• Sonuç bulunamadı

IV. BÖLÜM: SONUÇ ve ÖNERİLER

8. Tablo: Bilgi erişim kavramının iki temel yaklaşım özellikleri

Bilgi Erişim değerlendirme

yaklaşımları

Sistem odaklı yaklaşım Bilişsel kullanıcı odaklı yaklaşım

Test türü Deney Gözlem

Test koşulu Laboratuvar İşlevsel

Test özellikleri Deneysel (Black-box)5 Tanılayıcı

8. Tablo’ya göre bilişsel kullanıcı odaklı yaklaşımda, tanılayıcı test özellikleri ile işlevsel bir süreçte gözlem yönetimini kullanarak bilgi erişim süreci değerlendirilmesi yapılırken; sistem odaklı yaklaşımda deneysel yöntem ile bir black-box deneyi yapılarak gerçekleştirilen laboratuvar tipi bir test uygulanmaktadır. Sistem odaklı yaklaşımda uygulanan deneysel yöntem, daha kontrollü olmasına rağmen bilgi erişim süreci değerlendirmeleri yapılırken iki yaklaşım arasında ayrım yapılması oldukça zordur. Bu nedenle konu ile ilgili yapılan çalışmalar incelendiğinde, araştırmalarda kesin bir şekilde sistem odaklı ve/veya bilişsel kullanıcı odaklı yaklaşımdan hangisinin benimsendiği ifade edilememektedir (Borlund, 2000, 47. s.).

5Black-box deneyi, sistemin bir bütün olarak ele alındığı ve girdilerin kontrol edilerek çıktıların gözlemlendiği ve değerlendirildiği bir deneydir (Robertson ve Hancock-Beaulieu, 1992, 1. s.).

44 Bilgi erişim sürecinin değerlendirilmesinde, sistem odaklı yaklaşım, bilişsel kullanıcı odaklı yaklaşım veya her iki yaklaşım aynı anda benimsenmiş olsa da süreç, altı temel sınırlılılık çerçevesinde değerlendirilmektedir.

Açık kullanıcı modelleme olmaması: Geleneksel bilgi erişim sürecinin değerlendirilmesinde, bireysel olarak dinamik bir bakış açısına sahip, kullanıcıyı temsil eden (cinsiyet, eğitim geçmişi vb. gibi) açık bir kullanıcı modellemesi bulunmamaktadır. Bununla birlikte, bütün kullanıcıların özelliklerini değerlendirmeye almak, süreci karmaşık hale getirecek, farklı sonuçların karşılaştırılmasını zorlaştıracaktır. Her kullanıcı farklı arama davranışı sergilemektedir. Bu nedenle bilgi erişim sürecinin değerlendirilmesi, bu duruma göre yapılmalıdır. Buna rağmen, bazı araştırmacılar tarafından bilgi erişim sürecinin değerlendirilmesinde, kullanıcıların kişisel özelliklerini ve tarama geçmişlerini değerlendirme kapsamına alan açık kullanıcı modellemesi olması gerektiği ifade edilmektedir (Keskustalo, 2010, 19. s.).

Tek sorgu oturumlarının olması: Kullanıcıların gereksinim duydukları konu ile ilgili tüm anahtar kelimeleri ve/veya terimleri anımsayamayabilmektedirler. Tarama sırasında tercih edilen kelimelerin eş anlamlılarının kullanıldığı durumda ise tarama sonucunda belirsizlik yaşanabilmektedir. Bu gibi durumlarda kullanıcılar, gereksinim duydukları konu ile ilgili anahtar kelimeleri veya terimleri tarama yaparken öğrenebilirler. Bunun sonucu olarak kullanıcılar bir tarama oturumu sırasında genellikle birden fazla sorgu oluşturmaktadırlar (Marchionini, 1993’den aktaran Başkaya, 2014, 22. s.).

İyi tanımlanmış sorgular olması: Bir kullanıcının bilgi gereksinimine uygun sorgu cümlesi oluştururken kullandığı terimler veya kelimler, ilk sorgusunda genel olarak belirsiz olup, tarama sırasında belirginleşebilmektedir. Ek olarak kullanıcılar sözel olarak bilgi gereksinimlerini ifade ettiklerinde kısa sorgular oluştururken, tarama sırasında uzun ve ayrıntılı sorguları tercih etmektedirler. Kullanıcıların ayrıntılı sorguları tercih etmesi ve/veya gereksinimlerine uygun sorgu cümlesi oluşturamaması, bilgi erişim sürecinin değerlendirilmesini zorlaştırmaktadır (Başkaya, 2014, 21. s.).

45

 Konusal ilgililik: Konusal ilgililik, sorgu cümlesinde ifade edilen konu ile erişilen dokümanlar arasındaki ilişkinin ve ilgililiğin değerlendirilmesidir (Saracevic, 2006, 20. s.).

Doküman bağımsızlığı: Doküman bağımsızlığı, bilgi erişim sürecinin değerlendirilmesinde kullanılan erişim isabeti oranında, ilgililik yargılarının bireysel dokümanlara dayandığını ve kullanıcı-sistem etkileşiminin göz ardı edildiği anlamına gelmektedir. Bir kullanıcının ilgililik düzeyi algısı, her doküman veya snippet ile değişmektedir. Ayrıca sonuç listesinde tekrar eden bilgiler, kullanıcıların ilgililik düzeyi algısını etkilemektedir. Bu durumda her bir dokümanın ilgililik açısından tek tek incelenmesi zor olmaktadır. Bu da bilgi erişim sürecinin değerlendirilmesini etkilemektedir (Keskustalo, 2010, 23. s.).

Geleneksel değerlendirme güçlüğü: Bilgi erişim sürecinin değerlendirilmesinde kullanılan ölçütlerin, kullanıcıların bakış açısını yansıtmaması bakımdan yetersiz bulunmasıdır. Bu nedenle bilgi erişim sürecinde kullanıcıların, sistem yaşadıkları etkileşiminin tüm değerlendirmelere katılması gerekmektedir (Keskustalo, 2010, 23. s.).

46 Geleneksel bilgi erişim aynı zamanda, dokümanlara ve dermeye odaklanan, bilgi gereksinimine göre oluşturulmuş bilgi öğelerini içeren sorgular için algoritmalar üreterek ve bilgi öğelerine erişebilmek adına sistem içerisinde oluşturulmuş algoritmalarla eşleştiren sistem odaklı bilgi erişim olarak değerlendirilmektedir (Baskaya, 2014, 16. s.).

Bilgi erişim kavramının laboratuvar modeli olan sistem odaklı yaklaşım 9. Şekil’de ayrıntılı olarak gösterilmiştir.

9. Şekil Laboratuvar modeli (Kekäläinen ve Järvelin, 2002, 255. s.)

9. Şekil’de sunulan laboratuvar modelinde, herhangi bir kullanıcı katılımı bulunmamaktadır. Fakat “gösterim ve sorgu sonuçları” arasına kullanıcı-sistem etkileşimi deneylerini öngören bir kullanıcı sekmesi yerleştirilebilir. Ancak laboratuvar modeli, tüm alanlar daha önce belirlendiğinden ve model kullanıcı katılımına göre oluşturulmadığından, genel olarak kullanıcı katılımına olanaklı bir yapıda değildir.

Modelde, dokümanların, arama isteklerinin, gösterimlerin, veritabanının ve sorguların araştırma odakları olarak eşleştirilmesi önerilmektedir. Aynı zamanda erişim isabeti oranı, bilgi erişim sürecinin değerlendirilmesinde sistem odaklı yaklaşımın odak noktası olarak değerlendirilmektedir.

Bilgi erişim algoritmaları, ilgili belgeleri bulma becerisi olarak değerlendirilir.

Gerçekleştirilen test sonuçları ise kesin isabet (precision) ve erişim isabeti (recall) ölçümü açısından değerlendirilmektedir.

47 II. 1. 2. 2. Bilişsel Kullanıcı Odaklı Yaklaşım

Bilgi erişim sürecinde benimsenen sistem odaklı yaklaşımının bireylerin bilişsel ve davranışsal özelliklerini sürece dâhil etme konusunda yetersiz kalması, alternatif yaklaşımlara olan talebi artırmıştır. Bu talep ortaya konan üç devrimle tanımlanmakta ve özetlenmektedir.

 Bilişsel devrim

 İlgililik devrimi

 Etkileşim devrimi (Robertson ve Hancock-Beaulieu, 1992; Borlund, 2003, 1. s.).

Kullanıcı odaklı yaklaşım 1960’lardan sonra araştırmalara konu olmaya başlamıştır. Bilgi erişimin laboratuvar modeli olarak adlandırılan sistem odaklı bilgi erişim araştırmalarında, deneylerde ve modellemelerde kullanıcı bilgi arama davranışlarını araştırma konusu olarak ele alınmadığı belirlenmiş bu nedenle bilişsel-kullanıcı odaklı bilgi erişim araştırmaları tam da bu noktada bilişsel-kullanıcıya odaklanmıştır (Järvelin, 2007, 972-973.s.).

Sistem odaklı yaklaşım performans ve etkililiğe odaklanır ve kullanıcıların bilgi gereksinimleri ve davranışları hakkında varsayımlarda bulunur. Bir bilgi erişim sistemi tasarlamak sadece sistem odaklı yaklaşım bileşenlerine değil aynı zamanda kullanıcıların sistemle girdiği etkileşimin doğru anlaşılıp yorumlanmasına bağlıdır (Ingwersen ve Järvelin, 2005, 192. s.). Bu nedenle bilgi erişim sürecinin değerlendirmesinde ve bilgi erişim sistemlerinin tasarlanmasında bilişsel-kullanıcı odaklı yaklaşım ile sistem odaklı yaklaşımın birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bilgi gereksinimi, bilgi arama ve bilgi arama davranışları üzerine gerçekleştirilen kullanıcı odaklı çalışmalar, ilk olarak 1960’larda doğa bilimleri daha sonra sosyal ve beşeri bilimler alanlarında, aşağıda sunulan 9. Tablo’da belirtilen isimlerin önemli çalışmaları ile öne çıkmıştır. 1966 yılında “Information needs and uses” başlığı ile ilgili yayınları vermeye başlayan ARIST (Annual Review of Information Science and Technology) isimli seri, kuşkusuz kullanıcı odaklı yapılan önemli çalışmalara imza atmıştır. (Menzel, Lieberman ve Dulchin, 1960; Paisley, 1968; Allen, 1969; Wilson, 1981; Dervin ve Nilan, 1986; Taylor, 1991; Kuhlthau, 1993a; Westbrook, 1993; Byström ve Järvelin, 1995; Wilson ve Walsh, 1996; Özenç Uçak, 2008, 23. s.).

Bilişsel-kullanıcı odaklı çalışmalar ise 1970’lerden itibaren araştırma konusu olarak ele alınmaya başlamıştır. İlk yaklaşımlar arasında, Ingwersen’in (1982) bilişsel etkileşim modelleri, Fidel ve Soergel’in (1983), çevrimiçi taramayı etkileyen faktörler

48 üzerine çalışmaları gösterilebilir. Kuhlthau’un (1993a), “bilgi arama süreci” modeli, 1990’larda bilişsel-kullanıcı çalışma yapanlara ilham olmuştur (Järvelin, 2007, 972-973.

s.). Aşağıda sunulan 9. Tablo’da bilişsel-kullanıcı odaklı çalışma yapanlardan önemli isimlere ve çalışmalarına yer verilmiştir.