• Sonuç bulunamadı

Malzeme Kullanımı, Geri Dönüşüm ve Çevre

4. BÜTÜNDEN MEKANA YAŞAYAN ÇEVRE ARAYIŞINA BİR DEĞERLENDİRME VE MİMARA ÖZELEŞTİRİ

4.1. Çalışmanın Amacı, Kapsamı ve Yöntem

4.2.6. Malzeme Kullanımı, Geri Dönüşüm ve Çevre

Geri dönüşüm ve kazanım kapsamında uluslararası, bölgesel ve kentsel boyutlarda yapılan tanımlamalarda canlandırma, markalaşma, kimlik kazandırma, soylulaştırma ve kültürel miras konuları üzerine yoğunlaşılmaktadır. Bu yoğunlaşma ölçekler arası iletişim ile önce mahalle bazında, sonraları da yapı boyutunda uygulamalar ile sonuçlanacaktır. Öyleyse mimari mekan boyutunda malzeme, geri dönüşüm ve çevre adına bazı vurguların yapılması bütünsel yaklaşımda son halkayı oluşturacaktır. Strateji kararlar ve malzemenin seçiminden başlayan süreç, mevcut çalışma grubunun bilgilendirilmesi, organizasyon şemasının hazırlanması ve geri dönüşüm çemberinin düzenlenmesi ile boyutlandırılmalıdır. Malzeme seçiminde yerel malzemelerin kullanımı ve sürdürülebilirliği gerektiren basit, sağlam ve detayları iyi sağlanmış çözümlerin tercih edilmesi önem kazanmaktadır. Basitlik yanında yüksek kaliteli, geri dönüşümlü malzemelerin kullanılması ile birlikte esnek yapım yöntemleri de benimsenmelidir. Kademelerle yapılan ve sonra parçaları geri dönüşümlü olabilen nitelikte seçenekler ön planda yer almalıdır (Önal, 1997). Malzemeleri (cam, kağıt ve metaller) belirli bir strateji çerçevesinde yönlendirmeyen ve kriterlerle saptanmış bir işleyişi olmayan bir ekonomik sistemin sürdürülebilir olma ilkesiyle bağdaştığı söylenemez. Sürdürülebilir kalkınmanın bir diğer ucu da “Onarım, yeniden kullanım ve geri dönüşüm” ekonomisinin mümkün olduğu kadar hızlı işletilmesinden yatmaktadır. Geri dönüşüm sistemlerinin gelişmesi halinde, şehirler mevcutta var olan çelik, cam ve alüminyum gibi malzemeler ile kendi kendine yetme olgusunu yaşayabilir niteliğe ulaşacaklardır. Günümüzde çeşitli doğal kaynaklar, sanayide kullanılan hammaddeler hızlı bir biçimde tüketilmektedir. Kaynakların verimli kullanılması, atıkları değerlendiren geri kazanım, atıklardan yeniden yaralanma kapsamı giderek daha büyük önem kazanmaktadır. Sürdürülebilir şehirsel gelişimde, çöpler atık olarak görülmekten öte gitmeli ve oluşan çöp tepelerinin yerine yeniden kullanılabilir malzemelerin üretimi hedeflenmelidir (Gerede, 2003).

Ekolojik İlkelere daha uygun olan bir çözüm; maden, cam ve kağıtlar ayrıldıktan sonra geriye kalan organik madde oranı yüksek katı atıkların sıkıştırılmış geometrilere dönüştürülmesi amaçlanmalıdır. Ekolojik döngü ilkelerine uygun bir çözüm olarak nitelendirilebilecek ikinci yaklaşımda ise, atıkların her şeyden önce bir

hammadde kaynağı olduğu kabul edilir. Bu yaklaşımda, atıklardan yan ürünler üretilmekte; artırılan su ve bazı artık maddeler “geriye kazanılarak” sanayi işlemlerinde yeniden kullanılmaktadır (Kışlalıoğlu ve Berkes, 1994).

Geri Kazanım (geri dönüşüm) Edwards (1996)`a göre: • Doğal kaynakları muhafaza eder;

• (Yeni bir ürün imal etmekten ziyade mevcut bir ürün tekrar kullanılarak) üretim ve taşımada enerji tasarruf eder;

• Kirlilik riskini azaltır;

• Çöplük alanları için talebi azaltır;

• Geri kazanılmış malzemeleri dahil ederek veya çöpten kazanılan enerjiyi kullanarak malların imal edilmesini daha ucuza getirilip gerçekleşmesini sağlar.

Yapının oluşmasında tasarım girdilerini ve en yüksek verimliliği sentezlerken, geri dönüşümlü malzemelerin seçilmesi, malzemelerin esneklik çerçevesinde gözden geçirilip farklı amaçlarla ve farklı mekanlarda kullanımı amaçlanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, bir yapının inşa edilme aşamalarında edinilebilecek kazançların en yüksek aşamada yaşanacağı nokta tasarım noktasıdır. Bu aşama aynı zamanda geri dönüşüm ve yeniden kullanım kapasitelerinin en yüksek seviyelere eriştiği zaman dilimidir. Ekolojik, malzeme kullanımı ve geri dönüşüm konusunda doğa ile bütünleşik iglo tasarımı bir başarı öyküsü olarak gösterilebilir (şekil 4.15).

Geri dönüşüm olgusunu aslında sosyal bilinç çatısı altında oluşturmak ve organizasyonların doğru bir şekilde irdelenmesini hedeflemek gerekmektedir. Eski anlayışa göre binalar enerji tüketen birimler olarak görülürken, günümüzde bu anlayış tersine dönmüş ve binalar artık birer enerji üreticisi olarak görülmeye başlanmıştır. Aynı çelişki geri dönüşüm kademesinde de kendini göstermeye başlamıştır. Binaların atık üreten nesneden ileri gidemediği yanılgısı, modern toplumda, binaların kullandıkları malzeme cinslerine göre birer enerji deposu olabileceği ve geri dönüşümün çemberinin ürün kısmında bulunabilecekleri anlayışıyla yer değiştirmelidir (Koman ve Eren, 2006).

Geri dönüşüme uygunluk açısından malzemeleri irdelediğimizde bazılarının diğerlerine nazaran daha ılımlı olduğunu görmek mümkündür. Bu çerçevede:

• Sıkıştırılmış beton elemanlar

• Çelik ve ahşap kolon, kiriş ve diğer bağlantı elemanları • Toprak esaslı tuğla, kiremit ve kaplama elemanları

• Pencere ve kapı bileşenleri ve diğer dekoratifler geri dönüşüm çerçevesinde yatkınlık gösteren malzemelerdir (Edwards, 1996).

Mevcut yapıların farklı strüktürel desteklemelerle geri kazanılması ve korunması fikri geri dönüşüm olgusuna örnek gösterilebilir. Fikir kent ölçeğinde soylulaştırma, canlandırma ve kimlik kazandırma başlıkları altında belirmektedir. Yapıların içerisinde atık ayrımları yapabilecek ve bunları kompozit şekillere getirecek sistemlerin eklenmesi geri dönüşüm olgusunu hızlandırır. Yöresel malzemeler seçilerek, geri dönüşüm için gerekli endüstriyel birimler bölgelere dağıtılmalıdır. Yapı malzemelerinin farklı açılımlar ile dönüşebilme özelliğinin aranması, esneklik ve modüler birimlerin kullanılması yine çalışmanın tartışma konuları içerisindedir.

Şekil 4.16: İran Luri Kabilesinin Siyah Tente Kullanımı (Fuentes ve Thomas, 2003) “Malzemeler ne kadar sürdürülebilir?” sorusuna cevap aramak ve arayış içerisinde günümüzde tüketilen malzemelerin birbirleri ile kıyaslanmasını sağlamak önemli adımlardan biri olacaktır. Malzemelerin kıyaslanmasında kullanılacak niteliklerin de doğru belirlenmesi çalışmanın şüphesiz ki önemli bir basamağıdır. Genel bir bakış açısıyla yapılan irdelemede; kullanılan malzemenin üretimi, uygulanması, ömrü ve imha edilmesi başlıkları, sınama kriterlerinin çerçevesini belirlemektedir. Malzeme modüler ve esnek olduğu kadar, iklimsel şartları özümseyebilen ve zamana ayak uydurabilen nitelikler göstermelidir. Luri kabilesinin siyah tenteyi kullanış biçimleri ve onu iklim şartlarına uygun konumlarda şekillendirmeleri düşünce tarzının güzel bir örneğini teşkil etmektedir (şekil 4.16).

Struble ve Godfey (2005)`e göre yapılan karşılaştırmalı bir çalışmada aynı boyutta üretilecek bir yapı kirişinde betonarme sistem kullanılması, aynı sistemde çelik kullanılmasından daha sürdürülebilir bir sonuç vermektedir. Yapılan çalışmada “Athena” isimli bir program yardımı ile belirli bilgiler ile veritabanı oluşturuluyor ve çıkan sonuçlar kaynak kullanımı, karbondioksit üretim oranı, yaratılan su, toprak ve hava kirliliği oranı ve üretimde kullanılan enerji oranları kapsamında karşılaştırılınca betonarme sistemin daha sürdürülebilir olduğu sentezine varılıyor. Fakat çalışmanın sonucunda önemle vurgulanan konu sınama aşamasında “geri dönüşüm” olgusu tahmininin yapılmamış olmasıdır. Tüm bu vurgular ışığında bile betonun sürdürülebilir olduğunu söylemek ya da diğerlerinin sürdürülebilirlikle bağdaşmadığını söylemek mümkün olmayacaktır. Çünkü “Athena” programı ile yapılan analiz sadece ekonomik ve çevresel etkileri ölçmektedir fakat sosyal kazanım ya da kayıpların hangi seviyelerde olacağını söylemek farklı bir kapsamı belirleyecektir (Struble ve Godfey, 2005).

İnsan sürekli doğa elemanlarını değiştirmeye çalışmakta ve değişimler sonucunda kirlenme ve atıklar ortaya çıkmaktadır. Bu süreç sonucunda, en iyi şekilde doğayla uyum sağlamak, dengesini sağlayabilecek yapım aşamaları ve bileşenleri araştırmak ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Kirlenme, kullanıcı sağlığındaki bozulmalar ve yaşanan global iklim değişiklikleri aslında denge unsurunun ne kadar da kritik bir noktada olduğunu göstermektedir. Taşıma kapasitesi ölçütleri ele alındığında, ekosistem verimliliği ve nüfus arasındaki olması gerekli oranın korunması hedeflenmelidir. Stres altında kalan bir ekosistemin hasta bir yapıda olacağı ve etkenlerin sınırlandırılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Yapı endüstrisi konuyu eski ve yeni doku şeklinde sınıflandırmalıdır. Eskinin canlandırmasının yanında, yeniyi de esneklik ve modülerlik çerçevesinde doğa ile uyumlu şekilde oluşturmanın savaşını vermelidir. Esnek mekanlar yaratmak, esnek malzemelerin kullanılması ile de destek görmeli, modüler ve doğanın parçası olabilen bir tablo çizilmelidir.

Alvar Aalto`nun mimarlık anlayışına göre malzemeler doğanın, mimari mekan da yeryüzünün bir parçası olmalıdır. Aalto`ya göre, “Her ev, mimari her ürün bizlerin insanlar için bir yeryüzü cenneti yaratabilme çabamızın meyvesi olmalıdır” (Ciravoğlu, 2006).