• Sonuç bulunamadı

Sürdürülebilir yapım üzerine Amsterdam`da toplanan ilk uluslararası konferans “Uluslar arası CIB W82 Projesi” kapsamında “ekoloji kriterleri ve etkili kaynak kullanımı çerçevesinde sağlıklı yaşam alanları yaratılması” konulu panelin açılışını yapan Kibert ve Alii önderliğinde sürdürülebilir olmanın tanımı yapılmaya çalışılmıştır. On dört ülkenin katılımıyla yapılan konferansta farklı ulusal bakış açılarıyla, yapı endüstrisini ileri taşıyabilecek etmenler ve karşılaştırmalı gerçeklerle ortak noktalar yakalama hedefi irdelenmiştir. Konferans bildirgesinde öncelik verilmesi gerekli 5 soru ile sonuçlara vurgu yapılmıştır.

Soruları şu şekilde sıralamak mümkündür:

● 2010 yılında ne tür yapılar üretilecektir ve biz elimizdeki mevcut yapı stokunu yeni anlayışa nasıl uygun hale getireceğiz?

● Arzulanan yapı karakterini hangi kriterlere uygun tasarlayacağız ve inşa edeceğiz?

● Hangi tür standartlar ve nitelikler zorunlu hale getirilecek? ● Hangi tür malzemeler, servisler ve bileşenler kullanılacak?

● 2010 yılında ne şekilde şehirler ve yerleşimler bulunacak? (W82 CIB raporu, 1995)

Proje sonuç olarak farklı ulusların farklı bakış açılarını kıyaslamakta, olgunlaşmış ve gelişmekte olan ekonomilerin farklılıklarını vurgulamakta, sektör için stratejik önerilerde bulunmakta ve konu ile örtüşen örneklere değinmektedir. Diğer çoğu tartışma ortamında olduğu gibi sürdürülebilirlik kavramının “Tanım” bölümü için yardımcı olabilecek tüm hususlar tartışılmış, fakat halen bu bölümde eksiklikler olduğu açıklığa kavuşturulmuştur. Yapılan tanımlamalar arasında bio-architecture (biyolojik mimarlık) betimlemesi, kendisini “doğa” olgusuyla bütünleştiren yapı malzemeleri ve yapım teknikler ile öne çıkarmaktadır. İnsan yaşam kalitesini arttırmak için öncelikler yaratan anlayış, aynı doğrultuda iç mekanın dış mekanla uyumunu sağlamaya ve dış mekanı içeriye taşımaya yönelik bir yaklaşım sergilemektedir. Yenilenebilir kaynakların kullanılması, doğal havalandırmanın sağlanması ve solar enerji ürünlerinin uygun hale getirilmesi belli başlı stratejileri belirlemektedir (Conte ve Monno, 2001).

Tanımlar arasında yaşanabilecek karmaşa teknoloji bağlamında farklı yorumlara öncülük edebilecek niteliktedir. Teknolojik araştırmalar sürdürülebilirlik kavramı içerisinde daha çok yeşil olgusu üzerinde durmuştur. Teknoloji olgusu çoğunlukla farklı enerji kaynakları, geleneksel yapının kirletici etkisinin emisyonu ve yapılarda kullanılan enerji korunumu sağlayacak parçalar kapsamında irdelenmiştir. Sürdürülebilirlik kavramı ise daha çok çevresel kaynaklar ve ilişkileri, ekonomik kazanım ve sağlıklı yaşam alanları üzerinde yoğunlaşmıştır. Sürdürülebilirlik ve yeşil tasarım arasında ne kadar farklı yanlar ve uzmanlık alanları oluşsa da, bu iki anlayış birbirini destekler konumdadır. Çalışmaların da mevcut ortaklık çerçevesinde değerlendirilmesi doğru yöntemi belirleyecektir. Yeşil tasarım ilkeleri her zaman sürdürülebilir tasarım için bir acil yardım paketi gibidir ve her zaman bir engel olmak yerine sürdürülebilirlik kavramının gelişiminde yardımcı eleman olarak kendini göstermiştir. Güncel ortamda yeşil performansın baskın bir şekilde kabul gördüğü gerçeği ve günümüz aktörlerinin uygulama alanında yeşil olgusuna daha fazla ağırlık vermeleri bir avantaj olarak görülmesine rağmen, olumsuzluklar yaratabileceği de göz ardı edilmemelidir (Cole ve Larsson, 2000).

Varady ve Preiser (1998)`in vurguladığı gibi, sürdürülebilirlik kavramı kapsamında gelişimler sırasında, toplumlar ortak bir karara varma ve tüm sayılan etmenlerin bir karar çerçevesinde toplanmasına ihtiyaç duymaktadırlar. Zamanımıza değin yapılan çalışmalarda toplumun gelişim sürecine bir katkıda bulunmadan, pasif durumlarda

sadece birer uygulamacı olarak yansıtılması, aslında işleyişin hatalarından birini oluşturmaktadır. Asıl sorun iyi hizmet verilen toplumlar yaratmak değildir, asıl sorun sürdürülebilir toplumlar yaratmak için uygun ortamın oluşturulmasında yaşanan organizasyonlar bütünüdür. Toplum tarafından desteklenmeyen yaptırımların uygulanmaya çalışılması bugüne kadar yapılan çalışmaların sonuçlarında olduğu gibi başarısızlıklarla sonuçlanmıştır. Sürdürülebilir toplum yapısı oluşturulurken toplumun bir katılımcı olması ve karar mekanizmasında etkili rol oynaması ile olumlu sonuçlar yaratılabileceği, bunun haricindeki yaklaşımlarda menfaati sağlanan bireylerin dahi yapılanmaya karşı çıkabileceği önemli bir gerçekliktir (Conte ve Monno, 2001).

Sürdürülebilirlik kapsamı ve bu kapsamın konut ölçeğine indirilmesi aşamasında olduğu gibi, yapı çevresinin oluşumunda çevre faktöründen önce sosyal ve ekonomik verilerin rol oynadığını görmekteyiz. 1900`lü yıllarda yapılanma ilkeleri belirlenen İtalya`da, yapı ihtiyacı olmamasına karşın ekonomik, sosyal ve çevresel problemlerin ortaya çıkması engellenememiştir. Asıl problemin teorik tartışma ortamına taşınamaması ve akademik çalışmalarda bir sosyal bilinç sorunu olarak algılanamaması sonucunda oluştuğu görülebilmektedir. Yaşanan sosyal bunalımın sebebi olarak yansıtılan politik güçlerin kargaşası ve ekonomik savaşların devamlılığı, duruma daha karmaşık bir yapı kazandırmaktadır. Karmaşa içerisinde konu, sosyal dışlanışlığın ve kentsel yapı arasındaki ilişkilerin belirlenmesini kapsayacaktır. Yapı kavramı bir yan eleman olarak mı görev üstlenecektir? Hangi koşullarda kendi öncü rolünü oynamalıdır? (Marsh ve Mullins, 1998).

Süreç olarak sürdürülebilirlik kavramı irdelendiği zaman, içerisinde barındırdığı hiyerarşi nedeniyle sosyal ve ekonomik verilerin ön planda yer aldığı ve öncelikli rol oynadığı görülmektedir. Ekonomik ve sosyal verilerin paylaşım olgusunu yönetmesi ve yerel kaynakları sürece dahil etmesi sayesinde çevresel gelişimleri bir sonuç olarak sürece dahil ettiği görülmektedir. Sosyal ve ekonomik uzlaşma aslında konunun temelini oluşturmakta ve yapılacak destek çalışmalar (Yeşil tasarım, ekolojik tasarım) sayesinde çevre bilincini kazandıracaktır. Sosyal ve ekonomik açıdan bilinçlenen toplum yapısının ve katılımcı kimlik oluşumunun yanı sıra, teknolojik altyapı bakımından birikimli bireyler yaratılması vasıtasıyla konu daha geniş kitlelere ulaşacaktır. Teknoloji halen toplum tarafından anlaşılması zor bir durum olabilir, fakat geliştirilecek teknikler ile bu teknolojinin bireylere anlaşılır bir

dille aktarımı önem taşımaktadır. Kritik olan durum, sokakta yürüyen vatandaşların konu hakkında en ufak bir bilgisinin bulunmasıdır. Bireyler, çevre ve yoksulluk kavramlarının nasıl aynı platformda buluşabileceğini gördükleri zaman, geniş kitlelere ulaşmak geçmişe göre daha kolay olacaktır.

Sürdürülebilirlik, ekonomi ve kalkınma odaklı çevre hareketinin tanımlanmasıdır. Sürdürülebilir kalkınma ise, gelecek kuşaklara kendi yaşamsal ihtiyaçlarını sağlayacak imkanı verecek şekilde günümüzün ihtiyaçlarının karşılanması olarak algılanabilir. Sürdürülebilir çevreler, yaşam mekanları yaratmak aslıda sürdürülebilir kalkınmanın ana prensibidir ve kalkınma kavramından daha çok kent kurgusuna hitap etmektedir. Sürdürülebilirlik şekil bağlamında belirli bir kısıtlayıcı değildir, sadece düzenleyici bir rol üstlenir. Her ölçekte ve kurguda sürdürülebilirlikten bahsetmek mümkündür. Sürdürülebilirlik yaşanabilirlik imkanı ile ölçümlendirilir. Yerleşim niteliğine bir kapsam getirmediği gibi, alternatifler arasından iyi olanın belirlenmesinde de kullanılmaz. Sürdürülebilirliğin sosyal boyutu olan “halkçılık”, tanım içerisinde geri planda tutulmuş ve en büyük yanılgılardan biri olarak belirmiştir (Tekeli, 1996).

Konut yaklaşımlarında bireysel girişimlerden daha çok, katılımın sağlandığı çoğul birlikteliklerden sonuçlar beklenmelidir. Alınacak planlama kararlarından önce toplumsal belleğin aktif hale getirilmesi ve bireysel hareketlerin yerine toplu hareketlerin benimsenmesi gerekmektedir. “Genious loci” bireylerin mükemmeliyetine inanıp, bireyi ve bireysel düşünceyi model alırken “Cognitio loci” toplumsal bütünlüğü ve halk kavramını öne çıkarmaktadır.

Toplum bilincine dayanan karar sistematiğine (Cognition loci) göre problem çözüm aşamasında veriler;

1. Ekonomik, teknik, sosyal ve çevresel bağlamda genel bakışlar yapan uzmanların yorumlarından,

2. Konuya sadece tek bir kapsamda bakabilen, sadece kendi mahallelerinin problemlerini yansıtan ve gelecek kaygısı taşımayan mahalle sakinlerinin yorumlarından,

3. Seçmenlere verilen sözlere dayanılarak yapılan ve belli çözümlere anlık ulaşımları sağlayacak politik çevrelerin yorumlarından,

4. Probleme genel yapılanma içerisinde bakışlar sağlayarak kendi sorumluluklarını yerine getiremedikleri için özür dileyen ve herhangi bir katkıda bulunamadıklarını belirten kurumların yorumlarından,

5. Kendi ekonomik yatırımlarına kazanç sağlayabilecek yaklaşımların arkasında duran ekonomi çevrelerinin yorumlarından,

6. Her zaman toplum tarafından kabul görmeyen amaçlara hizmet eden ve tek bir konuyu problem haline getirip halkı kışkırtan kuruluşların yorumlarından, TOPLANMAMALIDIR. Bireylerin değil toplumun, yapıların değil kentlerin, yerelin değil küreselin etkili olabileceği günümüz sürdürülebilirlik problematiğinde, mevcut durumu yaşayan yerel gerçeklikleri yansıtan sunumlardan ve ilk el olan yerel halktan veriler toplanmalı ve profesyonel işbirliği ile sentezlenmelidir (Conte ve Monno, 2001).

“Genious loci” mekânın ruhundan söz ederek bağlantılar, anlam, anlayış, bağlantısız kalma hissi, mekânın kökleri, neye ait olduğu ve kimlik irdelemelerini yapmakta ve bir anlamlar bütünü yakalamaya çalışmaktadır. Bunu yaparken roma inanışı doğrultusunda mekanın ve insanların hisleri üzerinde yoğunlaşmakta ve bireylerin olduğu gibi mekanların da doğuştan bir koruyucu ruha sahip olduğu kurgusunu sınamaktadır. “Genious loci” “yer” kelimesine “karakter” ekleyerek “mekan” tanımını ortaya sürmüştür. Modern mimarinin duygusuz diye söz ettiği “yer” kavramı aslında bir ruha ve karaktere sahip olduğu düşüncesi doğrultusunda “yapay” ve “doğal” olarak sınıflandırılmıştır. Bu mekanları oluşturan birimler ise nesne, karakter, ışık ve zaman olarak belirlenmiştir. Yapılar her zaman strüktür ve ruh bütünü olarak görülmelidir ve aynı zamanda modern mimarinin sınırlayıcı baskısı kaldırılmalıdır. Mimarlık “Genious loci” çerçevesinde klasik, kozmik, romantik ve kompleks olmak üzere belirlenmektedir. Klasik mimarlığın üzerine, kozmik mimarlık uzaydan gelen ritmik oluşumları, romantik mimarlık ise ruh ve karakteri eklemektedir. Kompleks mimarlık ise söz edilen bu dört ana başlığı bir bütün içerisinde sergilemektedir (Christian, 1980).

“Cognitio loci” kavramı ne kadar mekanın ruh ile beraber anılması gereğinin inancında ise de, toplanması gerekli ve kullanılacak olan veri tabanının sezgisel irdelemelerden daha çok kabul görmüş gerçekliklerin ve uzman görüşlerinin harmanlandığı örnekler üzerinden oluşturulması gereğini savunmaktadır. Kabul gören görüş, genel bilgi rezervinin paylaşılabilirliğinin sağlanması ile birlikte

profesyonel bireylerin süzgecinden geçirilip, karar mekanizmasının oluşturulması olmalıdır. Sürdürülebilirlik süreci, planlama aşamasında bir paylaşım ve ortak bilinç oluşumunun sağlanması ile uygulanabilir seviyelere gelecektir. Tanımlamalar ve alternatif yaklaşımlar doğrultusunda sürdürülebilirlik kavramının konut ölçeğinde gerçekleştirilebilme yüzdesi aslında yapılacak anketler, görüşmeler ve diğer tüm bilgi toplama stratejilerinin “interaktif” platforma taşınabilme oranı ile doğru orantılı olarak gelişecektir. Yaratıcı sonuçların, bilgi toplama sürecinin sonucunda uzman görüşleri ile gelişeceği düşünülmektedir (Conte ve Monno, 2001).

1987 yılında Brundtland Raporu ile birlikte değerler sistemimize giren sürdürülebilir gelişim kavramı için artık daha detaylı bir bakış açısı sağlanmalı ve farklı profesyonel birimler konuya öneriler getirmelidir. Sürdürülebilirlik konseptinin sihrini açıklayan farklı bir yorum da; “ekolojik modernistlerin pozitif gelişim yönetimindeki yaklaşımları” olabilir. Günümüze değin yapılan tanımlamaların ve konut ilişkilendirmelerinin aydınlatması gerek olan problem, başta konunun tam olarak neyi betimlediği ve düzeneğin nasıl işlemesi gerektiği olacaktır (Van Bueren, 2001).

2.5. Değerlendirme

Tüketim toplumunun taşıma kapasitelerini zorlamaya başlamasıyla ortaya çıkan sürdürülebilirlik kavramı, zaman içerisinde bünyesinde ikilemleri, alternatifleri ve yeni akımları barındırmıştır. Çevre problemlerinin önderliğini yaptığı sürdürülebilirlik gündemi stratejik planlama çerçevesinde, ekonomik, sosyal, teknolojik ve kültürel bileşenler ile kapsamını belirlemiştir. Gündemi ve kapsamı açıklığa kavuşturulan kavram, tartışmaya ve farklı görüşlere uygun olacak şekilde “farklı boyut ve uygulamalarda hangi formlarda bulunabilir?” sorusu ile karşılaşacaktır. Mekan boyutundaki platformda, mimar üstlendiği toplayıcılık rolü ile farklı profesyonellik dallarının ortak bir senteze ulaşmasını öngörecektir. Öngörü kabulleri ile tartışmalara neden olan sorunun yanıtlanması sürecinde temel kabullerin yapılmasının ardından, ilerleyen bölümlerde boyutlar arası geçişler ile mimari mekana ulaşılmasında cevaplar sorgulanacaktır. Boyutlar ve ölçekler farklı çekinceleri belirlerken, mimari mekan bu çekincelerin ve arayışların ulaşmak istediği son noktanın niteliklerini bünyesinde barındıracaktır.

3. BÜTÜNÜN PARÇASI OLARAK SÜRDÜRÜLEBİLİR MİMARLIK: 1/X