmazdı. Mesela zabtiye kaymakamı herhalde geçimini sağlamakta sıkıntı çektiğinden dolayı sadaret müsteşarından maaşına zam veya atıyye verilmesini istemişti. Sadaret müsteşarı ise maaş zammının boşalma vukuunda olabileceği ve şimdilik atıyye verilmesinin de mümkün olmadığını dile getirmişti429.

(2) Hediyeler

Bu dönemde kapı kethüdalarının gayrimuayyen hediyeler aldığı bilinmekle beraber, bu konuda herhangi bir belgeye rastlanılmamıştır. Ancak 1863 nizamıyla kapı kethüdalıkları resmî devlet memuriyetinden kabul edilmeye başlanmış olduğundan bundan sonra memurlardan, ahaliden hediye vesaire adı altında bir şey kabul etmeyeceklerine dair kanun maddesi açıkça konulmuştu430. Zaten bundan önce de bu yasaklanmıştı. Özellikle yeni tayin esnasında resmi ve gayriresmi hediye verilmemesi her seferinde görevlilere hatırlatıl-maktaydı. Mesela 12 Şubat 1856’da resmi, gayrı resmi ve benzeri hediyelerin hiçbir değişiklik vesilesiyle kabulü uygun olmayacağından, bu durumun yasaklanması hakkındaki emirname tekrar hatırlatılarak memurlara duyurulmuştu431.

(3) Özel İşletme veya Yatırımlardan Gelen Gelirler

Kapı kethüdalarının maaş türü gelirlerinin yanısıra özel işletme veya yatırımlarından gelen gelirleri de vardı. Mesela vüzerâ kapı kethüdalarından Aziz Efendi H.1265 (1848-1849) senesine ait olarak maliye hazinesinden üzerine aldığı Vize sancağında bulunan Kırkkiliseli kazası rüsumunu Tablacızâde Ahmed Ağa uhdesine ihale ve iltizam etmişti. Bu iltizam, Kırkkiliseli vücûhundan ve Dergah-ı Ali kapucubaşılarından Tablacızâde Ahmed Ağa’ya ihale edilirken Kırkkiliseli Ali Bey, Ahmed Ağa ve keresteci Ahmed Ağa da kefil olmuşlardı. Bu rüsumat gelirlerinin 1265 senesi bedelinden başka, Aziz Efendi’nin Ağa’da 30000 kuruştan fazla alacağı vardı. Ağa ise bu meblağı ödemeyi

427 BOA, İ.HR., nr.3/1595, 29 R 1262 / 26 Nisan 1846.

428 “Vakıa iş‘ar-ı asafaneleri üzere mîr-i mûmâileyh emekdârân-ı bendegân ve ol suretle hâne ve eşyasının

ihtirâkına nazıran bi’l-vücûh merhamet ve atıfet-i seniyye-i hazret-i mülûkâne ihtiyac-ı bedihiyâtdan bulunmuş olduğuna binaen” BOA, A.M., nr.2/38, 23 Za 1261 / 23 Kasım 1845. Sarim Bey’in bu atıyye teşekkürü için bkz. BOA, İ.DH., nr.5758 ve Lefi (Sarim Bey’in teşekkür tezkiresi).

429 BOA, A.MKT.NZD., nr.262/72, 18 M 1275 / 28 Ağustos 1858.

430 “Mademki bunlar devletçe mevzuf ve mensûb olunmalarıyla artık kendüleri me’mûr-ı resmî demek

olduklarından ba‘demâ gerek me’mûrîn-i kirâm cânibinden ve gerek ahaliden hediye vesaire namıyla hiçbirşey kabul edemeyeceklerdir” (TV, Def‘a: 714, 6 Receb 1280 / 20 Aralık 1863).

80

savsaklamaktaydı. Sıkıntıya giren Aziz Efendi, meblağın Ahmed Ağa’dan veyahut kefillerinden güzeştesiyle (faiziyle) tahsili ve tahsil edilmediği takdirde Ahmed Ağa’nın kefilleriyle beraber mahkemeye çağırılması istemişti. Ayrıca bu meblâğ hazine malından mağdur olup Aziz Efendi’nin sarrafı tarafından hazineye verilmiş olduğundan faiziyle beraber Ahmed Ağa ve vekillerinden hızlı bir şekilde tahsiliyle tarafına ulaştırılmasını istemişti. Ancak tesviyesi mümkün olamaz ise Ağa kefilleriyle beraber mahkemeye çağırılarak keyfiyetin bildirilmesi hususunda Edirne valisine durum izah edilmişti432. Ancak Aziz Efendi ile Ahmed Ağa arasında bu rüsumat bedelinden başka borcu olan faizli 42726 kuruşun verilmesi hususunda muhalefet edilmekteydi. Bu yüzden mesele Darphane- i Amire’ye havale edilmişti. Darphane’de kurulan komisyona kapı kethüdasının vekili Behçet Efendi ve Ahmed Ağa çağrılarak sorgulanmıştı. Behçet Efendi, Aziz Efendi’nin Ahmed Ağa’dan bu rüsûmattan başka faiziyle beraber 42726 kuruş alacağı olduğunu dile getirmişti. Sonuçta Ağa borcunu kabul etmişti. Ancak 42000 küsur kuruşu İstanbul’da ödemeye kudreti olmadığından müsaade edildiği halde memleketine gidip emvâl ve emlâkını satarak borcunu ödeyeceğini ifade etmiş ve bu surete Aziz Efendi’nin vekili Behçet Efendi de rıza göstermişti433.

Vüzerâ kapı kethüdalarından Aziz Efendi’nin Canik sancağına tabi Yermü kazası sakinlerinden müteveffa Kelkel hatibinde tahvil ile 1265 (848/1849) senesi rüsûmatından