• Sonuç bulunamadı

4. TÜRKİYE’ DE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ’NİN GELİŞİMİ

4.1. Tanzimat Öncesi Dönem

4.1.1. Ahilik Teşkilatı

Aşıkpaşazade’nin “Osmanoğulları’nın Tarihi” adlı eserinde bahsedilen İmparatorluğun dört kurucu unsurundan biri de Ahiyan-ı Rum, yani Anadolu Ahileridir (diğerleri, gaziler, bacılar ve abdallardır). Ahilik, Osmanlı Devletinde ekonomik yaşamı şekillendiren, esnaf birliklerinin iç işleyişini düzenleyen önemli bir teşkilattır (Turan, 2007: 151).

Özellikle ortaçağda Anadolu coğrafyasının kültürel ve toplumsal yapısına yön vermiş kurumlardan biri olan ahilik, kökenini daha çok fütûvvet (cömertlik, alçak gönüllülük, iyi ahlâk sahibi esnaf ve zanaat yapılanması) anlayışına dayalı tasavvufi bir gelenektir. Ahilik, özellikle gençleri ve esnafı, temeli Kur'an-ı Kerim’in emirleri ve Hz. Muhammed’in hadislerine dayandırılan bir örgütlenme etrafında toplayarak eğiten ve donatan, dönemin ilk mesleki örgün eğitim kurumu olma özelliğini taşır (Kızıler, 2015: 408).

Teşkilatın kurucusu ve “Ahi Babası” olarak anılan Ahi Evran, halkın, mali yapısı güçlü, meslek sahibi bireyler olması amacıyla başta debbağ(derici) ve saraç esnafını dini ve ahlaki değerler ışığına teşkilatlandırmıştır. Ahilik, ilerleyen dönemde hammadde alımı, satımı, işlenmesi ve mamulün ticaretinde belli düzenleyici kuralların oluşmasıyla yüzyıllar boyunca esnaf ve sanatkârlara yön veren bir yapı halini almıştır. Ahlâkla zanaatın ahenk içinde bir araya geldiği ahilik yapılanması zamanla çok itibarlı bir duruma gelmiş, devrin devlet adamları bu yapı içinde yer almayı şeref saymışlardır (Gündüz, Kaya, Aydemir, 2012: 37-39).

Ahilik, kendine özgü ilke ve prensiplerle tüm iş ve meslek ehlinin bir örgüt etrafında teşkilatlanması esasına dayalı bir yapıdır. Gençlerin, meslek sahibi bir birey olarak yetişmesi amacıyla bir ustanın yanında çıraklık yapmaları sağlanmış, manevî ve ahlakî yönden eğitilmesi ve yükseltilmesine yönelik tamamlayıcı tedbirler alınmıştır (Kızıler, 2015: 420).

Başlıca amacı, toplumsal yardımlaşma ve dayanışma düşüncesinin oluşturulması ve geliştirilmesi olan ahilik yabancı, misafir, yoksul ve her türlü ihtiyaç sahibine yardımcı olmayı temel kural saymıştır. Ahilik, Osmanlı Devleti içinde her ne kadar esnaf ve sanatkârlar arasında mesleki bir birlik gibi görülse de dinsel, sosyal ve politik değerleri özünde birleştirmiştir. Dönemin Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, kurdukları bir takım dayanışma sandıkları sayesinde, mensuplarını çeşitli mesleki risklere karşı koruyarak sosyal güvenlik düşüncesinin başlamasının yolu açılmıştır (Şen, 2002: 23). Bu sandıklar üzerinden toplanan aidatlar biriktirilerek, ihtiyaç sahibi teşkilat üyelerine evlenme, doğum, hastalık, ölüm gibi maddi zorluklar yaşadıkları dönemlerde destek olunmuştur (Niray, 2002: 7).

Ahi birliklerinde “dâhililer ve hariciler” şeklinde adlandırılan iki ayrı grup üye bulunurdu. Dâhililer; aktif çalışmaya devam eden usta, kalfa ve çırakların oluşturduğu, birliğe gelir getiren grubu ifade ederken, hariciler ise çalışa hayatı dışında kalan üyelerin oluşturduğu, kendi içinde emekliler, düşkünler ve sakatlar şeklinde üç sınıfa ayrılan grubu ifade etmekteydi. Emekliler; iş yerleri olup çalışamayacak derecede yaşlı olan, birliğe yetiştirdiği ustaların aracılığıyla üretime devam eden işletmeleri üzerinden destek olup birlikten ödeme almayanlar, düşkünler ise iş yerleri olmayan ve de çalışamayacak derecede yaşlı olandır. Bu gruptakilerden ihtiyaç sahiplerine sandık üzerinden mali yardım yapılırdı. Sakatlar ve hastalar; çalışma çağında olmalarına rağmen bir kaza sonucu sakat kalan veya hastalanan, iş göremez hale gelen kişilerdir. Bu gruptakiler de orta sandığından mali yardım alırlardı (MEB, 2016: 36,42,78,81) .

Ahi Birlikleri'nde meslek erbaplarının, iş ahlâkına uymayan tutum ve davranışlar içinde olup olmadıkları, teşkilât yöneticilerinin sıkı denetimi altında tutulurdu. Kural ve kaidelere uymayanlar, kendilerine ders ve etrafa ibret olacak şekilde cezalandırılırdı. Denetimi etkili kılmak için de bütün şikâyet kapıları herkese açık bırakılırdı (Bayram, 2012: 92). Ahi babaları, üyeleri olan esnaf ve sanatkârlara, mesleki becerilerini geliştirmeleri, hırsa kapılmamaları, gençleri eğitip üretici ve topluma yararlı hale getirmeleri, iş bölümü ve iş birliğine önem vermeleri konusunda sürekli telkinlerde bulunurlardı. Yönetici kademeleri en üstten en alta kadar ciddi bir hiyerarşik yapıya sahip olan ahilikte uyulması gereken kurallar en ince ayrıntılarına

kadar belirlenir, üyeler bu kurallara riayet etmeye mecbur tutulurdu. Aksi davranış sergileyenler, önce ikaz edilir, sonraları ise küçük para cezaları ile cezalandırılırlardı. Bu cezalara rağmen kural dışı davranan iş sahipleri ise pabuçları iş yeri damına atılmak suretiyle meslekten ihraç edilirlerdi (MEB, 2016: 37,79). Ahilik teşkilatı tarafından kurulan çeşitli esnaf ve sanatkâr birliklerinin koydukları ana kurallar bu alanda ilerleyen zamanda hazırlanacak tüzükler ve kanunnamelerin de temelini oluşturmuştur (Niray, 2002: 7).

4.1.2. Lonca (Orta Sandığı – Teavün Sandığı) Teşkilatı

Osmanlı Devleti’nde ahilikle başlayan esnafın kurduğu yardımlaşma ve dayanışma sandıkları, ekonomik niteliklerden zayide dinsel ve sosyal temelli değerleri bir arada toplayan yapılardı (Şen, 2002: 23).

Avrupa’da sosyal güvenlik sistemleri, sanayi devrimi sonrasında vücut bulan işçi sınıfı ve bu sınıfın çeşitli taleplerinin doğmasıyla ortaya çıkmıştır. Bu yıllarda Osmanlı İmparatorluğu’nda üretimin tezgâh ve el sanatlarına dayalı tarım dışı alanlarda olması ve sanayileşme sürecinin henüz yaşanmamasından dolayı sosyal korumayı talep edecek bir işçi sınıfı oluşmamıştı. Güvence, Orta Çağ Avrupa’sında olduğu gibi, mevcut zorunlu esnaf birlikleri (loncalar) içerisinde oluşturulan ve “orta sandığı” ya da “teavün sandığı” denilen dayanışma sandıkları tarafından sağlanmaya çalışılmıştır (Kaya, 2009: 107,108) .

14. yüzyıldan itibaren azalmaya başlayan ahilik yapılanmasının yerini de zamanın ihtiyaçlarını daha iyi karşılayabilecek özellikler taşıyan bu sandıklar ve loncalar almıştır. Loncalar, üyelerini, iş kurma, işsiz kalma, doğum, evlilik, ölüm vb. gibi hayatın doğal akışı içinde karşılaşabilecekleri bir takım sosyal risklere karşı çeşitli sosyal yardımlar yaparak korumaya çalışmışlardır (Şen, 2012: 23).

Bu sandıklar gelirlerini, kalfa ve ustaların gelir durumlarına göre yaptığı aidat ödemeleri ve bağışlardan karşılamışlardır. Ayrıca, dönemin sistemi içindeki terfi mekanizması sayılabilecek çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa yükselmeler nedeniyle ustaların sandığa ödedikleri harçlar da sandığın diğer bir gelir kapısı olmuştur (Kaya, 2009: 60,61) .

Elde edilen birikimlerden gerek iş yaşantısı, gerekse diğer sebepler yüzünden sakat kalmış veya iş göremez duruma gelmiş kişilere yardım yapılmış, eşi vefat etmiş kişilerin tarla işleri, tadilat, düğün gibi işlerinde yardım edilmiş ve günlük ihtiyaçları karşılanmıştır. Orta sandığının diğer faydaları ise; yapılan nakdi yardımlarla esnaf tefecilerden korunmuş, kota benzeri düzenlemelerle fazla üretimin önüne geçilmiş, hammadde teminine yardımcı olunmuştur. Esnaf sandıkları üyeler arasında dayanışma, birlik ve beraberliği sağlayan en önemli olgulardan biri olmuştur. Dönemin iş ve çalışma hayatına getirdiği düzenlemeler ve kural koyucu yapısı ile günümüz Sosyal Güvenlik sistemine benzer düzenlemeleri yerine getirmiştir. Üyenin zor durumda kaldığında yapılan yardımlar, yaşı gereği çalışamayacak durumda olan ustaların dükkânlarının kalfaları aracılığıyla işletilmesi ve gelirin dükkân sahibine verilerek muhtaç duruma düşmesinin önüne geçilmesi gibi uygulamaları, çalışanların ücret ödemelerinin hemen yapılması gibi koruyucu kurallarıyla da günümüz sendikalarına benzer bir görevi üstlenmişlerdir (Yüksel, 2016: 622-623).

Zamanla esnaf loncaları kendi içlerinde daha sıkı bağlar kurarak örgütlenirken, faaliyet alanlarında tekelleşmiş ve mevcut durumlarını yasal düzenlemelerle daha da kuvvetlendirmişlerdir. Esnafların yasal düzenlemelerle elde ettiği bu hakları zamanla toplum menfaatinin aleyhine kullanmaya başladıkları görülmüş ve esnafın ilgili tekel hakları zamanla kısmen, Cumhuriyet’in ilanı sonrası 1924'te de tamamen kaldırılmıştır. Kaldırılan esnaf birliklerinin yerine ikame edilen yeni meslek birlikleri ise ahilik ve esnaf loncaları kültürüne dayalı, ahlaklılık, kanaatkârlık ilkelerinin uzağında kalmıştır (Bayram, 2012: 112).

Benzer Belgeler