• Sonuç bulunamadı

Sosyal biliş iyi bir sosyal iletişim kurmada gerekli olan bilgiyi işleme, kodlama, depolama ve hatırlama gibi bilişsel süreçler olarak tanımlanabilir. Bireylerin iletişim halinde olduğu fiziksel, sosyal çevrelerini ve çevreleriyle olan ilişkilerini, başka insanlarda nasıl bir izlenim bıraktıklarını, sosyal etkileşim içerisinde neler hissetiklerini ve düşündüklerini bu düşünce sürecinde oluşan yargıların ve davranışların kendilerini nasıl etkilediğini incelemektedir. Toplumsal ilişkilerden etkilenen ve bu ilişkileri etkileyen bilişsel süreç ve yapıları detaylı olarak ele almaktadır (Fiske ve Taylor, 2013). Bilişsel süreçler algısal temele dayalıdır. Yapılan araştırmalar bilgi işleme sürecinin birçok faktörden etkilendiğini ve bu süreçlerin her zaman rasyonel olmadığını göstermektedirler. Sosyal gerçeklik nesnel olarak algılanabilir. Kişinin kendi algıları ile oluşan biliş ise gerçek nesnelerin, olayların ve süreçlerin zihinsel temsilidir (Walker, Augustinos ve Donaghue, 2014).

Bireylerin çevredeki insanlarla ilişkilerini, bu ilişkilerle ilgili davranışlarını anlamlandırmaları, farklı çevrelere uyum gösterebilme ve sosyalleşme açısından oldukça önemlidir (Wellman ve Lagattuta, 2004). Başkalarının düşünceleri, duyguları, davranışları ve niyetlerini öngörebilme ve anlayabilme yeteneği, kişiler arası başarılı sosyal etkileşim için gereklidir (Cutting ve Dunn, 2002; Köse ve Erermiş, 2006). Sosyal biliş, doğuştan gelen ve aşamalı olarak gelişen bir bilgi işlem sürecini temsil eder. Sosyal biliş, kişinin kendisi ve başkaları arasındaki ilişkileri anlamlandırması ve bu durumu sosyal davranışlarlıyla ilişkilerine yansıtabilmesi olarak tarif edilebilir (Smith ve Semin, 2007).

Sosyal kognisyonun, incelendiği alanlardan biri de zihin kuramı (Theory of Mind: ToM) olarak bilinen, empati yapabilme, başkasının niyetlerini anlayabilme becerileridir. Sosyal biliş becerisi ile yürütücü işlevler arasında bir ilişki olduğu belirtilmektedir (Channon ve ark, 2004). Literatüre bakıldığında genel olarak; sosyal biliş ve nörobilişin birbiriyle ilişkili fakat

48 birbirinden bağımsız işlevler olduğu ifade edilmektedir. Nörobilişsel süreçler ve sosyal bilişsel becerilerin nöral altyapılarını inceleyen bazı çalışmalarda, sosyal ve sosyal olmayan uyaranların işlemlenmesinde farklı sistemlerin görev aldığı gözlenmiştir (Özbaran, Köse ve Erermiş, 2009; Couture, Penn ve Roberts, 2006). Sosyal kognisyon ile ilgili beyin bölgelerinin, prefrontal korteks, fusiform girus, superior temporal girus, ön singulat korteks ve amigdala olduğu gösterilmiştir (Pinkham ve ark, 2003; Pinkham ve ark, 2008; Haxby ve ark, 1994).

National Institute of Mental Health (NIMH) tarafından desteklenen bir çalışmada, sosyal bilişin beş ana alanda incelenmesi önerilmiştir. Bunlar; duygu algılama, sosyal algı, sosyal bilgi, atıfsal yanlılık ve zihin kuramıdır (Green ve ark, 2008; Yıldırım ve Apltekin, 2012). - Duygu algılama süreci, kişinin yüz ifadesinden, ses tonlamasından ya da her ikisinin birleşmesinden elde edilen emosyonel bilgilerin değerlendirilmesi ve anlamlandırılmasıdır (Green ve ark, 2008; Mayer, Caruso ve Salovey, 1999).

Sosyal algı, kişinin içinde bulunduğu duruma ait bilgilerden elde edilen sosyal ipuçlarıyla bir yargıya ulaşabilmesi olarak tanımlanmaktadır (Corrigan ve Green, 1993). Kişinin içinde bulunduğu sosyal ortamlarda diğer kişilerin sosyal rollerini, o andaki sosyal durumu kavrayabilme, karmaşık sosyal durumlarda sözel ve sözel olmayan ipuçlarını kullanarak çıkarımlar yapabilme yeteneğidir (Corrigan, Wallace ve Green, 1992; Fiske, 1992). Sosyal algı kavramı, sosyal durumları karakterize eden ve sosyal etkileşimleri yönlendiren rollerin, kuralların ve amaçların farkında olmayı kapsar (Green ve ark., 2008). Sosyal algı duygu algılamayla benzer olmakla birlikte, yargılama becerisi de gerektirdiği için duygu algılamadan farklılaşır. Duygu algılama becerisinde, kişilerden duygu tanıma, ses tonundan kişinin duygudurumunu tahmin etme gibi sosyal ipuçlarını değerlendirmeleri beklenirken; sosyal algıda sosyal ipuçlarını kullanarak mevcut olaylardan ya da kişilerarası ilişkilerden

49 (samimiyet, ruh hali ve dürüstlük gibi) sonuç çıkarılması istenir (Sergi ve Green, 2003; Yıldırım ve Apltekin, 2012).

Sosyal bilgi, sosyal durumlara ve sosyal etkileşimlere rehberlik eden roller, kurallar ve hedeflerin farkına varabilme durumu olarak tanımlanabilir. Kişinin farklı sosyal durumlarda kendisinden nelerin beklendiğini bilmesini sağlayan sosyal bilgi, sosyal yeterlilik için ilk adım ve ön şart olarak görülmektedir (Yıldırım ve Apltekin, 2012; Corrigan ve Fiske, 1992, Wallace ve Green, 1992).

Atıflar, kişinin yaşadığı bir durum, kendisinin ya da başkalarının davranışlarının sebepleri hakkındaki yargılarıdır. Nedensel açıklamalardır (Zullow ve ark, 1988). Atıfsal yanlılık ise bir durumun zihinsel atfından (zihin kuramı) farklı olarak, olumlu ya da olumsuz olayların sebeplerinin nasıl izah edildiğini yansıtmaktadır (Green ve ark, 2008). Atıfsal yanlılıkla ilgili iki farklı kavram öne sürülmektedir: “Kendine hizmet eden yanlılık (self-serving bias)” ve “kişiselleştirme yanlılığı (personalising bias)”. Kendine hizmet eden yanlılık, kişinin olumlu sonuçları kendi yaptığı davranışlara; olumsuz sonuçları ise başkalarının yaptığı davranışlara atfetmesidir. Kişiselleştirme yanlılığında ise olumsuz sonuçlar, olaylara değil kişilere atfedilmektedir. Atıf yanlılığı ilk olarak depresyon ile ilişkilendirilmiş ve depresif kişilerin olumsuz olaylar için daha çok içsel atıfta bulundukları; olumsuzluklardan kendilerini sorumlu tuttukları belirlenmiştir (Yıldırım ve Apltekin, 2012; Kinderman ve Bentall, 1996).

Zihin Teorisi (ZT), Zihinsel durumlar hakkında çıkarsamalar yapmabilme yeteneği olarak tanımlanır ve ilk kez Premack ve Woodruff (1978) tarafından kullanılmıştır. (Premack ve Woodruff, 1978; Stone, Baron-Cohen ve Knight, 1998). İnsanlar, diğer insanların zihinsel durumlarını model alarak ve onlara zihinsel durumlar atfederek davranışlarını açıklamaya ve öngörmeye çalışır (Gallagher ve Frith, 2003). Kişinin, kendi dışındaki insanların kendi inancından farklı inançları olabileceği ve bunlara bağlı davranabileceğini anlayabilmesi,

50 başarılı sosyal etkileşim ve iletişim için çok önemli ve gereklidir (Youmans, 2004). Zihin Kuramı, diğer insanların davranışlarını yordama ve kavrama yeteneğinin ve buna bağlı olarak diğerlerinin davranışlarının anlamını ve niyetini anlayabilmenin temelini oluşturur (Rowe ve ark, 2001).

Zihin teorisi teriminin dışında, literatürde bu yeteneği vurgulayan başka terimler de kullanılmıştır. Bu terimlerden biri de zihinselleştirmedir (mentalising). Son yıllarda bu konuda çalışmalar yapan Frith ve Frith (2003), zihinselleştirme sisteminin niyetlerin ve diğer zihinsel durumların örtük bir atfına olanak sağladığını belirtmektedir. Farklı terim ve tanımlara sahip olmasının, zihin teorisinin birçok farklı süreci yansıtabileceğinin bir göstergesi olabileceği de öne sürülmektedir (Harrington, Siegert ve McClure, 2005).

Zihin teorisi bazı durumlarda hasarlanabilmekte, yokluğu ya da bozukluğu hem çocuklarda, hem de yetişkinlerde geniş bir yelpazede davranışsal sorunlara ya da bozukluklara neden olabilmektedir (Brüne ve Brüne-Cohrs, 2006). Son yıllarda, zihin teorisinin insan gelişimi ve psikopatolojisindeki rolü ilgi odağı olmuştur. Baron-Cohen ve arkadaşlarının, otistik bozuklukta, ZT gelişiminde bir sorun olduğunu göstermelerinden sonra, çok sayıda çalışma otistik spektrum bozuklarında zihinselleştirme yetisinde ciddi bir bozukluk olduğu iddiasını desteklemiştir. Otistik Spektrum bozukluklarıyla ilgili çalışmalardan sonra, zihin kuramı bozukluğuyla diğer psikopatolojiler arasında da bir ilişki olabileceğini öngören bazı çalışmalar yapılmıştır (Baron-Cohen, 1985; Brüne, 2005; Frith ve Frith, 1988).

Zihin kuramı yeteneğinin gelişimsel bir sıra izlediği, basit işlevlerden daha karmaşık işlevlere doğru derecelendirilebileceği belirtilmiştir. Bu yetenekler gelişim sırasına göre; birinci derece yanlış inanç, ikinci derece yanlış inanç, metafor/ironi/ima kavrama ve son olarak faux pas kavrama olarak sıralanmıştır (Bach ve ark., 2000). Birinci derece yanlış inanç, diğer insanların yanlış düşüncelerini saptama becerisi olarak tanımlanır ve ilk gelişen zihin kuramı becerisidir. İkinci derece yanlış inanç; kişinin, diğerlerinin dış dünyadaki bir olayla ilgili

51 düşüncesi hakkında yanlış bir düşünceye sahip olduğunu kavrama becerisidir. Bazı araştırmacılar bu beceriyi “düşünce hakkındaki düşünce” olarak da ifade etmişlerdir (Perner ve Wimmer, 1985; Wellman ve Wortley, 1990). İmayı anlama, doğrudan olmayan sözel ifadelerin altındaki gerçek niyeti tahmin edebilme becerisidir (Frith, 1996). Faux Pas kavrama, dilimize gaf yapmayı ya da pot kırmayı fark etme olarak çevrilmiştir. Bu işlev kişinin, bir başkasının bir ortamda yanlış bir şey söylediğini ya da uygun olmayan bir şekilde davrandığını anlamadığını, eğer anlarsa kendisini kötü hissedeceğini kavrayabilme işlevidir. Bu işlev aynı zamanda başkasının neler hissedebileceğine empati yapabilmeyi de kapsar (Stone, Baron-Cohen ve Knight, 1998). Zihin kuramı işlevlerinin temellerinin, 18. ayda ortak dikkat becerisi ile atılmaya başlandığı ve 9-11 yaşlarda faux pas kavrama ile gelişimini tamamladığı kabul edilir (Baron-Cohen, 1989; Baron-Cohen ve ark, 1999).

Zihin teorisi gelişimi çocukların sosyal davranışlarını belirlemektedir. Yapılan birçok çalışmada; zihin teorisi becerisi iyi olan çocukların başarılı şekilde sosyal etkileşim kurabildikleri ifade edilmektedir (Flavell, 1999; Flavell, 2004). Çocukların diğerleri ile sosyal etkileşimi, arkadaş edinmesi, sözel ve sözel olmayan olayları kavrayabilmesi zihin teorisi becerilerinin etkili bir şekilde kullanımını gerektirmektedir. Zihin teorisi işlevleri bireylerin sosyal becerilerinin yanısıra akademik alandaki işlevselliğini de etkilemektedir (Patnaik, 2008). Çocuğun okulda başarılı olabilmesi için kavrama, açıklama ve neden sonuç ilişkisi kurma becerilerine sahip olması gerekmektedir. Sosyal ve tarihi olayların kavranabilmesi ve açıklanabilmesi, istek, inanç gibi farklı zihinsel durumları içeren geniş bir bakış açısı ile olayların ve kişilerin değerlendirilmesini gerektirmektedir (Wellman ve Lagattuta, 2004). Daha ileri klinik araştırma gereksinimlerinin yanı sıra; hastaların sadece davranışlarını anlamak için değil aynı zamanda bu hastalar için bilişsel eğitim araçlarının geliştirilmesi açısından da zihin teorisi araştırmalarının önemli olduğu söylenmektedir (Brüne ve Brüne- Cohrs, 2006).

52 2.4.2 Sosyal Biliş Becerilerini Değerlendirmede Kullanılan Testler

Sosyal bilişsel işlevleri değerlendirmek için kullanılan testler: Duygu Algılama:

• Yüzdeki Duyguları Ayırdetme Testi (Facial Emotion Identification Test) (Erol ve ark, 2009) • Sesteki Duyguları Tanıma Testi (Voice Emotion Identification Test) (Erol ve ark, 2009) • Penn Bilgisayarlı Nörobilişsel Batarya Testi: Duygu Tanıma Testi (Kuşçu ve ark, 2010) • Sosyal Anlam Farkındalık Testi (McDonald ve ark, 2006)

• Mayer Salover Caruso Duygusal Zeka Testi (Hambrook, Brown ve Tchanturia, 2012) Sosyal Algı:

• Sözel Olmayan Hassasiyet Profili (Hall ve ark, 1979) • Sosyal İpuçlarını Tanıma Testi (Corrigan ve Green, 1993) Sosyal Bilgi:

• Durumsal Özellikleri Tanıma Testi (Corrigan ve Green, 1993) • Şema Anlama Sıralama Testi (Corrigan ve Green, 1993) Atıf Yanlılığı:

• Atıf Stili Anketi (Peterson ve ark, 1983)

• İçsel, Kişisel ve Durumsal Atıflar Anketi (Kinderman ve Bentall, 1996) • Belirsiz Amaçlar Düşmanlık Anketi (Combs ve ark, 2007)

Zihin Kuramı Testleri: Sözel Testler:

Birinci ve ikinci derece yanlış inanç hikayeleri (Frith ve Corcoran, 1996) Faux pas (gaf) hikayeleri (Baron-Cohen ve ark, 1999)

Zihinsel durum kavrama hikayeleri (İma Testi, Beklenmedik Sonuçlar Testi) (Jolliffe ve Baron-Cohen S, 1999; Dyck ve Ferguson, 2001)

53 Sözel Olmayan Testler:

Resimli Birinci Kademe Yanlış İnanış Hikâyeleri (Langdon ve ark, 1997) Zihinsel Durum Karikatürlerini Değerlendirme (Langdon ve ark, 1997) Görsel Olarak Bakış Açısını Anlama (Langdon ve Coltheart, 2001) Hileyi anlama Testi (Jolliffe ve Baron-Cohen S, 1999)

Gözlerden Zihin Okuma Testi (Yıldırım ve ark, 2011)

54 3. AMAÇ

Bu çalışmada; İnternet Bağımlılığı tanısı ve internet bağımlılığı+DEHB tanıları olan, 12-17 yaş arasındaki çocuk ve ergenlerin zihin kuramı ve sosyal biliş açısından değerlendirilmesi, sosyal biliş özelliklerinin saptanması ve sosyal biliş özelliklerinin sağlıklı kontrollerle karşılaştırılması amaçlanmaktadır. Çalışmanın ikincil amacı, sosyal biliş bozukluğunun hastalık şiddeti ile ilişkisinin olup olmadığının araştırılması, sosyal biliş bozukluğunun klinik görünüme ve işlevselliğe etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmaktadır Araştırma, üst düzey zihinsel yetilerin değerlendirilmesini gerektirmektedir. Buna benzer çalışmalar farklı psikiyatrik hastalıklarda ülkemizde ve başka ülkelerde yapılmış ve halen yapılmaya devam etmektedir.

Literatürde İB’nda yapılan çalışmalara baktığımızda, hastaların sosyal özellikleri ile ilgili çalışmaların olduğu görülmüştür. Ancak zihin kuramı testleri ile yapılmış sosyal biliş çalışmasına ulaşılamamıştır. Ayrıca bu çalışmanın diğerlerinden başka bir farkı da; çağımızın önemli bir hastalığı olan internet bağımlılığı olgularında sosyal bilişsel becerilerin değerlendirilmesi ve DEHB ile karşılaştırılmasıdır.

4. HİPOTEZLER:

1. İnternet Bağımlılığı tanısı alan olguların sosyal biliş puanları, sağlıklı kontrollerin sosyal biliş puanlarından düşüktür.

2. İnternet Bağımlılığı ve DEHB tanılarını alan grubun sosyal biliş puanları, sadece İnternet Bağımlılığı olan grubun sosyal biliş puanından düşüktür.

3. Sosyal bilişsel bozukluklar, İnternet Bağımlılığında ve DEHB’de klinik işlevselliğin önemli bir yordayıcısıdır.

55 5. YÖNTEM ve ARAÇLAR