• Sonuç bulunamadı

Frequency Percent Valid Percent Cumulative Percent

Valid Kesinlikle istemez 18 36,0 36,0 36,0

İyi bir iş için izin verebilir 23 46,0 46,0 82,0

İhtiyaç olursa izin verir 9 18,0 18,0 100,0

Total 50 100,0 100,0

Ekonomik yaşam koşullarının oldukça zor olması yine kız çocuklarının çalışmasına izin verilmesinde etkilidir. Kadınların %18’i eşlerinin ekonomik ihtiyaç olduğunda kızlarının çalışmasına izin vereceği bildirilmiştir. Fakat burada öncelik daha çok erkek çocuklara verilmektedir. Kızların çalışması için daha farklı kriterler mevcuttur. Sur içi bölgesi hem yoksulluğun hem de uyuşturucu kullanımı, hırsızlık, şiddet gibi olayların çok sık yaşandığı bir sosyal ortama sahiptir. Kent yaşamına adapte olabilecek koşullardan mahrum ve çok güvenlikli olmayan bir ortamda kadınların ve kızların mahalle arası işler olarak tabir edilen küçük işletmelerde çalışmasına pek sıcak bakılmamakta ve anne-babalar toplumsal ortamın güvensizliği nedeniyle kızların vasıfsız işlerde çalışmasını istememektedir. Bu genel güvensizlik ortamı insan ilişkilerine de yansıdığı için çevrenin olumsuz bakabileceği korkusuyla da kız çocuklarının vasıfsız işlerde çalışılmasına müsaade edilmemektedir. Katılımcılardan birinin kızı köyde yaşarlarken daha rahat olduklarını hem giyim kuşam hem de dışarı çıkma konusunda burada daha çok hayatlarının kısıtlandığını evden daha az dışarı çıktıklarını ifade etmiş ve buna gerekçe olarak da ortamın burada daha kötü olmasını göstermiştir

Bölgenin kendine özgü olumsuzluklarının yanında Türkiye’deki işgücü piyasaları, genel olarak kadın aleyhine ayrımcı olduğunu gözde kaçırmamak gerekmektedir.Türkiye’de kadınlar işgücü piyasasına giriş için karar almaktan başlayarak her aşamada ayrımcılıkla karşı karşıyadır. Bunun önemli bir nedeni, içselleştirilen cinsiyetçi kalıp yargılardır. Bu içselleştirme, ayrımcılığın fark edilmesini, kavranmasını güçleştirmekte, kadınları ve sorunlarını görünmez kılmaktadır. Modernist yaklaşımın argümanlarının aksine ekonomik yaşama katılım kadının sorumluluklarını artıran bir işleve sahiptir. Çünkü hakim anlayış sadece kadınların istatistiksel olarak hangi oranlarda iş gücüne katıldığını modernlik ve gelişmişlik olarak kavramaktadır. Evet ILO istatistiklerine göre Türkiye’de 15 yaşından büyük kadın nüfusun işgücüne katılma oranı erkeklerinkinin yaklaşık yarısı olup % 25-29 dolayındadır. Fakat kadının iş piyasasına katılımının öncelikli koşullarını oluşturmakta, iktidarlara oldukça pahalı gelmektedir ve bu konuda gerekli adımlar atılmamaktadır. Ekonomik alanda ki önemli sorunlardan biri de ev içi emeğin işgücü dışında tanımlanmasıdır, 12 milyonu aşkın ev kadını işgücünün tamamen dışında sayılmaktadır (CEDAW,2004:37). Kapitalist dünya yapılanmasında herkesin iş sahibi olması gibi bir şey söz konusu olamayacağına göre ev kadınlığının yasal bir statüye kavuşturulması gerekmektedir. Kadınların hepsini ekonomik yaşama dahil etmek sistemin doğasına aykırı olduğu için en azından kadınların aleyhine değerlendirilen bazı olguları pozitif bir yaklaşımla olumlulaştırmak mümkündür.

Tüm Türkiye’de İşgücü piyasasına girişteki ayrımcılık, erkek egemen toplumsal yapıdan kaynaklanmaktadır ve çeşitli biçimler alabilmektedir. Aile-eş, kadının işgücüne katılmasını engellemektedir. Örneğin, erkekler aile sorumluluklarını paylaşmaya yanaşmamakta, olumlu çaba harcayanlar da teşvik ve destek görmemekte, aksine aileleri ve sosyal çevreleri tarafından erkeklikleri sorgulanarak aşağılanmaktadırlar. Devletin, aile sorumluluklarını paylaşılması gereken sorumluluklar olarak gördüğünü ve kabul ettiğini” gösterecek olan yasal düzenlemeleri yapması gerekmektedir. Kadının ekonomik yaşama katılımı konusunda devletin kendi kurumları bile ayrımcı uygulamalar izlemektedir ve işler kadın-erkek işi olarak ayrıştırılmaktadır. Yine kadınları ekonomik yaşama katılıma çağıran modernist yaklaşım ekonomik krizler sırasında öncelikle kadınların işten

çıkarılmasına ve kadınların kayıtsız, güvencesiz, düzensiz, sigortasız, çok düşük ücretli, sendikasız çalışma şartlarındaki işlere yönlendirilmesine sessiz kalmaktadır. Enformel ekonominin kadınlaşmış istihdamı aynı zamanda kadınların zaten zayıf olan sendikal örgütlülükle bağının bütünüyle kopmasına ve kadınların çalışma koşullarının iyileştirilmesi için mücadele etmelerinin önünün tıkanmasına neden olmaktadır. Kadınlar ayrımcılıkları kendi çabalarıyla aşmaya çalışmaktadır örneğin örgütlenme ve temsilde ayrımcılıkları aşmak için Ev-eksenli çalışan kadınlar 2002’de bir kooperatif modeli geliştirmişlerdir ve bu tarz kooperatifler yaygınlaşmaya başlamıştır. Yani, bu alanda yeni kadın örgütlenmeleri ortaya çıkmaya başlamıştır.

Bu bölgede kadın girişimciliğini desteklemek için uygulanan kredi çalışmaları da pek çok yasal sorunla karşılaşmaktadır. Örneğin girişimci olmak isteyen kadınlar maaşları ve ipotek gösterecek malları olmadığından özellikle kredi almakta güçlük yaşamaktadırlar.Mikro krediler yasal düzenlemeye kavuşturulmamış, dar alanlı pilot uygulamalar olarak yürümektedir. Makro ve mikro ekonomik ve sosyal programların geliştirilmesinde ne kadın girişimciliği ne de kadın istihdamına özel bir ilgi gösterilmektedir.

Yoksulluktaki artış, yoksul kadın kitlesini hızla genişletmektedir. Bu olgu özellikle göç yoluyla tarımsal üretimden kopup şehirlerin varoşlarına yerleşen kadınlar açısından önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. Miras yoluyla ayrımcılık ve boşanma kadını yoksullaştırmakta, buna karşı koruyucu önlem alınmamaktadır. Krizler ve küreselleşmenin zararlarını azaltan önlemlerin yetersizliği kadın yoksulluğunu artırmaktadır. Uygulanan tarımsal politikalar, büyük çoğunluğu kadın olan tarım işçilerinin yoksulluğunu derinleştirmektedir. Yoksul kadınlar daha ağır ayrımcılıklarla karşılaşma riski taşımaktadır: Yardım talep etmeye zorlanmak, yardıma bağımlılaştırılmak sorunları çözmek yerine artırmakta ve insanlık onurunu zedelemektedir. Yoksullaşan kadınlar kayıt dışı ve yasadışı işlere, mecbur bırakılmakta tersi durumlarda kadınların yoksullukla baş etme stratejilerine değer verilmemekte ve yoksul kadın sterotipleştirilmektedir. Örneğin, “çalışan yoksul” kavramının geliştirilmemesi kadınları olumsuz etkilemektedir.CEDAW raporlarına göre Türkiye’nin Batısındaki kentlerde bile, lise mezunu genç kadınlarda işsizlik oranı % 40’ı aşmıştır (CEDAW,2004:56). Yoksullukla mücadele programları çok yukarıdan oluşturulan, belirli kalkınma modellerine dayandırılan, kadınların

yaşamlarındaki gerçekliklerden kopuk olduğu için kadınları kapsayamayan, insanların mevcut bilgi ve becerilerinden yararlanmayan, programlar olmakta ve dolayısıyla sorunları derinleştirmektedir.

3.3.Kutsal Aileyi Kim Kurar:Evlilik ve Aile Yaşamı

Görüşme gerçekleştirdiğimiz katılımcılarımızın %66 sı 15-20 yaş aralığında %34’ü ise 13-15 yaş aralığında evlenmiş ve genellikle ilk çocuklarını da evliliklerinin ilk bir iki yılında dünyaya getirmiştir.