• Sonuç bulunamadı

Tabiat ve tabiat olaylarıyla ilgili bilmeceler

B. Araştırmanın Konusu, Amacı ve Yöntemi

2. BÖLÜM: BİR TÜR OLARAK BİLMECE VE UYGUR

2.1. Uygur bilmecelerinin içerik özellikleri

2.1.5. Tabiat ve tabiat olaylarıyla ilgili bilmeceler

Tabiat ve tabiat olaylarına ilişkin bilmeceler, Uygur Türklerinin tabiata yükledikleri anlamı ortaya koymaktadır.

“Eski Türkler tabiatta bir takım gizli kuvvetlerin varlığına inanıyorlardı. Dağ, tepe, kaya, vadi, ırmak, su kaynağı, mağara, ağaçi orman, volkanik göl, deniz, demir, vb. Bunlar aynı zamanda birer ruh idiler. Ayrıca, güneş, ay, yıldız, yıldırım, gök gürültüsü, şimşek gibi ruh-tanrılar tasavvur edilmişti.”168

“Mircea Eliade’ye göre, göğün yüksekliği, ulaşılamazlığı insanlar için kusalığı tanrısallığı da beraberinde getirmektedir. İnsanın ulaşamadığı yüksek bölgeler uzay kesimleri, aşkın olma, mutlak gerçeklik prestijini kazandırmaktadırlar; buralara ancak bazı ayrıcalıklı kişiler, bazı dinlerin kavrayışına göre, ölülerin ruhları yükselmektedir. Böylelikle yaratıcı tanrı veya tanrıların mükemmel eseri olan evren, gökyüzü ile insanlarda aşkın bir güç etkisi bırakmıştır. Yaban toplumların tanrılarının büyük bir kısmı da yükseklik, gök kubbe ve meteorolojik olaylarla anılmakta veya bu tanrılar “gökyüzünün sahibi”, “gökyüzünün sakinleri” diye adlandırılmaktadır. Buradan animizme varmamak gerektiğini belirten Eliade, gök tanrısının gökyüzü ile özdeşleştirilmemesi gerektiğini vurgular. Eliade, evreni yaratan tanrının, göğü de yarattığını, gök tanrısının bir kişi olup gökyüzünde oturduğunu, kendisini gök gürültüsü, şimşek, fırtına, meteor gibi meteorolojik olaylarla belli ettiğini yazmıştır. Ayrıca gökle ilgili simgecilik, yükseliş, tırmanış, katılma, krallık ayinlerinde, kozmik ağaç, kozmik dağ, yeryüzünü gökyüzüne bağlayan ok, zincir gibi motiflerle efsanelerde, sihirli uçuş gibi konularla destanlarda kendini göstermektedir.”169

“Uygurlar arasında yetişen din bilginleri de evrim görüşünün tesirinden kurtulamamış ve Uygurların bugün sahip oldukları Tek Tanrıcı görüşü, genelde ifade edilen “tek tanrıcılığın kaynağı çok tanrıcılıktır” felsefesinden hareketle

167

Satar: Bir çalgı aleti.

168

İbrahim Kafesoğlu; Türk Milli Kültürü, Ötüken Neşriyatı, Onbeşinci Baskı, İstanbul 1997, s. 302.

169

Muharrem Kaya; Mitolojiden Efsaneye Türk Mitolojisinin Türkiye’deki Efsanelerde İzleri, Bağlam Yayıncılık, İstanbul 2007, s. 34-35.

benimsemişlerdir. Buna göre, Abduşükür Muhammed Emin Uygurların dini tarihinde önceleri Animist unsurlara rastlandığını ve tabiatçılığın bulunduğunu ileri sürmüştür. Uygur araştırıcılardan Abdukerim Rahman ise İslâm öncesinde Uygurlar arasında yaygın olan Şamanist unsurların Animizm ve Totemizmden kaynaklandığını savunmuştur.”170

“Eski Türkler, Gök Tanrı inancının yanında tabiatı da kutsal kabul etmekte ve bu tabiat inanışını "yer-su" (yer-sub) terimiyle ifade etmektedir. Aynı şekilde Çin kaynakları Hunlar'ın Gök Tanrı'ya, Yer-Su ruhlarına ve atalarına kurban sunduklarını haber vermektedir. Eski Türklerde yer ve sular, "ıduk", yani Tanrı tarafından gönderilen kutsal hediyeler sayılmıştır. Orhun Abideleri'nde Tek Tanrı inancına paralel olarak Yer- Su ruhlarının mukaddes olduğunu belirten ifadeler yer almıştır.”171

Su ile ilgili aşağıdaki bilmecelerde de Uygur Türkleri arasında suyun ne denli önemli bir yere sahip olduğu anlaşılmaktadır. Örnek:

Oq tegse töşük qalmas, Ok değse delik olmaz,

Tiġ tegse izi qalmas. Kılıç değse izi kalmaz.

Bolga bilen yançip bolmas, Çekiç ile yamulmaz,

Candar aña zadi qanmas? Canlı ona asla doymaz?

(Su) (Su)

Bir mehsulat bar iken Bir mahsulât var imiş,

Uniñ esli qar iken, Onun aslı kar imiş

U bolmisa canliqlar, O olmazsa canlıların

Halak iken xar iken, Hali hep helak imiş

Tizginlense uniñda Değerlendirilse o

Nazu nimet bar iken? Onun varlığı nimet imiş?

(Su) (Su)

Yaşamımızın vazgeçilmez unsurlarından biri de ateştir. Ateşin keşfedilmesi insanlık tarihinde önemli bir noktayı teşkil etmiştir. Ateş, insanların yaşam şeklini, kullandıkları eşyaları, beslenme şekillerini değiştirmiştir. Yaşamımızda bu denli önemli bir yere sahip olan ateşle ilgili çeşitli inanışlar ortaya çıkmıştır.

170

Bumairimu Abudukelimı, Uygur Türklerinin Dinî İnanışları, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006, s.22.

171

“Yer-sub” kültü hakkında daha geniş bilgi için bkz. İbrahim Kafesoğlu; Türk Milli Kültürü, Ötüken Neşriyatı, Onbeşinci Baskı, İstanbul 1997, s. 302-303 ve Ahmet Gökbel; Kıpçak Türkleri, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2000, s. 213-214.

“Türkler arasında ilk dönemlerden itibaren, ateş ile ilgili inanç ve uygulamalar görülmüştür. Onlar ateşin kutsal olduğuna ve temizleyici özelliği bulunduğuna inanmışlardır. Bu nedenle Türkler ateş ile hastaları tedavi etmeye çalışmış, ölüleri ve yaşadıkları evleri onunla tütsülemişlerdir. Bunlara ilave olarak ateş aynı zamanda bir kehanet aracı olarak da kullanılmıştır.”172

“Türkler arasında ateşin gökten indiği inancı yaygındır. Bilhassa kötülüklerinden şüphe edilenler için ateş, Türklerde bir temizleme aracı olarak düşünülmekte idi. Örneğin bir kısım Türk topluluklarında ava çıkmadan önce, yakılan ateşin üzerinden atlamak suretiyle veya tütsüleme yoluyla elbiselerini ve silahlarını temizleme âdeti mevcuttu.”173

Türk inanç ve düşünce sisteminde ayrı bir yere sahip olan ateşin, Uygur bilmecelerine de yansıdığını görmekteyiz. Örnek:

Qizil kala yètip qaptu, Kızıl inek yatıp durur,

Qara kala kètip qaptu? Kara inek gidip durur?

(Ot bilen is) (Ateş ile duman)

Qara atni qañturup qoydum, Kara atın eyerini çektim,

Qara cuvini böktürüp qoydum? Kara kürkünü sırtına yükledim?

(Qazan bilen otniñ isi) (Kazan ile ateşin dumanı)

Gökyüzü, insanlığın en eski tarihinden beri insanlar için gizem teşkil etmiştir. Onunla ilgili fikirler yürütmüşler, değişik inançlar oluşturmuşlardır. Fırtınalar, depremler, su taşkınları, volkanik olaylar, yağışlar insanları korkutmuş ve onlar da bunlardan korunmak için tabiata sığınmışlar ve tabiat varlıklarından kendilerini korumalarını beklemişlerdir.

“Türkler arasındaki Gök Tanrı inancını Kafesoğlu şöyle açıklamaktadır: Gökyüzündeki tabiî varlıkların büyük rol oynadığı eski halk dinlerinde, özellikle dikkati çeken nokta, bütün eski kavimlerin güneşi, ayı ve yıldızları 'tanrılar' olarak tanımlamaları, fakat bizzat 'gök' ile ilgilenmemeleridir. Hâlbuki bozkır Türk dininde, gökyüzü belirtileri (güneş, ay, yıldızlar) değil, yekpare gök'ün sembolleştirdiği tek 'Tanrı' inancı temel teşkil etmektedir. Bu suretledir ki, 'Gök Tanrı' dini Türklere mahsus bir inanç sistemi olarak ortaya çıkmaktadır.”174

172

Yıldız Kocasavaş; “Gök Tanrı İnancı”, Türkler 3. Cilt, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s. 329.

173

Ahmet Gökbel; Kıpçak Türkleri, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2000, s. 225.

174

Bumairimu Abudukelimı, Uygur Türklerinin Dinî İnanışları, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006, s.24.

Uygur bilmecelerinde de bu gök cisimleriyle ilgili tasvirler karşımıza çıkar. Kâinatın varoluşuyla ilgili Çin kaynaklarından çevrilmiş şu bölüm dikkat çekicidir.

“Başlangıçta, niteliği anlaşılamayan ‘ilk neden’ olarak ezeli Tao (yol, yöntem) bulunuyordu. Bundan adem(yokluk) ve ademden ilk monad(tek varlık) belirdi. T’ai-chi denen ilk monad’da şekil, nefes ve madde olanakları bulunmaktaydı. Bu ilkeler harekete geçince, yin(kararıg) ve yang(yaruk) ilkeleri oluştu. T’ai-chi, yarısı siyah, yarısı beyaz bir daire olarak gösterilir. Kararıg ve yaruk ilkelerinin ana ve ataya benzetilen nefesleri, sekiz yönden esen rüzgârlarla taşınarak birleşti ve şu unsurlar doğdu: su, ağaç, maden ve toprak.”175

“Türk mitolojisinin en eski katmanlarından birini oluşturan Ay inancı eski dünyanın hemen hemen bütün halklarında mevcut olmuştur. Ay merkezli inanç sisteminin ezoterik öğretilerde önemli bir yer tutması bakımından da Tanrıcılık kültünün ana kavramı olmuştur.”176

Yin-yang ilkeleri olan karanlık ve aydınlık kavramlarının eşitliğinden doğan

birlik ve yaruq ifadesinin cevabı ay olan aşağıdaki bilmecede de yer aldığı görülür.

Örnek:

On beş kèçe körsetse yaruq yüzini, On beş gece gösterse parlak yüzünü,

On beş kèçe körsetmes sizge özini? On beş gece göstermes size kendini?

(Ay) (Ay)

Biriniñ bir oġli, bir qizi bar, Birinin bir oğlu bir kızı var,

Bilidu ikkisini dünya yüzi. Bilir ikisini dünya yüzü.

Yoqlaydu oġli künni, qizi tünni, Yoklar oğlu gündüzü, kızı geceyi,

Yürgende bilinmeydu basqanda izi? Yürüdüklerinde görülmez izi?

(Kün ve ay) (Güneş ve ay)

Miñdin köptür çèçiki, Binden çoktur çiçeği,

İkki talla yopurmiqi? İki tane yaprağı?

(Yultuz, kün, ay) (Yıldız, güneş ve ay)

Axşimi kèler eglikim, Akşam gelir eleğim

Kündüzi kèter leglikim? Gündüz gider leyleğim?

(Ay) (Ay)

175

Emel Esin; Türk Mitolojisine Giriş, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2001, s. 24.

176

Uygur bilmeceleri arasında da yıldızlarla ilgili pek çok bilmeceye rastlanır. Bu bilmecelerde yıldızlarla ilgili mitolojik göndermelerden ziyade onların gökyüzündeki görünüşlerinden bahsedilmiştir. Yıldızlarla ilgili olan bilmecelerin pek çoğu “ay, güneş ve gökyüzü” ile birlikte verilmiş ve yıldızların gün içindeki durumlar tasvir edilmiştir. Örnek:

Èġiz kümbez, hemme uniñdin pes, Yüksek kubbe, her şey ondan alçak,

İkki yopurmiqi, yüz miñ çèçiki? İki yaprağı, yüz bin çiçeği var?

(Asman, ay, kün ve yultuz) (Gökyüzü, ay, güneş ve yıldız) Pil-pil qilar çèçikim, İpil-ipil eder çiçeğim,

Cimirlaydu çèçikim, Parıldar çiçeğim,

Kündüzi uxlivèlip, Gündüzleri uyur,

Kèçisi oynar çèçikim? Geceleri oynar çiçeğim?

(Yultuz) (Yıldız)

“Mitolojik sistemde en popüler olan, Ülker yıldızıyla ilgili mitlerdir… Altay ve Tarbakatay Kırgızları ki, bunlar bugün Hakas olarak bilinmektedir, Ülker yıldızına Urker derler ve onun altı yıldızdan oluştuğunu tahmin ederler. Türk ve Moğol tasavvurunda Ülker, altı yıldızdan oluşan takım yıldızıdır. Oğuz Kağan Destanı’nda bu altı yıldız, kozmogonik ve menşe miti şeklinde Oğuz Kağan’ın altı oğluna çevrilmiştir.”177 Ülker yıldızıyla ilgili bilmecelere Uygur bilmeceleri arasında da rastlamak mümkündür. Hakas Türkleri gibi Uygur Türkleri de Ülker yıldızının altı yıldızdan oluştuğu kanaatindedir. Bu düşünceyi aşağıdaki bilmeceden çıkarmak mümkündür.

Asmanda uçup yürgen alte yorgay, Gökyüzünde uçup duran altı at

Ömür vayet kökte qonar, yerge qonmay? Ömür boyu gökte durur, yere konmaz

(Üker) (Ülker Yıldızı)

Köz èçip körelmeysiz, Göz açıp göremezsiniz,

Qol sunup tutalmaysiz. El uzatıp tıtamazsınız.

177

Siz uniñdin ayrilip, Siz ondan ayrı,

Bir minut yaşalmaysiz? Bir dakika yaşayamazsınız?

(Hava) (Hava)