• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETİMİNİN TARİHİ GELİŞİMİ

2.3. Türkiye’de Zorunlu Eğitimin Tarihi Gelişimi ve Ülkemizin Sosyal Bilgiler

1973 tarihli Milli Eğitim Temel Kanunu ilköğretimi 8 yıl halinde düzenlemiştir ve bu uygulamaya 1981-1982’de deneme halinde önceleri on okulda başlanmıştır.

1982-1983 öğretim yılında 8 yıllık eğitim uygulamasının 200 okula yayılacağı açıklanmıştır.

Aktan (2003: 3); zorunlu-temel kesintisiz sekiz yıllık eğitimin, öğrencilerin hayata ve bir üst öğrenime hazırlanmaları hedefini işaret ederken, aynı zamanda verilen eğitimde önceliğin hayata hazırlamak olduğunu belirtmektedir. 14.06.1973 tarihinde kabul edilen ve 24.06.1973 tarihli Resmi Gazete’de 14574 sayı ve 1739 kanun numarası ile yayınlanan Milli Eğitim Temel Kanunu’nun II. Kısım-II. Bölüm’de yer alan 22. madde’de; “Temel eğitim genel olarak 7-14 yaşlarındaki çocukların eğitimini kapsar.” ve yine; 05.01.1961 tarihinde kabul edilen ve 12.01.1961/10705 tarihli Resmi Gazete’de 222 kanun numarası ile yayınlanan İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nda Genel Hükümler Bölümü’nde 3. Madde iken, 12.10.1983 tarih ve 2917 sayılı kanunun 1. Madde’si ile değiştirilen kanun maddesinde; “Mecburi ilköğretim çağı 6-14 yaş grubundaki çocukları kapsar. Bu çağ çocuğun 5 yaşını bitirdiği yılın eylül ayı sonunda başlar, 14 yaşını bitirip 15 yaşına girdiği yılın öğretim yılı sonunda biter.” ifadeleri yer almaktadır. Bu iki kanun maddesinden de anlaşılacağı gibi, ilköğretim çağına giren her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı mecburi ilköğretim çağının dışına çıkana kadar sekiz yıllık temel eğitim kurumlarına devam etmek zorundadır.

05.01.1961 tarihinde kabul edilen ve 12.01.1961/10705 tarihli Resmi Gazete’de 222 kanun numarası ile yayınlanan İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nda Genel Hükümler Bölümü’nde 9. Madde iken, 12.10.1983 tarih ve 2917 sayılı kanunun 3. Madde’si ile değiştirilen kanun maddesinde de; “İlköğretim kurumları, 8 yıllık okullardan oluşur. Bu okullarda kesintisiz eğitim yapılır ve bitirenlere ilköğretim diploması verilir.” ifadesi yer almaktadır.

Bu kanuna göre ilköğretim okulları beş yıllık ilkokullar ile üç yıllık ortaokullardan meydana gelir.

1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu gereğince 8 yıllık eğitim veren ilköğretim okulları uygulamasına 1971-1972 öğretim yılında başlanmıştır. 1983 yılında kanun olarak çıkarılmasına rağmen, 18.08.1997 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 23084 sayılı ve 4306 numaralı kanun ile tüm ülkede sekiz yıllık kesintisiz eğitim uygulamasına geçilebilmiştir. Bu gecikmenin altında politik ve ekonomik nedenler yatmaktadır (Aktan, 2003: 4).

02.04.1998 tarihli, 2487 numaralı, 62 karar sayılı, İlköğretim Okulu Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim Programı’nın kabulü ile, 1998’e kadar uygulanan 4. ve 5. Sınıf Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim Programı ve Ortaokul Milli Tarih ve Milli Coğrafya Programı 1998-1999 öğretim yılından itibaren kademeli olarak kaldırılmış ve yeni program hayata geçirilmiştir. Sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitime geçilmesiyle birlikte Sosyal Bilgiler dersleri öğretim programları da, çağın gereksinimleri doğrultusunda yeniden düzenlenmeye çalışılmıştır. Bu düzenlemeler yapılırken ders konuları, zaman, süre, eğitim basamakları, okulun amaç ve ilkeleri de göz önünde bulundurulmaktadır.

İlköğretimde program geliştirme etkinlikleri genellikle daha fazla sayıda ilgilinin program yapma işine katılması, hazırlanan programın tanıtılması biçiminde uygulanmış, değerlendirme ve araştırmaya sürekli yer verilmemiştir. Son yıllarda ilkokul programı ders konuları, derslerin işlenişi ile ilgili açıklamalar boyutunda ele alınmıştır. Ancak ilkokul programının 1995 yılındaki baskısında davranışsal amaçların belirlenmesi yerine dersin amaçları ve konularının belirlenmesiyle yetinilmiştir. Bu arada, ders programları ayrı basılmış ve bu baskılarda davranışsal amaçlara önemle yer verilmiştir (Büyükkaragöz, 1997: 230-231).

1998 yılında ilköğretim okullarında uygulanmaya başlanan; Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim Programı’nda ise davranışsal amaçlar yer almamaktadır. Öğretmenlerin, ders planlarında programdaki özel amaçlar doğrultusunda davranışsal amaçlar belirlemeleri beklenmektedir.

Türkiye’de Sosyal Bilgiler derslerine yaklaşımı incelediğimizde genelde, Sosyal Bilgiler dersi vatandaşlık bilgilerini öğrenciye aktarmak amacıyla okutulan bir ders olarak bilinmektedir. Tek otorite ders kitabı olarak görüldüğünden, birey içinde yaşadığı hayatın sorunlarını çözmekte, kendisiyle ve toplumla barışık olmada ve karşılaştığı

Erden; Barr, Barth ve Shermis’in ortaya koyduğu ve kimi yazarların da değindiği (Naylor ve Diem, 1987; Nelson, 1987; Michaelis, 1988) Sosyal Bilgiler öğretimine rehberlik eden üç yaklaşımdan söz etmektedir (Erden,1???):

Vatandaşlık Bilgisini Aktarma Olarak Sosyal Bilgiler: Sosyal Bilgiler öğretimi ile ilgili en eski yaklaşımdır. Bu yaklaşımda Sosyal Bilgilerin temel amacı, öğrencilere kültürel mirası aktararak, onların iyi birer vatandaş olmalarını sağlamaktır. Kültürel miras aktarılırken, öğrencilere geçmişteki bilgiler ve olgular, temel toplumsal, kurumsal, değerler, inançlar kazandırılmaya çalışılır.

Sosyal Bilimler Olarak Sosyal Bilgiler: Bu yaklaşıma göre iyi vatandaş yetiştirmek için öğrencilere Sosyal Bilimlerle ilgili disiplinlerdeki bilgi, beceri ve değerler kazandırılmalıdır. Bu yaklaşım genellikle konu alanı merkezli programlarda kullanılır. Yansıtıcı İnceleme Alanı Olarak Sosyal Bilgiler: Bu yaklaşıma göre Sosyal Bilgiler öğretiminin amacı, öğrencilerin bireysel ve toplumsal problemleri tanımlama, analiz etme ve karar verme süreçlerini geliştirmektir. Bu yaklaşımda Sosyal Bilgilerin belli bir kapsamı yoktur. Çağdaş sorunlar çalışmanın temelini oluşturur.

Sosyal Bilgiler öğretimi sırasında öğretmenler bu üç yaklaşımdan birini tercih edebilirler. Ancak son yıllarda eğitimciler Sosyal Bilgiler öğretiminde bu üç yaklaşımdan birlikte yararlanmaktadırlar.Bir başka deyişle, Sosyal Bilgiler öğretiminde toplumun kültürel mirası, Sosyal Bilimlerle ilgili disiplinlerden yararlanılarak öğrencilere aktarılmaya çalışılmaktadır (Erden,1??? : 7).

Günümüzde, Sosyal Bilimlerin öğretiminde “bilimsellik” ağırlık taşımakla birlikte; içeriğin ayrı ayrı disiplinlerde yoğunlaşarak mı; yoksa disiplinler arası bir yaklaşımla, ‘‘Sosyal Bilgiler’’ kapsamı içinde, çocuğun algılama özelliğine uygun bir biçimde küresel(global) bir değerlendirme anlayışı ile mi verilmesi gerektiği konusu üzerinde odaklanmaktadır. Son yıllarda bilimsel çevrelerdeki eğilimin, Sosyal Bilimlerin öğretiminde izlenen “bütünlük” yaklaşımının hiçbir zaman göz ardı edilememesi noktasında olduğu söylenebilir (Sözer, 1998a: 23).

Günümüzde Sosyal Bilgiler halen tarih, coğrafya, vatandaşlık bilgisi konularının bir toplamı olarak algılanmaktadır (Erden, 2000: 6-7).

Şu anda, Türkiye’de ilköğretim kapsamında Sosyal Bilgiler dersi, hala 4., 5., 6. ve 7. sınıflar için Sosyal Bilgiler, 7. ve 8. sınıflar için Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi, 8. sınıflar için T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük adları altında okutulmaktadır.