• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: AFET YÖNETİMİ

1.3. Türkiye’de Afet Yönetim Sisteminin Genel Çerçevesi

1.3.1. Türkiye’de Afet Yönetimin Gelişimi

Tarih boyunca afetlerin insan hayatı kayıplarına ve milyonlarca liralık maddi hasara se-bep olan büyük yıkımlara yol açtığı bilinmektedir. Doğal afetlerin yıkıcı sonuçlarının ta-mamen ortadan kaldırılması veya afetlerin önlenmesi çoğu zaman mümkün olmamakta-dır. Fakat alınacak birtakım önlemler ile afetlerin neden olduğu olumsuz etkileri azaltıla-bilmektedir.

Türkiye, jeolojik ve coğrafi yapısı, tektonik oluşumu, topografyası ve meteorolojik özel-likleri gibi nedenlerden dolayı tarihi boyunca birçok kez afetlere maruz kalmıştır. Ülkenin fiziksel ve sosyal zarar görebilirliğinin de yüksek olduğu dikkate alındığında, meydana gelen doğal olaylar (depremler, heyelanlar, su baskınları, erozyon, kaya ve çığ düşmeleri, kuraklık gibi) büyük oranda can ve mal kayıplarına ve yaralanmalara sebep olarak afet

28

sonucunu doğurmaktadır (Ergünay, 2007: 2). Fakat Osmanlı’dan bu yana afet yöneti-minde rol alan mercilerin afet yönetimine bakışı, olay meydana geldikten sonra şekillen-mekte; yapılan faaliyetler, zararların giderilmesi, tazmini ya da yeniden inşası ile sınırlı kalmış ve afet öncesinde yapılması gereken faaliyetlere yeteri kadar önem verilmemiştir (Gençoğlu, 1996; akt; Akdağ, 2002: 38). Yaşanan afetlerden sonra bir yasal düzenleme çabasına girilmiş ve afet yönetim mevzuatı bu şekilde ortaya çıkmıştır (Aktel, 2010: 170). Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra imar ile ilgili bazı kanunlarda yer alan bir-takım düzenlemeler olmasına rağmen 1939 yılında meydana gelen, 32.962 kişinin haya-tını kaybetmesine ve 116.720 yapının yıkılmasına veya ağır hasar görmesine sebep olan Erzincan Depremi, deprem öncesinde mevcut olan kanunların yetersizliğini ortaya çıkar-mıştır. Bu sebeple o günkü hükümet, deprem sonrasında bazı yasal düzenlemeler yapma ihtiyacı duymuş ve 1940 yılında 3773 sayılı “Erzincan’da ve Erzincan Depreminden Mü-teessir Olan Mıntıkalarda Zarar Görenlere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun”u çı-karmıştır (Meclis Araştırması Komisyonu, 1999). 3773 Sayılı kanun Cumhuriyet döne-minde afetlerle doğrudan ilgili olarak çıkarılan ilk kanun olma niteliğini taşımaktadır (Yılmaz, 2003: 75). İlk kez bu kanunla, depremden etkilenen yörelerdeki vergi mükellef-lerinin tüm vergi borçları silinmiş, memur ve diğer çalışanlara üç maaş tutarında avans verilmesi öngörülmüş, ayrıca evleri yıkılan veya kullanılamayacak hâle gelen kişilere üc-retsiz arsa verilmesine ve yapı malzemesi yardımı yapılmasına ilişkin esaslar benimsen-miştir (Meclis Araştırması Komisyonu, 1999). Bunun yanı sıra çıkarılan 3980 Sayılı Mü-nakalat Vekaletine 16 Milyon Liraya Kadar Taahhüt İcrasına Salahiyet Verilmesi Hak-kında Kanun ile Erzincan Belediyesine yeni yerleşim alanları için kamulaştırma yetkisi verilmiş ve deprem hasarlarını onarmak üzere bütçeye ciddi bir ödenek eklenmiştir (Mec-lis Araştırması Komisyonu, 1999; Karaesmen, Yakut ve Güngör, 2004: 56).

1939-1944 yılları arasında depremlerden dolayı 43.319 kişinin hayatını kaybetmesiyle Türkiye’de zarar azaltma çalışmaları ilk defa telaffuz edilmiş ve 1944 yılında, 4623 sayılı “Yer Sarsıntısından Evvel ve Sonra Alınacak Tedbirler Hakkında Kanun” yürürlüğe gir-miştir. Bu yasayla birlikte Türkiye’nin ilk deprem haritası çizilgir-miştir. Değişikliklere uğ-ramakla birlikte halen yürürlükte olan, 1958 yılında ilk yardım çalışmalarına ilişkin esas-ları belirleyen 7126 Sayılı “Sivil Savunma Kanunu” ve 1959 yılında “Muhtemel Afet” kavramının yasa dilinde ilk defa kullanıldığı 7269 sayılı “Umumi Hayata Müessir Afetler

29

Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun”, ülkemizde afet yö-netimine ilişkin önemli düzenlemeler getiren iki kanun olarak değerlendirilebilmektedir

(Karaesmen, Yakut ve Güngör, 2004: 56; Şahin, 2014: 13).

7269 Sayılı Kanun ile merkezi ve yerel düzeyde koordinasyon ve iş birliği görevi Bayın-dırlık ve İskân Bakanlığı’na verilmiş ve bu tarihlerden sonra afet yönetimi konusunda pek çok kanun çıkarılmıştır. Buna karşın 17 Ağustos 1999, İzmit Körfezi Depremine kadar, Türkiye’de afet yönetimi sistemi içerisinde hem zarar azaltma ve hazırlıklı olma hem de müdahale ve iyileştirme aşamalarında ulusal düzeyde etkili bir koordinasyon ve iş birli-ğini sağlayacak olan tek bir merkezi otorite bulunmamaktaydı. Bu depremde eşit düzey-deki kuruluşlar arasında koordinasyonun sağlanamamış olması en büyük sorun olarak or-taya çıkmıştır. Bu durum Başbakanlığın, yetkisini kullanarak koordinasyon sağlayacak olan bir merkez kurulması gerekliliğini ortaya çıkartmıştır. Bu nedenle 583 Sayılı KHK ile Başbakanlık Acil Durum Yönetimi Başkanlığı kurulmuş (JICA, 2004: 69-70) ve afet-lerde koordinasyonu sağlayacak olan bu kurumun, biraz daha üst düzeyde olması gerek-tiği düşüncesi ortaya çıkmıştır. Daha sonra 2000 tarihli ve 600 Sayılı KHK ile bu kuruluş, başbakanlık merkez örgütlenmesine bağlı Genel Müdürlük olarak yeniden düzenlenmiştir (JICA, 2004: 69-70; Karaesmen, Yakut ve Güngör, 2004: 59). Böylece Başbakanlık, ulu-sal güvenliği tehdit eden büyüklükte doğal afetler, teknolojik kazalar ile nüfus hareketle-rinde acil durum yönetimini yürütmek, afet öncesi, anı ve sonrasında faaliyetleri yürüt-mekle sorumlu kurumlar arasında gerekli koordinasyonu sağlamaktan sorumlu tutulmuş-tur (Erkan, 2010: 89). Bu da 1999 İzmit Körfezi Depremi’nin Türkiye’de afet yönetimi ve koordinasyon alanında dönüm noktası olduğunu göstermektedir (AFAD, 2018a). Bu bağlamda 2000 yılında Sivil Savunma Genel Müdürlüğüne bağlı arama ve kurtarma ekiplerinin sorumluluk, koordinasyon, operasyon, iletişim ve oluşumu ile ilgili temel ilke ve yönetimlerin belirlenmesi amacıyla “Sivil Savunma Arama ve Kurtarma Birimleri ve Ekipleri, Sorumlulukları, Çalışma Prensipleri ve Temelleri Hakkında Yönetmelik” çıka-rılmıştır (Karaesmen, Yakut ve Güngör, 2004: 60). 2001 yılında Arama ve Kurtarma Bir-likleri ve Ekiplerinin Kuruluşu, Görevleri, Çalışma Usul ve Esaslarına Dair çıkartılan Si-vil Savunma Yönetmelik ile SiSi-vil Savunma Genel Müdürlüğüne bağlı arama kurtarma ekiplerinin kuruluş, görev haberleşme, koordinasyon ve donanımla ilgili usul ve esaslar belirlenmiştir (Erkan, 2010: 85).

30

Afet yönetimi alanında Başbakanlığa bağlı Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdür-lüğü ve İçişleri Bakanlığı’na bağlı Sivil Savunma Genel MüdürMüdür-lüğü’nün yanında Bayın-dırlık ve İskân Bakanlığı’na bağlı Afet İşleri Genel Müdürlüğü görev yapmaktaydı. Ko-ordinasyon sağlaması gereken bu kurumların afetlerle ilgili yetki ve sorumluluklarının yeniden tanımlanması ihtiyacı ve afet ve acil durumlarda yetki ve koordinasyonun tek bir elde toplanmasının zorunlu hale gelmesiyle bu kurumlar kapatılmış ve yetki ve sorumlu-lukların tek bir çatı altında toplayacak olan Başbakanlık’a bağlı Afet ve Acil Durum Yö-netimi Başkanlığı, 2009 yılında çıkarılan 5902 sayılı yasa ile kurulmuştur (AFAD, 2018a).