• Sonuç bulunamadı

Tanzimat’ın Başlangıcından 1863’e Kadar Kapı Kethüdalığı Atamaları

A. Tayin

1. Tanzimat’ın Başlangıcından 1863’e Kadar Kapı Kethüdalığı Atamaları

üzerinde, onun kapı kethüdası olduğu belirtilmeden, görevli olduğu vüzerâ, müşir, mutasarrıf ya da kaymakamların adı yer alırdı. Bir şahıs aynı anda uhdesinde birkaç kapı kethüdalığı toplayabilirdi326.

Kapı kethüdası atamaları Meclis-i Vâlâ Reisi, Maliye Nazırı ve Sadaret Müsteşarı arasındaki üçlü bir çemberden geçtikten sonra sadrazama, ondan da padişaha sunulurdu.

323 Sâlnâme-i Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye 1280, s.28-29.

324

Türkçe Sözlük, II, 1749.

325 Devellioğlu, Lûgat, s.658.

326 Örnekler için bkz. BOA, C.DH., nr.11755, 11 C 1263 / 27 Mayıs 1847 (Belge için ise bkz. Ek V); BOA,

A.DVN, nr.45/91, 16 Ca, 1265 / 9 Nisan 1849; BOA, A.TŞF., nr.7182, 23 M 1266 / 9 Aralık 1849; BOA, İ.DH., nr.2616, 11 M 1258 / 22 Şubat 1842. İ. H. Uzunçarşılı da teşrifat defterlerinde, mevcut eyalet ve sancaklar ile beraber vali ve mutasarrıfların isimleri ve her ismin üzerinde o vezir veya beylerbeyinin İstanbul’daki kapı kethüdasının adı yazdığını belirtmektedir (Uzunçarşılı, Merkez

57

Atamalarda son kararı ise padişah verirdi327. Ancak atamalarda son söz padişahın da olsa vüzerânın da bu konuda fikri alınırdı ve taşra vüzerasının istediği kişinin kapı kethüdası olarak atanma ihtimali çok yüksekti. Çünkü merkez tarafından resmen tanınan kapı kethüdaları 1863 yılına kadar taşra yöneticisinin kendi adına görevlendirdiği memurlardı. Mesela Halep valisi Süleyman Paşa’nın kapı kethüdalığının Şevket Bey’e ihalesi kabul edilir gibi olmuşsa da bu konudaki son kararın Süleyman Paşa’nın da onayı alındıktan sonra sonuçlanacağı bildirilmişti328. Mısır kapı kethüdasının vefatıyla boşalan kapı kethüdalık için isimleri hatıra gelenler bir pusula halinde Mısır valisine gönderilmişti. Bunlardan birinin ya da kendi isteyeceği bir kişinin kapı kethüdası olarak atanması Mısır valisinin onayına havale edilmişti329.

Her ne kadar atamada yöneticilerin istekleri belirleyici olsa da padişah kapı kethü- dalığı görevine atamalarda aykırı gördüğü durumları dile getirerek bazı istekleri reddede- bilirdi. Örneğin Bahr-i Sefid Boğazı Muhafızı olarak atanan Vasıf Paşa’nın kapı kethüdalığı hâcegân-ı divan-ı hümâyundan Pertev Efendi üzerinde ise de Vasıf Paşa, kapı kethüdalığının hazinedarı Mehmed Bey’e verilmesini istemekteydi. Ancak Padişah Sultan Abdülmecid, Mehmed Bey’in bu çeşit işlerde şimdiye kadar istihdam edilmemiş olduğu gerekçesiyle kapı kethüdalığın eskisi gibi Pertev Efendi üzerinde bırakarak bu isteği reddetmişti330.

Kapı kethüdalık işini geçici olarak yapanlar olmaktaydı. Bu esnada geçici kapı kethüdasından fazlasıyla memnun kalınıp onun asaleten kendisine kapı kethüdası olarak atanması istenebilirdi. Mesela Girit müşirinin kapı kethüdalığı hizmeti vüzerâ kapı kethüdalarından Muhtar Bey uhdesindeyken geçici olarak ihtisab nazırı esbak İbrahim Efendi’ye ihale olunmuştu. Girit müşiri ise kapı kethüdası İbrahim Paşa’dan fazlasıyla hoşnut kalmış ve onun kapı kethüdalığına yeniden atanmasını istemişti331. Ancak Muhtar Bey’in bu duruma kırılması üzerine kapı kethüdalığının eskiden olduğu gibi tekrar Muhtar

327 BOA, İ.DH., nr.7585.

328

BOA, A.MKT.UM., nr.110/36, 4 M 1269 / 18 Ekim 1852.

329 BOA, İ.MTZ.(05), 18/663, 28 Za 1273 / 20 Temmuz 1857.

330 BOA, İ.DH., nr.2865, 22 Ra 1258 / 3 Mayıs 1842.

331 Girit müşiri, İbrahim Efendi’den memnuniyetini takririnde şöyle ifade etmiştir: “Girid Ceziresi mevâkî‘-i

nâzikeden olarak kapı kethüdasının her bir hale layıkiyle ıtlâ‘ı [bildirme] ve mizâc-ı maslahata icabına

göre gâh ü bî-gâh [vakitli vakitsiz] huzûr-ı ulyâ-yı nimeye ifade-i umûrda cest [çabuk hareket eden] ve

çâlâk [çevik] bulunması lazımeden ve mîr-i mûmâileyh dahi hayli zamandır buraların ‘umûruyla

uğraşarak kaffe-i ahvâle hakkıyla kesb-i vükûf itmiş ve ibtidâr-ı me’mûriyetinden berü kapu kethüdâlık merâsiminden olan merâsime ve hakda isticlâb-ı [bir işe süratle başlama] merâsim-i veliyünnimelerine

vech-i lâyıkıyla ri‘ayet ve himmet buyurmuş ve kendisiyle dahi görüşülmüş idüğünden her hususda harekâtı kulunuzca memnuniyeti celb ve böyle şeylerde aralıkda arz-ı hâcât ve niyâz dahi bir nev‘i şive- i ubûdiyet demek olarak” (BOA, İ.DH., nr.4849, Lef 1 ve Lef 2: Girid müşirinin Takrirleri, 21 Ca 1261).

58

Bey’e ihalesi-ni istemiş, fakat İbrahim Efendi, “ashâb-ı zarûretten ve kıdemli bendegandan

olarak atıfet ve inayet-i seniyyeye şayan bulunduğundan” zor durumda kalmaması için Muhtar Bey üzerinde bulunan kapı kethüdalıklardan Silistre müşiri Said Paşa’nın kapı kethüdalığı ona verilmişti332.

Kaymakamların işlerini genelde kapı kethüdalarının bir alt derecesindeki müdîr-i umûrlar görmekteydi. Ancak kaymakamlık işlerinin zamanla artması nedeniyle müdîr-i umûr suretindeki görevliler bu işlerle baş etmekte yetersiz kalmışlardı. Bu durumda olan bazı kaymakamlar İstanbul’daki müdîr-i umûrluğunu kapı kethüdalığına değiştirirlerdi. Mesela Bolu sancağı kaymakamının, sancağın genişliği nedeniyle, İstanbul’da bitirilmesi gereken işleri fazlaydı. Müdîr-i umuru ise bu işleri zamanında yetiştiremediğinden önemli işleri yüzüs-tü kalmıştı. Babıâli tarafından da işlerin zamanında görülmesi istenildiğinden, zaruri olarak Babıâli evrak odası mümeyyizi Ömer Bey’in kapı kethüdalığına atanmasını istemişti. Aslında Ömer Bey bir müddetten beri kapı kethüdalık işlerini yürüterek kaymakamın maslahatını gecikmeden kurtarılmış, ancak Ömer Bey kapı kethüdalığına resmen atanmamıştı333.

Tanzimat Döneminde kapı kethüdalarının sayısına değinecek olursak; öncelikle Tanzimat öncesinde III. Selim kapı kethüdalarının sayısını altı olarak sınırlandırmıştı. Tanzimat’ın başlarından 1863 yılına kadar olan dönemde kapı kethüdalarının sayısında sabitlik yoktur ama salnamelerden mülkî idarede kaç tane kapı kethüdası olduğu tespit edilebilmektedir (Bkz. Tablo II). Tanzimat’ın başlangıcından H.1280 (M.1863) yılına kadar kapı kethüdalarının sayısında bir artış vardır. Tanzimat’ın ilk yıllarında yaklaşık yirmi, sonra otuz, hatta kırk, elli ve elli üzerinde kapı kethüdası olduğu görülmektedir. Bu artışın sebebi ise, taşra yöneticilerinin kendi istediği kişiyi kapı kethüdası seçmesi, merkezde maaşı geçimlerine yetmeyen memurlara kapı kethüdalığının ilave memuriyet olarak verilmesi ve akrabası olan kişinin kapı kethüdalığına atanması gibi sebeplerden kaynaklanmaktaydı.

Bazen becayiş yani karşılıklı yer değiştirme suretiyle tayinler yapılabilmekteydi. Teşrifat odası memurlarından Ali Bey üzerindeki Tırnova kaymakamlığı kapı kethüdalığı vüzerâ kapı kethüdalarından Sami Efendi’ye ihale edilip onun uhdesinde bulunan Adana valisinin kapı kethüdalığı Ali Bey’e becayiş suretiyle verilmişti334. Becayiş suretiyle yer değişikliğinde özellikle değişilecek görevlerin gelirlerin eşit olmasına dikkat edilirdi.

332 BOA, İ.DH., nr.4849, 25 Ca 1261/ 1 Haziran 1845.

333 BOA, İ.DH., nr.15590, Lefi: Bolu Sancağı Kaymakamı Ali Hakkı, 23 Receb 1268.

59

Bazen kapı kethüdaları kendilerine verilen başka kapı kethüdalıklarını, işlerinin fazla olması yüzünden istemeyebilirlerdi ya da işi fazla olan bir kapı kethüdasının yerine başka biri istenebilirdi. Mesela, Trabzon valisi Emin Paşa, kapı kethüdalığının geçici olarak dâhiliye kâtibi Saib Beyefendi vasıtasıyla idare edilmesini istemiş ancak Saib Beyefendi uhdesinde başka kapı kethüdalıkları olduğunu kendisinin bunlardan fazla meşgaleye müsait olmadığını belirtmişti335. Üsküp nazırı Hıfzı Paşa ise kapı kethüdası olan Selami Efendi’nin “kesret-i mesâlihi ve meşguliyeti” üzerine başka bir münasibinin kendisine kapı kethüdası olarak atanmasını istemişti336.

Kapı kethüdası atamalarından sonra taşra yöneticileri bu atamadan dolayı merkeze teşekkür ederdi. Mesela Lazistan sancağı mutasarrıfı, kapı kethüdalığına Veysel Efendi’nin atanmasından dolayı teşekkür ederek memnuniyetini bildirmişti337. Yine Safveti Paşa’nın kapı kethüdası olan İsmail Efendi’nin vefat etmesi üzerine bu görevin teşrifat-ı divan-ı hümayun muavini Haşim Efendi uhdesine verilmesinden dolayı Safveti Paşa şükranlığını ve memnuniyetini belirten bir tahriratı merkeze göndermişti338.

Buraya kadar esas işi hem vüzerâ kapı kethüdalığı olan hem de merkezdeki esas işlerine ilave olarak bu görevi yapanlara beraberce değinildi. Ancak ilave kapı kethüdalık verilenlerde bazı özellikler aranmaktaydı. Bunu yeni bir bölüm halinde değerlendirilmesi sağlıklı tespitlerin yapılması için gereklidir.

a. Kapı Kethüdalığının İlave Memuriyet Olarak Verilmesi

İlk zamanlardaki kapı kethüdaları bilgi, fazilet ve rütbe itibariyle yüksek, namus ve haysiyet sahibi kimselerden tayin edilirdi. Sonraları bu vazife rica ve şefaat ile hatıra dayalı, ne oldukları belirsiz kimselere verilmeye başlandı339. III. Selim kapı kethüdalarının, bundan sonra kullarından güvenilir, sadık, iktidar sahibi kişilere tahsis edileceğini ve soyu sopu bilinmeyen kimselerin kapı kethüdalıklarına yanaştırılmayacağını ifade ederek bu göreve tayin edilenlerin belli özellikler taşıması gerektiğini açık bir şekilde ifade etmişti340. Tanzimat Dönemi’nde kapı kethüdalıklar Babıâli ve diğer merkezî devlet dairelerinde yer alan kalem görevlilerinin esas işine ilave olarak bu görev verilebilmekle birlikte, belirli odada çalışan kâtiplere de bırakılabilirdi. İlave memuriyet olarak kapı kethüdalığı verilenlerde ise bir takım özellikler aranmaktaydı. Atanacak kişinin görevli

335 BOA, İ.DH., nr.33759, 29 Ra 1279 / 24 Eylül 1862.

336 BOA, HAT, nr.683/33233, 15 Z 1254 / 1 Mart 1839.

337 BOA, A.MKT.UM., nr.86/4, 29 M 1268 / 24 Kasım 1851.

338 BOA, C.DH., nr.2432, 13 M 1262 / 11 Ocak 1846.

339 Yaman, Avrupalılaşma, s.28; Tönük, İdare Teşkilâtı, s.72.

60

olduğu kişiyle akraba olması ya da bazı memurların maddî yönden geçimini idare etmede zorlanması veyahut bazı memurlarla eskiden beri tanışıklık ve ahbaplığın olması341, görevlerini iyi yapmaları, maaş gibi bazı konularda anlaşmaları gibi özellikler esas memuriyetinin yanısıra ilave kapı kethüdalık verilmesinde tercih sebebiydi. İlave memuriyet olarak kapı kethüdalık yapanlar da kapı kethüdası unvanı almak zorundaydılar. Mesela kapı kethüdalık hizmetinin diğer memuriyetine zarar vermemesi üzerine kâtip Raşid Bey’e kapı kethüdası unvanı verilmişti342. Nimet adlı kişi de içinde bulunduğu sıkıntıdan kurtarılmak için vüzerâ kapı kethüdalığına kabulünü istemişti343.

(1) Bazı Kapı Kethüdalıkların Belli Görevlilere Bırakılma Âdeti

Bazı eyaletlerin kapı kethüdalığının belirli makamda olan kimselere bırakılma âdeti vardı. Çünkü bu tür bırakılma âdeti olan yerlerin kapı kethüdalık işleri, çoğunlukla bırakılan birimle alakalıydı. Bu durum hem olumlu hem de olumsuz bir takım olaylara neden oluyordu. Meselâ Trabzon kapı kethüdalığı eskiden beri sadaret mektupçularına verilmesi kural olarak kabul edilmişti. Ancak mektupçunun görevlerini zorlaştıran bu iş, II. Mahmud döneminde onun üzerinden alınarak mektupçunun sadece kendi işleriyle uğraşması sağlandı344. Yine II. Mahmud döneminde Erzurum valisinin üzerinde Şark ve İran seraskerliği de bulunduğu ve bu görevin hariciye teşkilâtı ile fazla ilişkisi olmasından dolayı adı geçen kapı kethüdalık beylikçilere verilirdi345.

Şeyhülharem Hazret-i Nebevi kapı kethüdalığının ise Evkaf-ı Hümâyûn Nezareti’ne bırakılma adeti vardı. H. 1263, 1265, 1266, 1267 ve 1268 Şeyhülharem Hazret-i Nebevi kapı kethüdalığı Evkâf-ı Hümâyûn Nezareti tarafından idare edilmişti346. H. 1271 yılında Şeyhül-harem Hazret-i Nebevi kapı kethüdalığı, Evkaf Muhasebeciliğine bağlanmıştır. Çünkü Şeyhülharemlik’in Dersaadet’teki işlerinin hemen hemen hepsi Evkaf-ı Hümâyun hazinesiyle ilgiliydi. Bundan dolayı bura kapı kethüdalığı Evkaf-ı Hümayun Muhasebeciliğine bağlandı347.

341

“Zicriye muhassılı Hacı Edhem Bey bendeleriyle

342 Sadrazam Said Paşa’ya bu durum bildiriliyor. Bu belge için bkz. BOA, A.MKT.MHM., nr.17/41, 10 Za

1265.

343 BOA, A.DVN., nr.106/50, 1271 / 1254 -1255.

344 Ahmed Lütfî Efendi, Vak’anüvîs Ahmed Lûtfî Efendi Tarihi, IV-V, Yeni Yazıya Aktaran: Yücel Demirel,

YKY, İstanbul 1999, s.785.

345 Ahmed Lütfî Efendi, Lûtfî Tarihi, IV-V, s.882.

346 Sâlnâme-i Devlet-i Aliye-i Osmaniyye 1268, s.76; 1267, s.77; 1266, s.93; 1265, s. 86; BOA, A.DVN,

nr.45/91, 16 Ca 1265; BOA, A.TŞF, nr.7182, 23 M 1266; BOA, C.DH, nr.11755, 11 C 1263.

347 “Şeyhü’l-Haremlik hidmet-i celilesinin buraca mesâlih-i vakıası bütün bütün Evkâf-ı Hümâyûn hazinesine

müreferri‘ bulunması cihetiyle kapu kethüdalığının bundan böyle Evkaf-ı Hümâyûn muhasebeciliğine rabt ve ihalesiyle idaresi muhsinât-ı müstelzim olacağından zikr olunan kapu kethüdalığının ol suretle Evkâf-ı Hümâyûn muhasebecisi Şefik Beyefendi’ye ihalesi”. Evkaf Nezareti’nin bu konuda görüşü ise

61

Bahr-i Sefid Boğazı mutasarrıflığı kapı kethüdalığının da Tophane-i Amire Nezareti’ne bırakılma âdeti vardı348.

Ordu müşirlerinin Dersaadet’teki işleri genelde seraskerlik dairesiyle alakalı olduğundan müşirlerin kapı kethüdaları da genellikle seraskerlikte görevli kalem memurlarına verilirdi. Mesela Rumeli ve Hicaz-Irak ordusu müşirlikleri serasker mektupçuluğuna; Anadolu ve Arabistan orduları kapı kethüdalıkları ise seraskerlikteki nizamiye kitabetine tahsis edilme geleneği vardı349. Böylece merkezdeki askeri işler hızlı ve kolay bir şekilde yürütülebiliyordu. Ayrıca seraskerlikte çalışan memurların maaşlarının düşük olması ve onların maaşlarına da zam yapılamadığı için, bu iş seraskerlik bürosundaki kâtiplere ek gelir de sağlıyordu350.

(2) Akrabaya Kapı Kethüdalığı Verilmesi

Tanzimat döneminde mülkî yöneticinin akrabası olan kişilere kapı kethüdalığının verilmesi öncelikle tercih sebeplerinden biriydi. Mesela, Erzurum müşiri Kamil Paşa kapı kethüdası olan Hacı Keşşaf Efendi’den hoşnut ise de büyük biraderi olan hâcegân-ı divan-ı hümayundan Hamdi Efendi “mesâlih-i vâkıasını elbette sairinden ziyade ikdam ve vakt

ideceğinden”, kardeşi Hamdi Efendi’nin kendisine kapı kethüdası olarak tayinini istemiş ve onun kapı kethüdalığı yeniden kardeşi Hamdi Efendi’ye verilmişti351. Yine Erzurum valisi Hafız Paşa’nın kapı kethüdalığı istek doğrultusunda biraderi kapı kethüdası Kenan Efendi’ye verilmişti352. Şeyhülharem Hazret-i Nebevi Paşa’nın kapı kethüdalığına evladı Tevfik Bey’in getirilmesini istemişti353. Trabzon valisi Emin Paşa’nın kapı kethüdalığı akrabasından Hayri Efendi üzerindeydi. Ancak Hayri Efendi Vidin ve Tırnova taraflarına geçici bir memuriyetle gönderildiğinden Emin Paşa’nın kapı kethüdalığı, Babıâli tercüme odası memurlarından biraderi Esad Bey yapmaktaydı. Onun da Paris sefareti kitabetine şöyleydi: “Şeyhü’l-Haremlik-i Hazret-i Nebeviye müteallik mesâlihin öteden berü Hazine-i Evkâf-ı

Hümâyûndan rüyet ve tesviye olunması ve hatta şeyhülharem sabık Osman Paşa’nın kapı kethüdalığı mukaddemce Evkaf-ı Hümayûn Hazinesi Mahlûlât Müdürlüğü tarafından idare olunarak ber-minval-i muharrer hidmet-i mezkûrenin mesâlih-i vakıası bütün bütün Evkaf-ı Hümayun hazinesi tarafına müteferri bulunması cihetiyle bundan böyle ilave-i memuriyet olarak rabtıyla idaresi muhsinât-ı müstelzim olacağına mebnî bervech-i muharrer şeyhülharem devletlû paşa hazretlerinin kapu kethüdalığının Evkaf-ı Hümayun muhasebecisi saadetlû Şefik Efendi’ye ilave-i memuriyet olmak üzere tevcihi” uygundur (BOA, İ.DH, nr.20940, 16 L 1271 ve Lefi: Evkaf Nezareti’nin Tezkeresi, 21 Ş 1271).

348 BOA, C.DH, nr.11755, 11 C 1263; Sâlnâme-i Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye 1265, s.86.

349 BOA, A.MKT.NZD., nr.278/64; BOA, İ.DH., nr.27790, 16 Ca 1275 / 22 Aralık 1858; İ.DH., nr.18241, 6

Ca 1270 / 4 Şubat 1854.

350 BOA, İ.DH., nr.27790, 16 Ca 1275 / 22 Aralık 1858 ve Lefi: Serasker Tezkeresi, 9 Ca 1275.

351 BOA, İ.DH., 7 Ş 1258/ 13 Eylül 1842.

352 BOA, C.DH., nr.1808, 26 N 1262/ 17 Eylül 1846.

62

memuriyeti dolayısıyla tanıdığı birinin kapı kethüdalığına getirilmesini istemişti354. Şam valisi Said Paşa ise, darphâne kâtiplerinden akrabası olan Raşid Bey’in kapı kethüdalığına atanmasını istemişti. Normalde Darphane kâtiplerine özellikle kapı kethüdalığının ilave memuriyet olarak verilmesi kolay kolay onaylanmazdı. Nitekim Darphâne-i Amire nazırı bu isteği kabul etmişti ancak “Darphâne-i Amire’nin memûrîn ve ketebe-i sairesine sirâyet

etmemek ve memûriyet-i hâliyesinde yine müstahdem olmak üzere” diyerek bu atama şarta

bağlamıştı355. Sadaret ve padişah da esas memuriyetine zarar gelmemek ve diğer Darphâne memurlarına sirayet etmemek üzere bu kapı kethüdalığın Raşid Bey’e verilmesini onaylamıştı356.

(3) Zor Durumda Kalanlara Kapı Kethüdalık Verilmesi

Tanzimat’la beraber vüzerâ kapı kethüdaları tecrübe sahibi ve işlerin nasıl yürüdüğünden haberi olan, bilgi sahibi Babıâli ve diğer kalem memurlarına verilirken sonraları kapı kethüdalıklar merkezdeki geliri geçimlerine yetmeyen kalem memurlarına verilmeye başlanmış, onlar da aslî vazifelerini, ilave olarak verilen bu görevle beraber idare etmek zorunda kalmışlardı. Bu yüzden hem birinci hem de ilave olan vazifelerini hakkıyla idareden mahrum bir hale gelmişlerdi. Dolayısıyla bu durum olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Mesela kapı kethüdalarında aranan sır saklama özelliği de belli bir aşınmaya uğramıştı. Hatta o günün deyimiyle “maslahat çığırından çıkmıştı”357. Kapı kethüdalıkların geçimlerini zor sağlayan devlet memurlarına verilmesini sadaret mektupçuluğu memurlarından İzzet Bey şu şekilde dile getirmekteydi: “Merhamet-i seniyye-i

rahîmanelerine muhtaç bulunan emekdârân hulefasından bazı kullarının taşra memurları kapu kethüdâlığında istihdam ile vesâil-i [vesileler] mesrûriyyetleri [sevindirilmeleri]

istihsâl kılınmakda olduğuna mebnî”358.

Bu konu hakkında yüzlerce örnek vermek mümkündür359. Mesela Pertev Paşa mühürdarı vüzerâ kapı kethüdalarından Nesim Efendi “idare-i halinden acizî olarak haline

354

BOA, İ.DH., nr.33759, 29 Ra 1279/ 24 Eylül 1862.

355 BOA, İ.DH., nr.11539, Lef 1: Darphane-i Amire Nazırı Tahir Paşa’nın Tezkeresi, 1 Za 1265/ 18 Eylül

1849; Şam valisi Mehmed Said’in tahriratı için Bkz. Aynı Belge, Lef 2, 25 L 1265.

356 BOA, İ.DH., nr.11539, 5 Za 1265 / 22 Eylül 1849.

357 BOA, İ.MMS., nr.27/1180, 21 Ra 1280.

358

BOA, İ.DH., A.MKT.NZD., 187/64, 3 Za 1272 / 6 Temmuz 1856.

359 Tophane-i Amire nazırı Arif Zeki Efendi, hâcegân-ı divân-ı hümâyûndan Osman Ferid Efendi, Pertev

Efendi ve maliye mektupçusu sabık Sadri Bey idarelerinde aciz ve kendilerinin zayıf maaşı münasebetiyle sıkıntı, parasızlık, yokluk içinde olduklarını belirtmişlerdi. Bu çeşit muhtaçlara maaş tahsisiyle geçindirilmeleri de hazinenin durumundan dolayı uygun olamayacağından Zahire muhassılı Nuri Bey uhdesindeki Haleb ve vüzerâ kapı kethüdalarından Kenan Efendi’deki Tunus kapı kethüdalığı Arif Zeki Efendi’ye; Nuri Bey’deki Bozok feriki kapı kethüdalığı ile kapı kethüdalardan Saib Bey uhdesindeki Adana feriki kapı kethüdalığı Osman Ferid Efendi’ye; Saib Efendi’de bulunan Üsküp

63

merhameten” bir müşirin kapı kethüdalığının daha kendisine verilmesini istemişti360. Zabtiye kaymakamı herhalde durumunu izah ederek zor durumda olduğunu beyan etmiş olmalı ki sadaret müsteşarından ona cevap yazılmıştı. Bu cevapta maaş zammı ve kapı kethüdalığı tevcihinin boşalma sonucu verileceği ve şimdilik hazineden atıyye dahi verilemeyeceği hususu zabtiye kaymakamına iletilmişti361. Sadaret mektupçuluğundan ve rütbe-i sâlise ashabından İzzet Bey on beş seneden fazla mezkur odada çalışmakta ise de yine muhtaç durumda olduğundan Sinop kaymakamı tayin olunan Hurşid Paşa’nın kendisiyle irtibatı olduğundan onun kapı kethüdalığını istemiş, ancak paşa bu durumu onaylamazsa başka bir kapı kethüdalığının kendisine verilmesini istemişti362. Zabıta Meclisi azası Selim Ağa muhtaç kişilerden olarak vakte göre sıkıntı çekmekte olduğundan boşalan birkaç kapı kethüdalıktan hangisi uygun olur ise kendisine verilmesini istemişti363. Zabtiye Meclisi azasından Sermed Efendi pek ziyade zaruret halini beyan ile azalık hizmeti üzerinde kalmak üzere bir kapı kethüdalık verilmesini istemiş ve kendisi hakikatten mahrum, nasipsiz olup ve atıfet-i seniyyeye uygun olduğundan Filibe kapı kethüdalığı Sermed Bey’e verilmişti364. Bâb-ı zabtiye-i umur-ı tahririyesinde müstahdem Sırrı Bey geçimini sağlayamamaktaydı. Kendisi gibi zabtiye muhasebecisi azalarından Veli Bey’in maaşından başka uhdesinde bir kapı kethüdalık olmasından dolayı kendisinin de şayan-ı atıfet-i bendegândan olduğundan Yusuf Cemil uhdesinde bulunan Van kapı kethüdalığının kendisine verilmesini istemişti365. Yanya vilayeti kapı kethüdası Şevket Efendi’nin ölümüyle bu kapı kethüdalık hizmeti boşalıp mektubi-i sadaret hülefâsı emektarlarından olan, önceden kalemlerin tenkihâtı yani bütçeyi düzenlemek üzere memur maaşlarında yapılan indirimler sırasında 1450 kuruş maaşla emekli edilmiş olan Seyda Bey geçindirmekle zorunlu olduğu kişilerin çokluğu sebebiyle “düçâr-ı zarûret ve şayeste-i merhamet” olduğu ve bu hizmetin iyi bir şekilde idaresine de muktedir bulunduğu dile getirmişti. Bu durumda boşalan 2750 kuruş kapı kethüdalık maaşının 1000 kuruşun Seyda Bey’in emeklilik maaşına zam olarak ve kendisinin Yanya vilayeti kapı kethüdalığına atanması şartıyla verilmişti.

Nezareti kapı kethüdalığı Pertev Efendi’ye ve kapı kethüdalardan Muhtar Bey’de olan Diyarbakır Zekeriya Paşa kethüdalığı da Sadri Bey’e ihale edilmişdi (BOA, İ.DH., nr.2235, 15 Ş 1257 / 2 Ekim 1841). Başka örnekler için bkz. BOA, İ.DH., nr.15432, 4 B 1268 / 24 Nisan 1852; BOA, A.MKT.NZD., nr.387/61, 22 C 1278;

360 BOA, A.DVN., nr.53/19, 1265.

361 BOA, A.MKT.NZD., nr.262/72, 18 M 1275/ 28 Ağustos 1858.

362 BOA, İ.DH., A.MKT.NZD., 187/64, 3 Za 1272 / 6 Temmuz 1856.

363 BOA, A.DVN., nr.106/64, 1271.

364 BOA, İ.DH., nr.7585, 19 C 1263 / 4 Haziran 1847.

64

Kapı kethüdalarının Tanzimat’ın ilk kısmında yöneticiye atanması dolayısıyla onların istedikleri kişinin kapı kethüdalığına atanması çok yüksekti. Gerek ilave memuriyet olarak verilen gerekse sadece kapı kethüdalığı yapan kişilerin atanması esnasında mülkî yöneticilerin bazı öncelikleri vardı. Mesela akraba olunması, tanıdığı biri olması, işini iyi yapması gibi tercihler onlar için öncelikliydi. Kapı kethüdası atamasının onaylanması esnasında ise kapı kethüdalarının gelirlerinin geçimlerine yetmesine dikkat edilirdi.

b. Kapı Kethüdalarının Maiyeti (1) Vekil

Kethüdaları, bazı görevler için geçici olarak İstanbul dışına çıktığında yerine vekil ya da kaymakam bırakırlardı. Mesela Surre-i Hümâyûn Emanetine tayin edilen Hacı Keşşaf Efendi’nin üzerinde bulunan Diyarbakır, Konya ve Adana kapı kethüdalıklarını vekaleten Agah Efendi tarafından idare edilmesini istemişti. Keşşaf Efendi’nin Agah Efendi hakkında düşüncelerini ise şöyle izah etmiştir: “Müşarünileyh hazerâtı dahi savb-ı