• Sonuç bulunamadı

Şer‘iyye Sicillerindeki Belge Çeşitleri

C. Şer‘iyye Sicilleri

3. Şer‘iyye Sicillerindeki Belge Çeşitleri

Şer‘iyye sicillerinde yazılı kayıtları iki ana gruba ayırarak inceleyebiliriz. Bi- rincisi; Kadılar tarafından mahkemede kayıt altına alınan yazılı belgelerdir. Bunlarda kendi aralarında; hüccet, ilam, ma‘rûz, murasele ve diğer kayıtlar şeklinde 5’e ayrı- lırlar. Bir diğer grup ise kadıların kendilerinin yazmadığı, kadılara hitâben gönderilen ve sicillere kaydedilen belgelerdir. Bunlarda kendi aralarında; ferman, berat, buyrul- du, tezkire, temessük şeklinde ayrılırlar.

a) Kadı Tarafından Kaleme Alınan Belgeler

(1) Hüccet

Sözlükte "delil, burhan, senet" anlamı na gelen hüccet "bir davanın sıhhatine delalet eden şey" demektir. Osmanlı hukuk terminolojisinde hüccet kelimesi iki an- lamda kullanılmıştır. Birincisi şahitlik, ikrar, yemin ve yeminden nükûI gibi bir da-

59

Akgündüz, Şer’iyye Sicilleri, I, s. 17-18.

60

25

vayı ispata yarayan hukuki delillerdir. İkincisi ise kadı huzurunda taraflardan birinin ikrarını, diğerinin bu ikrarı tasdîkini içeren ve bir hükmü ihtiva etmeyen hususlara dair düzenlenmiş belgelere verilen addır. Hüccet asıl bu belgeler için terim olarak kullanılmıştır. Bu tür belgelerin üst tarafında kadının imzası ve mührü bulunur.

Genellikle her hüccette davacı, davalı ve bu iki taraf arasında dava konusu olan mesele olmak üzere üç temel unsur bulunur. Kadı huzurunda görülen dava neti- cesinde duruma göre hüccetin aslı taraflara verilir, sureti de sicile kaydedilirdi. Oriji- nal hüccetlerde kadının ismi ve mührü (tasdîk ibaresi) bulunduğu halde sicillere kay- dedilmiş hüccetlerde bunlar yer almaz. 61

Hüccetler, aslında günümüzdeki noterlik çalışmalarına karşılık gelmektedir. Çünkü bu evraklarda hâkimin kararı olmayıp tasdîk edici olma durumu vardır.

Mâhiyetleri ve düzenleniş tarzları aynı olmakla beraber, hüccetlerin de konu- larına veya bazı farklı özelliklerine göre çeşitleri mevcuttur. Konularına göre hüccet- lerin çok çeşitleri mevcuttur. Bey‘i kat‘i hücceti (satım akdinin kesin olarak yapıldı- ğını belirtir), vasiyet hücceti, vekâlet hücceti (başkasına güvenerek, bazı işleri yapma konusunda yetkili kılmak), sulh hücceti (taraflar, aralarındaki dava ve anlaşmazlıkları sulh yoluyla çözerler), nikâh hücceti, talak hücceti, muhalaʻa hücceti, velâyet, şehâdet, kefâlet, iflas, ta‘yin, vakfiye v.b. konular bunlar arasında yer almaktadır.62

(2) İ‘lâm

Sözlükte "bildirmek, öğretmek, işaret koymak" manalarma gelen i'lam (çoğul u i'lamat), terim olarak şer'i bir hükmü ve altında kararı veren hakimin imza ve müh- rünü taşıyan yazılı belge demektir. Daha çok i'lamat-ı şer'iyye olarak kullanılır. Her i'lam belgesi davacının iddiasını, dayandığı delilleri, davalının cevabını, varsa def'in sebeplerini, verilen hükmün gerekçelerini ve nasıl karar verildiğine dair kayıtları ih- tiva eder. İ'lam belgelerini diğer şer'iyye sicilieri kayıtlarından ayıran en önemli özel- lik hâkimin verdiği kararı ihtiva etmesidir. Bu bakımdan da hüccet, maruz vb. belge- lerden farklıdır. Şer'iyye mahkemelerinde kadı yargılamayı tamamladıktan sonra verdiği kararı önce taraflara şifahi olarak bildirir, daha sonra kararın gerekçelerini de

61

Mustafa Oğuz-Ahmet Akgündüz, “Hüccet”, DİA, TDV Yayınları, İstanbul 1998, XVIII, s. 446.

62

26

ihtiva eden bir i'lam tanzim ederek davacı ve davalıya birer suretini verir; bir suretini de sicile kaydeder.

Şer'iyye mahkemelerinde tanzim edilen bir i'lamın şu temel özellikleri ihtiva etmesi gerekir:

1. Hâkimin imza ve mührü i'lamlarda alt tarafta yer alır. Araştırmalar, hem nazari bakımdan hem uygulama açısından bu kuralı teyit etmektedir. Aksi iddialar belgelerin birbirine karıştırılmasından kaynaklanmaktadır. Sakk ı şer'i kitaplarında, kullanılacak imza ve mühürlerle ilgili klasik ifadeler zikredilmiştir. Şer'iyye sicille- rinde i'lamın imza ve mühür kısmı deftere kaydedilmemekte, her kadının göreve baş- ladığı gün deftere kaydettiği imza ve mührüyle yetinilmektedir.

2. Taraflar ve davanın görüldüğü yer formüle edilmiş ifadelerle tanıtılır. Önce davacının adresi, adı, babasının adı ve başka bir memleketten ise memleketi belirtilir; davanın görüldüğü yere niçin geldiği ve halen nerede oturduğu kaydedilir. Davalının ise sadece adı, unvanı ve babasının adı yazılıdır.

3. Davacının iddiası yani dava konusu yazılır. Davacının zabta geçirilmiş ifa- deleri telhis edilir.

4. Davalının cevabı yani karşı davası, def'i ve itirazları veya iddiayı kabulü belirli ifade kalıplarıyla yazılır.

5. İ'lamda kararın gerekçesi demek olan ispat vasıtaları (esbab-ı sübûtiyye) mutlaka yer alır ve ispat vasıtalarına göre kullanılan kalıplar da farklı olur.

6 . İ'lamın son kısmını verilecek hükmün kalıp ifadeleri teşkil eder. İ'lamdaki ispat vasıtasının ikrar ve şahitlik olmasına göre "ilzam" veya "tenbih" ifadesi yahut her ikisinde de "hükmolundu, kaza olundu" vb. ifadeler kullanılır. Bu tabirlerle i'lam- lar diğer şer'iyye sicili kayıtlarından kolaylıkla ayırt edilebilir.

7 . Tarih ya Arapça olarak yazılır veya bugünkü tarih atma şekillerine benzer bir tarzda kaydedilir.

8. İ'lamlarda "şühudü'l hal" başlığı altında şahitler listesinin verilmesi şart de- ğildir. İsbat vasıtası şahitlik ise i'lamın içinde veya sonunda şahitlerin ismi yazılabi-

27

lir. İlk dönemlerde hüccetlerde olduğu gibi i'lamlarda da şahitler yazılır en son za- manlarda ve özellikle ikrar yahut yemine dayanan i'lamlarda şahitler zikredilmemek- tedir. Konusu şikayete bağlı olan i'lamlarda şikayet edenlerin isimlerinin zikredildiği de vakidir. 63

İ‘lâmlar konularına göre genellikle şu isimlerle anılırlar: Borç ikrârı ile ilgili i‘lâmlar; alacağın ispatına ilişkin i‘lâmlar; karşı tarafa yemin teklifini ihtivâ eden ilâmlar; alacağın te’ciliyle alâkalı i‘lâmlar; kefâlet, havâle ve istihkâk i‘lâmları; mu- hayyerlik hakkına ait i‘lâmlar; hürriyetin ispâtı ile ilgili i‘lâmlar; icâre i‘lâmları; va- kıf i‘lâmları; evlenme ve boşanmaya dâir i‘lâmlar; ta’zir cezası i‘lâmları; iffete iftira, içki içme ve zina cezası ile ilgili i‘lâmlar; bina keşif i‘lâmları; maktulün keşfi ilâmla- rı; diyet i‘lâmları, kısas i‘lâmları; Müslüman olma veya dinden çıkmaya dâir i‘lâmlar; sulh i‘lâmları; Ramazân ayının tesbitine ilişkin i‘lâmlar; hırsızlık suçu ve cezası ile ilgili i‘lâmlar olarak sıralayabiliriz.64

(3) Maʻrûz

Arz edilen şey manasına gelir. Kadı tarafından kaleme alındığı halde kadının kararını ihtiva etmeyen ve hüccet gibi hukukî bir durumun tespiti açısından yazılı bir delil olarak kabul edilemeyen ve sadece kadının icra makamlarına idari bir durumu arz ettiği yazılı kayıtlara veya halkın icra makamlarına yahut kadıya hitaben, mutlaka bir zararı veya uğradığı bir haksızlığı gidermek için yazdığı şikâyet dilekçelerine de- nir.65

(4) Mürâsele

Kadılar merkezden gelen ferman veya buyuruldu üzerine, herhangi bir sanı- ğın yakalanması için mahallin kethüdasına resmi bir yazı yazabilirler. Yahut tayin edildikleri kadılık görevini yine resmi bir yazıyla herhangi bir naibe devredebilirler. İşte kadının kendisine denk veya daha aşağı rütbedeki şahıs yahut makamlara hitaben

63

Ahmet Akgündüz, “İ‘lâm”, DİA, TDV Yayınları, İstanbul 2000, XXII, s. 72-73.

64

Akgündüz, Şer’iyye Sicilleri, I, s. 32.

65

28

kaleme aldığı yazılı belgelere mürâsele adı verilir. Mürâseleler genellikle sanığın mahkemeye celbi isteğiyle ilgilidir.66

b) Diğer Kayıtlar

Kadı sicillerindeki kayıtlar sadece kadılar tarafından kaleme alınan ve yukar- da zikredilen belgeler değildir. Zira merkezde ve hem de özellikle taşrada herhangi bir beylerbeyine, yahut eyâlete veyahut sancak ve kaza merkezi idâre tarafından gönderilen ve hüküm denilen yazılı emirlerin çoğunluğu hep kadılara hitâben yazılır- dı. Kadılar şer‘î işlere memur oldukları gibi bulundukları yerde yürütme gücünü de üzerlerine almışlardı. Kadı da kendisine padişah tarafından gönderilen fermanları, beratları ve benzeri emirleri, sadrazam, beylerbeyi ve kazaskerlerden gelen buyrultu- lar ve ilgili devlet teşkîlatlarından kendisine gönderilen diğer yazılı belgeleri kadı si- cillerine kaydederdi.67