• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: TEORİK AÇIDAN YOKSULLUK OLGUSU VE TÜRKİYE’DE

2.7. Türkiye’de Yoksullukla Mücadele

Ülkemizde 1960’larda başlayan planlı çalışmalar dünyadaki yoksulluk araştırmaları ve politikalarıyla paralel gelişme göstermiştir. Bunun çok çeşitli nedenleri olmakla birlikte, özellikle Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşların etkisi de olmuştur. Türkiye’de 1976 yılına gelindiğinde ilk olarak yoksul, yaşlı ve malullere (sakat ya da hasta kimse) aylık ödeme yapılmaya başlandıysa da; bu ödeme zamanla değerini kaybetmiş ve yetersiz bir araç olarak kalmıştır (Bolayır, 2007: 70).

Günümüzde yoksullukla mücadelenin en önemli dolaysız araçlarından olan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu (SYDTF) ise; İstikrar ve Yapısal Uyum Programı’nın uygulandığı bir yıl olan 1986’da, sosyal güvenlik şemsiyesi altında olmayan, yoksul, kimsesiz, muhtaç ve düşkün vatandaşlara yönelik devletin tüm sosyal sorumluluklarını yerine getirmek amacıyla kurulmuştur. Bir düzenleme ile Başbakanlığa bağlı bir genel müdürlüğe dönüştürülen kurumun uygulayıcıları, illerde ve ilçelerde faaliyet gösteren ve sayısı 900’ün üstünde olan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları’dır. SYDTF tarafından bu vakıflara aktarılan gelirin kaynakları ise; diğer fonlardan yapılan aktarmalar, gelir ve kurumlar vergisi çerçevesinde alınan ilave vergiler, trafik cezalarının ve Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) gelirlerinin bir kısmı ve çeşitli kaynaklardan sağlanan bağışlardır. İhtiyaç sahipleri vakıflara

68

başvurduklarında; sağlık, eğitim, proje, gıda-yakacak yardımları ve periyodik yardımlar gibi sosyal yardım programlarından yararlanabilmektedir (Şenses ve Önder, 2005: 14).

Yoksullara yönelik hizmetlerin en kapsamlısı ve etkilisi, 1935 yılında kurulan Çocuk Esirgeme Kurumu’dur. 1983 yılında hizmetlerin tek elde toplanması ve daha etkin bir şekilde yürütülmesi için 2828 sayılı yasa çıkarılmıştır. Bu yasayla yeni bir yapılanma içerisine giren Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ( SHÇEK); yoksulları tespit etmek, uygun koşullarda ihtiyaçlarını sağlamak, birden fazla kurum veya kuruluştan yardım alanları ya da almaya çalışanları belirleyip, toplumun tüm kesimlerinin yardımlardan etkin bir şekilde yararlanmasını sağlamak amacındadır. Aynı zamanda toplumun diğer kesimlerindeki kaynakları harekete geçirmek de kurumun görevleri arasındadır. SHÇEK yoksullara ayni ve nakdi yardım yapmaktadır. Ayrıca yoksul ve kimsesizlere kurum bakımı, meslek edindirme, istihdam sağlama gibi görevler de edinmiştir. SHÇEK’in hizmetlerinin yalnızca yoksullara yönelik olmadığını; sosyal yoksunluk içinde bulunan ve kendine yetemeyen kişi, grup ve toplulukları da kapsadığını belirtmek gerekir (Üstün, 2006: 40-41).

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü, SHÇEK, Sağlık Bakanlığı, MEB/Kredi ve Yurtlar Kurumu, Emekli Sandığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ülkemizde yoksulluk alanında faaliyet gösteren kamu kuruluşlarındandır. Bu alanda çalışan hükümet dışı organizasyonlar da vardır: Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği, Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı, Bedensel Engellilerle Dayanışma Derneği, Çukurova Eğitim ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği örneklerden bazılarıdır.

Avrupa Birliği ülkelerinde; sosyal yardımlar kişiler için hak sayılıp yargı önünde talep edilmekteyken, ülkemizde yapılan bu yardımların hak olup olmadığı tartışma konusudur. AB ülkelerinde sosyal devletin önemi gün geçtikçe artarken, Türkiye’de yapısal uyum paketleri çerçevesinde alınan önlemlerle devletin küçültülmesi düşündürücüdür. Ülkemiz henüz tam bir sosyal devlet niteliği taşımıyorken, devletin sosyal harcamalarının uluslararası finansal kuruluşlar tarafından kısıtlanmak istenmesi ve bu yönde yapılan baskı, sosyal devlet ilkesinin gücünü azaltmıştır (Bolayır, 2007: 71).

69

Coğrafi bölgeye veya yerleşim yerine göre farklı özellikler taşıyan yoksulluk, ülkemizde homojen dağılımlı bir olguymuş gibi ele alınmakta ve sosyal yardım dağıtımında kırsal yerine kentsel yoksulluk ağırlık kazanmaktadır. Ayrıca, mevcut yoksullukla mücadele yaklaşımı; yiyecek, giyecek ve yakacak gibi temel ihtiyaçları kapsayan mutlak yoksulluk çerçevesinin dışına pek çıkamamaktadır. Son yıllarda okula devam paketi ve yeşil kart gibi eğitim ve sağlık harcamalarına büyük kaynaklar ayrılmışsa da, yoksulluk kavramı henüz seçenek ve kapasitelerin genişletilmesini de içeren insani gelişme bakış açısıyla tanımlanmamaktadır.

Yukarıda bir o kadar Türkiye’de yoksullukla mücadele eden kuruluşlara değindikten sonra şunu da ifade etmemiz gerektiğini düşünüyorum; yoksulluk incelemeleri göstermektedir ki, yoksullukla mücadele politikaları yeterli olmadığında, yoksulluk yeniden üretilmektedir; yoksulluk ve yoksullaşma adeta bir kısır döngü içerisindedir. Şöyle ki, yoksul ailenin gelir kaynağı sınırlı, buna bağlı olarak satın alma gücü zayıftır. Kötü yaşam koşulları altında yaşarlar. Çeşitli nedenlerle eğitime ilişkin olumsuz yaklaşımları söz konusudur. Çocukları çalışarak aile bütçesine katkı için veya başarısızlıktan erken okuldan ayrılmak zorunda kalırlar. Okuldan erken ayrılma sonucu işsizlik ortaya çıkar. Erken evlenme ve çok çocuk sahibi olma da yine yoksulluğu bir kısır döngü içerisine sokmaktadır.

Şekil 2: Yoksulluğu Meydan Getiren Kısır Döngü

Kaynak: Nejat ÜSTÜN, “Sivas’ta Yoksulluk”, (Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Sosyoloji Ana Bilim

Dalı, Cumhuriyet Üniversitesi), 2006, s. 16.

YOKSUL

AİLE

DÜŞÜK

YAŞAM

KOŞULLARI

EĞİTİME İLİŞKİN OLUMSUZ YAKLAŞIM ERKEN EVLENME VE ÇOCUK SAHİBİ OLMA

İŞSİZLİK

1

OKULDAN AYIRLMA: 1.ÇALIŞMAK İÇİN 2.BAŞARISIZLIK

70

Yoksulluğun çözümündeki zorlukların en önemlilerinden biri, bu kısır döngüdür. Yoksulluk çok nedenli bir sorun olduğu için, çözümündeki politikaların da çok yönlü ve çok geniş kapsamlı olması gerekir. Birleşmiş Milletlerin bu yönde Türkiye’ye yönelik bir çalışması da mevcuttur.

2.8. Türkiye’de Gelir Dağılımı Ve Yoksulluğu Etkileyen Faktörlerin Genel