• Sonuç bulunamadı

İç göçler daha çok kentlere, kent yerleşmelerine yönelik olarak gerçekleşmektedir. Türkiye’de iç göçler, temelde bir kentleşme dinamiğidir. Ülkemizde, kırsal yapıda meydana gelen dönüşümler ve değişmeler sonucunda, kırsal kesimde artan nüfus toplumsal, ekonomik ve kültürel nedenlerle köylerden kentlere, iç yörelerden kıyılara ve Doğu illerinden Batı illerine doğru sürekli olarak göç eylemine dönüşmektedir (Özdemir 2008).

1923’te Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne siyasal geçişin ardından ”sanayileşme” ve “batılılaşma”, yeni Cumhuriyetin resmi ideolojisinde iki önemli öğe idi ve batılılaşma sürecinin amaçlarından biri de kentsel-sanayi toplumu yaratmaktı. Bu çerçevede tüm çabalar, ekonomiyi sanayiye yönlendirmek için yeniden düzenleme ve ulusal yaşamın tüm alanlarında köklü reformlar gerçekleştirme doğrultusunda harcandı. Bu reformlar siyasal, hukuki ve eğitsel yapıları değiştirmeyi ve toplumsal, ekonomik ve kültürel yaşamı yönlendirerek modern, kentsel bir Türk toplumu yaratmayı hedefledi (İçduygu 1998).

Türkiye’de kent nüfuslarının artmasının önde gelen nedenlerinden olan iç göçler daha çok 1950’li yıllara dayanmaktadır. 1950’li yıllara kadar hem Türkiye’de iç göç hareketleri, hem de kentlerin nüfus artış oranları düşüktür.1950’lerde ( II. Dünya savaşından sonra) bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi Türkiye de gelişmeye başlamış ve bununla beraber Cumhuriyet Döneminde yapılan uzun vadeli yatırımların sonuçları alınmaya başlamıştır (Erjem 1997).

32

Türkiye’de kırsal kesimden kentsel merkezlere süregelmiş iç göçün nedenlerinden biri de 1950’li yıllarda uygulanmaya başlayan tarım politikaları ve bununla beraber Marshall planının hayata geçirilmesi ile başlayan tarımda modernizasyon dönemidir (Tekeli 1998).

Kırsal alanlardan kentsel yerleşim merkezlerine doğru başlayan iç göç hareketlerine 19.yy ortalarında rastlanmıştır. Geçmiş dönemlerden günümüze kadar geçen süre içerisinde göç olgusu varlığını korumuş, tarih içerisinde dönemsel olarak çeşitli yoğunluklarda gerçekleşmiştir. Yoğunluğunu hızla genişleten göç süreci günümüz Türkiye’sinde varlığını kabul ettirmiştir.Göç olgusunun sadece belirli bölgelerde etkin olduğunu söylemek yanlış bir ifade olabilir. Genel olarak gelişmiş bölgelere doğru olan göç akımından söz edilmektedir. Fakat göç olgusu gelişmiş bölgelerin içinde de yaşanmaktadır. Gelişmiş kentlere yakın olan ve bu kentlere göre daha az gelişme gösteren yerleşim merkezlerinde de göç olgusuna rastlanmaktadır. Göç hareketinin yoğunluğunu anlatabilmek için bireylerin doğum yerleri analiz edilmelidir. İkamet ettiği yerleşim yerinden farklı bir bölgede doğan birey göç etmiş demektir (Özdemir 2008).

Türkiye iç göç tarihi incelendiğinde 1980 ve sonrası önemli bir sıçrama dönemidir. 1980 ve sonrasını kapsayan dönemin en belirgin özelliği ise bu dönemde uygulanan sosyoekonomik politikalara paralel olarak, kırsal nüfusun çözülmesindeki hızlanma ve kentlerin yoğun bir biçimde göç akımına maruz kalmasıdır. Bu yoğun göç dalgasına askeri darbe ve siyasal amaçlı göç eklenmiştir. Bu açıdan özellikle 1980’lerin ortalarından bu yana, Güneydoğu’dan ülkenin metropol alanlarına ve yurtdışına yönelen bir göç dalgası söz konusudur (İçduygu 1998).

Türkiye’de iç göç hareketleri ilk yıllarında kent merkezi odaklı olarak gelişmiş ve kırsal kesimden, kentsel kesimlere doğru süre gelmiştir. Genelde iç göç büyük kent merkezi odaklı olsa da, büyük kent merkezlerinin yanı sıra diğer kent merkezleri de iç göç hareketinin hedefi olmuştur. Cumhuriyet Dönemi ilk nüfus sayımı olan 1927 yılında, kırsal kesimin genel nüfus içindeki oranı % 75,78, kentsel kesimin genel nüfus içindeki oranı ise % 24,22’dir.Bu oranlar 1950 ve 1960’lı yıllara kadar fazla değişime uğramamakla beraber 1950 yılından itibaren iç göç neticesinde değişmeye başlamış ve kentsel kesimin genel nüfus içerisindeki oranı büyük çapta artarken, kırsal nüfus oranı azalmaya başlamıştır. Kentsel nüfus oranı 1950 yılında % 25,04, 1955 yılında % 28,79, 1960 yılında ise % 31,92 olurken, kırsal nüfus oranları ise 1950 yılında % 74,96, 1955 yılında % 72,21, 1960 yılında ise % 68,08 olmuştur. Bu oranlar ölüm ve doğum istatistikleri ile karşılaştırmalı olarak incelenirse, hem kentsel, hem de kırsal kesime ait nüfus oranlarının göç hareketinden etkilendikleri

33

görülmektedir.2000 yılında kentsel kesimin genel nüfus içerisindeki oranı % 64,90 olurken, kırsal kesim % 35,10 olarak giderek düşmektedir ( Özdemir 2008).

2009 yılında gerçekleştirilen nüfus sayımında ise kırsal kesimin nüfusunun azalmaya devam ederek toplam nüfus içerisindeki oranı % 25,5 olurken kentsel yerleşim merkezlerinin toplam nüfus içerisindeki oranı artarak % 75,5 olmuştur. Bu düşme yıllar boyunca kırsal kesimden, kentsel kesime doğru süre gelmiş göç olgusunu neticesidir.

Türkiye’de iç göç olgusu, diğer az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi kentsel merkezlerin hızlı modernizasyon geçirmesi ve bununla beraber sanayileşme ve endüstri olgularına geçiş yapmaları neticesinde, artan iş gücü ihtiyacını karşılamak için gerçekleşmiştir. Zaman içerisinde iç göç olgusunun nedenleri değişikliklere uğramış, işgücü talebini karşılamakla beraber insanların rahat ve sosyal bir yaşam geçirmek, kendilerini güvende hissettikleri bir yerde yaşamlarını sürdürmek istekleri nedeniyle kırsal kesimden kentsel kesimlere doğru bir iç göç olgusu yaşanmaya başlamıştır. İç göç olgusunu anlatırken sadece kırsal kesimden kentsel yerleşim merkezlerine doğru olduğunu söylemek yanlış bir ifade olmaktadır. İç göç olgusu çok yönlü bir olgu olmakla beraber kentsel merkezlerden diğer kentsel alanlara da iç göç eyleminin gerçekleştiğini görmekteyiz. Türkiye örneği göz önüne alındığında iç göç olgusu 1970’li yıllar sonrasında ivme kazanmış, 1970’li yıllardan sonra kentsel yerleşim yerleri merkezleri arasında gelişen iç göç olgusu ağırlığını hissettirmeye başlamıştır. Kentsel yerleşim merkezleri ilk etapta yakın kırsal kesimlerden iç göç almış, daha sonra farklı kentsel merkezlere göç vermiştir. Göç eden kişilerin ilk olarak gittikleri kentsel alanlardan, daha sonra daha gelişmiş sanayi merkezlerine göç ettikleri görülmektedir (Özdemir 2008).

34

6.TRAKYA ALT BÖLGESİNİN DEMOGRAFİK, EKONOMİK VE SOSYAL YAPISI