• Sonuç bulunamadı

B. Aile Hukuku

3. Talak (Boşanma)

Sözlükte “serbest kalmak / serbest bırakmak, bağından kurtulmak / bağını çözmek” anlamındaki talâk kelimesi fıkıh terimi olarak belli lafızlarla nikâh akdinin bozulmasını ifade eder. Talâk kocanın tek taraflı irade beyanıyla yapmış olduğu bo- şamaları ifade ettiği gibi aynı zamanda karşılıklı anlaşarak yapılan boşamaları ve mahkemenin vermiş olduğu kararla eşlerin birbirinden ayrılmalarını da içine alır.120

Burada hareketle, boşanmayı üçe ayırmak gerekir. Bunlardan birincisi koca- nın tek taraflı bir irade beyanıyla karısını boşamasıdır. Bu tür boşanmalarda her han- gi bir boşanma sebebinin var olması gerekmediği gibi, meydana gelebilmesi için bir mahkeme kararına da gerek yoktur; kocanın «seni boşadım», «boş ol» gibi bu yön- deki iradesini belirleyen tek taraflı bir irade beyanı boşanmanın meydana gelebilmesi için yeterlidir.

İkinci tür boşanmada, karı kocanın anlaşarak ayrılmaları söz konusudur. Bu nevi boşanmada ayrılma talebi genellikle kadın tarafından gelir ve kadın belirli bir mal, ekseriyetle alacaklı olduğu mehir karşılığında kocasından kendisini boşamasını ister. Kocası bu teklifi kabul eder, karısını boşarsa; boşanma gerçekleşmiş olur. Bu nevi boşanmaya «muhala‘a» veya «hul'» adı verilir. Görüldüğü gibi bu boşanmada da bunu sağlıyan kocanın irade beyanıdır. Burada ayrılma talebi kadından geldiği için, kadın boşanma ile kocanın yükleneceği büyük maddi külfetten (mehri ödemek- ten) kocasını kurtarmayı teklif etmekte ve bu yolla kocasını külfetsiz bir boşanmaya razı etmektedir. Burada koca buna razı olmazsa, kadının istemiş olması tek başına boşanma için yeterli değildir.

Hul‘ ile ilgili iki dava vardır. Bunlar 19 ve 101 numaralı davalardır. 19 numa- ralı dava şu şekildedir. “…zevce-i menkûhe-i medhûl bihâsı olup meyânemizde hüsn- ü mu‘âşeret kâbil olamadığından hüsn-ü rıza ve tayyib-i ihtiyarımla mehr-i müecce-

120

59

lim meblağ-ı mezkûr dört bin kuruş ile nafaka-i ‘iddet-i mu‘ayyenem ve müennes süknâm üzerine zevcim mezbûrdan muhâlefe-i şer‘iyye-i sahîha ile hul‘ olduğumda ol dahi hul‘-i mezkûru kabul edüp ol vechile zevcim mezbûru hukuk-ı zevciyyetden müte‘allika kâffe-i da‘avi ve ‘âmme-i metâlibten ibrâyı ‘âmm-ı sahih-i şer‘-i ile ibrâ etmemle ol dahi beni hukûk-ı mezkûrenin ibrayı meşrûh ile ibra etmekle yekdiğeri- mizden kat‘-ı ‘alâka eyledik dedikde zevc-i mezbûr Mukîm dahi mukırre-i mezbûreyi bi’l-cümle kelimât-ı meşrûhâsında tasdîk etmeğin ma vaka‘a bi’t-taleb ketb olundu.”

Üçüncü tür boşanmada ise belirli sebeplerin varlığında, eşlerden birisi, umu- miyetle kadın mahkemeye başvurmakta ve hâkimden boşanmayı talep etmektedir. Sebeplerin varid olması durumunda hâkim, tarafların ayrılmalarına hükmetmekte ve bu hükümle boşanma gerçekleşmiş olmaktadır. Bu nevi boşanmalarda kocanın bunu istemiş olması şartı yoktur; boşanma kocanın veya eşlerin irade beyanlanıyla değil, hâkimin hükmüyle gerçekleşmektedir. İşte bu nevi boşanmaya «kazai boşanma» veya «tefrik» denmektedir.

Yalnız Hanefi mezhebini değil de, dört sünni mezhebi birlikte degerlendirir- sek, İslam Hukuku'nda kazai boşanma için başlıca dört sebebin söz konusu olduğunu görürüz. Bunlardan üçü özel, biri genel bir boşanma sebebidir. Defterimizde fena muamele ve geçimsizlikle ilgili örnek mevcuttur. Onun için sadece bunu açıklayacak diğerlerinin de ismini vereceğiz. Bunlar;

a) Hastalık ve kusur b) Gaiblik-terk

c) Nafakanın ödenmemesi

d) Fena muamele ve geçimsizlik: Bu genel boşanma sebebi Hanbeliler ve özellikle Malikiler tarafından kabul edilmiştir. Diğer iki mezhep bunu bir boşanma sebebi olarak kabul etmez. Kocası tarafından fena muame- leye maruz kalan ve bundan zarar gören kadın, hakime boşanmak için başvurduğunda, bu durumu isbat edebilirse, hakim başkaca bir muame- leye ihtiyaç olmaksızın boşanmaya hükmeder. Şayet isbat edemez, fena muamele sebebiyle boşanma talebinde israr ederse, hakim öncelikle iki tarafın ailelerinden birer hakem seçer. Hakemler eşlerin aralarını ıslaha

60

çalışır, muvaffak olamazlarsa ve kusur kocada ise, bain talaka, kadında ise muhalaaya hükmederler. Hâkim de bu kararı uygular. 121

1917 yılında yayınlanan Hukuk-ı Aile Kararnamesinde Hanbeli mezhebinin görüşü yer bulmuştur. Kararnamenin 130. maddesi şu şekildedir: "Zevceyn beyninde niza ve şikak zuhur edip de tarafeynden biri hakime müracaat ederse hakim tarafeyn ailesinden birer hakem tayin eder. Bir veya iki taraf ailesinden hakem tayin olunacak kimse bulunarnazsa veya bulunup ta hakem olarak evsâfı haiz olmazsa hariçten mü- nasipleıini tayin eyler. Bu suretle teşekkül eden aile meclisi tarafeynin ifâdât ve müdâfaatını tedkik ile beynlerini ıslaha çalışır. Kabil olmadığı surette kusur zevcde ise beyinlerini tefrîk eder. Ve zevcede ise mehrin tamamı veya bir kısmı üzerine mu- hala‘a eyler. Hakemler ittifak edemezler ise hakim evsaf-ı lâzımeyi haiz diğer bir he- yet-i hakemiyye veya tarafeyne karabeti olmayan üçüncü bir hakem tayin eyler. Ha- kemlerin verecekleri hüküm kat'i ve na-kabil-i itirazdır”.122

Defterimizdeki 62. dava buna örnektir. Nafia Hatun geçimsizlik sebebiyle ko- cası Abbas Ağa’dan boşanmak ister. Abbas Ağa bu geçimsizliğin kayınvalidesinden kaynaklandığını ifade eder. Her iki taraftan hakem tayin edilir. Hakemler geçimsizli- ğin sebebinin her iki taraf olduğunu söyler. Boşanmaları yönünde fikir bildirir. Karar duruşmasına Abbas Ağa katılmaz. Nafia Hatun mehr, nafaka vb. bir hak talep etmez. Kadı da boşanmalarına karar verir.