• Sonuç bulunamadı

Frequency Percent Valid Percent Cumulative Percent

Valid Kendim seçiyorum 5 10,0 10,0 10,0

Eişimle birlikte seçiyoruz 8 16,0 16,0 26,0

Eşimin istediği oluyor. 24 48,0 48,0 74,0

Akraba ve aşiretin istediği 13 26,0 26,0 100,0

Total 50 100,0 100,0

Aslında bölgede etnik temelli gelişen siyasi akımlar belli bir siyasal duyarlılığın gelişimine olanak tanımıştır. Tüm toplumsal dönüşüm projelerinde olduğu gibi buradaki Kürt siyaseti de kadınlar üzerinden ve onları merkez alan çalışmalar yürütmüştür. Özellikle asimilasyoncu politikalara karşı kültürel değerlerin ve dilin koruyucusu yada çekirdeği olarak görülen kadınlar bir şekilde siyasette aktif kılınmaya çalışılmıştır ve buda belli bir siyasal hassasiyet yaratmıştır. 1990’larla birlikte Kürt siyaseti içinden kadınlar da kendi düşünce ve hoşnutsuzluklarını kurdukları dergi çevrelerinde dile getirmeye çalışmışlardır. Çalışmamızda da dikkatimizi çektiği üzere katılımcılarımız arasında da ülke gündemini takip edenlerin bir kısmı Kürtçe Türkçe yayın yapan bir kanalın programlarını seyretmektedir.Özellikte orta yaş Türkçe bilmeyen kadınların Kürtçe yayınlar dışında, televizyondan bilgilenme olanakları mümkün olmamaktadır. Bu nedenle örneğin bağımsız kadın örgütlenmelerinin Kürtçe yapacakları yayınlar etkili bir araç

olabilir. Bölgedeki kadınların kendi inisiyatifleriyle kurdukları örgütlenmelerde mevcuttur örneğin KAMER kadına yönelik şiddet konusunda olumlu adımlar atmış bir merkezdir. Tersi bir tutumla resmi ideolojinin bakış açısı ve bölgedeki etnik çıkışa yönelik asimilasyoncu yaklaşımlarıyla kadın sorununu çözmeye çalışmak mümkün olmayacaktır. Hor gören ve medenileştirmeyi amaçlayan tüm çalışmalar sorunların çözümünü geciktirmektedir bu nedenle daha içerden ve yerel çözüm yöntemlerinin, bakış açılarının önemsenmesi gerekmektedir. Sonuç itibariyle Doğu da süreğen bir değişim içindedir ve bu değişimin Batı merkezli bir mecraya taşınmak istenmesi Türkiye’de cumhuriyet tarihi boyunca pek çok sorunu çözümsüz bırakmış ve günümüze taşımıştır.

Kadınların kendilerini içerisinde aktif olarak var edebilecekleri farklılıklara açık bir siyasal kültürün gelişmesi ve buna uygun bir yapının oluşturulması önemlidir. Türban konusunda olduğu gibi kadın hareketi Batıcı Kemalistler ve İslami kadınlar olarak bölünüp bir kamplaşma içine girmeden sorunların çözümü için ortak bir mücadele hattı geliştirebilmelidir. Özellikle resmi ideolojinin ve Kemalist kadınların İslam’a yönelik korkularını ve önyargılarını bir yana bırakıp kadınların kendilerini ikincilleyen dinler dahil tüm kurumlara karşı içsel bir sorgulayış geliştirmelerine olanak yaratmaları gerekmektedir. Nitekim İslami hareketler içinde yer alan kadınlar da bulundukları alanlardaki erkek egemen ideolojiyle bir süre sonra mücadele etmek zorunda kalmaktadır. ‘Doğulu’ toplumlarda yaşayan kadınlar Batılı, oryantalist bakışın aksine sorunlara müdahale etme, toplumda aktif olarak yer alma ve siyasal alana katılma potansiyeline sahiptirler. Fakat şu da bilenen bir gerçektir ki Kadın örgütlenmeleri, kanunların toplumsal cinsiyet açısından incelenmesinin anlamını ve önemini kavratmak ta büyük güçlükler yaşamaktadır.

Siyasal alanda özellikle parti ve seçim kanunları başta olmak üzere pek çok ayrımcı unsur bulunmakta ve bu unsurlar, kadınların siyasete ve karar organlarına aday olmaya ve seçilmeye ilgisiz ve isteksiz oldukları gibi gerekçelerle görmezden gelinmektedir. Bu nedenle ülkemizde kadınların siyasette aktif katılımının önündeki en büyük engeli siyasi partilerdeki erkek egemen yapı oluşturmaktadır.Siyasi partilerde kadınlar, politikayı belirleyen kademelerde değil, partiye destek veren yan- destek kuruluş olarak örgütlenmiş kadın kollarında yoğunlaşmaktadır. Ayrıca siyasi

partilerin bağımsız kadın örgütleri ile ilişkileri de yok denecek kadar zayıftır ve çoğu zaman bu örgütler görmezden gelinmektedir.

Yukarıda yer verdiğimiz bilgiler, kadınların, kendi yaşamlarını doğrudan ilgilendiren politikalar üzerinde hiç bir söz sahibi olamadıklarına işaret etmektedir. Diğer bir deyişle, kadınlar kendilerini doğrudan etkileyen politika ve kararların oluşum süreçlerinde, karara bağlandıkları yerlerde de yer alamamakta, böylece kendi özgün sorunlarına doğrudan çözüm getirme şansından da uzak tutulmaktadırlar. Bunun en önemli sonucu ise kadınlar, yaşamın her alanında (eğitim, çalışma yaşamı, aile yaşamı, sağlık vb) ağır sorunlarla karşı karşıya iken, bu sorunları ortadan kaldıracak politika ve programların geliştirilmemesi, bütçe ve kaynak aktarımının yapılmamasıdır.

3.7.Şiddetin Gölgesinde Kadın

Kadına yönelik şiddet çoğu zaman gösterilmeye çalışıldığının aksine sadece geleneksel ve Doğu’lu toplumlara özgü eğitim ve gelişmeyle çözümlenebilecek bir sorun değil bu ayrımların hepsini geçersizleyecek derece yaygın bir sosyal olgu olmaya devam etmektedir. Hem Avrupa da hem de Türkiye’de yapılan araştırma sonuçları bugün modern ve gelişmiş olarak bilinen pek çok Avrupa ülkesinde ve Amerika’da kadına yönelik şiddet konusunda oldukça yüksek oranlara işaret etmektedir.Bu nedenle kadına yönelik şiddeti tek bir kültürel yapılanmanın ürünü olarak değerlendirmek ideolojik bir tarafgirlik-çarpıtma ve sorunu gizlemenin ötesine geçmemektedir. Biz Batılı oryantalist bakışın Doğu ve şiddet arasında kurduğu özdeşliğin aslında sorunun kapsamını yansıtmaktan uzak olduğunun bilinciyle katılımcılarımızın yaşamlarında şiddetin varlığı ve boyutları üzerinde durma gereği hissettik ve bu nedenle onlara şiddetle ilgili bazı sorular yönelttik. Burada öncellikle karşımıza gelen sorun katılımcılarımızın şiddet algılayışı yada tanımlamasının sadece fiziksel şiddetle sınırlı, oldukça dar bir tanımlama olmasıydı. Aslında sadece bu boyutta bile şiddete uğrama oranı oldukça yüksekken biz katılımcılarımıza şiddetin farklı türleri olabileceğini açıklamak durumunda kaldık.