• Sonuç bulunamadı

İnsanların doğa karşısında merak, korku, hayret, şaşkınlık ve saygınlık duyması oldukça doğal bir tepkidir. Gökyüzünde gökgürültüsü, şimşekler meydana gelir, güneş oradan dünyayı aydınlatır ve ısıtır, ay karanlığın ortasında tüm iştihamıyla orada belirir.

İnsanlığa faydalı şeyler oradan gelir, korkutucu doğa olayları orada oluşur. Tüm bunlar eski çağlarda, zaman zaman beyhude denemelere rağmen, insanlığın ulaşamayacağı

133 Fazekas, “Hungarian Shamanism, Material and History of Research”, 98.

134 Detaylı bilgi için bkz: Jenö Fazekas, “Hungarian Shamanism, Material and History of Research”, Scripta Instituti Donneriani Aboensis 1 (1967): 97-119.

135 Mihály Hoppál, ed., Shamans and Traditions (Budapest: Akademiai Kiado, 2007), 74.

136 István Fodor, A magyarok ősi vallásáról, Vallástudományi Tanulmányok 6 (Budapest, 2004), 15,16.

37

yerde gökyüzünde meydana gelir. Bu nedenle insanların, gökyüzünü ya da gökyüzünde bulunan bir ilahı yüce görüp ona tapmaları kaçılınmaz olmaktadır. Özellikle bozkır hayatında, tüm yaşamlarını gökyüzünün altında geçiren halklar için gökyüzü daha ön planada bir fenomen olarak ortaya çıkmaktadır. Gökyüzü ya da orada bulunan yüce varlık Sibirya’dan Çin’e kadar neredeyse tüm Asya’da baş ilah olarak kabul edilmiştir.

Macarlarda İsten inancı ve kelimesinin kökeni ile ilgili farklı düşünceler ileri sürülmüştür. Rédei Károly’un bildirdiğine göre, Ural dillerinde tanrı, cennet ve gökyüzü kelimeleri aynı kökenli iken Macarca ve Mordvincede farklıdır. Rédei, Macarca “İsten”

kelimesinin Ural kökenine inilemediğini, aksine bu kelimenin Orta İran kökenli olduğunu bildirmektedir.137 Kállay Ferenc de İsten kelimesinin İran’dan, muhtemelen M.S. 223-632 yılları arasında Sasaniler döneminde alındığını belirtmektedir.138 András Róna-Tas’a göre, Hititler Hattilerden güneş tanrı anlamında Eshtan kelimesini almışlar ve bu kelime Isthanu şekline bürünmüştür. Bu kelime de muhtemelen Kafkaslar ve Hazar etkisi ile tanrı anlamında İsten olarak Macarlara geçmiştir.139 György Györffy’e göre ise Batı Türklerinin devamı olan Hazarların etkisi ile ölümü üzerine göğe yükseldiğine inanılan Batı Türkleri hakanı İstemi, ilahlaşarak Macarlara İsten yani tanrı olarak geçmiştir.140

“İsten” kelimesinin bilinen en eski yazılı kaydı Macarca yazılı metin olan “Halotti beszéd és könyörgé” (Cenaze Konuşması ve Duası)141 adlı metinde geçmektedir.142

137 Rédei Károly, “Isten szavunk eredete”, Magyar Nyelv, sy 95. évf. 1. sz. (1999): 40-45.

138 Ferenc Kállay, A Pogány Magyarok Vallása (Pest: Lauffer - Stolp, 1861), 9, https://mek.oszk.hu/09900/09900.

139 Róna-Tas, Hungarians and Europe in the Early Middle Ages, 191.

140 Györffy György, István király és műve (Budapest: Gondolat, 1977), 29, 59, 364.

141 Metnin orijinal ve modern Macarca versiyonu için bkz: “MGTSZ”, erişim 03 Ocak 2020, http://oldhungariancorpus.nytud.hu/hu-fragments.html.

142 Arnold Ipolyi, Magyar mythologia (Budapest: Zajti F., 1854), 1, http://archive.org/details/magyarmythologi00ipolgoog.

38

Kállay Ferenc Hıristiyanlık öncesi Macarların tek bir tanrıya taptıklarını ifade etmektedir.143 Theophylact Simocates eserinde, Türklerin ateşe çok hürmet gösterdiklerini, havaya, suya ve toprağa saygı duyduklarını yazmakta ama cenneti ve yeri yaratan tek bir tanrıya taptıklarını belirtmektedir ve Kállay Ferenc burada geçen Türk kelimesinin Macarlar olduğunu ileri sürmektedir.144

Endülüslü Arap coğrafyacı ve tarihçi El-Bekri, Hıristiyanlık öncesi Macarların gökyüzünün efendisi tek bir tanrıya taptıklarını bildirmektedir. Macarlar tanrının tek ve yüce olduğuna inanır, domuz eti yemeyip tanrıya adaklarda bulunurlardı. Eğer onlardan birisi bir yiyecek elde ederse hemen ateş yakıp yemeğin bir kısmını ateşe attardı çünkü duman ile bu yemeğin gökyüzüne tanrıya ulaşacağına inanmaktaydılar.145

İpolyi Arnold, Macar tarihi kayıtlarında ve Macar efsanelerinde, bazen tanrı isminin çoğul ifadeler ile görülebildiğini ancak ördög, tündér, óriás, boszorkány, lidérc, sárkány, tátos, garaboncos, manó, (şeytan, peri, dev, cadı, lidérc, ejderha, tátos, garaboncos, cüce,) gibi mitolojik varlıkların özgün birer tanrı olmaktan çok kendi inanç öğeleri bulunan birer orta düzey varlıklar olduğunu ileri sürmektedir.146

Kallay Ferenc, geleneksel Macar dini arasında bulunan bazı inanç öğelerine rağmen ana tanrı dışında başka tanrılar olduğunun söylenemeyeceğini kaydetmiştir. Kallay Ferenc, şamanların meşgul oldukları, doğa güçlerine ve sembollerine saygı duydukları iyi ve kötü ruhlar bulunduğunu ve hatta Macar tarihi kayıtlarında bahsedilen insanlar ve tanrı arasında aracılık eden ruhların yadsınamaz bir gerçek olduğunu söylemekte ancak bu bilgilerin Macarların çok tanrılı oldukları anlamına gelmediğini vurgulamaktadır. Eski

143 Kállay, A Pogány Magyarok Vallása, 19,20; Roger, Anonymous and Master Roger, 83.

144 Michael Whitby ve Mary Whitby, çev., The History of Theophylact Simocatta (Oxford: Clarendon, 1986), kitap 7, par. 8, satır 14; İsmail Mangaltepe, çev., Bizans Kaynaklarında Türkler Menandros Protektor Ve Theophylaktos Simokattes (Doğu Kütüphanesi, 2009), 157; Kállay, A Pogány Magyarok Vallása, 20.

145 Zimonyi, Muslim Sources on the Magyars, 330,331.

146 Ipolyi, Magyar mythologia, 22.

39

Macarlar ağaçlara, sulara ve dağlara sunmuşlar, bu ritüellerden dolayı çok tanrılı ilan edilmişlerdir. Ancak bu yerler sadece kurban sunulan mekanlardır ve bu mekanlar tanrı değil, kurbanların sunulduğu kutsal bölgelerdir.147 Bu hususta Durmuş Arık şu bilgileri vermektedir: “Kutsal varlık, kendisini insanlara mekan boyutları içinde açıklar. İnsan ise onu duyu organlarıyla hisseder. İnsanlar, dini olayların meydana geldiğiyere, çevreye, mekana bağlanır ve dini tecrübe etmeye çalışır. Bu bağlamda, kutsal mekan kutsalla karşılaşma yeridir. Bu mekanlar bir ibadet yeri, bir mezar, mezarlık ya da istisnai bir doğa olayının yaşandığı yer, ağaç, taş, kaya, su, dağ, mağara, tepe gibi bazı nesne ve mekanlar olabilir.”148

İpolyi Arnold, çok tanrıcılığın mevcut olduğu mitolojilerde, tanrıların belirgin bir şekilde insansı özelliklerle tasvir edildiğini ancak Macarların eski dininde çok tanrıcılık belirtilerinin çok düşük olmasına rağmen, İsten’in belirli bir resminin çizilebilmekte olduğunu belirtmiştir. Bu resim “gri ve uzun sakallı, bazen çoban, bazen usta, bazen de dilenci olarak ortaya çıkan saçları kırarmış dindar yaşlı bir adam” olarak tasvir edilmiştir.149 İpolyi Arnold ayrıca atasözleri, deyimler ve halk masallarını inceledikten sonra Hıristiyanlık öncesi Macarların tanrısını “tek, her şeyin üstünde, sonsuz bir tanrı;

iyiye yardım eden, kutsayan ve yanında olan; kötüyü gazabı, yıldırımları ve taşlar ile cezalandıran, lanetleyen; gökyüzünü ve yeri yaratan, yıldızları ve güneşi gökyüzüne yerleştiren, Macarların atası ve Macar ulusunu koruyan, onlara yol gösteren, amaç veren ve vaad edilen topraklara yerleştiren ulusal bir tanrı” olarak tanımlamıştır.150 Ayrıca kayıtlara göre, Karpat Ovası’nı Árpád liderliğindeki Macarlara İsten vermiştir ve bu

147 Kállay, A Pogány Magyarok Vallása, 24.

148 Durmuş Arık, “Kutsal Mekan ve Ziyaret Fenomeni”, Halk İnanışları El Kitabı, ed.

Durmuş Arık ve Ahmet Hikmet Eroğlu (Ankara: Grafiker, 2017), 70.

149 Ipolyi, Magyar mythologia, 12,13.

150 Ipolyi, 18.

40

yüzden Macarlar daimi yurtlarına geldiklerinde ona dua edip onu övmüşler ve üç defa

“Tanrı, Tanrı, Tanrı” diye bağırmışlardır.151

Türkler için de Tengri tek tanrı konumundaydı ve benzer özelliklere sahipti. Hun döneminde Çin kaynakları Hunların göğe “Ch’eng-li” dediklerini bildirmiş152 ve Mete Han M.Ö. 176’da, Çin İmparatoruna yazdığı mektupta kendisini “Gök tarafından tahta çıkarılmış” olarak tanımlamış, göğün lütuf ve yardımı ile subay ve askerlerinin üstün yetenek ve erdemleriyle Yüeh-chihleri derhal ezerek yendiğini söylemiştir.153 Türklere göre Gök Tanrı birdir ve semada yaşar. İbn Fadlan “Onlardan biri zulme uğrarsa veya başına kötü bir şey gelirse başını semaya doğru kaldırır, bir Tanrı der” ifadesi ile Türklerin gökyüzünde bulunan tek tanrıya inandıklarını ifade etmiştir.154 Suriyeli Mikail, Türklerin tek tanrıya inandıklarını ve “mavi gökyüzü” anlamında “qan Tengri”

dediklerini bildirmiştir.155 Göktürk dönemi Orhun yazıtlarında “İlahi göğün yarattığı Türk Bilge Kağan”; “tanrı lütuf verdiği için, benim de talihim olduğu için hakan olarak tahta çıktım”; “Tanrı güç verdiği için babam hakanın askerleri kurt gibiymiş”;

“Tanrının lütfuyla ülkesi olanı ülkesiz, hakanı olanı hakansız kıldım”; “Hakimiyet altına girdiğin için belli ki Tanrı öl demiş” ifadeleri geçmekte ve Tanrı “yaratan, lütuf ve güç veren, cezalandıran” olarak tasvir edilmektedir.156

Türkler için Gök Tanrı, sonsuz bir hayata sahiptir, ezeli ve ebedidir; her şeyi yaratır, yaşatır ve öldürür; üstün bir kudrettir ve kadere hakimdir, insana güç, başarı, zafer verir;

151 Bak ve Veszpémi, The Illuminated Chronicle, 69.

152 Ayşe Onat, Sema Orsoy, ve Konuralp Ercilasun, Han Hanedanlığı Tarihi / Çin Kaynaklarında Türkler (Ankara: TTK, 2015), 7.

153 Onat, Orsoy, ve Ercilasun, 13,14; Bahaeddin Ögel, Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi, c. 2 (Ankara: TTK, 2019), 309,310; Tilla Deniz Baykuzu, Asya Hun İmparatorluğu (İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2020), 72.

154 Ramazan Şeşen, İbn Fadlan Seyahatnamesi (Yeditepe Yayınevi, 2019), 10.

155 Michel le Syrien, Chronique de Michel le Syrien, çev. J.-B.Chabot, c. 3 (Paris: Roger Pearse, 1905), 156, http://archive.org/details/MichelLeSyrien3.

156 Ölmez, Orhon-Uygur Hanlığı Dönemi Moğolistan’daki Eski Türk Yazıtları Metin-Çeviri-Sözlük, 79-206.

41

irade ve kalem sahibidir, her şeyi en iyi bilendir ve kulun duasını kabul edendir ve insan onun kuludur.157